Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2002/6-92
K: 2002/223
T: 26.3.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • MEMURA YALAN ANLATIMDA BULUNMA
  • DAVAYA KATILMA KOŞULU
İÇTİHAT ÖZETİ: Kendisini, yönetimindeki araçla yaralayan yakınan hakkında devam eden davada tinsel ödence davası açmadan 13.9.1998 günü ölen Dursun'un vekili tarafından 14.9.1998 gününde tinsel ödence davası açıldığı ve Dursun 'un oğlu sanık tarafından da Dursun'la ilgili olarak 26.9.1998 günlü memis ölüm tutanağı düzenlendiği ancak yaralama ile ilgili Asliye Ceza Mahkemesi dosyasının incelenmediği anlaşıldığından, o dosya getirtilerek Dursun'un sağlığında ceza davasına katılma isteminde bulunup bulunmadığı, tinsel ödence hakkını saklı tutup tutmadığı yönünde araştırma yapılması, ayrıca yakınanların bir zarar görüp görmedikleri davaya katılma haklarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi duruma göre tinsel ödence davasının sonucunun beklenmesi gerekir.
(765 s. TCK. m. 343)
(1412 s. CMUK. m. 365)
 
Memura yalan beyanda bulunmak suçundan sanık Coşkun'un beraatine ilişkin (Bartın Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.3.2000 gün ve 260/191 sayılı hüküm, katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 1.2.2002 gün ve 16614/960 sayı ile;
'Tanık beyanlarıyla saptandığı gibi sanığın babası Dursun'un 13.9.1998 tarihinde ölmüş olmasına rağmen, 26.9.1998 tarihinden ölmüş gibi mernis ölüm tutanağı düzenletmek biçimindeki eylemi sübuta erdiği halde yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmuştur. Yargıtay C. Başsavcı Ilgınca 11.3.2002 gün ve 96065 sayı ile; "Sanığın doğal şekilde yaşamını yitiren babası Dursun'un ölüm tarihini 13.9.1998 günü yerine 26.9.1998 olarak 29.9.1998 tarihinde mernis tutanağı ile nüfus müdürlüğüne bildirerek gerçek ölüm tarihini gizlemek suretiyle yalan beyanda bulunduğu iddiası ile hakkında kamu davası açılmıştır.
1- Kamu davasında CYUY.nın 365. vd. maddelerine göre müdahil sıfatını alabilmenin en önemli şartı suçtan zarar görmüş olmaktır. Zarardan anlaşılması gereken ise doğrudan doğruya oluşan zarardır. Dolaylı zararlara dayanılarak gerçek ya da tüzel kişilerin kamu davasına katılmalarına yasal olanak bulunmamaktadır.
Olayımızda sanığın eylemi nedeniyle müşteki aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada zarar görme ihtimalinin doğrudan bir zarar olmadığı dolaylı zarar nedeniyle davaya müdahil olarak katılmayacağı gözetilmeden müdahillik kararı verilmesi, hükmü temyiz yetkisi kazandırmayacağından müşteki vekilinin temyiz isteğinin CYUY.nın 317. maddesi gereğince reddi yerine yazılı şekilde esastan incelenerek bozma kararı verilmesi.
2- Müşteki Necmi sanığın 13.9.1998 tarihinde ölen babasının ölüm tarihini 26.9.1998 olarak nüfus müdürlüğüne bildirmesi sonucunda Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan manevi tazminata ilişkin davada zarar gördüğünü öne sürerek şikayetçi olmuştur. Ölen Dursun'un üç yıl önce müştekinin kendisini trafik kazası sonucu yaralamasından dolayı, vekili aracılığıyla 11.9.1998 tarihinde dava dilekçesi verdiği, 14.9.1998 tarihinde dilekçenin harçlandırılarak davanın açıldığı yargılama sırasında davacının dava hakkını sağlığında kullanmadığının iddia edildiği bu nedenle ayrıca ölüm kaydının düzeltilmesi davasının açıldığı dosya içerisindeki belgelerden anlaşılmıştır.
Sanığa atılı suçun hukuki açıdan değerlendirilmesinde;
a) Maddede yazılı suçun oluşabilmesi için zarar doğmasının şart olduğu (iç. Bir. K. 3.6.1936 gün 8-15 sayılı) sadece davanın açılmış olmasının zararın doğması için yeterli olmadığı dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği halinde yapılacak itiraz üzerine dava şartı gerçekleşmediğinden davanın reddinin her zaman mümkün olduğu görülmektedir. Olayımızda müşteki Asliye Hukuk Mahkemesinde davacının ölüm tarihi konusunda itiraz hakkını kullanmış ve bu nedenle ölüm kaydının düzeltilmesi davası açılmış, suçun oluşması için gerekli olan genel ve özel zarar unsurları oluşmamıştır.
b) Yargılama sırasında dinlenen bir kısım tanıkların aynı gün köyde olan bir düğün nedeniyle ölüm tarihini 13.9.1998 olarak bildirdikleri, köy imamı tanık Irfan'ın vefat edenleri yazdığı ve delil olarak dosya içerisinde bulunan not defteri sayfasına ölüm tarihini 13.9.1998 olarak yazdığını bildirmesine rağmen defterde yazılı diğer isimlerden bir bölümünün ölüm tarihlerinin nüfus kayıtlarında farklı tarihler olduğu bu nedenle doğru tutulmuş kayıtlar olarak değerlendirmenin mümkün olmadığı, tarihler konusunda yanılmanın da söz konusu olabileceği sonucuna varılarak suçun manevi unsuru olan fiilin bu kasıt altında işlendiğine dair yeterli ve kesin delil de elde edilemediğinden,
Sanığın beraatinin onanması yerine hükmün cezalandırılması yönünden bozulmasına karar verildiği" gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılarak katılanın temyiz isteminin reddine, kabule göre de Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sanık Coşkun'un memura yalan beyanda bulunmak suçundan beraatine karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık;
1- Şikayetçinin suçtan zarar görüp görmediği, dolayısıyla katılan sıfatını alarak hükmü temyiz etme yetkisinin bulunup bulunmadığı,
2- Atılı suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, kamu davasında katılan sıfatını alabilmenin en önemli koşulu suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş olmaktır. Dolaylı zararlar nedeniyle kamu davasına katılma olanaklı değildir. Bu nedenle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen bir kimse CYUY.nun 365. maddesi uyarınca kamu davasına katılamayacağı gibi, yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi de bulunmamaktadır.
TCY.nın 343. maddesinde düzenlenen memura yalan beyanda bulunmak suçunun oluşması için ise, asıl niteliğinde resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında memura;
a) Kendisinin veya başkasının kimlik ve medeni durumu ya da;
b) Bu belgeyle doğruluğu kanıtlanacak diğer durumlar hakkında yalan beyanda bulunulması,
c) Bundan dolayı genel veya özel bir zararın meydana gelmesi gerekir. Bu belge, "tevellüdat, münakehat yahut adli işlere" ilişkin ise maddenin ikinci fıkrası uygulanacaktır.
Görüldüğü gibi, gerek katılma hakkının bulunup bulunmadığı, gerekse atılı suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık konulan birbiriyle bağlantılı olup, her iki konuda da karar verilebilmesi için öncelikle "zarar görme" olgusunun belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda şikayetçi, 6.11.1995 tarihinde kontrolündeki aracın sanığın babası Dursun'a çarpması nedeniyle, Dursun'un yaralandığını, Asliye Ceza Mahkemesinde yargılamanın sürdüğünü, maddi tazminat isteme hakkı bulunmayan Dursun'un sağlığında manevi tazminat istemi ile ilgili dava açmadığını, şahsa sıkı sıkıya bağlı olan bu hakkın babalarının gerçek ölüm tarihi olan 13.9.1998 tarihi gizlenerek ve 26.9.1998 tarihinde öldüğüne ilişkin 29.9.1998 tarihli mernis ölüm tutanağı düzenlenerek, 14.9.1998 tarihinde açılan manevi tazminat davasında kullanıldığını iddia etmiştir.
Toplanan kanıtlardan Dursun'un 13.9.1998 tarihinde öldüğü ve manevi tazminat davasının Dursun'un ölümünden sonra 14.9.1998 tarihinde açıldığı yönünde bir kuşku bulunmamaktadır.
Gerek öğretide (Baki Kuru HUMK. C.1, Sh. 910 vd.) gerekse yerleşmiş uygulamalarda belirtildiği üzere (HGK.nun 3.4.1963 gün ve 4-30/42, 4.H.D..nin 12.6.1981 gün ve 7633/8562, 17.9.1962 gün ve 5218/8846 sayılı kararları) manevi tazminat isteme hakkı, kural olarak zarar görene ait bir haktır. Ancak zarar gören ölmeden önce dava açmış veya dava açma iradesini izhar etmiş ise, manevi tazminat isteme hakkı mirasçılara intikal eder. Mirasçılar açılmış davaya devam edebilirler veya dava henüz ikame edilmemiş ise bizzat dava açabilirler. Bir başka deyişle zarar gören henüz hayatta iken ceza davasına katılma isteminde bulunmuş ve dilekçesinde manevi tazminat hakkını saklı tutmuş ise, bu konuda ileride talepte bulunacağını ifade etmiş bulunduğundan, ölümünden sonra mirasçıları tarafından manevi tazminat davacı açılabilir.
Yerel Mahkemece, Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesine Dursun adına vekili tarafından açılan 1998/648 esas sayılı 1 milyar manevi tazminat istemine ilişkin dava dosyası getirtilip incelenmiş ise de; Dursun'un yaralanması ile sonuçlanan olaya ilişkin ve beyanlardan bozmadan sonra 1998/82 esasa kaydedildiği saptanan Asliye Ceza Mahkemesi dosyası getirtilip incelenmemiş, Dursun'un sağlığında ceza davasına katılma isteminde bulunup bulunmadığı ve manevi tazminat hakkını saklı tutup tutmadığı yönünde bir araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle bu dava dosyasının getirtilip incelenmesi, diğer yönden, şikayetçilerin somut olayda doğrudan bir zarar görüp görmediklerinin, dolayısıyle davaya katılma hakları bulunup bulunmadığının belirlenmesi bakımından manevi tazminat davası sonucunun gerektiğinde beklenmesi zorunludur.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçeler ile kabulüyle Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi, suçun oluştuğu görüşüyle itirazın reddi yönünden oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcı lığ ı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüyle, Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 26.3.2002 günü yasal oyçokluğuyla karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Anneye bakamamak 
  • 18.08.2025 21:37
  • Terör Örgütü Propagandası Suçu (TMK 7/2) ve Katalog Suç Niteliği : DMK 48 - A/5 VE CMK 100/3 değerlendirmesi 
  • 14.08.2025 15:01
  • Demirbaş + Ortak gider.. Hepsi aidatla karşılanıyor.. 
  • 05.08.2025 01:36
  • Tapu babamın adına, kira sözleşmesi benim adıma. Kiracı tahliye hk.? 
  • 01.08.2025 20:09
  • İşveren bizimle yapmış olduğu protokolü baskıyla bozdu. 
  • 01.08.2025 11:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini