Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E : 2002/1-237
K : 2002/377
T : 5.11.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
· MAKTÜLDEN HIRSIZLIK
ÖZET : Tartıştığı kişiyi öldürdükten sonra, oluşan yeni bir kasıtla eşyasını alan sanığın hırsızlık suçuna ilişkin eylemi TCY'sının 492/3.maddesindeki hırsızlık suçunu değil, eylemin gerçekleştirilme yöntemine göre 491.maddenin 1.fıkrasındaki suçu oluşturur.
(765 s. TCK. m. 491,492/3)
 
Adam öldürme, izinsiz silah taşıma, sahte para bulundurma ve tedavüle sürme, hırsızlık suçlarından sanık Hakan'ın TCY'nın 448, 51/1 ve 59.maddeleri uyarınca 16 yıl 3 ay ağır hapis, 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 118.638.000 TL. ağır para, TCY'nın 316/4, 318 ve 59.maddeleri uyarınca 1yıl 8 ay hapis ve 59.319.000 TL. ağır para TCY'nın 492/3, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, cezaları içtima ettirilerek sanığın sonuç olarak 16 yıl 3 ay ağır hapis, 2 yıl 21 ay hapis ve 177.957.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (Amasya Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 6.11.2001 gün ve 63/170 sayılı hüküm sanık vekili ve öldürme suçu ile sınırlı olarak da katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.06.2002 gün ve 1829/2688 sayı ile diğer suçlar yönünden oybirliği, hırsızlık suçu yönünden ise eylemin TCY'nın 491/ilk maddesine uyduğu yolundaki karşı görüş ve oyçokluğu ile onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 22.7.2002 gün ve 3072 sayılı ile "TCY'da mal sahibinin uğradığı hususi felaketten maksadın ne olduğu belirlenmemiştir. Ancak ani fenalık, sara nöbeti, aileden birinin ölümü nedeniyle oluşan keder ve üzüntü hali vs. haller mal sahibinin uğradığı hususi felaket halleridir. Yani hususi felaket mağdurun iradesi dışında kendisinin sebebiyet vermemiş olduğu hallerdir. Ancak, ölüm halini ölen için hususi felaket olarak kabul etmek olası değildir. Zira, ölümle hukuki ve fiziki anlamda kişilik sona ermekte, mal varlığı mirasçıları intikal etmek üzere terekeyi oluşturmaktadır. Hususi fekalet halinin söz konusu olabilmesi için hırsızlık suçunun işlendiğinde mağdurun sağ olması ve yukarıda sayılan hallerden birinin etkisi altında bulunması malın o kişiye aidiyetinin devam etmesi gerekir. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 7.3.1988 gün ve 10/78 sayılı kararı da bu yöndedir." Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sanığın alacağını tahsil edememesi nedeniyle kendisini tehdit eden maktulü araçla ıssız bir yere götürüp korkutarak tehditlerinden vazgeçirmeye çalışması üzerine aralarında çıkan tartışma sırasında tabanca ile ateş edip öldürdükten sonra yere düşen cep telefonunu o anda oluşan bir kasıtla almaktan ibaret eylemi nedeniyle TCY'nın 492/3.madde ve fıkrası uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen hırsızlık suçunun niteliğine ilişkindir.
Mal aleyhinde suçlardan olan ve Tcy'nın 2. Kitap 10. Babının 1. Faslında düzenlenen hırsızlık cürmünün basit hali 491.maddenin 1.fıkrasında tanımlanarak unsurları gösterilmiş, suçun nitelikli halleri ve şiddet nedenlerine ise yine aynı madde ve devamı maddelerde yer verilmiştir. Yasadaki tanıma göre hırsızlık cürmü; başkasına ait tanışabilir bir malı sahibinin rızası olmaksızın faydalanmak kastı ile bulunduğu yerden almaktır.
Bu tanıma göre hırsızlık suçunun oluşması için;
a)Malın başkasına ait olması
b)Taşınabilir olması
c)Mal  sahibinin (zilyedinin) rızasının bulunmaması,
d) Malın bulunduğu yerden faydalanmak amacıyla alınması gerekir.
Görüldüğü üzere, hırsızlık suçunun unsurlarından biri de mal sahibinin (zilyedin) rızasının bulunmamasıdır. Rıza göstermek ya da göstermemek ancak hayatta olan kişiler bakımından söz konusu olabileceğine göre, suçun mağdurunun sağ olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Gerek basit gerek nitelikli hırsızlık cürümlerine özgü bu ortak unsurları sıraladıktan sonra konumuzu ilgilendiren ve uygulamada "felaket hırsızlığı" olarak tanımlanan bu suça ilişkin yasal düzenlemeyi inceleyelim. Hırsızlığın nitelikli biçimi olan bu suç TCY'nın 492. maddesinin 3. bendinde: "Çalınan şey umumi bir felaket ve musibetin tesir ve neticesini gidermek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanmış eşya hakkında olur yahut umumi musibet veya heyecandan yahut mal sahibinin uğradığı hususi bir felaketten mütevellit kolaylıktan istifade suretiyle yapılırsa suçlu iki seneden beş seneye kadar hapsolunur." şeklindeki hükümle düzenlenmiştir.
Bu bentte hırsızlığın nitelikli şekline ilişkin olmak üzere üç hal yer almaktadır.
1. hal, eşyanın niteliği ve özgülenmesine ilişkindir.
2. hal, hırsızlığın genel bir musibet veya heyecan halinin neden olduğu kolaylıktan yararlanarak işlenmesidir.
Nihayet bentteki 3. hal ise, hırsızlığın mal sahibinin (zilyedinin) uğradığı kişisel, özel bir felaketten doğan kolaylıktan yararlanılarak işlenmesidir.
Yasada, mal sahibinin uğradığı özel felaket tabiri ile amaçlananın ne olduğu açıklanmamıştır. Ancak çeşitli yargısal kararlarda: özel felaketin, mağdurun iradesi dışında oluşan, kendisinin sebebiyet vermediği haller olduğu belirtilmiş, (CGK. 8.11.1976 gün ve 445-468 sayılı) yine; ani fenalık, sar'a nöbeti, aileden birinin ölümü nedeniyle oluşan keder ve üzüntü hali gibi durumlar mal sahibinin uğradığı özel felaket halleri olarak nitelendirilmiştir (CGK, 7.3.1988 gün ve 10-78 sayılı).
Öte yandan, ölümle hukiki ve fiziki anlamda kişilik sona ermekte, mal varlığı mirasçılara intikal etmek üzere terekeyi oluşturmaktadır. Bu nedenle, ölümden sonra gerçekleşen hırsızlık suçunun mağduru ölen değil, eşyanın yeni maliki olan mirasçılarıdır. Bentte, mal sahibinin uğradığı özel felaketten söz edildiğine göre, bu halin suçun işlendiği anda eşyanın yeni maliki olan ölenin mirasçıları yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekir.
O halde, hırsızlığın bu netilikli halinin oluşabilmesi için, mağdurun sağ olması, yukarıda sayılan hallerden birinin etkisi altında bulunması ve suçun bu halin doğurduğu kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi gerekir.
Bu nedenle, sanığın tartıştığı kişiyi öldürdükten sonra oluşan yeni bir kasıtla, terekeye dahil mal niteliğindeki cep telefonunu çalmak şeklindeki eylemi, somut olayda mal sahibi olan mirasçıların yakınlarının ölümü nedeniyle uğradıkları özel felaketten doğan üzüntü, keder gibi hallerin sağladığı kolaylıktan yararlanılarak gerçekleştirilmediğinden, TCY'nın 492. maddesinin 3. bendinde belirtilen hırsızlık suçunun nitelikli biçimini değil, eylemin gerçekleştirilme yöntemine göre TCY'nın 491/ilk maddesinde yazılı basit hırsızlık suçunu oluşturur. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört kurul üyesi ise; 'TCY'nın 492. maddesinin 3. bendinde öngörülen her üç halde de, ahlaki redaetin teşdit nedeni sayıldığını, bentte belirtilen "mal sahibi" ifadesi ile kişinin hayatta bulunması keyfiyetinin amçalanmadığını, suçun, mal sahibinin uğradığı özel felaketten yararlanılarak ahlaki redaet nedeniyle işlenmiş olmasına ağırlık verildiğini, mağdurun hayatta bulunmasının koşul kabul edilmesinin çelişkilere neden olacağını, örneğin; depremde yıkılan binanın enkazı altında kalan ve kolu dışarıda olan mağdurun bileziğini çalan sanığın eyleminin, mağdurun yaşıyor olması halinde TCY'nın 492/3. maddesine, ölmüşse TCY'nın 491/ilk maddesine uyan suçu oluşturduğunun kabulü gerekeceğini, bunun da yasa koyucunun iradesine aykırı ve adaletsiz sonuçlar doğmasına yol açtığını belirtirek, öldürdüğü kişinin cep telefonunu çalan sanığın eyleminin TCY'nın 492/3. maddesinde belirtilen felaket hırsızlığı suçunu oluşturacağı, bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin, sanığın nitelikli hırsızlık suçundan dolayı cezalandırılmasına ilişkin hükmün onanmasına dair 24.6.2002 gün ve 1829-2688 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, Yerel Mahkemenin bu suça ilişkin hükmünün BOZULMASINA, 22.10.2002 günlü 1. müzakerede gerekli yasal oy çoğunluğu sağlanamadığından, 5.11.2002 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini