Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2001/1-69
K: 2001/74
T: 1.5.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • 4616 SAYILI ŞARTLA TAHLİYE İLE CEZANIN, DAVANIN ERTELENMESİ KANUNU
  • MÜEBBET AĞIR HAPİSDE 10 YILLIK CEZA İNDİRİMİNİN, 36 YIL ÜZERİNDEN YAPILMASI
  • ŞARTLA SALIVERME SÜRESİNİN HESABI
ÖZET: 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş olan suçlardan dolayı hükmedilerek kesinleşmiş bulunan müebbet ağır hapis cezalarında, diğer koşulların mevcudiyeti halinde 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendinde öngörülen 10 yıllık indirim 36 yıl üzerinden yapılmalı ve şartla salıverme süresi de buna göre hesaplanmalıdır.
(765 s. TCK. m. 11, 13, 17/2, 59, 73, 450/5, 449)
(6136 s. AŞK. m. 3, 13/2)
(1412 s. CMUK. m. 343, 402)
(647 s. CİK. m. 19/1)
(4616 s. ŞSEK. m. 1/2)
Hükümlü Mehmet'in, birden çok kimseyi öldürmek ve yasak silah taşımak suçlarından dolayı TCY.nın 450/5, 59, 6136 sayılı Yasanın 13/2 ve TCY.nın 73. maddeleri gereğince bir aylık kısmı geceli gündüzlü hücrede çekilmek üzere müebbet ağır hapis ve 375.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin olup, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince 6.7.1995 gün ve 35/45 sayı ile verilen hükmün infazı sırasında, 4616 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi nedeniyle Mardin C. Başsavcılığınca 15.1.2001 tarihinde CYUY.nın 402. maddesi uyarınca şartla salıverilme tarihinin belirlenmesi isteminde bulunulması üzerine aynı mahkemece 19.1.2001 gün ve 33/32 sayı ile; "... müebbet ağır hapis cezasına hükümlü Mehmet'in çekmesi gereken toplam cezası olan 36 yıldan 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendi gereğince 10 yıllık indirim yapıldıktan sonra bakiye 26 yıl için 647 sayılı Yasanın 19/1. maddesinin düzenlediği 1/2 oranı uygulanarak 13 yıl üzerinden şartla salıverilme tarihinin belirlenmesi gerekmekte olup, 26.12.1991 tarihinde cezaevine girdiğine göre şartla tahliye tarihinin 26.12.2004 olduğuna" karar verilmiştir. Bu karara karşı C. Savcılığınca itiraz yoluna başvurulması üzerine,
Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25.1.1991 gün ve 40/40 sayı ve itiraza konu karardaki gerekçeye dayalı olarak itirazın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 21.2.2001 gün ve 6511 sayı ile; "müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün, 647 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca çekmesi gereken ceza 20 yıl olup, infazın bu cezadan 4616 sayılı Yasanın 1/2. maddesi gereğince sadece 10 yıl indirim yapılmak suretiyle yerine getirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddinde isabet görülmemiştir." gerekçesiyle CYUY.nın 343. maddesi gereğince yazılı emrine atfen Yargıtay C. Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.3.2001 gün ve 1491/1017 sayı ile;
"Müebbet ağır hapis cezasında çekilmesi gereken ve 4616 sayılı Kanunda ifade edilen toplam ceza süresinden maksat, 647 sayılı Kanunun 19/1 ve Ek. 2. maddeleri uyarınca saptanan ve şartla salıverilme için gerekli olan süre olmayıp, TCK.nun 17/2. maddesinde belirtilen ve bihakkın salıverilme bakımından aranan süre olduğu, bu sürenin de TCK.nun 17/2. maddesinde 36 yıl olarak öngörüldüğü dikkate alınarak, müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların bu cezalarının infazında, 4616 sayılı Kanunun 1. maddesinin 2. bendi uyarınca yapılacak 10 yıllık indirimin 36 yıl üzerinden yapılması, kalan ceza süresinin de 647 sayılı Kanunun 19/1. ve 4616 sayılı Kanunun 1. maddesinin 7. bendindeki hükümler gereğince çektirilerek şartla salıverilmelerine karar verilmesi ve infazın bu şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla;
25.12.1991 tarihinde birden ziyade kişiyi kasten öldürmekten müebbet ağır hapis cezasına hükümlü Mehmet'in bu cezasının infazına başlandığı 26.12.1991 tarihi esas alınıp, TCK.nun 17/2, 4616 sayılı Kanunun 1. maddesinin 2. bendi ve 7. bendi ile 647 sayılı Kanunun 19/1. maddesindeki hükümler uyarınca 26.12.2004 tarihinde şartla, 26.12.2027 tarihinde bihakkın tahliye edilmesine ve infazın bu şekilde gerçekleştirilmesine ilişkin... kararda Kanuna aykırılık görülmediği" gerekçesiyle yazılı emirle bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise, "Sorunun çözümünde, 4616 sayılı Yasanın iç çelişkilerinden yola çıkılarak olgucu yöntem kullanılmak yerine, düzenlemenin ait olduğu ceza ve infaz hukukunun (koşullu salıverilmenin) temel kurallarının gözönünde tutulması gerektiğine kuşku yoktur. Bu bağlamda, Yüksek Dairenin kararında tartışmasız bırakılan kimi durumlar aşağıda açıklamaya çalışılacaktır. Şöyle ki; 1- 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendi ilk cümlesinde; "Müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların çekmeleri gereken toplam cezalardan' on yıl indirilir." hükmü yer almaktadır. Buna göre, Yüksek Dairenin kararında belirtildiği gibi, müebbet ağır hapis cezası yerine çektirilmesi gereken süre gerçekten, TCK.nun değişik 17. maddesinde yazılı 36 yıllık süre midir? Yoksa 647 sayılı CİHK.nun 19/1. maddesinde yazılı 20 yıllık süre midir? Tartışılması ve çözüme kavuşturulması gereken konu budur.
Muvakkat ağır hapis cezalarında infazı gereken ceza, aynı zamanda bihakkın yerine getirilmesi gereken cezadır. Bu cezaların tamamından, önce mahsup, arkasından da koşullu salıverilme hükümlerine göre hesaplanan indirimler yapılmaktadır. Ancak müebbet ağır hapis cezasında durum farklıdır. TCK.nun 13. maddesine göre, müebbet ağır hapis cezası, koşullu salıverilmeye konu olmakla birlikte ömür boyu sürdüğünden, koşullu salıverilmeye hak kazandığında infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre, 647 sayılı Yasanın 19/1. maddesine göre 20 yıl olarak belirlenmiş olup, uygulamada mahsup ve ek 2. maddeye göre ayda altı günlük gibi tüm indirimler bu süre üzerinden yapılmaktadır. Uygulamada, müebbet ağır hapis cezalarında tutukluluğun mahsubu ya da koşullu salıverilmeye ilişkin indirimler, hiçbir zaman 36 yıl üzerinden yapılamamaktadır. Bu bakımdan 36 yıllık muvakkat ağır hapis cezasıyla müebbet ağır hapis cezası arasında ceza infaz kurumunda geçirilmesi süre yönünden, 1 yıl 7 ay 11 gün gibi bir farklılık yaratılmıştır. Öte yan--dan, müebbet ağır hapis cezalarında da, koşullu salıverilme süresinin 36 yıl üzerinden  hesaplanması  ve bu farklılığın  ortadan  kaldırılması  yönünde yapılan başvuru, Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 gün ve 1989/35 E. -1990/22 sayılı kararıyla yerinde görülmemiştir. Olağan ve doğru uygulama böyleyken, 4616 sayılı Yasanın öngördüğü indirim söz konusu olunca bundan vazgeçmenin geçerli bir gerekçesi olmaz.
TCK.nun 13. maddesi hükmüne göre, müebbet ağır hapis cezası ömür boyu sürer. TCK.nun 17. maddede ise yazılı 36 yıllık süre, müebbet ağır hapis cezasının yerine getirilmesi gereken cezanın tamamını (bihakkın çektirilmesi gereken süreyi) değil, koşullu salıverilmenin geri alınması durumunda, hükümlünün ömür boyu infaz kurumunda kalmasını önleyen ve geri alma süresini sınırlandıran bir düzenlemedir. Öyleyse, müebbet ağır hapis yönünden infazı gereken cezanın, 647 sayılı CİHK.nun 19/1. maddesinde belirtilen 20 yıllık süre olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
2- 4616 sayılı Yasada öngörülen ve çekilmesi gereken toplam cezadan, indirilmesi gereken 10 yılın, hukuksal niteliği ve uygulanabilirlik özelliği bakımından, TCK.nun 40. maddesinde düzenlenen tutukluluğun mahsubu ilkesine benzerlik göstermektedir. Bu durumda, tutuklulukta geçen sürede olduğu gibi indirim, infazı gereken 20 yıl üzerinde yapılmalıdır. Karşıtı bir kabul, ortaya doyurucu olmayan sonuçlar çıkarır. Örneğin, 10 yıl tutuklu kalan bir hükümlünün müebbet ağır hapis cezasının yerine 647 sayılı Yasanın 19/1. maddesi uyarınca çektirilmesi zorunlu olan 20 yıldan tutukluluğu indirildikten sonra geri kalan 10 yılının infaz kurumunda geçmesi gerekirken, 4616 sayılı Yasada öngörülmüş aynı nitelikte ve süredeki indirim, 36 yıl üzerinden yapılarak geri kalan 26 yılın yarısı olan 13 yıllık sürenin çektirilmesi gerekir ki, ortaya üç yıl gibi farklı bir sonuç çıkar. Hukukta, benzer kurumlar ve eşdeğer ölçüler uygulanarak birbirinden farklı sonuçlara ulaşmak kanımızca yerinde değildir.
3- TCK.nun değişik 13. maddesine göre müebbet ağır hapis cezası ömür boyu sürer. Bu madde karşısında, aynı Yasanın 17/2. maddesinin, "koşullu salıverilmenin geri alınması müebbet ağır hapis cezasına mahkum olanlar için 36 yıl üzerinden hesap edilir." hükmü, çektirilecek toplam cezayı (bihakkın infazı) gösteren bir düzenleme değildir. TCK.nun değişik 17. maddenin başlığı; "Şartla Salıverilmenin Geri Alınması" olup, öngörülen 36 yıllık süre, müebbet ağır hapis cezasına ilişkin koşullu salıverilmenin geri alınmasında kullanılabilir, hükümlünün tüm ömrünü cezaevinde geçirmesini önleyen özel bir düzenlemedir. Karşıtı bir yorum, müebbet ağır hapis cezasının- Yasa Koyucunun hiçte istemediği bir biçimde- muvakkat ağır hapis cezasına dönüştürülmesi anlamına gelir ki bu durum kabul edilemez,
4- Yerel Mahkemenin kararında ileri sürüldüğünün aksine, TCK.nun 11. maddesine göre, müebbet ve muvakkat ağır hapis cezaları, şiddet bakımından aynı türdendir. Eşitlik açısından 36 yıl ağır hapis cezasına göre müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün, infaz kurumunda daha çok kalması yerinde olur düşüncesi, uygulayıcının değerlendirmesine bağlı olmayan ve Yasa Koyucunun takdirine ilişen bir konudur. Yukarıda da belirtildiği gibi, 4616 sayılı Yasanın iç çelişkilerden, yarattığı eşitsizliklerden yola çıkılarak çözümler üretmenin yorum tekniğine aykırı olduğunu sanıyoruz. Hukuksal kurumlar, aynı koşullarda, benzer olaylara uygulandığında, her zaman aynı sonuca ulaşabilmek gerektiğini düşünmekteyiz.
Sonuç olarak, 4616 sayılı Yasanın uygulanmadığı durumlarda, müebbet ağır hapis yerine 36 yıldan değil, 20 yıllık süreden mahsup ve koşullu salıverilmeye ilişkin indirimler yapıldığı halde, 4616 sayılı Yasanın koyduğu indirim söz konusu olunca, belirtilen uygulamadan vazgeçip 36 yılı devreye sokmanın hiçbir haklı nedeni olmadığı inancındayız." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılması ve hükmün CYUY.nın 343. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık özde, müebbet ağır hapis cezaları bakımından, 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendinde öngörülen 10 yıllık ceza indiriminin hangi süre esas alınarak yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için 4616 ve 647 sayılı Yasalar ile TCY.sının konuya ilişkin hükümleri ele alınıp, değerlendirilmeli, öngördükleri hukuki müesseseler üzerinde durulmalı ve gerektiğinde yorum yollarına başvurulmalıdır.
"23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun" adını taşıyan ve 22 Aralık 2000 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasanın 1. maddesiyle temelde, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlarda, bazı istisna ve koşullar altında a) İnfaz şekli ve ceza indirimine, b) Şartla salıverilmeye, c) Davaların açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin düzenlemeler yapıldığı anlaşılmaktadır.
4616 sayılı Yasadaki konumuzu ilgilendiren düzenleme, 1. maddenin 2. bendindeki "Müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların çekmeleri gereken toplam cezalarından; şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenler ile aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin toplam hükümlülük süresinden on yıl indirilir. İndirim, verilen her bir ceza için ayrı ayrı değil, toplam ceza üzerinden bir defaya mahsus yapılır..."
Tabi oldukları infaz hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezalarından veya toplam hükümlülük sürelerinden on yıl indirim yapıldıktan sonra ceza süresi veya hükümlülük süresi dolmuş olanlar, iyi halli olup-olmadıklarına bakılmaksızın ve istemleri olmaksızın derhal; toplam cezaları on yıldan fazla olanlar ise tabi oldukları infaz hükümlerine göre fazla olan cezalarını çektikten sonra şartla salıverilirler." hükmüdür.
Yine TCY.sının, ağır hapis cezasına ilişkin 13. maddesi "Ağır hapis cezası müebbet veya muvakkattir. Müebbet ölünceye kadar devam eder..." hükmünü, buna paralel olarak düzenlenen 647 sayılı Yasanın 3. maddesi ise; "Uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar, müebbet veya muvakkattir. Müebbet ölünceye kadar devam eder." hükmünü taşımaktadır.
İtirazda da değinilen 647 sayılı Yasanın 19. maddesinin 1. fıkrasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30 yıllarını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/2 ni çekmiş olup da Tüzüğe göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şartla salıverilirler..." şeklinde düzenleme getirilmiş, ikinci fıkrasında ise tutuklu veya hükümlü iken firar edenler veya cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçundan mahkum edilmiş olanlar ile disiplin cezası olarak hücre hapsi alanlar için bu süreler artırılarak müebbet ağır hapis için 25 yıllarını ya da derecesine göre 28 yıllarını çekmeleri gerektiği hükme bağlanmıştır.
TCY.sının 17. maddesinde ise, "şartla salıverilmiş olanlar hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir cürümden dolayı şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olur veya mecbur olduğu şartlan yerine getirmez ise, şartla salıverilme kararı geri alınır. Bu takdirde suçun işlendiği tarihten sonraki kısım hükümlünün ceza süresinden mahsup edilmeyerek aynen çektirilir ve şartla salıverilmeye esas teşkil eden hükmün infazı ile ilgili olarak bir daha şartla salıverilmeden yararlanamaz.
1. fıkra hükmüne göre aynen çektirilecek süre, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler için kırk yıl, müebbet ağır hapis cezasına mahkum olanlar için otuzaltı yıl üzerinden hesap edilir." hükmü yer almaktadır.
Yukarda belirtildiği gibi, konuya ışık tutması bakımından burada "şartla salıverilme" kurumunun hukuki niteliğinin açıklanmasında da yarar vardır. Yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı gibi, bu kurumla özgürlüğü bağlayıcı bir ceza ile hükümlendirilen kişinin, cezasının yasa koyucu tarafından belirlenen bir kısmını iyi halli olarak tamamlaması, diğer bir anlatımla suç işlemekten dolayı pişman olduğunu ve cezasını tamamen çekmeden topluma kazandırılmasının hem toplum hem de kendisinin yararına olacağını göstermesi halinde kalan süresini cezaevi dışında geçirmesi, toplumla uyum sağlanması hedeflenmiştir. Şartla salıverilme koşulları ve bunun için hükümlünün cezaevinde en az kalması gereken süreye ilişkin düzenleme 647 sayılı Yasanın 19. maddesinde yapılmış, hükümlünün şartla salıverilmenin gereklerine uymaması halindeki işlem ise TCY.sının 17. maddesinde belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlarda diğer yararlanma koşullarının bulunması halinde, haklarında müebbet ağır hapis cezasına-ilişkin mahkumiyet hükmü olanlar bakımından, indirime esas alınacak sürenin belirlenmesi hususunda yukarda değinilen yasa maddelerinde yeterli açıklık bulunduğundan sözedilmeye olanak yoktur. Bu nedenle sorunun sağlıklı bir biçimde çözümü için yorum yoluna başvurmakta zorunluluk vardır. Yorum, hukuka kaynak oluşturan bir metnin anlamı ve kapsamını belirlemek amacıyla girişilen bir düşünsel işlem olduğuna göre, bu işlemde esas, yasa koyucunun metin ile öngördüğü iradenin gerçek ve asıl anlamının belirlenmesidir. Burada araştırılması gereken husus, uygulandığı zamanın sosyal koşullarına göre yasanın nesnel iradesidir. Bu yola başvurulurken yorum araçları olarak yasa metninde kullanılan kelimelerin anlamları üzerinde durulacak, gramer ve mantık kuralları, yasanın genel sistemi, esas fikri ve yayımlanması hususundaki amaç değerlendirilecek, metin dışı olarak hukukun genel ilkeleri ve konuyla ilgili diğer yasalarda yer alan hükümler gözönünde bulundurulacaktır.
Cezalandırma veya cezalandırmama yetkisi Devlete ait olup, bu konuda kurallar koyma yetkisinin yasa koyucu tarafından kullanılacağı doğaldır. Fakat, bu yetkinin kullanılmasında, ortada toplumdan kaynaklanan bir gereksinim olmalı ve bu gereksinimin giderilmesinde "insan haklarına saygılı hukuk devleti ilkesi" ve bunun bir sonucu olarak da adalete uygunluk ölçüsü gözetilmelidir. Adalete uygunluk, yasa önünde mutlak bir eşitlik değil, haklı nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara da olanak veren, ancak aynı durumda olanları birbirinden ayırmadan eşit uygulamaya tabi kılan bir olgudur.
Yine hukuk ile Yasa ayrı kavramlar olup, hukuk normları yalnızca yasalardan ibaret değildir. Hukuki düzen anlamındaki "hukuk", organizasyon halinde yaşayan insanların yekdiğeriyle olan ilişkilerini düzenleyen hukuk normlarının bir bütünüdür. Bu nedenle yasa normları, hukuk normlarının ancak bir bölümünü oluşturur. Çağdaş hukuk, normların yazılı kaynaklar halinde olmasını ister. Ancak yazılı hukukun yararlarına karşın bazı sakıncaları bulunduğu da ileri sürülür. Sıkça değişen gereksinimlerin süratle karşılanamaması, fert ile toplum diyalektiğinin ahenkli bir şekilde uzlaştırılamaması ve en önemlisi yasaların bazen eşitsizlikleri, dolayısıyla haksızlıkları içermesi bu sakıncaların başında gelir. Bu itibarla hüküm verecek merci hukuki normun anlamını araştırmak zorundadır. Yorum denilen bu düşünsel araştırma işlemi, ortak hukuki değerlerin sistematik bütünü olarak hukuki düzenin bir bölümünün bütünle karşılaştırılması anlamındadır. Böylece yalnızca yasanın metnine bakmak veya yasa koyucunun iradesini bulmaya çalışmak tek başına bir yorum biçimi olarak kabul edilemez. Hukuk düzeni içinde olan bir normun anlamı bir arada veya ayrı ayrı olmak üzere çeşitli yollarla belirlenecektir. Diğer bir anlatımla yazılı hukukun (yasa) hak veya adalet denilen ve yazılı olmayan hukuka dayanması gerektiğinden, yasalar hak ve adaleti, eşitliği sağlayacak şekilde yorumlanmalıdır. Yasaların yanlışlıklarından veya yeni gereksinimlere yanıt veremeyişlerinden ortaya çıkabilecek sakıncalar ancak bu suretle giderilebilir.
Yukarda belirtilen yasal düzenlemeler ile açıklamalar ve şartla salıverilme kurumunun hukuki niteliği bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde, kesinleşmiş müebbet ağır hapis cezaları bakımından 4616 sayılı Yasa uyarınca yapılacak on yıllık indirimde yirmi yılın değil, otuzaltı yılın nazara alınması gerektiği, diğer bir anlatımla on yıllık indirimin otuzaltı yıl üzerinden yapılmasında zorunluluk bulunduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki;
1- 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinde yer alan "toplam ceza", "toplam hükümlülük süresi" sözcükleriyle kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinde sonuç olarak belirlenen cezaların kastedildiğinde kuşku yoktur.
2- Şartla salıverilme kurumu 647 sayılı Yasanın 19. maddesinde düzenlenmiş, ancak 4616 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle şartla salıverilmeye ilişkin yeni bir düzenleme getirilmiştir. Anılan yasada toplam cezalar veya toplam hükümlülük sürelerinden on yıllık indirim yapılıp eğer mevcutsa fazla olan cezalar çekildikten sonra şartla salıverilme öngörülmüştür.
3- Herne kadar TCY.sının 13. ve 647 sayılı Yasanın 3. maddelerinde müebbet ağır hapis cezasının ömür boyu süreceği belirtilmişse de TCY.sının 17. maddesiyle müebbet ağır hapis cezasının yerine getirilmesi açısından bu sürenin 36 yılla sınırlandırılması yasa koyucunun infazın bu süre üzerinden yapılması gerektiği hususundaki iradesini ortaya koymaktadır. Aynı Yasanın 13. maddesinde ömür boyu süreceği belirtilen müebbet ağır hapis cezasında takdiri indirime ilişkin TCY.sının 59. maddesinin uygulanması sonucu müebbet ağır hapis yerine 30 yıl ağır hapis cezasına hükmolunacağı yönündeki düzenleme de aynı maddede diğer cezalar bakımından 1/6 oranında indirim öngörülmüş bulunması nazara alındığında yasa koyucunun iradesine ilişkin bu görüşü doğrulamaktadır.
4- 647 sayılı Yasanın 19. maddesinde müebbet ağır hapis cezaları için şartla salıverilmeden yararlanma bakımından çekilmesi gereken süre olarak öngörülen yirmi yıl bir atıfet hükmü olup, aynı maddede bu atıfet süresi firar ve cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçundan mahkum olma veya disiplin cezası olarak hücre hapsi alma hallerinde 25 veya derecesi itibari ile 28 yıl olarak değişebileceğine göre, 4616 sayılı Yasayla getirilmiş olan diğer bir atıfet hükmüyle birlikte değerlendirilmesi olanaklı değildir. Aksinin kabulü, aynı durumdaki kişiler arasında yasa koyucunun öngörmediği eşitsizliklerin çıkmasına neden olur.
Nitekim, bu husus basit bir örnekle de açıklanabilir. Örneğin, TCK.nın 449. maddesi uyarınca müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün cezasından 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendi gereğince 10 yıllık indirimin 647 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen 20 yıl üzerinden yapılması halinde Yargıtay C. Başsavcılığı itirazında ileri sürüldüğü üzere müebbet ağır hapsin tabi olduğu infaz hükümlerine göre, geri kalan 10 yıllık süreyi çektikleri takdirde' şartla salıverileceklerdir. Bir başka deyişle bu varsayımda hükümlünün çekeceği ceza süresi 10 yıldır. Aynı suçu işleyen bir başkası hakkında, yine TCY.nın 449. maddesi uyarınca tayin olunan, müebbet ağır cezasından aynı Yasanın 59. maddesi gereğince yapılan indirim sonucunda 30 yıl ağır hapis cezasına ilişkin hüküm nazara alındığında 10 yıllık ceza indirimi uygulanınca kalan 20 yılı muvakkat ağır hapis cezasının tabi olduğu infaz hükmü gereği bu sürenin 1/2 ni oluşturan 10 yıllık cezayı çektiğinde şartla salıverilecektir. Görüldüğü gibi, her iki halde de hükümlünün çekeceği özgürlüğü bağlayıcı ceza süresi 10 yıl olacaktır.
Öte yandan, böyle bir yorum biçimi müebbet ağır hapis cezalarında 4616 sayılı Yasanın 1/2. maddesi gereğince 10 yıl indirim yapıldıktan sonra geriye kalan 10 yıl muvakkat ağır hapis cezası için 647 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen 1/2 oranındaki indirimin uygulanmasıyla şartlı salıverilmeyi 5 yıllık cezanın çekilmesi halinde olanaklı kılabilir. Gerek açıklanan örnekte ulaşılan sonuç gerekse, 647 sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince yapılacak uygulamada müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün cezanın 5 yıllık kısmını çekmekle salıverilmesinin söz konusu olması karşısında, yasa koyucunun böyle bir eşitsizliği ve adaletsizliği amaçladığını söylemek olanaksızdır. 4616 sayılı Yasanın metni, yayımlanmasındaki amaç, genel sistemi esas fikri ve metin dışı olarak da hukukun genel ilkeleri ve yürürlükteki diğer yasal düzenlemeler nazara alındığında, müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların çekmeleri gereken toplam ceza süresinin otuzaltı yıl olarak ve 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. bendi gereğince 10 yıllık ceza indirimi uygulandıktan sonra kalan 26 yıl muvakkat ağır hapis cezasının tabi olduğu infaz hükmüne göre 1/2 ni oluşturan 13 yıllık sürenin çekilmesiyle şartla salıverilmeleri gerektiği kabul edilmelidir.
Bu değerlendirmeler ışığında somut olay ele alınıp incelendiğinde;
Mehmet'in 25.12.1991 tarihinde işlediği birden çok kişiyi öldürmek ve yasak silah taşımak suçlarından dolayı, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince TCY.nın 450/5, 59, 73 ve 6136 sayılı Yasanın 13/2. maddeleri gereğince 1 aylık kısmı geceli gündüzlü hücrede çekilmek üzere müebbet ağır hapis ve 375.000 lira ağır para cezası ile cezalandırıldığı, bu suçu nedeniyle 6.7.1995 tarihinde gözaltına alınıp bilahare tutuklanması nedeniyle hakkındaki hükmün bu tarih itibariyle infazına başlandığı anlaşılmaktadır.
22.12.2000 tarihinde 4616 sayılı Yasanın yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine Yerel C. Savcılığınca CYUY.nın 402. maddesi gereğince şartlı salıverilme tarihinin belirlenmesi konusunda görüş istenmesi üzerine, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince 19.1.2001 gün ve 33/32 sayı ile müebbet ağır hapis cezasında 10 yıllık indirime esas sürenin 36 yıl olması gerektiğinden bahisle şartla salıverilme tarihinin 26.12.2004 ve hak ederek salıverilme tarihinin ise 26.12.2027 günü olduğu karar bağlanmış, Yerel C. Savcılığınca 10 yıllık indirime esas sürenin 647 sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince 20 yıl olması ' gerektiğine ilişkin itiraz ise Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25.1.2001 günlü kararla reddedilmiştir.
Mardin 2. Ceza Mahkemesinin 25.1.2001 gün ve 40/40 sayılı itirazın reddine ilişkin kararına karşı, Adalet Bakanlığınca CYUY.nın 343. maddesi uyarınca, "müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün, 647 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca çekmesi gereken ceza 20 yıl olup, infazın bu cezadan 4616 sayılı Yasanın 1/2. maddesi gereğince sadece 10 yıl indirim yapılmak suretiyle yerine getirilmesi gerektiği" gerekçesiyle yazılı emir yoluna başvurulması üzerine, buna atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği Özel Dairece reddedilmiştir.
Yukarıda gerekçeleri ayrıntılı olarak açıklandığı üzere hükümlü hakkındaki, müebbet ağır hapis cezasından 4616 sayılı Yasanın 1. Maddesinin 2. bendi gereğince 10 yıllık indirimin otuzaltı yıl üzerinden yapılmasına ilişkin Yerel Mahkeme kararları ile bu kararlara yönelik bozma istemini reddeden özel Daire kararı Yasaya uygun ve isabetlidir. Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 1.5.2001 günü oybirliğiyle karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini