Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2002/7-228
K: 2002/371
T: 5.11.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
· TAZMİNAT KABİLİNDEN PARA CEZASI
İÇTİHAT ÖZETİ: 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen suçun yaptırımı Devletin parasal çıkarlarını korumaya ve uğranılan zararı gidermeye yönelik tazminat kabilinden para cezası niteliğinde olup, mali suçların 4616 sayılı Yasa bükümleri dışında tutulması nedeniyle bu yasa kapsamında değerlendirilemez.
(1567 s. TPKK.K. m. 3/b) (4616 s. ŞSEK. m. 1/4)
 
Sanık T.... Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.nin 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesi uyarınca 23.449.902.979 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Yasanın 3/c maddesi uyarınca suç tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süre için bu cezaya 6183 sayılı Yasaya göre tespit edilen gecikme zammı oranında, para cezasıyla ödenmek üzere gecikme faizi uygulanmasına ilişkin İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesince 6.9.2000 gün ve 723-1102 sayı ile verilen kararın sanık şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 1.6.2002 gün ve 6018-10185 sayı ile;
"32 sayılı kararın 8. maddesi uyarınca ihracat bedelinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi gerektiği ve suç tarihinin de fiili ihraç tarihini izleyen 180. gün olduğu cihetle dosyadaki belgelere göre fiili ihraç tarihinin 2.9.1998 tarihi olarak belirtildiği nazara alınarak suç tarihinin 1.3.1999 günü olacağı düşünülmeden Kambiyo Müdürlüğünce verilen ek süre sonu olarak kabulü yerinde değilse de;
22.12.2000 gün ve 24268 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4616 sayılı "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar işlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun" uyarınca; Sanığa atılı suçun vasıf ve mahiyeti, öngörülen cezanın miktar ve niteliği, suç tarihin 23 Nisan 1999 tarihinden önce olduğu ve eylemin anılan Kanunun 1. maddesinin 5. bendindeki kapsam dışı suçlar içinde bulunmadığı gözetilerek, 6. bendinde belirtilen koşullar araştırıldıktan sonra 4. bendi gereğince sanık hakkındaki kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi hususunun takdirinin gerekmesi" gerekçesiyle hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme 11.4.2002 gün ve 1089-888 şayi ile; "Yargıtay Ceza Genel kurulunun 10.4.2001 gün ve 2001/7-53 esas, 2001/60 karar sayılı kararında da belirtildiği gibi 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesi, hazinenin uğrayacağı zararları ödetmek ve Devletin parasal çıkarlarını korumak amacıyla konulmuş tazmini nitelikte bir para cezasıdır. 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen para cezasına ayrıca faiz yürütülmesi ve infazın 6183 sayılı Yasaya göre yapılması, bu cezanın tazmini nitelikte bir para cezası olduğunu göstermektedir.
4616 sayılı kamu davalarının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine dair Yasada, tazmini nitelikteki para cezalarının erteleme dışında tutulduğu açıktır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık şirket vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 10.7.2002 günlü tebliğnamesi ile 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sanık şirketin ihracat bedelini yurda getirmemesi nedeniyle 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 4. bendi uyarınca davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine yasal olanak bulunup bulunmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Bu uyuşmazlığın çözümünde hukuka uygun ve sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için konu ile ilgili yasal düzenlemelerin, yargısal kararların ve öğretideki görüşlerin ele alınıp irdelenmesi, buna bağlı olarak da uygulanan yaptırımın hukuki niteliğinin belirlenmesinde yarar vardır.
"23 Nisan 1999 Tarihine Kadar işlenen Bazı Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun" adını taşıyan ve 22 Aralık 2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasanın 1. maddesiyle, özde, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle, bazı suçlara ilişkin istisna ve koşullar altında, a- infaz şekli ve ceza indirimine, b- Şartla salıverilmeye, c- Davaların açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin yeni düzenlemeler yapıldığı anlaşılmaktadır.
4616 sayılı Yasanın 1. maddesi bir bütün olarak incelendiğinde, aynı madde içerisinde ayrı ayrı hukuki müesseselere ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verildiği, hukuk sistemimize 4304 ve 4454 sayılı Yasalardan önce bulunmayan "davanın açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi" gibi yeni sayılan bir hukuki müessesenin getirildiği görülmektedir. Yasanın 1. maddesinin 1. bendinde, ölüm cezalarının yerine getirilmeyeceği, 2. bendinde toplam hükümlülük sürelerinden 10 yıl indirim yapılacağı belirtildikten sonra 3. bendinde tutuklu ve hükümlüler hakkında yapılacak işlemler gösterilmiş, 4. bendinde ise yine kesinleşmiş hükümlerdeki ceza indirimi ile paralellik arzedecek biçimde, davanın açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin kurallar düzenlenmiş, 5,6,7,8 ve 9. bentlerinde ise bu Yasanın uygulanması olanağı bulunmayan suçlar ile koşullara yer verilmiştir.
Yasadaki bazı düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğunun ileri sürülmesi üzerine, Anayasa Mahkemesince, 18.7.2001 gün ve 4/332 sayılı karar ile; 4616 sayılı Yasanın 1. maddesi 2. bendinin kısmen, 5. bendinin TCY.nın 188, 191, 240, 298 ve 383. maddeler yönünden, 4, 6, 7 ve 9. bentlerindeki düzenlemelerin ise tümüyle Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, 2, 4 ve 9. bentlerdeki iptal edilen kuralların doğuracağı hukuksal boşluk kamu düzenini
tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, bu bentlere ilişkin iptal hükmünün kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş, iptal hükmünün 27.4.2002 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, iptal edilen 2, 4 ve 9. fıkralar 23.5.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4758 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiştir.
4758 sayılı Yasanın 1. maddesi ile 4616 sayılı Yasanın 1. maddesine eklenen 4. bendinde; "23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ilgili kanun maddesinde öngörülen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı on yılı geçmeyen suçlardan dolayı haklarında henüz takibata geçilmemiş veya hazırlık soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya son soruşturma aşamasına geçilmiş olmakla beraber henüz hüküm verilmemiş veya verilen hüküm kesinleşmemiş ise, davanın açılması veya kesin hükme bağlanması ertelenir; varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla ilgili dosya ve deliller, her bir suçun dava zamanaşımı süresinin sonuna kadar muhafaza edilir,
Erteleme konusu suçun dava zamanaşımı süresi içinde bu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verilir. Bu süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, ertelemeden yararlanan hakkında kamu davası açılmaz; açılmış olan davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir.
Bu bentle ilgili olarak bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine başvurmak suretiyle soruşturmaya veya davaya devam edilmesini istediklerini bildirenler hakkında soruşturma veya davaya devam olunur. Mahkûmiyet halinde verilen ceza dava zamanaşımı süresince ertelenir. Bu süre için erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde ertelenen ceza da infaz edilir. Aynı süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, mahkûmiyet vaki olmamış sayılır" hükmü yer almaktadır.
Somut olayda sanık şirket hakkında uygulanan 1567 sayılı Yasanın, 3/b maddesinde; "Bir defaya mahsus olsa dahi her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1. maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler ile ithal, ihracat ve diğer işlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvaza4ı işlemlerde bulunanlar yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır."; Aynı maddenin (c) bendinin 2. cümlesinde;
"Hükmolunacak para cezasına, suç tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süreler için 6183 sayılı-Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında, para cezası ile birlikte tahsil olunmak üzere, gecikme faizi uygulanır."
3521 sayılı Yasa ile eklenen Ek 4. maddesine göre ise; "Bu Kanuna göre gerçek ve tüzel kişiler hakkında hükmolunacak para cezalarıyla 1. maddeye göre alınan kararlar uyarınca tahsili gereken alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." şeklinde bir düzenlemeye yer verildiği görülmektedir.
Yargılamaya konu suç için 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen yaptırımın hukuki niteliğinin belirlenmesinde, önceki düzenleniş şekli ile 15.2.1989 gün ve 3521 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten sonra halen yürürlükte bulunan ve yukarıda yer verilen şeklinin üzerinde durmak gerekmektedir.
Maddenin değişikten önceki yaptırımı, "eşya ve kıymetlerin değerine göre yüzbin liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası" iken, değişiklik sonrasında yurda getirilmeyen kıymetlerin "rayiç bedeli kadar" ağır para cezası olarak belirlenmekle nispi hale getirilmiştir. Aynı değişiklik ile yaptırım olarak öngörülen nispi ağır para cezasına, birlikte tahsil edilmek üzere gecikme faizi uygulanacağı esası da getirilmiştir. Maddede öngörülen yaptırımın bu hali ile hukuki niteliğinin, tazminat niteliğinde bir para cezası olduğu yargısal kararlarda ve öğretide kabul edilmektedir. Şöyle ki;
Her ne kadar ceza yasalarında tazminat niteliğindeki para cezaları tanımlanmamış, bu cezaları diğer para cezalarından ayıran kriterlere yer verilmeyip, yalnızca TCY.nın 92. maddesinde tazmini nitelikteki para cezalarının ertelenemeyeceği kuralının getirilmesiyle yetinilmiş ise de bu yaptırımlar öğretide, Devletin ekonomik ve mali zararını karşılayan ve bunun yanında suç işleyeni de cezalandırmak amacını güden para cezalan olarak tanımlanmaktadır.
13.2.1935 gün ve 75/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında ise, bu kriter, "Hususi kanunlarda yazılı para cezalarının nevini tayinde kanun koyucunun bu cezaları koymaktaki gayesi esastır. Hazinenin bu yüzden uğrayacağı zararları ödetmek ve mali menfaati korumak amacına dayanmak suretiyle konmuş cezalar tazminat kabilindedir." şeklinde belirtilmiştir. Kaldı ki bu karara konu olan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında Yasanın 25. maddesinin 2. fıkrasında, incelemeye konu 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesindekine benzer bir yaptırım söz konusu olmakla birlikte, faiz de öngörülmemektedir.
Öğretide dönmezer - Erman; Tazminat kabilinden para cezalarının hem ceza hem de tazminat niteliğini taşıyan para cezaları olduğunu, genellikle "mali suçlar" karşılığı konulduğunu, bu cezalarla hazineye verilen zararları önlemek amacı güdüldüğünü belirttikten sonra "kanun koyucunun sözü geçen amacı hedef tutup tutmadığı ise, bu nevi para cezalarını benimseyen kanunlarda yer alan cezanın infazı biçimine ilişkin hükümlerden anlaşılır." şeklinde, ayrımdaki kriterin infaz rejimi olduğunu, 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen cezanın tahsilinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili usulü Hakkında yasa hükümlerine tâbi olması yolundaki hüküm, tazminat kabilinden bir para cezasının söz konusu olduğunu gösterdiğini" belirtmişler (Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Cilt 2, S.694,418,419); S.Donay, A.Önder, F.Erem, A.Danışman, M.Emin Artuk ve T.T.Yüce de eserlerinde aynı görüşlere yer vermişlerdir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasanın, kapsamı belirleyen 1. maddesinde, "Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi feri amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.
Türk Ceza Kanununun para cezalarının tahsil şekil ve hapse tahvili hakkındaki hükümleri mahfuzdur." hükmüne yer verilmiş;
Aynı Yasanın 51. maddesinde gecikme zammının nasıl hesaplanacağı hükme bağlanmakla beraber 3. fıkrasında ise, "213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre uygulanan kaçakçılık, ağır kusur ve kusur cezaları hariç olmak üzere ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez." hükmü getirilmiştir.
Öte yandan, 19.6.1929 gün ve 25-14 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında, tazminat niteliğinde olan para cezalarının, özel yasalarında açık hüküm olmadığı takdirde, infazlarında kişisel hak kuralları yürüyeceğinden özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilmelerine karar verilemeyeceği esası kabul edilmiştir. 1567 sayılı Yasada öngörülen suçların faillerinin büyük bir çoğunluğu tüzel kişiler olup, daha önce yalnızca bunlar hakkındaki cezaların 6183 sayılı Yasa uyarınca tahsil edileceğine ilişkin hüküm, 3521 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten sonra Ek 4. madde ile gerçek kişi olan sanıklar hakkında da uygulanacak şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile 1567 sayılı Yasadaki para cezaları hakkında 647 sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen infaz rejimi uygulanamayacak, yani bu para cezaları ödenmedikleri takdirde özgürlüğü bağlayıcı cezaya çevrilemeyecek, yalnızca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Yasa uyarınca ve bu Yasada öngörülen gecikme zammı oranında belirlenen gecikme faizi ile birlikte hükmolunan para cezasının tahsili için hükümlünün mallarına başvurulacaktır. Bu da anılan içtihadı Birleştirme Kararı ile belirlenen esasa uygun bir uygulamadır.
Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararları ile öğretide kabul edilen kriterler ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde, 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen nispi ağır para cezasının gerek bu cezaya gecikme faizi uygulanabilmesi gerekse, infaz edilme yöntemi itibariyle kamu para cezası olmayıp, tazminat niteliğinde para cezası olduğu açıktır.
1567 sayılı Yasanın 3/b maddesindeki yaptırımın hukuki niteliğinin, tazminat kabilinden bir para cezası olduğuna ilişkin bu saptama karşısında, bu kabil para cezası öngörülen suçlarda 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 4758 sayılı Yasa ile değişik 4. bendi uyarınca davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilip verilemeyeceği sorununa gelince;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş uygulamalarında, kamu para cezası öngörülen suçlara ilişkin davaların, 4616 sayılı Yasanın anılan hükmü gereğince kesin hükme bağlanacağı esası kabul edilmiştir. Ancak, yasa koyucu tarafından 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 5. bendinde ayrık tutulan suçlar sayılırken (j) alt bendinde, "Vergi, resim ve harçlara ilişkin kanunlarda" yer alan suçları işleyenler hakkında 4616 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanamayacağı şeklinde genel bir ifadeye yer verilmesi, "mali suçların" yasa kapsamı dışında tutulmasının amaçlandığını göstermektedir.
1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen suçun yaptırımının, Devletin mali çıkarlarını korumaya ve uğranılan zararları gidermeye yönelik tazmini nitelikte para cezası olduğu hususunda kuşku bulunmadığı nazara alındığında , artık yasa koyucunun  yukarda açıklanan amacını aykırı olarak 4616 sayılı  yasanın l. maddesinin 4, bandı uyarınca bu suçlara  ilişkin davaların kesin hükmü bağlanmasının ertelenmesine karar verilebileceğinden söz etmek de olanaksızdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 10.4.2001 gün 54,58, 55-59, 53-60 ve 57-61 sayılı kararlarında da aynı husus vurgulanarak
1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen yaptırımın tazmini nitelikte
para cezası olduğu ve bu suça ilişkin davaların 4616 sayılı Yasa uyarınca kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilemeyeceği kabul edilmiştir,
O halde Yerel Mahkemenin direnmesi yerinde olup, esasının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, "4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 5. bendi, yasanın kapsamını belirlemiş olup bu hükümde tazmini para cezaları ve özellikle 1567 sayılı Yasa ayrık tutulan suçlar arasında sayılmamıştır. Kaldı ki, 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesinde öngörülen suçta sanıkların süresi içinde yurda getirmedikleri para kendilerine ait olup, burada devletin doğrudan bir zararının bulunduğundan söz etmeye de olanak yoktur. Ceza Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 54-58 sayılı kararının karşı oyunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, 1567 sayılı Yasanın 3/b maddesindeki yaptırım, tazminat kabilinden para cezası olarak nitelendirilemez. Bu itibarla Özel Daire kararı isabetli olup, isabetsiz olan Yerel Mahkeme direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin direnmesi isabetli olup dosyanın, esasının incelenmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 22.10.2002 günlü oturumda yasal oyçoğunluğu sağlanamadığından 5.11.2002 günü ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini