Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/8-7
Karar no: 2000/11
Tarih: 08.02.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Köy merasına tecavüz etmek suçundan sanık Bayram Ş...'ın TCY.nın 513/2, 522. maddeleri uyarınca 7 ay hapis ve 1.003.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın suç işlemeye olan eğilimi dikkate alınarak 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin sanık lehine uygulanmasına yer olmadığına ilişkin Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 10.6.1997 gün ve 116/234 sayılı karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.4.1998 gün ve 4613/5867 sayı ile;
"1-Sanığın, eylemini sürdürmesi nedeniyle suç tarihinin iddianame tarihi olacağı gözetilmeden, gerekçeli karar başlığında 15.3.1993 olarak gösterilmesi,
2-Tecavüze konu taşınmazın suç tarihindeki değerinin "normal" yerine "pek fahiş" kabul edilmesi suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi,
3-Suç tarihindeki yasal düzenlemeye ve esas alınan temel cezaya göre ağır para cezasının fazla tayini,
4- Suç tarihinde 71 yaşında bulunan ve sabıkası bulunmayan sanığın soyut biçimde "suç işleme eğiliminden" söz edilerek 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 16.6.1998 gün ve 436/449 sayı ile;
Özel Daire kararındaki (1) ve (3) numaralı bozma nedenlerine uymuş,
(2) numaralı bozma nedenine karşı "6.6.1997 günlü keşifte suç tarihi ilk kez tecavüzün vuku bulduğu 15.3.1993 tarihi esas alınarak toplam değer 45.000.000 lira olarak belirlenmiştir. İddianamenin düzenlendiği (16.2.1996) tarihinin, suç tarihi olarak kabul edilmesi durumunda, yıllık enflasyon nedeniyle 1993'teki 45.000.000 liranın 1996 yılındaki değeri birkaç misli artmış olacağından değer normal kabul edilmemiş, (pek fahiş) olduğu yolundaki değerlendirme korunmuştur.
(4) numaralı bozma nedenine karşı da "tecavüzünü, içinde bulunduğu toplumun ortak yararlanmasını hiçe sayarak ısrarla iddianame tarihine ve iddianame tarihinden sonra da bu güne kadar sürdüren sanığın suç işleme eğiliminden söz edilmemesi olanaksızdır. Sabıkası olmaması başlı başına tecili gerektirmez. Yaşlı olması da, daha fazla olgunlaşmış olması gereken sanığa ısrarlı biçimde suç işleme hakkı bahşetmez." biçimindeki gerekçeler ile; yine aynı yasa hükümlerini uygulayarak sanığın sonuçta 7 ay hapis ve 350.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırmasına karar vermiştir.
Bu kararın da, sanık vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma isteyen 01.06.1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık;
1-Tecavüz edilen yerin bilirkişi tarafından belirlenen değerinin, suç tarihine göre, normal mi ya da pek fahiş mi sayılacağı,
2-Sanık hakkında 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmaması nedeniyle gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı, dosya içeriğine uygun bulunup bulunmadığı, hususlarına ilişkindir.
1-TCY.nın 522. maddesinde, "10. babda beyan olunan cürümlerin işlenmesinde cürmün mevzuu olan şeyin veya ika edilen zararın kıymeti pek fahiş ise mahkeme, cürme mahsus olan cezayı yarısına kadar arttırır ve eğer hafif ise yarısına ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir.
Kıymet tayini için cürmün mevzuu olan şeyin yahut vaki zararın cürüm işlendiği zamandaki kıymeti nazarı dikkate alınır. Yoksa failin istihsal eylediği menfaat hesap edilmez." hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü gibi, TCY.nın 522. maddesi tarafların ekonomik durumundan değil, cürmün konusu olan şeyin veya ika olunan zararın suç tarihindeki değerinden söz etmektedir. Hakim, 522. madde uyarınca takdir hakkını kullanırken, ülkemizin ekonomik durumunu, paranın yıllara göre satın alma gücünü, orta gelirli insanların gelirini gözönünde tutmak ve değerin pek hafif, hafif, normal veya pek fahişmi olduğunu objektif bir şekilde belirleyerek, yasanın kendine tanıdığı sınırlar içinde takdir ve adalete uygun göreceği oranda cezayı arttırmalı veya eksiltmelidir. Bu ölçütlere göre, suç tarihinde 45.000.000 lira, Yargıtay'ca da normal olarak kabul edilmektedir. Enflasyon artışları nedeniyle Yargıtay Özel Dairelerince saptanan ve yıldan yıla değişen bu miktarlara kalıcı bir sınırlama getirme olanağı yoksa da, uygulamada birliği sağlamak için bu belirlemeler yapılmaktadır.
Açıklanan bu hususlar gözönünde bulundurulduğunda, mahkemece de suç tarihi olarak kabul edilen 16.02.1996 tarihinde 45.000.000 lira değerin normal yerine pek fahiş kabul ve takdiri ile sanık hakkında fazla ceza tayini, emsal uygulamalarla belirlenen ölçütlere, hak ve nesafet kurallarına aykırıdır.
2-Öte yandan, ayrıntıları 07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere erteleme, cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal şahsileştirme kurumudur. Mahkemece, cezanın ertelenmesine veya ertelenmemesine karar verilirken Anayasanın 141 ve CYUY.nın 32. maddeleri uyarınca gösterilen gerekçenin, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olması gerekir.
Cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçe, sanığın kişiliğinde var olan nedenlere dayanmalıdır. Sanığın geçmişteki kişiliği tartışılarak ileride suç işleme eğilimi değerlendirilmelidir.
Yerel Mahkeme, "suç tarihinden sonra da tecavüzünü sürdüren sanığın suç işlemeye eğilimi olduğu açıktır. Yaşlı ve sabıkasız olması kendisine suç işleme hakkı vermez" biçimindeki gerekçe ile cazanın ertelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Somut olayın sanığı ise, 28.08.1926 doğumlu, evli ve 8 çocuklu olup, Adli Sicilde kaydı bulunmamaktadır. Yargılama aşamalarında tutanaklara yansıyan olumsuz bir davranışından söz edilmemiştir. İddianame tarihinden sonra da tecavüzünü sürdürmesi, ayrı bir dava konusu olabilirse de, ertelemenin reddine gerekçe olamaz. Yaklaşık 71 yaşında olan sanığın bu süreç içinde başkaca suç işlememiş olması olgusunu gözardı etmek ise, hak ve nesafet ölçüsüyle bağdaşmaz. Yerel Mahkemece gösterilen gerekçe, yasal ve yeterli olmadığı gibi, dosya içeriğine uygun ve sanığın suç işleme eğilimini ortaya koyacak nitelikte bulunmamıştır.
Bu itibarla yukarda belirlenen iki sebepten dolayı Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, dosyanın yerine ulaştırılmak üzere Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine 08.02.2000 günü oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini