 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/6-120
Karar no: 2000/137
Tarih: 20.6.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YAĞMA VE KENDİLİĞİNDEN HAK ALMA SUÇU
MÜDAHALE (Katılma)dan VAZGEÇME
ŞİKAYET HAKKINDAN VAZGEÇME
DAVANIN DÜŞÜRÜLMESİ
Karar Özeti: Yağma suçu, cebir-şiddet veya tehdit kullanarak yapılan hırsızlıktır. Malın elde edilmesine veya tesliminin sağlanmasına yönelik cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalıdır. Kendiliğinden hak alma suçu ise kişinin yetkili makamlara başvurarak hakkım alması yerine, iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir. Suç eşya veya kişiler üzerinde zor kullanılarak işlenir. Hak sahibi olunduğu düşüncesiyle hareket edilmesi yeterlidir.
Somut olayda; yağma suçunun yasal unsurları gerçekleşmemiştir. Sanık A. nın; borçlu katılan tarafından da kabul edilen alacağa karşılık; belli bir yoğunluğa erişmeyen bağırma ve sert hareketlerle senet imzalattırmış olması eylemi, zorla kendiliğinden hak alma suçuna oluşturur. Katılanın bir kısım sanıklar hakkında şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle davanın düşürülmesine ilişkin yerel mahkeme kararı doğrudur.
(765 s. TCK. m. 308,495)
(1412 s. CMUK. m. 99,365,372)
Sanıklar Aysun ve Selim ile Fikret ve Rasim haklarında yağma suçundan açılan davada, sanık Aysun hakkındaki davanın tefrikine diğer sanıklar hakkındaki davanın ise eylemin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturması ve şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine ilişkin (Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 27.12.1996 gün ve 112/255 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 25.11.1997 gün ve 11512/11442 sayı ile;
Kamu davası açılmasını takiben 10.6.1996 günlü oturumda müdahilin sanıklar Fikret ve Rasim haklarındaki şikayetinden vazgeçmesine, savunmanın alınamayışı sebebiyle, sanık Aysun ile ilgili tefrik kararına temyiz yetkisi bulunmadığından adı geçenlerle ilgili temyiz isteminin reddine,
Sanık Selim'e yönelik incelemeye gelince;
"İddia, savunma, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre sanığın eyleminin gasp suçunu oluşturmasına rağmen ihkakı hak olarak kabulü suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar vermiş,
Yerel Mahkeme 7.12.1998 gün ve 3/213 sayı ile;
"Katılan, sanıklardan Aysun'a borcu olduğunu, senedi ödeyemediğini kabul etmiştir. Sanık, alacağına karşılık, fiyat artışlarını da nazara alarak yeni bir senet almış olup yağma kastı yoktur. Kendiliğinden hak alma suçunun oluşması için alacağın ispatı bile gerekmemektedir. Sanığın eylemi ihkakı hak suçunu oluşturduğu ve katılanın diğer sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi sanığa da sirayet edeceğinden davanın düşürülmesine karar verilmelidir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı ve katılan vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 18.5.2000 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu.
Sanıklar Fikret ile Rasim haklarındaki 27.12.1996 tarihli ilk hükme yönelik temyiz isteği Özel Dairece CMUY.nın 317. maddesi uyarınca reddedilerek adı geçenler bakımından hükmün kesinleştiği ve yeni bir hüküm de kurulmamış olduğundan katılan vekilin sanıklar Fikret ve Rasim hakkındaki temyiz talebinin reddiyle incelemenin sanıklar Selim ve Aysun ile sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü.
Sanıklar hakkında yağma suçundan açılan ve değişen suç vasfına göre eylemin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturması ve şikayetten vazgeçme nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının tayinine ilişkindir.
Ancak dosyanın esasına geçilmeden önce; şikayetinden vazgeçen katılan tarafından ilk hükme karşı temyiz davası açılıp açılamayacağı Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca "ön sorun" olarak ele alınıp öncelikle bu hususun incelenmesine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre sanıklar hakkında yağma suçundan kamu davası açılmış, şikayetçi 10.6.1996 tarihli dilekçe ile davaya katılma talebinde bulunmuştur. Katılma isteğinin kabulüne karar verilen oturumda, beyanı alınan katılan "sanıklardan sadece Selim'den şikayetçiyim. Diğer sanıklardan şikayetçi değilim" demiştir. Şikayetten vazgeçme, Ceza Yasasının "Dava ve Cezanın Sukutu" başlıklı 9. Babında yer alan 99. maddede düzenlenmiştir. 1. fıkrada şikayete bağlı suçlarda, şikayetten vazgeçmenin kamu davasını düşüreceği hükme bağlanmış, ikinci fıkrada ise. "sanıklardan biri hakkındaki vazgeçmenin diğer sanıklara da sirayet edeceği" kabul edilmiştir. Davaya katılma ise CMUY.nın 365 ve devamı maddelerinde düzenlenirken 372. maddede "davaya dahil olan kimsenin vazgeçmesi halinde müdahalenin hükümsüz kalacağı" hükmüne yer verilmiştir.
Şikayetten vazgeçme ile davaya katılma ayrı kurumlar olup müdahale yoluyla davada sirayet kabul edilmemiş ve bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Ceza Yasasının 99/2. maddesine benzer bir hüküm CMUY.nın 372. maddesinde kabul edilmemiştir. Şikayetten vazgeçmede sirayeti düzenleyen TCY.nın 99/2. maddesinin, kıyas yoluyla müdahaleden vazgeçmede uygulanması olanaksızdır. Birden fazla sanığı olan bir davada şikayetçinin, bu sanıklardan bir kısmı hakkındaki davaya katılıp diğerleri hakkındaki davalara müdahale etmemesi mümkün olduğu gibi tüm sanıklar hakkında müdahil olduktan sonra bir kısım sanıklar hakkındaki talebinden vazgeçmesi de olanaklıdır. Katılmadan vazgeçmede sirayet olmayıp suçun takibi şikayete bağlı suçlardan bulunması halinde sirayet göz önüne alınmalıdır.
Bu nedenle, sanık Selim hakkında şikayetçi olan ve müdahale talebini geri almayan katılanın, bu sıfatı devam ettiğinden dosyanın esası incelenerek suçun takibi şikayete tabi suçlardan olduğunun anlaşılması halinde şikayetten vazgeçmenin değerlendirilmesi gerektiğine; Kurul Başkanının, "Sanıklar, yüklenen suçu birlikte işlemişlerdir. Katılan, bir kısım sanıklar hakkındaki şikayetini geri almıştır. Ceza Yasasının maznunlardan biri hakkında dava veya şikayetten vazgeçme diğerlerine de sirayet eder." şeklindeki 99. maddesinin ikinci fıkrası ile CYUY.nın 372. maddesindeki "Davaya dahil olan kimse vazgeçerse müdahale hükümsüz kalır." hükmü birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde şikayetinden vazgeçen yakınıcı müdahil sıfatını yitirmiştir. Yargı kararları ve uygulama bu doğrultudadır. Bu itibarla, müdahillik sıfatı kalmayan Nihat vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir" karşı oyuyla ve 13.6.2000 günlü ilk müzakerede yasal Çoğunluk sağlanamadığından 20.6.2000 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildikten sonra uyuşmazlık konusunun incelenmesinde;
Ceza Yasasının 495 ve devamı maddelerinde düzenlenen yağma suçu, cebir-şiddet veya tehdit kullanılarak yapılan bir hırsızlıktır. Malın elde edilmesine veya tesliminin sağlanmasına yönelik cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalıdır. Yağma suçunun unsurları;
a) Fiilin gerçekleştirilmesi için cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalı ve korkutucu nitelikteki bu icbar, belli bir yoğunluğa erişmeli,
b) Cebir şiddet veya tehdit malın zilyetine veya cürüm yerinde bulunan kişilere yönelik olmalı,
c) Mağdur, malı teslime veya alınmasına ses çıkarmamaya mecbur bırakılmalıdır.
Kendiliğinden hak alma suçu ise "Adliye Aleyhine İşlenen Suçlar" arasında, Ceza Yasasının 308. maddesinde düzenlenmiştir. Suçun oluşması için; kişinin yetkili makamlara başvurarak hakkını alması yerine, iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir. Fail; bu surette yetkili makamlara ait yetkiyi kullanmakta ve toplum düzenini bozmaktadır. Suç, eşya veya kişiler üzerinde zor kullanılarak işlenmektedir. Suçun oluşması için hak sahibi olunduğu düşüncesiyle hareket edilmesi yeterlidir. Maddenin birinci fıkrasında suçun eşya üzerinde kuvvet kullanılarak işlenmesi, ikinci fıkrada suç işlenirken , kişilere tehdit ve zor kullanılması hali düzenlenmiştir. Somut olayda, şikayetçi ile sanık Aysun iş ortağı olup, kiraladıkları otonun arıza yapması üzerine, eşinin bileziklerini bozduran sanık Aysun tarafından otonun onarımı yaptırılmıştır. Şikayetçi payına düşen borcu ödememiş, 11.500.000. lira meblağlı bir senet vermiştir. Senet bedeli de ödenmeyince, sanıklar telefon ederek katılanı evlerine çağırmışlardır. Eve gelen katılandan senet bedeli istenmiş, "param yok" demesi üzerine bozdurulan bileziklerin rayiç değerleri hesaplanarak 5.5.1996 vade tarihli, kırk milyon lira tutarında, alacaklısı ve düzenleme tarihi olmayan bir senet zorla. imzalattırılmıştır. Senedin imzalanmasından sonra, alacaklı Aysun'un kardeşi. olan sanıklardan Selim, borç miktarının daha fazla olduğunu söylemiş, şikayetçinin karışmamasını istemesi üzerine aralarında tartışma çıkmıştır. Bu tartışma sırasında sanık Selim, şikayetçiye tokat atmış ve sürücü belgesini güvence olarak almıştır. Üzerinden çıkan resimlerle ikiyüzbin lirası geri verilmiştir. Sanık Selim, evde bulunanlar tarafından diğer odaya götürülmüş, katılanın evden ayrılması sağlanmıştır.
Katılan, sanıklardan Aysun'a borcu olduğunu ve ödemediğini kabul etmiştir. Aralarındaki alacak-borç ilişkisi nedeniyle sanık Aysun'un evine gitmiştir. Borcu ödeyemeyeceğini söyleyince yeni bir senet yapılmış, bilahare sanık Selim ile katılan arasında kavga çıkmıştır.
Olayda yağma suçunun yasal unsurları gerçekleşmemiş olup, sanık Aysun'un borçlu-katılan tarafından da kabul edilen alacağına karşılık, belli bir yoğunluğa erişmeyen bağırma ve seri hareketlerle senet imzalaması istenmiş ve imzalattırılmıştır. Sanıkların eylemi, zorla kendiliğinden hak alma suçunu oluşturduğundan katılanın, bir kısım sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle TCY.nın 99/2. maddesi de gözetilerek davanın düşürülmesine ilişkin Yerel Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla ve dava ekonomisi ile olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden düşme kararı verilebileceği nazara alındığında sanık Aysun bakımından da inceleme yapılıp her iki sanık hakkındaki hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, "Oluşa ve dosya kapsamına, mevcut delil durumuna göre sanık Selim'in eylemi yağma suçunu oluşturduğundan haklı nedenlere dayanan Özel Daire bozma kararına uyulmalıdır." gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır;
S o n u ç: Açıklanan nedenlerle, sanıklar Aysun ile Selim hakkındaki Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA), 20.6.2000 günü oyçokluğuyla karar verildi.