 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2001/9-60
K: 2001/72
T: 17.4.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ADLİ SİCİLDEN SİLİNME KOŞULU
- 4616 SAYILI YASANIN UYGULANMA YERİ
ÖZET: Hükümlü, ilk suçu işlediğinde 15-18 yaş gurubunda, olduğundan Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca hak ederek salıverme gününden itibaren 10 yıl içinde yeni bir cürüm işlemediği takdirde hükümlülük kaydının adli sicilden çıkarılması gerekir.
Bu durum 4616 sayılı Yasadan yararlanma koşulu olduğundan, koşulla salıvermeye konu önceki cezasının "yerine getirme" günü (hakederek salıverme) ile ikinci hükümlülüğüne ilişkin suç gününün saplanması aradaki süre itibariyle Adli Sicil Yasasının 8/c maddesindeki kayıttan çıkarılma koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekir.
(765 s. TCK. m. 17)
(4616 s. ŞSEK. m. 1/5-6)
(3682 s. Adli Sicil K. m. 8/c)
Hükümlü Mustafa'nın terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan TCY.nın 169, 59, 3713 sayılı Yasanın 5. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (Malatya Bir Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi)nin 25.5.1995 gün ve 118/156 sayılı kararının onanarak kesinleşmesi üzerine 3.1.2000 tarihinde hükmün infazına başlanmış, infaz sırasında 4616 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi nedeniyle Yerel C. Savcılığı" tarafından hükümlünün bu yasa hükümleri uyarınca şartla salıverilmesine karar verilmesinin istenmesi üzerine, infaz evrakını inceleyen Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesince 23.12.2000 gün ve 252 sayı ile, ; "Hükümlünün daha önce Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1.6.1977 tarih ve 110/115 sayılı ilamıyla 8 yıl 10 ay 20 gün hürriyeti bağlayıcı ceza ile hükümlendirildiği, aynı yer C. Başsavcılığının cevabi yazısına göre söz konusu hükmün 19.3.1982 tarihinde infaz edildiği, böylelikle daha önce şartla tahliye hükümlerinden yararlandığı anlaşılan hükümlünün 4616 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmünden istifade edemeyeceği" gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, hükümlü Mustafa'nın bu karara yönelik itirazı ise Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3.1.2001 gün ve 12 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Bu kez Adalet Bakanlığının hükmün bozulmasını temin bakımından Yargıtaya başvurulması hususundaki 21.2.2001 gün ve 6488 sayılı yazılı emrine atfen Yargıtay C. Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 14.3.2001 gün ve 770/757 sayı ile;
"Dosya kapsamından hükümlü hakkındaki, Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1.6.1977 tarih, 1974/110-1977/115 sayılı ilamına konu, 8 yıl 10 ay 20 gün hapis cezasının infazında 19.3.1982 tarihinde, şartla salıverildiği; infaz edilmekte olan Malatya (1) Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 25.5.1995 tarih, 1994/118-1995/156 sayılı kararı ile hükmolunan 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına ilişkin suçun, infaz edilen cezanın deneme süresinin dolduğu hakederek salıverilme tarihinden sonra, 1989-1994 tarihlerinde işlenmiş olduğu anlaşılmasına göre;
4616 sayılı Kanunun 1. maddesinin 6. bendinde madde hükümlerinden yararlanamayacakları açıklananlardan, daha önce şartla salıverilme hükümlerinden yararlananlarla ilgili düzenlemenin, şartla salıverildikten sonra- hakederek salıverme tarihine kadar geçen- deneme süresi içerisinde ve şartla salıverilme kararının TCK.nun 17. maddesi uyarınca geri alınmasını gerektiren bir suç işleyerek hüküm giyenleri kapsadığı ve bununla sınırlı olduğu;
Aksine kabul ve yorumun, iyi halli hükümlünün, deneme süresinden sonra işlediği suç nedeniyle hüküm giymesi durumunda dahi Kanun hükümlerinden yararlandırılmaması, infazda iyi hallilik göstermemiş ve şartla salıverilmeden yararlanmamış hükümlünün yeniden suç işleyip hüküm giymesi durumunda ise yararlandırılması sonucunu doğuracağı; anılan kanun hükmünün, böylesi bir eşitsizliği ve çelişkiyi amaçlamış olmasının düşünülemeyeceği,
Gözardı edilerek verilen, hükümlünün anılan kanun hükümlerinden yararlanamayacağına ilişkin karara karşı itirazın kabulüne karar verilmesi yerine yazılı biçimdeki gerekçe ile reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle CMUK.nun 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 21.2.2001 gün ve 06488 sayılı yazılı emrine atfen, Yargıtay C. Başsavcılığının 28.2.2001 gün ve 30009 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelendi:
Yazılı emre atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3.1.2001 tarih ve 2001/12 mut. sayılı kararının CMUK.nun 343. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre hükümlü' hakkındaki infazın durdurulmasına bu konuda gereği yapılmak üzere Yargıtay C. Başsavcılığına yazı yazılmasına," karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 28.3.2001 gün ve 30009 sayı ile; "Bilindiği gibi, koşulla salıverilme, cezasının bir bölümünü infaz kurumunda iyi halli geçirdikten sonra geri kalanı içinde hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren kasıtlı bir suç işlememe koşuluna bağlı olarak dışarıda geçirmesini sağlayan infaz hukukuna ilişkin bir bireyselleştirme kurumudur. Koşulla salıverilme tarihinden başlayarak cezanın tamamının çekilmiş sayıldığı tarihe kadar olan zaman dilimine "deneme süresi" denilmektedir.
Yasalar yorumlanırken, o yasanın söylemi ve konuluş amacı ile sınırlı kalmak zorunluluğu vardır. Uygulayıcının, yasaları yerindelik açısından değerlendirmesi, yasa koyucunun takdirine karışması ve yasada bulunmayan bir kurumu yasaya taşımasının yorum tekniğine aykırı olacağı açıktır. Bu saptamanın ışığında, uyuşmazlık konusu olaya uygulanan 4616 sayılı Yasanın 6. bendi incelendiğinde, bu yasanın uygulamasına engel olarak sayılan ikinci mahkumiyete ilişkin suçun deneme süresi içinde işlenmesi gerektiği yolunda bir açıklama bulunmamaktadır. Karşıtı bir yorum yasa koyucunun deneme süresini bilmediği ya da unutarak yasada yer vermediğini söylemek olur ki bu doğru olmaz. Bu durumda, koşulla salıverilmeden sonra işlenen ikinci suçun, kesinleşmiş olması yeterli olup deneme süresi içinde işlenmesi zorunluluğu bulunmadığının kabulü gerekir. İtiraz konusu kararın gerekçesinde, "iyi halli hükümlünün korunması ve eşitliğin sağlanması" görüşüne yer verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan hüküm infaz hukuku alanına giren bir hüküm olduğundan her zaman eşitliği gözetmesi beklenmez, kaldı ki yasanın 5. bendinde bu hükme benzer ve yasanın uygulanamayacağı bir çok suç türü sayılmıştır. Öte yandan deneme süresi içinde yeniden suç işlemeyen hükümlünün korunmamış olması tümüyle yasa koyucunun takdirine ilişen bir konudur." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yazılı emirle bozma isteğinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.12.2000 gün ve 252 sayılı kararı ile hükümlünün daha önce şartla tahliye hükümlerinden yararlanmış olması nedeniyle 4616 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmünden yararlanması olanağı bulunmadığı gerekçesiyle bu husustaki istemin reddine karar verildiği, bu karara yönelik itirazın da Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3.1.2001 gün ve 12 sayılı kararı ile reddedildiği, bu kez Adalet Bakanı tarafından; 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. bendinde öngörülen istisnanın deneme süresi içinde işlenmiş suçlardan dolayı verilmiş mahkumiyet hükümlerine ilişkin olduğu, oysa somut olaydaki ikinci suçun deneme süresinden sonra işlendiği, buna göre hükümlünün 4616 sayılı Yasadan yararlanması gerektiği görüşü ile hükmün bozulması için Yargıtaya başvurulması yolundaki yazılı emri üzerine Yargıtay C. Başsavcılığı tarafından düzenlenen tebliğnamedeki istemi yerinde gören Yargıtay 9. Ceza Dairesince Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3.1.2001 gün ve 12 sayılı kararının bozulmasına karar verildiği, Yargıtay C. Başsavcılığının ise, yasada ikinci suçun deneme süresi içinde işlenmesi gerektiği yolunda bir açıklama bulunmadığını bildirerek Özel Daire kararının kaldırılması için itiraz yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere somut olayda çözümlenmesi gereken sorun 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. bendinde öngörülen istisnanın, şartla salıverilmeden yararlandıktan sonra yalnızca deneme süresi içinde işlenen suçlardan dolayı verilmiş mahkumiyet hükümlerine mi ilişkin olduğunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Bu konudaki yasal düzenleme incelendiğinde;
"23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun" adını taşıyan ve 22 Aralık 2000 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Yasanın 1. maddesiyle, özde 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle, bazı suçlara ilişkin istisnalar ve koşullar altında, a-İnfaz şekli ve ceza indirimine, b-Şartla salıverilmeye, c-Davaların açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin düzenlemeler yapıldığı anlaşılmaktadır.
4616 sayılı Yasanın 1. maddesi bir bütün olarak incelendiğinde, aynı madde içersinde, ayrı ayrı hukuki müesseselere ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verildiği, hukuk sistemimize, 4304 ve 4454 sayılı Yasalardan önce bulunmayan, "davanın açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi" gibi yeni sayılan hukuki müessesenin getirildiği görülmektedir. Yasanın 1. maddesinin 1. bendinde, ölüm cezalarının yerine getirilmeyeceği, 2. bendinde toplam hükümlülük sürelerinden 10 yıl indirim yapılacağı belirtildikten sonra 3. bendinde tutuklu ve hükümlüler hakkında yapılacak işlemler gösterilmiş, 4. bendinde davanın açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin kurallar düzenlenmiş, 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu bentlerinde ise bu yasanın uygulanması olanağı bulunmayan suçlar ile koşullara yer verilmiştir.
Konumuzu ilgilendirilen düzenleme, maddenin 6. bendindeki "daha önce şartla salıverilme hükümlerinden yararlandığı halde yeniden suç işleyerek hüküm giyenler ile daha önce çıkarılmış bir aftan yararlananlar, bu madde hükümlerinden yararlanamazlar." hükmüdür.
Ceza Genel Kurulumuzun benzer bir uyuşmazlığın çözümüne ilişkin 27.3.2001 gün ve 32/37 sayılı kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; yasanın metni itibariyle, ikinci suçun deneme süresi içinde işlenmesi gerektiğine ilişkin bir sınırlama getirilmiş olduğundan söz edilemez.
Öte yandan, 3682 sayılı Adli Sicil Kanunun 8. maddesinde bazı adli sicil bilgilerinin adli sicilden çıkartılması hususu düzenlenmiş, kayıtlardan çıkarılma olanağı bulunmayan suçlar ile yaş durumuna göre çıkarılma süreleri ve şekli belirlenmiştir.
Yine TCY.nın 102 ve müteakip maddelerinde dava zamanaşımı, 112 ve müteakip maddelerinde ise ceza zamanaşımı düzenlenmiş, belirtilen sürelerin bitiminden sonra hukuku amme davasının ve cezaların ortadan kalkacağı kurallarına yer verilmiştir.
Gerek adli sicilden çıkarılma süreleri gerçekleşen, gerekse zamanaşımına uğrayan mahkumiyetlerin yasanın öngördüğü istisnalar dışında nazara alınmalarına olanak bulunmadığı süreklilik ve uyum gösteren yargısal kararlarda vurgulanmaktadır. Bu yasal düzenlemeler karşısında şartla salıverilme kararından veya af yasasından yararlanıldıktan sonra mahkumiyetle sonuçlanan diğer suçun işlenme tarihi bakımından eşitliği, adalet ve nesafeti sağlayan bir üst sınırın belirlenmesinde de zorunluluk bulunmaktadır. 4616 sayılı Yasanın metni, yayımlanmasındaki amaç, genel sistemi, esas fikri ve yasanın hazırlık çalışmaları ile hukukun genel ilkeleri nazara alındığında ikinci suçun, şartla salıverilme veya af yasasına konu suçun zamanaşımı nedeniyle ortadan kalkmasından ve Adli Sicil Yasasında öngörülen silinme tarihinden önce işlenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Diğer bir anlatımla, ikinci suç bu süreler içerisinde işlendiği takdirde 4616 sayılı Yasadan yararlanma olanağı ortadan kalkacak, süreden sonra işlenmesi halinde ise yararlanma olanağı bulunacaktır.
İncelemeye konu olayda;
Adli Sicil kaydına göre hükümlünün Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1.6.1977 gün ve 110/115 sayılı kararıyla TCY.nın 448, 62, 55/3, 59 ve 6136 sayılı Yasanın 13. maddeleri uyarınca 8 yıl 10 ay ağır hapis, 6 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırıldığı, hükmün 28.12.1977 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Aynı yer C. Başsavcılığı bu cezanın 19.3.1982 tarihinde infaz edildiğini bildirmekte, hükümlü de itiraz dilekçesi ile Adalet Bakanlığına yazdığı dilekçelerinde 19.3.1982 tarihinin şartla salıverilme tarihi olduğunu' ileri sürmekteyse de bu tarihin şartla salıverilme mi, yoksa bihakkın tahliye tarihi mi olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden kesin biçimde anlaşılamamaktadır.
Hükümlü bundan sonra Malatya Bir Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 25.5.1995 gün ve 118/156 sayılı kararıyla, örgüt mensuplarını evinde barındırmak ve verilen 400 adet mermiyi evinde saklamak eylemlerinden dolayı TCY.nın 169, 59, 3713 sayılı Yasanın 5. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmış olup, suç tarihi bu ilamın karar başlığında 1989-1994 yılları, gerekçe kısmında ise 1993 yılı son ayları ile 1994 yılı ilk ayları olarak gösterilmiştir.
Hükümlü ilk suçunu işlediğinde 15-18 yaş grubunda olduğundan, Adli Sicil Yasasının 8/c maddesi uyarınca bihakkın tahliye tarihinden itibaren 10 yıl içerisinde yeni bir cürüm işlemediği takdirde hükümlülük kaydının adli sicilden çıkarılması gerekecektir.
Bu itibarla; somut olaydaki ilk mahkumiyet hükmünün 28.12.1977 tarihinde kesinleştiği, ikinci suçun ise ceza zamanaşımına ilişkin yirmi yıllık süre içinde işlendiği anlaşılmaktaysa da, önceki ve sonraki mahkumiyetlere ilişkin dava dosyaları ve infaz evrakı dosyaya getirilmediğinden, şartla tahliyeye konu önceki cezasının infaz tarihi (bihakkın tahliye) ile ikinci mahkumiyetine ilişkin suç tarihinin kesin biçimde saptanamadığı, dolayısıyla aradaki süre itibariyle Adli Sicil Yasasının 8/c maddesindeki kayıttan çıkarılma koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenemediğinden, itirazı inceleyen Yerel Mahkemenin bu hususları araştırdıktan sonra ortaya çıkacak duruma göre hükümlünün 4616 sayılı Yasadan yararlanma olanağı bulunup bulunmadığı hususunda bir karar vermesi gerektiğinden, itirazın değişik bu gerekçeyle kabulü gerekir.
Sonuç: Açıklanan nedenle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile (KABULÜNE), Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 14.3.2001 gün ve 770/757 sayılı ilamı ile Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3.1.2001 gün ve 12 sayılı kararının kaldırılmasına, müteakip işlemlerin yerine getirilebilmesi için dosyanın Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 17.4.2001 günü oybirliğiyle karar verildi.