Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2003/1-226
K: 2003/229
T: 30.9.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


  • YASA HÜKÜMLERİNİN SUÇ TARİHİNDEN SONRA DEĞİŞMESİ
İçtihat Özeti: Ceza yargılaması sırasında yeni bir yasa ile değişiklik yapılması halinde yeni yasa hükümleri hemen uygulanır. Ancak bu durum önceki yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde, o yasaya uygun biçimde yapılmış olan işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi o işlemlerin yenilenmesini de gerektirmez.
(765 s. TCK. m. 2)
(2253 s. ÇMK. m. 6)
Adam öldürmeye tamkalkışmak ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından açılan kamu davalarında, değişen suç vasfı uyarınca sanığın TCY.nın 456/2,457/1,51/1,55/3 ve 159/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis, 6136 sayılı Yasanın 13/1,55/3,59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 659.100.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, suça konu tabanca, şarjör Ve iki kovanın zoralımına,hakkında TCY.nın 40. maddesinin uygulanmasına ilişkin, (Üsküdar Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen, 28.2.2001 gün ve 336/99 sayılı hüküm, C. Savacısının adam öldürmeye kal. kışmak suçuna yönelik aleyhe temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesince 21.12.2001 günve 3407-4681 sayı ile;
"Sanığın yakın mesafeden hedef seçerek mağdurun hayati bölgelerine doğru birden fazıa: yaptığı atışla onu raporunda belirtildiği şekilde yaraladığı, dosya içeriği deliller ve özellikle hazırlık aşamasında beyanlarına başvurulan mağdurun ve tanıkların anlatımları ile anlaşılçtığı görülmekle, öldürücü etkisi aşikar silahın doğrudan hedef seçilip ateşlenmesi suretiyle sanığın kastının öldürmeye yönelik olacağının kabulünde zorunluluk bulunduğundan fiiline uyan TCK.nun 448, 62, 51/1, 55 ve 59. maddeleri ile tecziyesi gerektiği"halde, oluş ve deliilere uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde suça vasıf verilmesi" isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 27.1.2003 gün ve 56/27 sayı ile;
"Eylemde hedef gözetilesi, mağdurun yaralanmış olması ve kullanılan silahın öldürücü nitelikte olması, öldürmeye kalkışma suçunun maddi unsurudur. Bu öğelerin mevcudiyeti öldürme kastının bulunduğunun kabulüne yeterli olmayıp, manevi unsur olan kastın mevcut olup olmadığının "olayın sebep, başlangıç ve gelişimi, sanığın kararlılığı ve hareketi, olayın seyir ve istikameti, sanığın amacı ve meydana gelen sonuca" göre değerlendirilip saptanması gerekmektedir. Mağdurun yaralanmasından sonra ortam ve olanak bulunduğu halde sanığın bir daha ateş etmediği, olayda sanık ile mağdur arasında olay öncesi veya esnasında öldürme kastının mevcudiyetinin kabulünü gerektirecek bir husumetin de saptanmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda sadece maddi öğelere dayanılarak öldürme kasıt ve iradesinin mevcut olduğunun kabulü ceza hukuku mantığına uygun değildir" gerekçesiyle ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de O yerC.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 45361 sayılı Tebliğııamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki hukuki uyuşmazlık, sanığın eyleminin adam öldürmeye tam kalkışma suçunu mu, yoksa yaralama suçunu mu oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.
Ancak uyuşmazlık konusunun esasının incelenmesine geçilmeden önce, Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasanın, çocuk mahkemelerinin görevini düzenleyen 6. maddesinde 30.7.2003 gün ve 4963 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin suç tarihinde 1518 yaş grubu içinde bulunan sanığın hukuki durumunu etkileyip etkilemeyeceğinin belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
15 yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davaların çocuk mahkemelerinde görüleceğine ilişin 2253 sayılı Yasanın 6. maddesinde, 4963 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, maddede yer alan "15" ibaresi "onsekiz" olarak değiştirilerek, çocuk mahkemelerinde yargılama yaşı 15'den 18'e çıkarılmış, bu şekilde, çocuk mahkemelerinin kurulmuş bulunduğu yerler ve yargı çevrelerinde, genel mahkemelerin görevalanına giren suçları işleyen 15-18 yaş grubundaki kişilerin de çocuk mahkemelerinde yargılanacakları esası getirilmiş, ancak 2253 sayılı Yasanın belirtilen maddesi dışında diğer maddelerinde herhangi bir değişiklik yapılmamak suretiyle, bu gruptaki kişiler hakkında yalnızca görevli mahkemenin değiştirilmesi ile yetinilmiştir.
Bu düzenlemenin, değişiklikten önce hüküm kurulmuş olan davaları nasıl etkileyeceği, sorunu, yargılama usul yasalarının zaman bakımından uygulanması ile ilgilidir.
Yargılama Yasalarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke, yasa değişikliklerindeki geçici düzenlemelerde aksi belirtilmiş olmadıkça, derhal uygulama "hemen uygulama" ilkesidir, bu ilke uyarınca usul işlemleri, yapılacağı sırada yürürlükte bulunan yargılama yasası hükümlerine tabi olacaktır. O halde, ceza yargılaması sırasında, yasada değişiklik olduğunda yeni yasahemen uygulanmalıdır. Ancak, bu durum, önceki yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde. o yasaya uygun biçimde yaDılmış islemlerin geçersizliOi sonucunu doğurmayacağı gibi venilenmesini de gerektirmez.
Bu ilkenin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri mutlaka yürürlükteki yasaya göre yapılacaktır.
b- Yürürlükteki yasaya göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni yasanın yürürlüğünden sonra yapılması gereken usul işlemleri yeni yasaya tabi olacaktır.
d- Yeni yasanın uygulanmasında, sanığın leh veya aleyhinde sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Somut olayda, suç tarihinde 15-18 yaş grubu içinde olan sanık hakkında, görevli mahkemece yargılama yapılarak ilk kez 28.2.2001 tarihinde, bozma üzerine de 27.1.2003 tarihinde direnme hükmü kurularak uyuşmazlık yürürlükteku yargılama yasasına uygun olarak çözülmüş, ancak temyiz aşamasında 30.7.2003 tarihinde 2253 sayılı Yasanın 6. maddesinde yapılan değişiklik ile görevli mahkeme değiştirilmiştir. Kararı veren mahkeme, karar tarihinde görevli bulunduğundan bu yönüyle yargılama yasasına herhangi bir aykırılık bulunmamaktadır, verildiği zamanda yürürlükte bulunan yargılama . yasasına uygun olan hükmün bu nedenle bozulması olanağı bulunmayıp, ancak başka bozma nedenlerinin bulunması halinde, önceki hüküm ortadan kalkacağından ve mahkemenin görevi sonaereceğinden hükmün görev nedeniyle de bozulmasına karar verilmelidir.
Bu nedenle uyuşmazlık konusu incelenmeli, başka bozma nedeni veya nedenleri bulundl!ğu taktirde hüküm bu nedenlere ek olarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiği görüşüyle de bozulmalı, başka bir bozma nedeni bulunmadığı halde ise onanmalıdır.
Suç vasfına ilişkin asıl uyuşmazlık konusuna gelince;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.3.1986 gün ve 8/153, 21.5.1984 gün ve 388/178, 22.5.2001 gün ve 100/1 08 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere kast, sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili işleme iradesidir. Adam öldürme suçunun kastını belirleme diğer bir anlatımla bu suçun yaralama suçunun kast öğesinden ayırma hususunda ise qğreti ve uygulamada; suç nedeni, kullanılan vasıtanın cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki
husumet gibi ölçütlere başvurulduğu görülmektedir. Bu bakımdan somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözülebilmesi için olayın kendine özgü özellikleri yukarda değinilen ölçütler nazara alınarak değerlendirilmelidir.
Aynı mahallede oturan sanık F ile mağdur Z'in aralarında bulunduğu grupların birbirlerine üstünlük sağlamak istemeleri nedeniyle zaman zaman tartıştıkları; olay günü de aynı nedenlerle başlayan tartışmanınkavgaya dönüşmesi üzerine mağdur Z'in yanında bulunan kişilerin, sanığın üzerine çullanıp, sanığı tartaklamaya başladıkları, mağdur ve yanındakilerin sanığa saldırdığını gören sanığın annesi N'nin, sanığın üzerine sarılarak oğlunun dövülmesine engelolmaya çalıştığı, bu sırada olayı camdangören tanık D'nin de aşağıya inip kavgayı ayırmaya çalıştığı, saldırganların tanık D ve sanığın annesi N'ye de saldırıp, tartaklamak istemeleri üzerine, sanığın üzerinde taşıdığı ruhsatsız, 7.65 mm çaplı brovning tipi fişek atar el yapımı tabancasınıçekerek, tanıklar Ö.F.P. ve A.T'un kolluk anlatımlarında açıkça belirttikleri üzere, 2-3 metre mesafeden mağdur Z.'i hedef alarak 3 el ateş ettiği, ateş sonucu yaralanan mağdurun hemen saat 20.20'de çamlıca Hastanesi acil polikliniğine götürüldüğü, yakınlarının isteği üzerine de buradan Haydarpaşa acil cerrahi kliniğine sevk edildiği, hakkında düzenlenen tıbbi belgeler ve raporlara göre sol koldan giren kurşunun sol humerus kırığına neden olduğu, aynı kurşunun göğüs sol yandan girerek klavikula (köprücük kemiği) altında kaldığı, her iki yaralanma nedeniyle mağdurun hayati tehlikeye maruz kalmadığı ve mevcut yaralanmanın 60 gün mutad iştigaline engel teşkil edeceği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, sanık ve mağdur tarafındaha sonra anlaşmaları nedeniyle, mağdur, sanığın başkaları ile tartıştığını oradan geçerken merminin kendisine isabet ettiğini söylemiş, tanıklar da duruşmada aynı şekilde beyanlarda bulunmuşlar ise de, maddi kanıtlarla ve olaydan hemen sonra saptanan mağdur ve tanık anlatımları ile sanık savunmalarına aykırı olan bu beyanlara itibar etmek olanağı bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, bağlı oldukları. grupların birbirlerine üstünlük sağlamak istemeleri nedeniyle aralarında husumet bulunan sanık ve mağdurun olay günü de bu nedenle tartıştıkları, tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine, sanığın ruhsatsız tabancasını, ateşli silahın mutlak öldürücü mesafesi içinde bulunan 2-3 metreden mağdurunhayati tehlike doğuracak bölgelerini hedef almak suretiyle yaptığı atışlarla onu hayati tehlike doğurmayacak ancak 60 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralamasında, öldürme kastını taşıdığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla icra hareketlerini bitiren ancak istediği öldürme sonucunu gerçekleştiremeyen sanığıneylemi öldürmeye tam kalkışma suçunu oluşturd~ğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün suç vasfındaki yanılgı ve mahkemenin görevsizliği nedenleriyle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri; Yerel Mahkeme direnme hükmünün haklı nedenlere dayandığı görüşüyle hükmün onanması yönünde oy kullanmışlardır.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün suç vasfındaki yanılgı ve mahkemenin görevsizliği nedenleriyle (BOZULMASINA), dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 30.9.2003 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini