Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2001/7-251
K: 2001/261
T: 20.11.2001
 
  • SÜRÜCÜ BELGESİZ ARAÇ KULLANMA
  • CEZALARIN ERTELENME YASAĞI
ÖZET: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre faillere uygulanan temel hafif para cezalan yanında hafif hapis cezalarından çevrilen para cezalarının da aynı Yasanın değişik Ek 3/3. maddesi uyarınca ertelenmesi olanaklı değildir.
(2918 s. Trafik K. m. 36/3, Ek. 3/3)
(765 s. TCK. m. 119/5)
(647 s. ÇİK. m. 4,6)
 
Sürücü belgesine sahip olmadan araç kullanmak suçundan sanık Kenan'ın önödeme önerisine uymaması nedeniyle 2918 sayılı Yasanın 36/3., TCY'nın 119/5, 55/3 ve 647 sayılı Yasanın 4. ve TCY'nın 72. maddeleri uyarınca sonuç olarak 134.800.000 lira hafif para cezasıyla cezalandırılmasına, 2918 sayılı Yasanın Ek 3/3. maddesi uyarınca cezanın ertelenmesine yer olmadığına ilişkin Sandıklı Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 16.1.2001 gün ve 260/9 sayılı hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 11.6.2001 gün ve 9502/10876 sayı ile;
"25.5.1997 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4262 sayılı Yasanın 5. maddesiyle değişik 2918 sayılı Yasanın Ek 3. maddesi "bu kanun hükümlerine göre faillere uygulanan hafif para cezaları tecil edilemez" hükmüne yanlış anlam verilerek, hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen hafif para cezası önünden sanığın kişiliğine bağlı gerekçeler gösterilip tartışılmadan, yazılı gerekçe ile tecile yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 31.7.2001 gün ve 210/268 sayı ile; "1- Öncelikle KTK'nun Ek 3/3. maddesinde hafif para cezaları arasında "hürriyet bağlayıcı cezadan çevrilen hafif para cezası" "doğrudan uygulanan hafif para cezası" şeklinde bir ayrıma gidilmemiş, kanunun lafzında Özel Dairenin görüşünü haklı kılacak şekilde sınıflandırma yapılmamıştır. Bu durumda Mahkememizce de içtima öncesinde uygulanan cezalar arasında ayrım yapılmaksızın içtimadan sonra sonuç cezanın teciline yer olmadığına karar verilmiştir.
2- Buna ilaveten sayın Dairenin görüşü doktrinde ve uygulamada kabul gören "tecilin bölünmezliği" ilkesine de aykırıdır. Birden fazla cezaya mahkumiyet halinde mahkeme cezalardan birini erteleyip diğerini erteleme kapsamı dışında tutamaz, "ertelemede bölünmezlik" ilkesi de denilen iş bu ilkeye aykırı şekilde KTK'nun 36/3. maddesinde öngörülen cezalardan hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasının örneğin ClK'nun 6. maddesi uyarınca sanığın sabıkasızlığı gözetilerek ertelenmesi ve fakat doğrudan uygulanan para cezasının ertelenmemesi sonucunu doğuracak olan iş bu içtihat anılan ilkeye aykırılık meydana getirmektedir.
Özel Dairenin görüşünün benimsenmesi mahkememizin kararında uyguladığı TCK.nun 72. maddesinde belirtilen içtima hükmünü anlamsız kılacaktır. Kanunumuzda cezaların içtimai halinde erteleme konusunu düzenleyen özel hükümler yoktur. Ancak Yargıtay istikrar arzeden içtihatlarında birkaç cezanın aynı zamanda hükme bağlanması halinde ertelemenin içtima sonunda elde edilen mahkumiyet için söz konusu olabileceğini hükme bağlamıştır. Buna göre ertelenebilmesi için içtimaa giren cezaların toplamının kanunun gösterdiği sınırı geçmemesi gerekir, içtima eden cezalar teker teker ertelenemezler. Bu cezaların toplamı kanunun gösterdiği sınırları geçmese bile bazı suçlara ait cezaların ertelenmesi, diğerlerinin ise infazına karar verilebilmesi mümkün değildir. Keza cezaların toplamı bu sınırları geçtiği takdirde erteleme sınırı içinde kalan cezalardan birinin ayrılması ile yalnız bunun cezasının ertelenmesi mümkün değildir. Kanun koyucunun KTK'nun Ek 3/3. maddesinde yukarıda zikredilen prensiplerden ayrılması için herhangi bir sebep de mevcut değildir. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesi "işlediği üç suçtan birinin cezasının ertelenmesine diğerlerinin ise ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi cezaların şahsileştirilmesi ilkesinin uygulama biçimlerinden biri olan ertelemenin mahiyetiyle uyuşmaz" şeklinde karar vererek bu prensipleri teyid etmiştir. Yine 3. Ceza Dairesi "maznunun ileride suç işlemeyeceği kanaati ile bıçak çekme suçundan verilen ceza tecil edildiği halde cezanın şahsileştirilmesi prensibine dayanan tecilin kabili tecezzi olmadığı düşünülmeden bıçak taşımak suçundan verilen cezanın tecil olunmaması yolsuzdur" biçimde karar vermiştir. (Bkz. Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Dönmezer-Erman, Cilt 3, Shf..35) Kaldı ki somut olayda birden fazla suç değil ve fakat aynı suç (tek suç) için verilen birden fazla ceza mevcuttur, iş bu tek suça verilen cezalardan birinin CİK'nun 6. maddesi uyarınca teciline diğerinin ise KTK'nun Ek 3/3. maddesi uyarınca teciline yer olmadığına karar verilebilmesi yolunu açan sayın dairenin bozma ilamı bu nedenle cezanın şah-sileştirilmesi ilkesine aykırıdır.
3- Ayrıca para cezaları hürriyeti bağlayıcı cezalara oranla daha hafif niteliktedir kanun koyucunun daha ağır olan hürriyeti bağlayıcı ceza bakımından tecili (paraya çevrildikten sonra) kabul etmesi ve fakat daha hafif ve fail lehine olan para cezası yönünden kabul etmemesi çelişki teşkil edecektir. Mahkememize göre yasa koyucu KTK'nun ek 3/3. maddesi hükmüyle değişen teknoloji ve hayat standardı ile birlikte artan trafik ve trafik suçlarını mümkün olduğunca önlemeye çalışmış, fail hakkında hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın bu nedenle paraya çevrildikten sonra bir de tecil edilmesinin ve böylece günümüzde neredeyse otomatik olarak uygulanmak suretiyle pratikte amacından saptırılmış görünen tecil müessesesinin de fail yararına tatbiki ile cezaların etkinliğinin bir manada bertaraf edilmesinin önüne geçmek istemiştir." gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından süresi içinde temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığın m 15.10.2001 günlü "bozma" isteyen tebliçnamesi ile 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sürücü belgesiz araç kullanmak suçunu düzenleyen Karayolları Trafik Yasasının 36/3. maddesinde; "Sürücü belgesi sahibi olmadan trafiğe çıkanlara ilk tespitte bir aydan iki aya kadar, tekrarı halinde iki aydan üç aya kadar hafif hapis cezası verilir. Ayrıca bu kişiler her defasında 7.200.000 lira hafif para cezasıyla da cezalandırılırlar. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların uygulanması diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez. Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir." hükmü yer almaktadır.
Aynı Yasanın 4199 sayılı Yasa ile eklenen ve bilahare 4262 sayılı Yasanın 5. maddesi ile değiştirilen Ek 3/3. maddesinde ise; "Bu Kanun hükümlerine göre faillere uygulanan hafif para cezaları tecli edilemez." hükmü bulunmaktadır.
Ek 3. maddenin 4262 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki biçiminde de, maddenin 3. fıkrasının (b) bendinde yargı yetkisine giren hafif para cezaları ile hafif hapis cezaları 9 alt bent halinde sıralandıktan sonra, "yukarıda belirtilen hafif para cezaları tecil edilemez" denilerek, 2918 sayılı Yasada belirtilen hafif para cezalarına günümüzdekine benzer şekilde erteleme yasağı getirilmiştir.
Açıklanan mevcut yasal düzenleme doğrultusunda, sürücü belgesi sahibi olmadan araç kullandığı ilk kez tespit edilen sanığa 2918 sayılı Karayolları Trafik yasasının 36/3. maddesi uyarınca doğrudan uygulanan hafif para cezasının ertelenemeyeceği açıktır. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa sürücü belgesiz ilk kez araç kullanmak suçundan 2918 sayılı Yasanın 36/3. maddesi uyarınca verilen hafif hapis cezasının 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca hafif para cezasına çevrilmesi halinde, 2918 sayılı Yasanın Ek 3/3. maddesinde yer alan erteleme yasağının, çevrilen bu cezayı da kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 2918 sayılı Yasanın erteleme yasağını öngören Ek 3. maddesi metninde uyuşmazlık konusu soruna doğrudan, açık ve net bir çözüm getirilmemiştir. 4262 sayılı Yasanın genel gerekçesinde ve 2918 sayılı Yasanın Ek 3. maddesini değiştiren 5. madde gerekçesinde de hafif hapisten çevrilen hafif para cezalarının erteleme yasağı kapsamında olup olmadığı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır. Yasanın TBMM'de görüşülmesi sırasında da konuya çözüm getirecek bir görüş ortaya konmadığından Yasakoyucunun iradesine bu yollar ulaşma olanağı bulunmamaktadır. O halde, yasa metninin yorumlanması, esasen kendi içinde bir bütünlük arzeden ve gerek Ceza Yasamızda gerekse ceza hükümleri içeren diğer yasalarımızda erteleme kurumuna ilişkin olarak getirilen genel ve özel düzenlemelerin incelenmesi yoluyla, öğreti ve yargısal kararlardaki örneklerden de yararlanılarak hukuki sorunun çözümüne çalışılmalıdır.
Yargıtay içtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 7.6.1976 gün ve 4/3 sayılı kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere erteleme, cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasını sağlayan yargısal bir kişiselleştirme kurumudur. Mevzuatımızda, cezaların ertelenmesi kurumu genel nitelikleri itibariyle 647 sayılı Ceza infaz Yasamızın 6. maddesinde, küçüklerin cezalarının ertelenmesi ise 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 38. maddesinde düzenlenmiştir.
647 sayılı Yasanın 6. maddesinin 1. fıkrası ile getirilen yasal düzenlemeye göre, öngörülen diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde, mahkumiyete konu suçun niteliğine bakılmaksızın ağır veya hafif para cezaları, bir yıla kadar (bir yıl dahil) ağır hapis cezaları ile iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis veya hafif hapis cezaları ertelenebilmektedir. Suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış olanlar ile 65 yaşını tamamlamış olanlar için bu süreler ağır hapiste iki yıl, hapis veya hafif hapiste üç yıl olarak öngörülmüştür.
Buna karşılık, maddenin 3. fıkrasında, bazı suçlara ilişkin cezalar ile askeri suçlar ve disiplin suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümlerinin saklı olduğu belirtilerek ertelemeye istisnalar getirilebileceği kabul edilmiştir.
Nitekim TCY'nın 92. maddesinde tazminat kabilinden olan para cezaları ile zapt ve müsaderesi kanunen zorunlu olan eşyaların müsaderesiyle ilgili kararların ertelenemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Bunun yanısıra çeşitli özel yasalarımızda da bazı cezaların erlenemeyeceğine ilişkin hükümler getirilmiştir. Örneğin; 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasasının 12. ve 2004 sayılı icra ve iflas Yasasının 352/a maddelerine göre, bu iki yasa uyarınca verilen cezalara 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uygulanamaz Yine 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasının 47. maddesi uyarınca Askeri Ceza Yasasında yer alan bir kısım suçlara ilişkin cezalar ertelenemez. Vergi Usul Yasamızda da benzer düzenlemeye yer verilmiş olup, kaçakçılık suçunu düzenleyen 359. maddesi ile, anılan maddede belirtilen hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya çevrilmesinde 647 sayılı Yasanın 4. maddesinde öngörülen dışında farklı ölçütler getirildiği gibi, bu suretle hükmolunan para cezalarının ertelenemeyeceği de hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere, yasakoyucu bir kısım suçlara ilişkin cezaların mutlak anlamda yerine getirilmesini ceza etkinliğinin sağlanması bakımından zorunlu görmektedir.
Öte yandan, sürücü belgesiz araç kullanma suçunu düzenleyen 2918 S.Y'nın 36/3. maddesinde hem hafif hapis hem de hafif para cezası öngörülmüştür. Ek 3/3. maddesinde ise "Bu Kanun hükümlerine göre faillere uygulanan hafif para cezaları tecil edilemez." hükmü getirilmiştir. Bu yolla, Yasako-yucunun bir yandan hürriyeti bağlayıcı cezaların ertelenebilmesine olanak sağlamak istediği, öte yandan son yıllarda artan trafik kazalarının sayısının azaltılabilmesi, sürücü belgesiz araç kullanımının önüne geçilebilmesi ve trafik suçlarına ilişkin cezaların caydırıcılığının ve etkinliğinin arttırılabilmesi bakımından Karayolları Trafik Yasasında öngörülen hafif para cezalarının mutlak anlamda infazını sağlamak istediği anlaşılmaktadır. Nitekim gerek 4199 gerekse 4262 sayılı Yasaların genel gerekçelerinde; trafik kazalarının önlenmesi için en etkin tedbir olan cezaların caydırıcılık ve etkinlik niteliğine ağırlık kazandırılması, ceza miktarlarının düşük kalmaması ve takibi ile tahsilinin sağlanması hususunda önlemler alınmaya çalışıldığı vurgulanmıştır.
Erteleme yasağına ilişkin Ek 3/3. maddenin lafzına bakıldığında, "bu Kanun hükümlerine göre faillere uygulanan" biçimindeki anlatımdan yola çıkılarak, 647 sayılı Yasa uyarınca hafif hapisten çevrilme hafif para cezasının erteleme yasağı kapsamı dışında olduğunu söylemek de olanaklı değildir. Zira özel bir yasada gerçekleştirilen bu düzenleme ile Ceza Yasası ve ceza hükmü taşıyan diğer özel yasalar uyarınca verilebilecek hafif para cezalarının murat edilmediğini, salt 2918 sayılı Yasadaki yaptırımların hedeflendiğini göstermesi bakımından "bu kanun hükümlerine göre" biçimindeki bir ifadenin kullanması gerekli ve zorunludur. Ayrıca, yasakkoyucu sadece doğrudan hükmolunan para cezalarının ertelenmesini engellemek, hapisten çevrilenlerin ertelenmesine olanak sağlamak isteseydi, "bu kanun hükümlerine göre uygulanan..." yerine "bu kanun hükümlerinde belirtilen hafif para cezalan" gibi bir ibare kullanılması gerekirdi.
Yine 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 4. fıkrasında, "Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir. Bu hükmün uygulanması kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez" kuralına yer verilmiştir. Buna göre, sanığın sürücü belgesiz araç kullanmak suçundan asıl mahkumiyeti paraya çevrilen özgürlüğü bağlayıcı ceza olmayıp, çevrilen para cezasıdır.
Öte yandan, doğrudan verilen para cezasının ertelenemeyeceğini, buna karşılık hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasının ertelenebileceğini ileri sürmek, tek bir suç nedeniyle verilen ve içtima edilen aynı tür iki ayrı cezadan birinin ertelenebilmesi diğerinin ertelenememesi anlamını taşır ki, bu durum ertelemenin bölünmezliği ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.
Bu itibarla, 2918 sayılı Yasanın 4262 sayılı Yasa ile değişik Ek 3/3. maddesinde yer alan, "bu kanun hükümlerine göre faillere uygulanan hafif para cezalarının ertelenemeyeceği" hükmü karşısında, 2918 sayılı Yasada öngörülen hafif hapis cezalarından çevrilme hafif para cezalarının ertelenmesine yasal olarak bulunmadığı anlaşıldığından, bu hususa ilişen ve isabetli bulunan Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi ise; Özel Daire bozma ilamının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün (ONANMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine, 20.11.2001 günü tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini