Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/5-74
Karar no: 2000/79
Tarih: 18.04.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Reşit olmayan mağdureyi rızası ile alıkoymak, rızası ile ırzına geçmek ve kızlığını bozmak suçlarından sanık Kemal Y...'nin TCY.nın 416/son, 55/3, 59/2, 430/2, 55/3, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6 maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.250.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin İnebolu Ağır Ceza Mahkemesince 20.10.1998 gün ve 51-50 sayı ile verilen kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 5.Ceza Dairesince 28.2.2000 gün ve 5513-60 sayı ile;
"Sair itirazların reddine. Ancak,
Sanığın kimliğini belirleyen ve nüfus idaresince düzenlenen onanlı nüfus kaydında 1.7.1983 olan doğum tarihinin kesinleşmiş Fatih Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile ay ve günü baki kalmak üzere 1981 olarak düzeltilmiş bulunmasına, CMUK.nun 255/son maddesi uyarınca yeniden yaş düzeltilmesi yapılamayacağına, bu itibarla gerek tashihten önce ve gerekse tashih edilen doğum tarihine göre sanığın cezasından 2253 sayılı Kanun hükümlerine göre indirim yapılması gerekirken, gerçek yaşı olduğundan bahisle Adli Tıp Kurumunca saptanan yaşı esas alınarak sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulama yapılması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 5.4.2000 gün ve 143729 sayı ile;
"CMUK.nun 255/son maddesine göre, suçtan zarar görenlerle sanıkların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzum görülecek tashihlerin Nüfus Kanunundaki usule göre yapılmasının ceza mahkemelerine ait olduğuna değinilmektedir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkindir. Bir davaya görevsiz bir mahkeme tarafından bakılmış olması mutlak bir temyiz (bozma) sebebidir. (Baki Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulü, 3. Bası, S.93)
Ceza mahkemelerinin suçtan zarar görenlerle sanıkların yaşlarında ceza hükümleri bakımından değişikliğe lüzum görmeleri halinde yaş düzeltilmesi davalarını ceza davası ile birleştirilerek görmeleri kabul edilmiştir.(Nurullah Kunter, Ceza Mahkemesi Hukuku, 6. Bası, S.295)
Bu arada gözden uzak tutulmaması gereken bir başka husus, 1587 sayılı Nüfus Kanununun 46/3. maddesindeki; (Yaş düzeltme davaları ancak bir defa açılabilir) yolundaki âmir hükmüdür. Muhakemenin iadesi yoluna başvurularak hukuk mahkemesinin kesinleşen hükmü ortadan kaldırılmadıkça yaş tashihi isteğinin ceza mahkemesince yeniden ele alınmasına imkân bulunmadığına ilişkin yargısal içtihatlar ve bilimsel görüşler mevcut bulunduğu gibi, Medeni Kanunun 29. maddesinde, "ahvali şahsiyenin buna mahsus sicil ile taayyün edeceğine ilişkin hükümler esas alınarak" mağdure ve sanıklar hakkında düzenlenmiş raporların içeriği ve görünüşleri ne olursa olsun TCK.nun yaşa ilişkin hükümlerinin uygulanmasında nüfus kayıtlarının esas alınması gerektiği yolunda ileri  sürülmüş düşünceler ve verilmiş mahkeme kararları da bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan bilimsel görüşler ve Yargıtay kararları ışığında, kanun yararına bozmanın hiçbir hukuki yarar sağlamayacağı ve yaş düzeltilmesi konusunda kesinleşmiş hukuk mahkemesi kararı bulunması ve Nüfus Kanununun 46. maddesindeki âmir hüküm karşısında, sanığın nüfus kaydında yeni bir düzeltme yapılması sonucunu doğuracak şekilde ceza mahkemesince bir karar verilmesine imkân bulunmamakla birlikte sanığın olay tarihindeki gerçek yaşı Adli Tıp Kurumu raporu gibi kuşkuya yer bırakmayacak bir delille kesinlikle saptanabildiği ve bu gerçek yaşı ile nüfus kaydındaki kesinleşmiş bir ilamla düzeltilmiş yaşı arasında, olayımızda olduğu gibi uyum bulunmamaktadır.
Ceza hakiminin maddi hakikat açık bir şekilde ortada iken, şekli hakikatle yetinilip karar vermesi hak ve adalet duygularını yaralar.
Ceza Mahkemeleri Usulünde delillerin serbestçe araştırılması ve takdiri ilkesi benimsenmiştir. Ceza Genel Kurulunun 21.4.1980 tarihli kararında da (CMUK.254. maddesi hükmü hakimin vicdani kanaatine büyük önem verdiğini gösterir ve bir ceza davasında hakimin gerçeğe güvenli bir biçimde ulaşabilmesi için, olayla ilgili tüm delillerle, arasında zorunluluk olmadıkça bir aracı girmeksizin, doğrudan doğruya ilişki kurması gereklidir. Hukuk usulünde hakim çok kez yasaya ve şekle ilişkin delillerle bağlıdır. Ceza Usulünde ise delillere dayalı vicdani kanı söz konusu olduğundan delil serbestliği esastır.) denilmektedir.
Yukarıda açıklanan yasa hükümleri, bilimsel görüşler ve yargısal içtihatlar gözönünde tutulduğunda; sanığın yaşı kesinleşmiş hukuk mahkemesi kararıyla düzeltilmiş bulunmasına göre, ceza mahkemesince CMUK.nun 255/sonuncu maddesi uyarınca sanığa ilişkin nüfus kaydının yeniden düzeltilmesi yolunda bir karar verilmesine imkân bulunmamakla birlikte,diğer yasa yollarına başvurulması sanık aleyhine uygulama yapılmasına da imkân vermediğinden, dosyadaki Adli Tıp Kurulu raporu ile sanığın suç tarihindeki yaşı kesin olarak saptandığından, mahkemenin sanığın gerçek yaşına göre suç vasfını tayini ve buna göre sanığa ceza uygulaması yapılması yerindedir." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasını ve Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, reşit olmayan mağdureyi zorla kaçırıp alıkoyduğu, zorla ırzına geçerek kızlığını bozduğu iddiasıyla TCY.nın 416/1, 80, 418/2, 430/2 ve 2253 sayılı Yasanın 12/2 maddeleri uyarınca cezalandırılmasının istenip, yapılan yargılama sonucunda bu eylemleri mağdurenin rızası ile gerçekleştirdiği kabul edilerek TCY.nın 416/son, 418/2, 55/3, 59/2, 430/2, 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığa hükmolunan temel cezanın Hukuk Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla düzeltilen yaşı esas alınarak 2253 sayılı Yasanın uyarınca mı yoksa, Adli Tıp Kurumu raporuyla belirlenen yaşı esas alınarak TCY.nın 55/3. maddesi uyarınca mı indirileceğine ilişkindir.
Uyuşmazlık konusunun çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için konuya ilişkin yasal düzenlemeler, yargısal kararlar ile öğretideki görüşlerin ele alınıp incelenmesinde yarar vardır.
CYUY.nın 254. maddesinin 1. fıkrası; "Mahkeme, irad ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaata göre takdir eder."hükmünü taşımaktadır. Görüldüğü gibi ceza yargılaması hukukunda vicdani delil sistemi benimsenmiştir. Bu sistemle ifade edilmek istenen hem delil serbestliği hem de delillerin değerlendirilmesi serbestliğidir. Ceza yargılamasında somut gerçek arandığından, yargıcı bu gerçeğe götürebilecek her şey delil olabilir. Ancak, hükme dayanak alınan delillerin gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza yargılamasında şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır.
Yine CYUY.nın 255. maddesinin son fıkrasında, "Ceza mahkemelerinde son tahkikat esnasında suçtan zarar görenlerle sanıkların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzum görülecek tashihlerin Nüfus Kanunundaki usule göre icrası ceza mahkemesine aittir." hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemeden bir ceza yargılaması sırasında suçtan zarar görenle sanığın yaşının düzeltilmesi görevinin ceza mahkemesine ait bulunduğu, bu kişilerin doğum tarihlerine ilişkin kaydın gerçeği yansıtmadığının ileri sürülmesi veya gözlemlenmesi halinde ceza yargıcının bu hususu çözümlemesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca Nüfus Yasasının 46. maddesinin 3.fıkrasında "Yaş düzeltme davaları ancak bir defa açılabilir."hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, mahkeme kararı ile düzeltilen yaşın, bir daha yargılama yapılarak düzeltilemeyeceği esası kabul edilmiştir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel kurulunun 21.4.1980 gün ve 110-166 sayılı kararı ile 30.3.1981 gün ve 2-106 sayılı kararında da açıklandığı  üzere, hukuk ve ceza davalarının konuları,tarafları ve nitelikleri tamamen ayrı olduklarından, hukuk  mahkemelerinden verilen kesinleşmiş bir hükmün kural olarak ceza davasına etkili olmaması gerektiği kabul edilmiştir. Ancak, belirlenen bu genel ilkeye bir istisna  tanınarak hukuk mahkemesince kesin hükme bağlanan bir hususun, ceza mahkemesince "bekletici neden" sayılarak  çözümünün hukuk mahkemesine bırakıldığı hallerde, bu hükmün diğer kanıtlarla birlikte değerlendirilerek ceza mahkemesince göz önünde tutulması esası benimsenmiştir.
Öğretide ise, bu konu Kunter ve Yenisey tarafından, Ceza Muhakemesi Hukuku adlı eserlerinde "nisbi muhakeme" başlığı altında incelenmiştir. "CYUY.nın 255. maddesi hükmüne göre, "nisbi muhakeme" yapılarak asıl davaya bakan ceza mahkemesi bağlantılı dava hakkında da sadece kendi kararı bakımından ve kendisine gerekli olduğu oranda uyuşmazlığı çözecektir. Ceza yargıcı maddi gerçeğe ulaşabilmek için vicdani kanaatin oluşması ve hükme varmasına gerekli bütün hususları bilmek zorundadır ki bu hususta geniş yetkileri vardır...(Yukarıda açıklanan YCGK.nun 30.3.1981 günlü kararına da gönderme yapmak suretiyle) Hukuk mahkemesinin hatalı yaş düzeltmesi karşısında ceza mahkemesini bu hatalı kararla bağlamanın yersizliğini gördükten sonra, ceza mahkemesinin yaş düzeltmesinde yaptığı muhakamenin, birleştirilerek muhakeme değil nisbi muhakeme olduğunu kabul ediyoruz. Ceza mahkemesi sadece ceza hükümleri bakımından lüzumlu gördüğü ölçüde yaş düzeltmeleri yapacak, daha doğrusu yaşları kendi davası bakımından tayin edecektir. Buna düzeltme dahi denilmemeli yaş tespitinden söz edilmeliydi" açıklamalarına yer verilmek suretiyle açıklanan yargısal kararlardaki uygulama kabul edilerek benimsenmiştir.(KUNTER-YENİSEY, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Bası. Sh.284)
O halde ceza mahkemesi Nüfus Yasasında öngörülen yöntemi izleyerek  yaşı düzeltilecek kişinin vücut yapısını gözlemleyip, hakkında bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişi raporu aldıktan ve geçerli diğer delilleri topladıktan sonra gerçek yaşını saptayarak bir sonuca varacaktır. Ancak, olayımızda olduğu gibi bir kişinin yaşının düzeltilmesi konusunda hukuk mahkemesinden verilerek kesinleşmiş bir hüküm bulunduğu  takdirde Nüfus Yasasının 46/3. maddesi hükmü karşısında ne yapılacaktır? Çünkü yaş düzeltilmesi yolundaki kesinleşmiş hukuk mahkemesi kararına karşı yasa yararına bozma yoluna başvurulsa dahi bu hükmün hukuki sonuçları ortadan kalkmayacaktır. İşte bu durumda yukarıda da açıklandığı üzere  gerek yerleşmiş yargısal kararlarda, gerekse öğretide, hukuk mahkemelerinden verilmiş kesinleşen mahkeme kararlarının ceza yargıcını bağlamayacağı esası kabul edilmiştir.   
Bu açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde;
Yerel Mahkemece getirtilen nüfus kayıt örneğine göre sanık kayden 1.7.1983  doğumludur. Ancak, daha sonra yapılan yargılama sırasında sanığın yaşının hukuk mahkemesi kararı ile büyültüldüğü belirlenerek yeniden getirtilen nüfus kaydı ile de bu husus saptanmış ve Küre İlçesi Nüfus Müdürlüğünce bu husustaki ilamın onaylanmış bir örneği de gönderilmiştir. Buna göre, sanığın babası tarafından 28.2.1997 tarihinde velayeten açılan davada Fatih 1.Asliye Hukuk Mahkemesince 17.6.1997 gün ve 80-452 sayı ile davanın kabulü ile doğum tarihinin ay ve günü baki kalmak üzere 1981 olarak düzeltilmesine karar verildiği ve bu hükmün 13.9.1997 tarihinde temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hukuk mahkemesince bu karar verilirken, dava tarihinden öncesinde sanık hakkında yüklenen suçtan kamu davası açılarak son soruşturmanın yürütüldüğü ve CYUY.nın 255/son maddesine göre sanığın yaşının düzeltilmesi görevinin ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmediği gibi, Yerel Mahkemece hukuk mahkemesinde yürütülen ve sonuçlandırılan bu davanın bekletici sorun sayılması da söz konusu değildir. Nitekim Yerel Mahkemece sanığın vücut yapısı  gözlemlenmiş ve yaşının gerçeği yansıtmadığı kanaatine varılarak bu hususta araştırma yapılması yoluna gidilmiştir. Bu araştırma sonucunda sanık hakkında Haseki Hastanesince düzenlenen 31.10.1996 günlü raporda, klinik ve radyolojik bulgulara göre kemik grafilerinin çekilme tarihi olan 26.10.1996 tarihi itibariyle 15 yaş sonu görünümünde olduğu bildirilmiş olup, Yerel Mahkemece bu rapor da eklenmek suretiyle sorulduğunda Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Kurulunca düzenlenen  8.8.1997  günlü raporda; sanığın film çekilme tarihi olan 26.10.1996 günü ve olay tarihi olan 25.4.1996 günü radyolojik  olarak 16 yaşı içerisinde olduğu ve 16 yaşını bitirmediği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi Adli Tıp Kurumunun raporu ile sanığın suç tarihinde 15 yaşını bitirmiş olduğu saptanmıştır. O halde, Yerel Mahkemece sanığın saptanan gerçek yaşına uygun olarak hakkında TCY.nın 55/3. maddesini uygulaması isabetlidir.
Ancak, Yerel Mahkemece de oluşa uygun olarak mağdure ve sanığın 6 gün boyunca rızaya dayalı olarak cinsel ilişkiyi müteselsil biçimde sürdürdükleri kabul edilmiş olmasına rağmen, sanık hakkında TCY.nın 80. maddesinin uygulanmamış olması isabetsizse de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :  Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 5.Ceza Dairesinin 28.2.2000 gün ve 5513-60 sayılı kararının KALDIRILMASINA, ve Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 18.4.2000 günü oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini