 |
T.C
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/6-37
Karar no: 2000/38
Tarih: 29.02.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Resmi evrakta sahtecilik suçundan sanık Salim A...'ın TCY.nın 342/2, 65/2, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ordu Ağır Ceza Mahkemesince 10.6.1998 gün ve 56-98 sayı ile verilen kararın sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesince 15.12.1999 gün ve 6510-7520 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 9.2.2000 gün ve 121326 sayı ile;
"Sanıklardan kendisi de mahkum edilen Av. Tevrat K..., Ordu C.Başsavcılığında sıcağı sıcağına alınan 26.3.1992 tarihli beyanında Fikri'nin Almanya'dan mektup gönderdiğini, Av. Salim'de vekaletnamesi olduğunu, ondan vekaletnameyi devralmasını isteğini, bu mektup üzerine Av. Salim ile görüşüp vekaleti devralıp devralamayacağını sorduğunu, Salim kabul edince vekaleti devralarak, Asliye Hukuk Mahkemesinde suça konu boşanma davasına davalı Fikri vekili olarak girdiğini ve davayı kabul ettiğini beyan etmiş, ancak daha sonra değişik ve çelişkili beyanlarda bulunmuşsa da başlangıçta alınan bu beyanının daha sağlıklı olduğu ve itibar edilmesi gerektiği, sonraki beyanlarının kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Av. Tevrat'ın başlangıçtaki beyanı nazara alındığında vekaleti devralmak isteyen bizzat kendisidir. Almanya'daki Fikri de bu konuda aynı yolda istemde bulununca Av. Salim tevkil yetkisine binaen vekaleti Av. Tevrat'a devretmiştir. Gerçi, Av. Salim vekaletnameyi devretmese bile Fikri'nin Almanya'dan Av. Tevrat'a yeni bir vekaletname göndererek davaya girmesini sağlamasının olanaklı olduğu düşünülürse, Av. Salim'in devrettiği vekaletname, sahte boşanma ilamının alınmasını sağlayan başlı başına bir belge değildir. Başka bir deyişle Salim'in verdiği vekaletname ile sahte boşanma ilamı alınmasında illiyet bağı bulunmamaktadır.
Öte yandan dosya kapsamı ve maddi olay nazara alındığında mahkemenin kabulünde belirtildiği üzere sanık Salim'in, Tevrat'a ortam hazırladığına ve Ordu Asliye Hukuk Mahkemesinde boşanma davası olduğunu bildiğine dair savunmasının aksine hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Hükümlülük kararları, YCGK. kararlarında da belirtildiği üzere her türlü kuşkudan uzak hiçbir şekilde duraksamaya meydana vermeyecek biçimde olmalıdır.
Bu itibarla sanığın samimi savunmalarının aksine mahkumiyetini gerektirecek açık inandırıcı ve kesin kanıtlar bulunmamaktadır."görüşüyle itiraz yoluna başvurarak sanık Salim A... hakkındaki onama kararının kaldırılmasını ve hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, somut olayda sanığa yüklenen resmi evrakta sahtecilik suçunun sübuta erip ermediğine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Yakınan Penbe vekili Av.Cengiz Ö... 18.2.1992 günlü dilekçesinde, yakınanın kaybolan nüfus cüzdanı yerine yenisini çıkarttırmak için Nüfus Müdürlüğüne başvurduğunda boşandığını öğrenmesi üzerine yaptıkları araştırmada kimliğini belirleyemedikleri bir kadının yakınanın yerine mahkemeye başvurarak hileli vasıtalarla sahte boşanma ilamı alınmasını sağladığını, yakınanın eşi Fikri Akbaş ile boşanma davasında tanık olarak dinlenen şahıs hakkında şikayetçi olduklarını bildirmiş, yargılama sırasında ifadesine başvurulduğunda ise, boşanma davasının açılışında ve karara varılmasında usulsüzlük yapıldığını, sanık Av. Salim A...'ın bu durumu baştan beri bildiğini, sanıklar Av. Tevrat K... ile Fikri Akbaş'ın irtibat halinde olduklarını belirtmiştir.
Yargılama sırasında öldüğü anlaşılan yakınan Penbe Akbaş da vekilinin bu anlatımları doğrul-tusunda şikayetçi olduğunu bildirmiştir.
Sanık Salim A... aşamalarda, gerek tanık olarak alınan ifadesinde gerekse, sanık olarak yapılan sorgusunda; sanıklardan Fikri Akbaş'ın verdiği vekalet ve isteği üzerine yakınan aleyhine Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesinde boşanma davası açtığını, bilahare bürosuna gelen yakınan Penbe'nin boşanmayacağını söylediğini, ikna etmek için uğraştıysa da başaramadığını, yakınanın sanık Fikri ile yüz yüze görüşmeden boşanmaya razı olmayacağını belirtmesi üzerine durumu bu sanığa bildirdiğinde isteği üzerine birkaç avukat adı verdiğini, bir süre sonra sanık Fikri'nin kendi aracılığı ile sanık Avukat Tevrat K...'a mektup gönderdiğini ve vekaleti de bu sanığa devrettiğini, daha sonra Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesindeki davaya girmediği için düştüğünü, Ordu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davadan haberi olmadığını, suçsuz olduğunu söylemiştir.
Hakkında aynı suçtan verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık Tevrat K..., 26.3.1992 ve 6.10.1993 tarihlerinde C.Savcılığınca alınan ifadelerinde; sanık Fikri ve yakınanı şahsen tanımadığını, bir tanıdığı aracılığıyla adresini alan ve Almanya'da bulunan sanık Fikri'nin kendisine bir mektup göndererek eşi olan yakınanın Ordu Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açtığı davaya vekili olarak girmesini sanık Avukat Salim'den vekaletini devralmasını istediğini, bunun üzerine sanık Salim ile görüşüp vekaleti alıp sanık Fikri'nin talimatı uyarınca duruşmaya girerek davayı kabul ettiğini, karşı tarafı görse de tanıyamayacağını belirtmiştir.
Yargılama aşamasında gerek tanık, gerekse sanık sıfatıyla alınan ifadelerinde ise; aynı yerde olmaları nedeniyle sanık Av. Salim A... ile sık sık iş ilişkileri olduğunu, bu nedenle sanık Fikri'nin boşanma davasının duruşmasına girmesini rica ettiğinde kabul ettiğini, sanık Salim'in tevkil yetkisine dayanarak çıkarttığı vekaletname ile sanık Fikri tarafından yazılmış bir pusulayı ve bir miktar parayı vererek Ordu Asliye Hukuk Mahkemesindeki duruşmaya katılarak davayı kabul etmesini söylemesi üzerine Ordu'ya giderek mahkeme kaleminden dosya numarasını öğrendiğini, görevlilerin uyarısıyla Hakimin odasına gittiğinde duruşma yapıldığını, davayı ve istenen nafakayı kabul ettiğini, olayın tamamen sanık Avukat Salim'in bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, önceki ifadelerinde olayı farklı anlatmasının nedeninin ise duruşma Hakimi hakkında soruşturma açılmış olup zarar görmesini engellemek olduğunu bildirmiştir.
Hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık Fikri Akbaş ise, Almanya'da olduğu için olaylardan haberi olmadığını¸yakınan eşi ile anlaşarak boşandıklarını, sanık Av. Tevrat K...'ı da yakınanın önerisiyle avukat olarak tuttuğunu bildirmiştir.
Dosya içinde bulunan ve suça konu olan Ordu 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/727 esas sayılı dava dosyası örneğinin incelenmesinde; 20.12.1990 tarihinde Mahkeme Yazı İşleri Müdürünce havale edilen dilekçe ile davacı Penbe Akbaş tarafından, davalı Fikri Akbaş aleyhine şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı olarak boşanma ve nafaka davası açıldığı, 3.1.1991 tarihinde yapılan tensiple 10.4.1991 tarihinde duruşmaya başlanmasına karar verilmişse de davacı Penbe Akbaş'a duruşma gününü bildiren davetiyenin, dava dilekçesinde belirtilen adreste tanınmadığından bahisle tebliğ edilemediği ancak, 19.3.1991 günü davacı asil ile davalı vekili olduğunu bildirip vekaletnamesini sunan Av. Tevrat K...'ın birlikte başvurmaları üzerine oturum açılarak yapılan duruşmada davacı Penbe Akbaş'ın dava dilekçesini tekrarlayıp beyanının altını imzaladığı, davalı vekilinin ise talepleri kabul ettiği; Sami Gündüz adlı bir şahsın tarafların ayrı oldukları hususunda tanık olarak dinlenip boşanma kararı verildiği ve aynı gün Mahkemeye sunulan dilekçe ile kararın temyiz edilmeyeceği belirtilmiş olup dilekçenin davacı asil ve davalı vekili tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.
Ancak, Adli Tıp Kurumu Fizik-Grafoloji İhtisas Dairesince düzenlenen 22.12.1993 günlü raporda davacı Penbe Akbaş'a atfen gerek dilekçelerde gerekse duruşma tutanağında yer alan imzalar üzerinde yapılan incelemede söz konusu imzaların, mukayese imzalarına kıyasla Penbe Akbaş'ın eli ürünü olmadığı sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Hakkındaki hüküm kesinleşen sanık Av. Tevrat K...'ın suça konu dosyaya sunduğu vekaletnamenin incelenmesinde, Perşembe Noterliğince 4.2.1991 gün ve 739 sayıyla düzenlendiği, sanık Av. Salim A...'ın, sanık Fikri Akbaş'a vekaleten bu vekaletnameyi düzenlettiği görülmektedir.
Öte yandan yine dosya içerisinde bulunan Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/242 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; sanık Av. Salim A... tarafından, 26.9.1990 tarihinde Fikri Akbaş'a vekaleten, yakınan Penbe Akbaş aleyhine boşanma davası açıldığı, davalı Penbe'nin adresi yanlış bildirildiğinden tebligat yapılmadığı için yapılan adres araştırmasında 11.12.1990 tarihinde adresinin tespit edildiği, bunun üzerine 21.12.1990 günlü oturumda verilen süreye rağmen tebligat masrafının yatırılmadığı gibi, 1.3.1991 günlü oturumda sanık Av. Salim tarafından anlaşma olasılığı bulunduğu bildirilerek süre istendiği, 12.4.1991 günlü oturumda ise gelen olmadığından dosyanın HUMY.nın 409. maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu kanıtlar bir arada değerlendirildiğinde;
Suç konusu sahte boşanma ilamının alındığı Ordu 2.Asliye Hukuk Mahkemesindeki 1990/727 esas sayılı davanın 20.12.1990 tarihinde açılıp 3.1.1991 tarihinde tensip yapılarak duruşma gününün belirlenmesinden sonra, sanık Av. Salim A... tarafından 4.2.1991 tarihinde hakkındaki hüküm kesinleşen sanık Av. Tevrat K...'a vekalet verilmesi, ayrıca bu vekaletnameyi vermiş olmasına karşılık sanığın Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesinde önceden açmış olduğu davayı da takip ederek tarafların anlaşma olasılığı bulunduğunu bildirdiği gözetildiğinde ve gerek yakınan vekili Av. Cengiz Ö...'in dilekçesi ve duruşmadaki ifadesi ile hakkındaki hüküm kesinleşen sanık Tevrat K...'ın anlatımları karşısında, sanık Salim A...'nın sahtecilik suçuna iştirak ettiğinin sübuta erdiği açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle Yerel Mahkemenin sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü ile Özel Dairenin onama kararı isabetli olduğundan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyesi Ö.R. İmamoğlu, haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 29.2.2000 günü oyçokluğu ile karar verildi.