 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2002/6-204
K: 2002/309
T: 17.9.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
BANKALAR KANUNU
KOVUŞTURMA USULÜ
İÇTİHAT ÖZETİ: 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22. maddesinin (3), (6), (8) ve (9) numaralı fıkralarında belirtilen suçlardan dolayı C.Savcılarınca dava açılabilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun başvuruda bulunmasına gerek yoktur.
(4389 s. Bankalar K. m. 22/3, 24/1,3)
Zimmet suçundan sanıklar Ahmet ve Selçuk'un 4389 sayılı Bankalar Yasasının 22. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesi ve TCY.nın 59. maddeleri uyarınca 10'ar yıl ağır hapis ve 375'er milyar lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında TCY.nın 31 ve 33 maddelerinin uygulanmasına, 113.036.054.000 lira banka zararının suç tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte sanıklardan müteselsilen tahsili ile katılan bankaya verilmesine ilişkin (Edirne ikinci Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.6.2001 gün ve 3/142 sayılı hüküm, sanıklar vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 7.12.2001 gün ve 13761/15101 sayı ile
"4389 sayılı Bankalar Kanununun 24. maddesi gereğince, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun başvuruda bulunması koşuluna bağlı olarak soruşturma ve koğuşturma yapılabileceği hükme bağlandığından bu husus yerine getirilmeden yargılamaya devamla sanıkların cezalandırılmalarına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 13.3.2002 gün ve 27/31 sayı ile;
"4389 sayılı Yasanın 24/3. maddesinde 22. maddesinin 3, 6, 8 ve 9 numaralı fıkralarında yazılı suçlardan dolayı ilgili kuruluşların dava açma haklarının saklı olduğu belirtilmiştir. Katılan bankanın genel müdürlüğü sanıklar hakkında şikayetçi olmuş ve açılan kamu davasına katılmıştır. Bu durumda ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun başvurusunun aranmasına gerek yoktur." gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar vekili tarafından temyiz olunması üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 17.5.2002 gün ve 67055 sayılı tebliğnamesi ile 11. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 4.6.2002 gün ve 7206/5233 sayı ile 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sanıkların 4389 sayılı Bankalar Yasasının 22. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca cezalandırılmalarına karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklar hakkında kovuşturma yapılabilmesi için aynı Yasanın 24. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başvurusunda zorunluluk bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4389 sayılı Bankalar Yasasının, "Kovuşturma usulü ve para cezalarının tahsili" başlığını taşıyan 24. maddesinin 1 numaralı bendinde "Bu Kanunda belirtilen cezalara ilişkin suçlardan dolayı kovuşturma yapılması Kurumun Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunmasına bağlıdır. Bu başvuru ile Kurum aynı zamanda müdahil sıfatını kazanır." aynı maddenin 3 numaralı bendinde ise; "22. maddenin (3), (6), (8) ve (9) numaralı fıkralarında yazılı suçlardan dolayı ilgili kuruluşların dava açma hakkı saklıdır." hükümlerine yer verilmiştir.
Banka personelinin zimmet suçunu düzenleyen 22. maddenin (3) numaralı fıkrasında ise; "Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkum edilirler. Bu fıkrada gösterilen suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç katı kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca, meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece resen ödettirilmesine hükmolunur. Zararın kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte bir oranında indirilir." hükmü yer almıştır.
Bu fıkrada öngörülen banka personelinin zimmet suçu ile (6), (8) ve (9) numaralı fıkralarında düzenlenen suçlardan bankalar doğrudan doğruya zarar gördüklerinden, belirtilen bu suçlar dolayısıyla kovuşturma yapılabilmesi için "Kurum"un başvurusunun aranmasına gerek görülmemiştir.
Nitekim bu husus Bankalar Kanununun 24. maddenin (3) numaralı fıkrasında değişiklik yapan 17.12.1999 gün ve 4491 sayılı Yasa gerekçesinde "Bankaların, halihazırda Türk Ceza Kanununun emniyeti suistimal ve dolandırıcılıkla ilgili hükümlerini düzenleyen 503, 504, 508 ve 510. maddeleri uyarınca bu maddelerde belirtilen fiilleri işleyen personeli ile ilgililer hakkında takibe geçebildiği dikkate alınarak, belirtilen maddeler parelelinde bu Kanunun 12. maddesinde yapılan düzenlemeler ile ilgili olarak Kurumun şikayetine bağlı olmaksızın, personeli ve ilgililer hakkında bankaların Savcılıklara şikayet hakkını kullanabilmesine olanak tanınmıştır." biçiminde açıklanmıştır.
Somut olayda; Türk Ticaret Bankası Uzunköprü/Edirne şubesi müdürlüğünce Uzunköprü C.Savcılığına verilen 13.112000 tarihli dilekçe ile sanıklar hakkında şikayette bulunulduğu ve anılan bankanın açılan kamu davasına suçtan zarar gören olarak katıldığı sanıkların Bankalar Kanununun 22/3. madde ve bendi uyarınca cezalandırıldıkları anlaşılmaktadır.
Bu itibarla direnme kararı usul yönünden isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle; Yerel Mahkeme direnme kararı usul yönünden isabetli olup, dosyanın esasının incelenmesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmesine, 17.9.2002 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.