 |
T.C
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/8-59
Karar no: 2000/63
Tarih: 04.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Sanık Celal Ç...'nın etkili eylem ve yasak bıçak bulundurmak suçlarından TCY.nın 456/4, 457/1, 55/3 ve 6136 sayılı Yasanın 15/1, TCY.nın 55/3 ve 647 sayılı Yasanın 4. ve TCY.nın 72. maddeleri uyarınca sonuçta 2.280.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bursa 5.Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.10.1997 gün ve 1035/1056 sayılı karar, sanık müdafinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesince 25.11.1998 gün ve 14323/15481 sayı ile;
1- sanık hakkında yaşının küçüklüğü nedeniyle CMUK.nun 138.maddesi uyarınca zorunlu olarak tayin edilen müdafiinin C.Savcısının esas hakkında mütaalada bulunup mahkumiyet hükmünün kurulduğu oturuma katılımı sağlanmayıp, Ceza Genel Kurulunun 28.5.1996 gün 1996/8-74 esas, 116 sayılı kararında açıklandığı şekilde ferdi müdaafanın gerekli ve yeterli bir biçimde yapılmaması suretiyle CMUK.nun 138 ve 141 maddelerine aykırılık yapılması,
2- Kabule göre de; Suça konu kelebek bıçağın, bu vasfı ile 6136 Sayılı Yasanın 4. maddesi kapsamına giren bıçaklardan olup-olmadığı konusunda bir kere de Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Kriminal Polis Laboratuarından rapor alınıp sonucuna göre İç İşleri Bakanlığınca ithaline izin verilen bıçaklardan olup-olmadığı da sorulup saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun buna göre değerlendirilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması," isabetsizliğinden bozulmuştur.
Bir nolu bozma nedenine uyarak gereğini yerine getiren Yerel Mahkemece iki nolu bozma nedenine karşı ise; 22.2.1999 gün ve 40/184 sayı ile;
TCY.nın 1. maddesi metnine göre, bir fiilin suç sayılıp sayılmayacağının ancak kanunla düzenlenmesinin mümkün olduğu, bunun dışında hiç kimsenin ve bu arada bilirkişilerin suç ihdas etmeye veya bir fiili suç olmaktan çıkarma yetkilerinin bulunmadığı; Yüksek Yargıtay içtihatlarıyla istikrar bulmuş bir hususta değişik mütalaa verecek bir kurum aramanın hukuken mümkün olmadığı;
Ayrıca kelebek bıçaklarının imal tarzları nazara alındığında, bu bıçakların kabza ve namlularının hareketli olduğu, kabzaların iki parçadan ibaret yapılması sebebiyle bıçağın ele alındığı anda 1-2 saniye içinde açılıp kullanmaya hazır hale getirilebilmesi, namlunun dip tarafındaki mandal sayesinde kabza ve namlunun sabitlenerek kullanılmasındaki kolaylık nazara alındığında onanan mahkumiyet kararlarında da belirlendiği gibi, bu bıçakların sustalı benzeri bıçaklardan olduğu hususunda tam bir vicdani kanaat hasıl olduğu" gerekçesiyle ilk kararda direnilmiştir.
Bu kararın da Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istemli 6.3.2000 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Olay günü sanık Celal Ç...'nın dükkana geç gelmesi nedeniyle sinirlenen mağdur Ümit Korkmaz'ın, sanığa sinkaflı sözler sarfederek bir daha işe gelmemesini söylediği ve dükkandan kovduğu, bu davranış ve sözlerin etkisiyle sanığın kabze kısmı 12 cm, namlu kısmı 10 cm, açılıp kapanan ve kelebek bıçağı olarak bilinen, kesici delici aletle mağduru 3 yerden hayati tehlike doğurmayacak ve 5 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaraladığı toplanan kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Polis memuru tarafından düzenlenen ekspertiz raporunda suça konu bıçağın 6136 sayılı Yasa kapsamına girmediği belirtilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Fizik/Balistik İhtisas Dairesinin 30.5.1997 günlü raporunda ise, "kesici ve batıcı namluya sahip kabzesinin arka kısmında, açılan namluyu kabze ucunda sabit tutmaya yarayan kullanılmaya elverişli susta mandalı olan bıçağın tip ve niteliği bakımından sustalı çakı olarak değerlendirildiği, 6136 sayılı Yasa kapsamına girdiği, vahim nitelikte olmadığı" mütalaa olunmuş, Yerel Mahkemece de bu rapor dikkate alınarak sanığın yasak bıçak bulundurmak ve etkili eylem suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş, karar Özel Dairece "Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Kriminal Polis Labaratuarından rapor alınıp sonucuna göre İç İşleri Bakanlığınca ithaline izin verilen bıçaklardan olup olmadığı saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir" gerekçesiyle bozulmuş, Yerel Mahkemece, "bu bıçakların sustalı benzeri bıçaklardan olduğu hususunda tam bir vicdani kanaat hasıl olduğu" açıklamasıyla önceki hükümde direnilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun emsal olaylara ilişkin 23.3.1999 gün ve 39/53 sayılı, 12.5.1998 gün ve 112/174 sayılı, 10.2.1998 gün ve 353/24 sayılı kararlarında da değinildiği üzere İçişleri Bakanlığının 2.8.1991 gün ve 215 952 Sayı ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına, yine aynı Bakanlıkça 2.8.1995 gün ve 177 533 Sayı ile Adalet Bakanlığına gönderilen yazılarda kelebek tabir edilen bıçakların 6136 Sayılı Kanun Kapsamına girmeyip 2521 Sayılı Kanunun 3. maddesi kapsamında av bıçağı olduklarının, imal ve ithaline müsaade edildiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
T.C.Y.nın 45. maddesinde "Cürümde kastın bulunmaması cezayı kaldırır." hükmü yer almaktadır. Failin bir şeyi yapmasının veya yapmamasının neticesi olan bir fiilden dolayı kanunun o fiile ceza tertip ettiği haller dışında, suçun manevi ögesi olan kastın bulunmadığı hallerde sanık cezalandırılamaz.
O halde sanığın ruhsatsız yasak bıçak taşıma suçunun kasıt öğesini taşıyıp taşımadığının saptanması bakımından; yukarıda tarih ve sayıları bildirilen yazıların onanlı örnekleri, ilgili Bakanlıkdan getirilip, emanette kayıtlı bıçak üzerinde, teknik donanımı yeterli ve konusunun uzmanı kişilerden oluştuğu bilinen Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Kriminal Polis Laboratuarından görüş alınmalı, suça konu bıçağın anılan yazılarda belirtilip imal ve ithaline izin verilen bıçaklardan olup olmadığı belirlenmeli, raporlar arasında çelişki bulunması halinde ve gerekli görüldüğü takdirde Bakanlık yazıları ve tüm raporlar eklenmek suretiyle Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan nihai görüşü sorularak, sanığın suç kastı da değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.
Yine sanığın yaralama suçunu, mağdurun hakaretinin husule getirdiği elemin etkisi altında işlediğinin aşamalarda değişmeyen savunmalar, mağdurun duruşmadaki iddiası ve tanık İsmail Özcan'ın beyanından anlaşılması karşısında hakkında iddianamede de belirtildiği gibi bu suçtan dolayı TCY.sının 51/1 nci madde ve fıkrasının uygulanmaması diğer bir bozma nedenini oluşturmaktadır.
Bu itibarla direnme hükmü isabetsiz olup, belirtilen iki nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, direnme hükmünün kısmen tebliğnamedeki istem gibi BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 4.4.2000 günü oybirliğiyle karar verildi.