 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2001/6-118
K: 2001/124
T: 12.6.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- DOLANDIRICILIK SUÇU
- YANILTILMIŞ İSTENÇ İLE OTOYU TESLİM ETME
ÖZET : Aracını satmak için gazeteye ilan veren kişiyi alıcı sıfatıyla bulup ona kimliği hakkında yanlış bilgi veren, kendilerinin olduğunu söyleyerek bir başkasının lokantasına götürüp pazarlık yapan ve aracın sesini dinlemek amacıyla masadaki kontak anahtarını alarak otoyu kaçıran sanığın eylemi hırsızlık suçunu değil, hile ve desise kullanarak fesada uğratılan iradeyle malın tesliminin sağlanmış olması karşısında dolandırıcılık suçunu oluşturur.
(765 s. TCK. m. 503/1)
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dolandırıcılık suçundan sanık Fehmi'nin TCY.nın 503/1, 522, 59. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 10.285.413.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (Ankara 16. Asliye Ceza Mahkemesi)ne 25.5.1999 gün ve 288-493 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Nöbetçi Ceza Dairesince 16.8.1999 gün ve 5031-4676 sayı ile;
"Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanığın henüz satış işlemi gerçekleşmemiş otomobili müştekinin rızası dışında kaçırmış olduğunun anlaşılması karşısında, eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 23.9.1999 gün ve 837-853 sayı ile, "sanıkların, gazeteye ilan veren BMW araç satıcıları ile irtibat kurarak onları dolandırdıkları, araçtan elde edince motor ve şase numaralarını değiştirerek sattıkları, aralarında suç için işbirliği ve iş bölümü bulunduğu, aynı şakirde olayımızda da görüldüğü üzere adlarını gizleyip Mehmet'in kendisini Ahmet diye tanıtıp, lokanta kendilerine ait olmadığı halde, kardeşimin lokantası diye söyleyip sanık Fehmi'yi kardeşi olarak tanıttıkları günlerden Cuma gününü seçip öğlen saatlerine getirip ustanın Cuma namazından dönüşünü bekleyip eğer araçta hasar veya boya yoksa müştekinin önerdiği 41.000 Mark fiyatı hiçbir indirime gitmeden kabul edeceklerine inandırdıkları; aralarındaki iş bölümü gereğince aracın İstanbul'a götürüleceği ve orada işleme tabi tutulacağı için sanki lokantada otururken usanmış gibi, "ben bir dolaşayım, servise götüreyim" diyerek, samimiyet tesis etmenin verdiği rahatlık ile müştekiden anahtarları alıp ortadan kaybolduğu, diğer sanığın de kendince bir bahane bulup ayrıldığı olayda, tüm bunlar hile ve sania oluşturup eylemin yoğun kasıt altında işlenmesi karşısında yerleşmiş içtihatlarda dolandırıcılık olarak nitelendirilmiştir. Nitekim Mahkememizce aynı şekilde verilmiş hükümlerimiz Özel Dairece onanmıştır.
Salt satış işleminin gerçekleşmeyip müştekinin rızası dışında kaçırmış olduğu gerekçesi, olayın içeriğine sanıkların kasıtlarına uymamaktadır. Hırsızlık suçunda, müştekinin rızası hilafına inalının elinden çıkarılması ve haksız menfaat temini yasal yaptırım altına alınmıştır.
Olayımızda ise, sanıkların müştekinin rızası ile verdiği anahtarla aracı, uydurulan hile ve saniaların yardımı ile elinden çıkarmaktadır. Dikkat edildiği üzere hırsızlıkta müştekinin haberi bile yoktur, oysa ki dolandırıcılık suçunda taraflar bir hukuki işlemi gerçekleştirmek isterken, sanığın derin olan kastının açığa çıkışında hile ve sanialar vardır, müştekinin rızası bu hile ve sanialar ile ifsat edilmiş durumdadır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararında sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "Bozma", istekli 23.5.2001 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın sabit olan eyleminin dolandırıcılık suçunu mu yoksa, hırsızlık suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Türk Ceza Yasasının, mal aleyhinde işlenen cürümlere ilişkin, onuncu babının birinci faslının 491 ve devam eden maddelerinde düzenlenen hırsızlık suçu; bir kimsenin taşınabilir malının rızası olmaksızın faydalanmak için alınmasıdır. Bu suçun konusuna, işlendiği yere, işleniş şekline veya özelliklerine göre nitelikli olduğu haller belirlenerek yasada bunlar için artan cezalar öngörülmüştür.
Aynı babın üçüncü faslının 503 ve 504. maddelerinde düzenlenen dolandırıcılık suçu ise; hile. ve desiseler yaparak bir kişiyi hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya bir başkasına haksız çıkar sağlamaktır.
Görüldüğü gibi, her iki suçun hukuki konusunu "mal varlığı" oluşturmaktadır. Ancak, öğretide de yaygın olarak kabul edildiği gibi dolandırıcılık suçu iki konulu bir cürümdür. Bu suç ile mal varlığı yanında kişinin irade serbestisi ve rıza özgürlüğü de korunmaktadır (F.EREM, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, C.4, sh. 640 vd.; S.SELÇUK, Dolandırıcılık, sh. 7 vd.). Nitekim, hırsızlık suçunda mağdurun rızası, teslim iradesi bulunmamasına karşılık, dolandırıcılık suçunda malın teslimi mağdurun rızası ile gerçekleşmekte, fakat bu teslim hile ve desise kullanılarak sakatlanmış, özgür olmayan bir iradeye dayanmaktadır. Her iki suçu birbirinden ayıran en belirgin ölçüt de budur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde sanığın, firarda olan ve hazırlık soruşturması aşamasında hakkındaki evrak ayrılan bir arkadaşı ile birlikte, gazete ilanlarından satılmak istenildiğini belirledikleri bir otomobili satın almak için yakınan İbrahim ile irtibat kurarak, pazarlık yaptıkları, yakınan ile pazarlığı yapan kişinin, kendisini bir başka adla tanıtarak kısa bir süre isteyip, aracı göstereceği ustayı aradığı hususunda yakınanda kanaat uyandırdığı, yaklaşık yarım saat sonra da yakınanı aracı ile birlikte alarak sanayide kendilerine ait olduğunu söylediği bir lokantaya götürdüğü, burada sanık Fehmi'yi de başka bir adla ve kardeşi olarak tanıttığı, sanıkların, aracı gösterecekleri ustanın Cuma namazında olduğunu belirtip yakınanı bekleme konusunda ikna ettikleri daha sonra yakınanın dikkatinin iyice dağıtılmasından yararlanan sanık Fehmi'nin, aracın sesini dinleyeceği bahanesiyle aracın anahtarlarını alıp bu anahtarları kullanmak suretiyle aracı çalıştırıp götürdüğü ve İstanbul'a gitmeye çalışırken Gerede ilçesi yakınlarında yakalandığı, sanığın kolluktaki açık ikrarı ve son soruşturma aşamasındaki dolaylı kabulü, olay ve yakalama tutanakları, yakınanın bu kanıtlara uygun anlatımları ve tüm dosya kapsamı ile sabittir. Sanıkların gerçek adlarını gizleyip, sahte adlar kullanmak, kendilerini kardeş olarak tanıtmak ve bir başkasına ait lokantayı kendilerininmiş gibi göstermek şeklindeki hile ve desise oluşturan eylemlerle yakınanın iradesini yanıltarak, aracın anahtarlarını, dolayısıyla aracı rızaya dayalı olarak teslim aldıkları anlaşılmaktadır. Yakınanın, gazetedeki satış ilanından belirlenip, açıklanan hareketlerle hile ve desiseler kullanılması, faillerin daha başlangıçtaki kastlarının kendilerine çıkar sağlamak amacıyla yakınanı dolandırmak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Aracın anahtarlarının alınmasına ses çıkarmayan, götürülmesinden bir süre sonra kuşkulanıp araştırmaya başlayan yakınanın, aracı yanıltılmış irade ise sanığa teslim ettiğinin kabulü zorunludur.
Bu itibarla sanığın eylemini dolandırıcılık olarak nitelendiren Yerel Mahkeme kararı isabetli olduğundan onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri ise, "Sanığın masa üzerinde bulunan anahtarları kendiliğinden alıp aracı çalıştırarak götürmesinde, hukuki bir teslim söz konusu değildir. Yakman tarafından hukuken geçerli bir teslim bulunmadığından, otomobilin rıza dışı götürülmesi eylemi hırsızlık suçunu oluşturur. Özel Daire kararı yerinde olup, hükmün bozulmasına karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Ancak, Yerel Mahkemece sanığın cezası belirlenirken TCY.nın 59. maddesi ile yapılan uygulamada sonuç cezanın 750 lira noksan tayin edildiği anlaşılmaktadır. Hükmün yalnızca sanık vekili tarafından temyiz edilmiş olması nazara alınarak, bu husus temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (ONANMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 12.6.2001 günü tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğu ile karar verildi.