Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2000/4-50
K. 2000/52
T. 28.03.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Silahla yaralamaya azmettirmek suçundan sanık Alaettin Çakıcı hakkındaki kamu davasının TCY.nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına ilişkin İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesince 20/12/1999 gün ve 1037-1896 sayı ile verilen kararın Yerel C. Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 31.1.2000 gün ve 248-405 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 29.2.2000 gün ve 27033 sayı ile;
"l- Sanık, Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi hükümlerine göre, Türk Adli Makamlarının iade talebi üzerine, İnterpol tarafından düzenlenen Kırmızı Bülten nedeniyle 17/08/1998 günü Fransa'nın Nice şehrinde yakalanmış ve ertesi gün tutuklanmıştır. Alaettin Çakıcı, yakalandığı sırada taşımakta olduğu sahte pasaport nedeniyle Fransa'da yargılanıp 6 ay hapis cezasının infazını müteakip, başka bir suçu ile birlikte İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dava nedeniyle yargılanmak üzere 13/12/1999 günü Türkiye'ye iade edilmiştir.
2- Fransız adli makamları, uluslar arası adli yardımlaşma kurallarına göre sanığı Türk adli makamlarına niyabeten yakalayıp tutuklamıştır.
3- Türk adli makamları tarafından çıkartılan "yakalama müzekkeresi"ne istinaden Fransa adli makamlarınca yapılan "yakalama" işlemi zamanaşımını kesecektir.
Olayımızda tartışma konusu olan, zamanaşımı süresi içinde Türk adli makamları tarafından çıkartılan "yakalama müzekkeresine istinaden yabancı ülke adli makamlarınca yapılan bir usul işlemi olarak "yakalama"nın zamanaşımını kesip kesmeyeceğidir.
Tutuklama müzekkeresine dayanarak yapılan yakalama işlemi zamanaşımını kesecektir. Adalet örgütü hareketsiz kalmakta devam etmediği sürece zamanaşımının gerçekleştiğinden sözedilemez. Yargı organı suç ve suçlular hakkında soruşturmasını yürüttüğü, buna ilişkin bazı koruma tedbirlerine başvurduğu sürece bu soruşturma zamanaşımı ile durdurulamaz; zira suçluları meydana çıkarmak ve cezalandırmak için geçmesi zorunlu olan süre, bir cezasızlık kaynağı haline getirilemez. Zamanaşımı süresi içinde yapılan bir usul işlemi, zamanaşımını kesici bir etki yapmalıdır. ( Dönmezer/Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, III, 12. B., s. 264 )
6. Asliye Ceza Mahkemesinin iade talebi olmasaydı ve Fransız makamları bu talebe istinaden ve Türk makamlarına niyabeten sanığı yakalayıp tutuklamasaydı sanık bu suçundan iade edilmemiş olacaktı.
Uluslararası ceza yargılamasında mülkilik ilkesine göre, yabancı ülke adli makamlarının yapmış oldukları muhakeme işlemleri, Türk adli makamlarının yapmış olduğu işlemlerle eşdeğerlidir, yani aynı hukuki sonuçları doğurur. Yapılan her türlü muhakeme işleminin değer bakımından eş olması, geçerli olması ve aynı hukuksal sonuçları doğurmasına "eşdeğerlilik" denir. Fransız adli makamlarınca gerçekleştirilen "yakalama" işlemi, yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle TCY.nın 104. maddesi anlamında zamanaşımını kesen bir nedendir.
Sanığın Türkiye'ye iadesine dayanak teşkil eden Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin "zamanaşımı" başlıklı 10. maddesinde, "Dava veya cezanın, kendisinden iade talep edilen taraf veya iade talebinde bulunan taraf mevzuatına göre zamanaşımına uğramış olması halinde iadeye cevaz yoktur" hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa Konseyine üye devletlerin Dışişleri Bakanlarından oluşan en yüksek karar organı olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu madde ile ilgili olarak;
"Suçlunun iadesinin talep edildiği, devletin yetkili makamlarının, bir kişinin zamanaşımı nedeniyle dava veya cezadan bağışık olduğunun ( kurtulduğunun ) ileri sürülmesi halinde, suçlunun iadesini isteyen Devlette zamanaşımını kesen her türlü işlemi veya zamanaşımını askıya alan her nevi olayı da, aynı işlem veya olay kendi hukukunda öngörüldüğü ölçüde; dikkate alması gerektiğini" kabul etmiştir. ( 21.5.1975 gün ve 12 sayılı karar )
Bu karardan çıkan sonuç, iade işlemlerinde sözleşme taraflarının birbirlerinin ülkelerinde konuya ilişkin olarak yapılan her türlü işlemin ve gerçekleşen her olayın diğer taraf ülkesinde de geçerli olmasıdır. Çünkü taraflar bir diğerinin makamına niyabeten işlem yapmaktadır.
4- Uluslararası Ceza Hukukunda zamanaşımının kesilmesinde "eşdeğerlilik ilkesi" kabul edilmiş evrensel bir ilkedir.
İade talebinde bulunulan devlet makamları tarafından geçerli bir şekilde yapılmış zamanaşımını kesici işlemler, bu kararın yerine getirilmesi kendisinden istenen devlette de aynı hukuksal sonuçlan doğuracaktır. Bu ilkeye "sonuçların eşdeğerliliği" ilkesi adı verilmektedir.
Ulusal ceza hukukuna göre, yabancı işlemlere değer tanımak zorunluluğu, suçluların geri verilmesi hukukunun doğal bir sonucudur. İstenen devlet makamları tarafından yapılmış kovuşturma işlemleri, isteyen devletin kendi makamları tarafından yapılmış sayılmalıdır. Nitekim Fransız Yargıtay'ı, "yabancı makamların yaptıkları kovuşturma işlemleri zamanaşımını keser" şeklinde hüküm tesis etmiştir. ( Nurullah Kunter, Milletlerarası Ceza Hukukunda Zamanaşımının Durma veya Kesilmesinde Eşdeğerlilik Meselesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1971, s. 16 )
5- Yüksek Yargıtay benzeri bir olayda Türk makamlarına niyabeten yabancı adli makamlarca yapılan işlemlerin zamanaşımını kesebileceğini kabul etmiştir.
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 14.5.1960 gün ve 2215/2487 sayılı kararında da "Yurtdışında bulunan sanığın diplomasi yoluyla sorgusunun yapılması cihetine gidilerek istinabe yazılmış olduğundan, talimat gönderilmiş olan mahkemece sanık adına celp ve ihzar müzekkeresi çıkarılmış olup olmadığı araştırılarak çıkarılmış olduğu Türk Mahkemesine niyabeten görev yapan yabancı mahkemece yapılan usuli muamelelerin zamanaşımını kesemeyeceği hakkında Kanunda aksine bir açıklık bulunmaması nedeniyle 104. madde gereğince zamanaşımının kesileceği dikkate alınmaksızın, asli zamanaşımının inkıtaa uğramadığından bahisle hüküm tesisi Kanuna aykırıdır." denilmek suretiyle Türk adli makamlarına niyabeten yabancı ülke adli makamlarınca yapılan usuli işlemlerin iç hukukumuz açısından geçerli olacağı açıkça kabul edilmiştir. ( Savaş/Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanununun Yorumu, s. 1685 )
Uluslararası Ceza Hukukunun amacı, suç nerede işlenirse işlensin, suçluyu adalet önüne çıkarıp adaletin çabuk ve doğru olarak gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Dünya devletleri, bu görüşten hareketle suçluların takibinde ve cezalandırılmasında sınırları ötesinde kendi olanaklarıyla yapamadıkları bazı usuli işlemlerin diğer devletler tarafından yapılmasını kabul etmişlerdir. Ülkemiz de Anayasamızın 90. maddesi uyarınca taraf olduğumuz çeşitli sözleşmelerle bu işbirliğine dahil olmuştur.
6- Yabancı ülke adli makamlarınca yapılan işlemlerin zamanaşımına etkisi bakımından kabul edilen ilkeler, TCY.nın 104. maddesinin yorum yoluyla genişletilmesi anlamına gelmemektedir.
Diğer yandan, Fransa'da yapılan yakalama ve tutuklamanın TCY.nın 104. maddesinin kapsamına girmediğini söylemek mümkün olmadığı gibi, madde metninin yorum yoluyla genişletilme ihtiyacı da bulunmamaktadır. Zira yasa koyucu TCY, CYUY. gibi temel yasaları düzenlerken usuli işlemleri yurtiçi-yurtdışı gibi ayırımlara tabi tutmamıştır. Eğer böyle bir ayırım ve yorum yapılmaya kalkışılırsa, yabancı bir ülkede bulunan sanık, tanık ve soruşturmalarla ilgili diğer kişilerin istinabe suretiyle alınan ifadelerine geçerlilik tanımazdı.
7- Daire kararında belirtildiğinin aksine, iade işlemlerinde talep olunan devletçe yapılan yakalama işlemlerinin zamanaşımını kesici etkisi olduğu öğretide kesin olarak kabul edilmektedir.
Nitekim, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Prof. Dr. Duygun Yarsuvat, Prof. Dr. Durmuş Tezcan ve Prof. Dr. Feridun Yenisey'in 27.1.2000 tarihinde bilirkişi sıfatıyla vermiş oldukları raporda "... gerçekten işlenen suçlar nedeniyle Fransa'ya gönderilen iade talepnameleri üzerine sanık Fransa'da tutuklanmıştır. Fransız mercileri böylece Türk Adli mercilerinin mahkeme kararlarına dayalı taleplerini yerine getirmiş ve kişiyi fiilen tutuklamış bulunduklarına göre bunun ceza işlerinde karşılıklı adli yardım, Avrupa Sözleşmesinin 5. maddesi gereğince TCY.nın 104. maddesinde yazılı olduğu üzere, ceza zamanaşımını kesici etki husule getireceğini düşünüyoruz." görüşüne yer verilmiştir." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak özel Dairenin kararının kaldırılmasını ve hükmün bozulmasını talep etmiştir. görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasını ve hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık somut olayda TCY.sının 102/4 ve 104/2 nci maddeleri hükümlerine göre zamanaşımının gerçekleşmiş olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Yerleşik yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere TCY.nın 104. maddesinin 1. fıkrasında dava zamanaşımını kesen nedenler tek tek sayılmak suretiyle gösterilmiş olup bu nedenlerin yorum yoluyla genişletilmesi olanaksızdır. Dava zamanaşımını kesen nedenler arasında yer alan "tevkif'den ( tutuklama ) amaç, CYUY.nın 104 veya 223 maddelerinden her hangi birine dayanılarak verilen gıyabi veya vicahi tutuklama kararıdır. Zamanaşımını kesmesi yönünden ayırım yapılmadığına göre, hangi amaçla olursa olsun tutuklama müzekkereleri zamanaşımını keser.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık hakkında yaralamaya azmettirmek suçundan dolayı TCY.nın 64/2, 456/2, 457/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmış olup, cezasının türü ve yasada öngörülen azami haddine göre TCY.nın 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabidir.
Sanığa yüklenen suçun 04/03/1994 tarihinde işlendiği, bu suç nedeniyle hakkında 07/03/1994 günü gıyabi tutuklama karan verilerek, 25/03/1994 günlü iddianameyle kamu davası açıldığı, yurtdışında olduğu anlaşılan sanık hakkında 05/10/1994 günü iade talepnamesi ve buna dayalı olarak da Kasım 1994 tarihinde İnterpol tarafından kırmızı bülten düzenlendiği ve sanığın Fransa'da 17/08/1998 günü yakalanıp 18/08/1998 günü tutuklandığı, Nice Asliye Ceza Mahkemesince Fransa'da işlediği sahtecilik, sahte belge kullanmak, ateşli silahlar ve mühimmat yasasına aykırı davranma suçlarından 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılıp infaz edilmesinden sonra, iade amacıyla 07/01/1999 gün ve 13/12/1999 tarihleri arasında tutuklu kaldığı ve iadenin sağlanması ile sanık hakkında 07/03/1994 tarihinde çıkartılan gıyabi tutuklama müzekkeresinin 14/12/1999 günü Bakırköy Sulh Ceza Mahkemesince vicahiye çevrildiği anlaşılmaktadır.
Bu tarihsel sıralamadan da görüleceği gibi, sanık Fransa'da 18/08/1998 günü Türkiye'ye iade amacı ile Türk makamlarına niyabeten tutuklanmıştır. Bu tutuklama işlemi TCY.nın 104. maddesinin 1. fıkrasında sayılan dava zamanaşımını kesen nedenlerden olan "tevkif niteliğinde bir işlem olup, sanığın kaçmasını engellemek ve Türkiye'ye iadesini sağlamak için 07/01/1999 gün ve 13/12/1999 tarihleri arasında 11 ay 6 gün sürmüştür. Bu işlem Türk makamlarına niyabeten yapılmış ve dava zamanaşımını kesen nedenlerden olan bir tutuklama kararıdır. O halde Fransa'da sanığın 18/08/1998 tarihinde Türk makamlarına niyabeten tutuklanması ile dava zamanaşımı kesilmiş olup asli dava zamanaşımı gerçekleşmemiştir.
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, özel daire onama kararı kaldırılarak isabetsiz olan Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul Başkanı ve üyeler, "Somut olayda çözümlenmesi gereken hukuki sorun, dava zamanaşımının gerçekleşmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu hususta sağlıklı bir sonuca varabilmek için konuya ilişkin gerek ulusal gerekse ulusal kural haline gelmiş uluslararası düzenlemeler ile öğretideki görüşler üzerinde durulmalı, somut olay bu belirlemeler ışığında ele alınıp değerlendirilmelidir.
TCY.sının 102 nci maddesinde, ceza yaptırımlarının tür ve sürelerine göre kamu davalarının tabi olduğu asli zamanaşımı süreleri belirtilmiş, 104 ncü maddesinin birinci fıkrasında zamanaşımını kesen nedenler sınırlamalı olarak sayılmış, ikinci fıkrasında ise zamanaşımının kesilme gününden itibaren işlemeye başlayacağı, kesen nedenler çeşitli ise bunların en sonuncusunda itibaren yeniden işlemeye başlayacağı, ancak bu kesici nedenlerin zamanaşımını, 102 nci maddede ayrı ayrı belirtilen sürelerin yarısının ilavesiyle baliğ olacağı müddetten fazla uzanamayacağı kuralı getirilmiştir.
TCY.sının 104 üncü maddesinde kamu davasının kesilme nedenleri; mahkumiyet hükmü, yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi, sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. Savcısı tarafından düzenlenen iddianame olarak belirtilmiştir. Bu nedenlerin maddede sınırlı olarak sayıldığında, yorum yoluyla genişletilemeyeceğinde diğer bir anlatımla maddede teker teker gösterilen nedenler dışındaki bir nedenin dava zamanaşımında nazara alınamayacağında konuya ilişkin, süreklilik gösteren yargısal kararlar ile ( örneğin YCGK, 11.5.1981 gün ve E.27, K. 175, 27.1.1984 gün ve E.316, K.36, 13.3.1989 gün ve E.44, K.100 ) öğretideki uyum gösteren görüşler karşısında ( örneğin Dönmezer-Erman, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku Sh.267 ) kuşku bulunmamaktadır. Maddede öngörülen karar ve işlemlerin, verildiği veya çıkarıldığı dava bakımından kesici neden olduğu, tartışılması mümkün bulunmayan bir olgudur.
Yine burada, sanık hakkında yakalama, celp, ihzar veya tevkif müzekkeresi çıkarılması yeterli olup bunların yerine getirilmiş bulunup bulunmadıklarının ve tarihlerinin dava zamanaşımının kesmesi bakımından önem arzetmediğini belirtmek gerekir. ( 10. Ceza Dairesi 13/03/1995 gün ve 1475-1883 )
Yargılama faaliyeti, başlamasından sonuçlanmasına kadar egemenlik hakkının kullanılmasını, diğer bir anlatımla her yargılama işleminin ulusal düzenlemelere tabi olmasını gerektiren bir faaliyet olmakla beraber gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak artan ulaşım olanakları sonucu dünyamız bir anlamda küçülmüş ve bunun sonucu olarak da suç işleyip ülke dışına kaçan kişilerin yargılanmalarında, cezalandırılmaları halinde ise bu cezalarının yerine getirilmesinde çok büyük güçlülüklerle karşılaşmış ve bu nedenle konuya ilişkin uluslararası düzenlemelere gidilmiştir.
Bu düzenlemelerden konuya ilişkin belli başlısı, Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesidir.
26 Kasım 1959 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve iç hukuk kuralı haline gelen suçluların iadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin; l nci maddesinde ( Akit taraflar, aşağıdaki maddelerde tayin edilen kaide ve koşullar dahilinde, kanunları ihlalden dolayı takip edilen veya iadeyi talep eden taralın adli mercilerince bir cezaya veya emniyet tedbirinin infazı için aranan şahısları karşılıklı olarak teslim etmeyi taahhüt ederler ).
10 nci maddesinde ( Dava veya cezanın, kendisinden iade talep edilen taraf veya iade talebinde bulunulan taraf mevzuatına göre zamanaşımına uğramış olması halinde iadeye cevaz yoktur ).
12 nci maddenin l nci bendinde ( iade talebi yazılı olarak ve diplomatik yolla yapılacaktır ). 2 nci bendinde ( iade talepnamesine aşağıdaki vesaik eklenecektir, a- İade talep eden tarafın kanunlarına uygun surette ısdar edilmiş ve infaz kabiliyetini haiz bir mahkumiyet kaydının veya tevkif müzekkeresinin yahut aynı tesiri haiz diğer herhangi bir kararın aslı veya tasdikli sureti ).
16 nci maddesinin l nci bendinde ( Müstacel hallerde, iadeyi talep eden tarafın salahiyetli makamları istenen şahsın muvakkat tevkifini talep edebilirler. Kendisinden talep edilen tarafın salahiyetli makamları ise, bu talep hakkında işbu tarafın kanunlarına tevfikan karar vereceklerdir ). 3 ncü bendinde ( Muvakkat tevkif talebi, talep edilen devletin salahiyetli makamlarına diplomatik yoldan yapılabileceği gibi doğrudan doğruya posta veya telgraf yoluyla veya Milletlerarası Cinai Polis Teşkilatı ( İNTERPOL ) vasıtasıyla yahut yazıya münkalip olarak veya istenen tarafça makbul görülecek herhangi bir vasıta ile yapılabilir ). 4 Üncü bendinde ise ( Muvakkat tevkif, tevkifi takip eden 18 günlük müddet zarfında talep edilen tarafa iade talebinin veya 12. maddesine mezkur belgelerin tevdi edilmemesi halinde sona erer... ancak talep edilen taraf, istenen şahsın kaçmasına mani olmak izin lüzumlu addettiği tedbirleri alacaktır" şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Uluslararası ceza yargılamasında kabul edilmiş olan "eşdeğerlilik" kavramı ile yabancı ve milli işlemlerin eşdeğerde olması, diğer bir söylemle, Devlet tarafından kendi kanunlarına göre yapılan bir işlemin, başka bir makam tarafından başka bir şekil altında yapılmış olsa da, isteyen Devlette yapılmışçasına değerli kabul edilmesi anlatılmak istenmektedir. Bu nedenle istenilen Devlette işlenen bir suç nedeniyle yapılan işlemlerin, isteyen Devlette işlenmiş olan diğer bir suç bakımından nazara alınmasının bu kavram içinde değerlendirilmesi olanaklı değildir.
Konu ulusal ve uluslararası düzenlemeler ışığında öğretide de tartışılmış;
Prof. KUNTER, zamanaşımının kesilmesi veya durması sonuçlarının eşdeğerliliği meselesinin makul bir surette ortaya konulabilmesi iki şartın gerçekleşmesine bağlıdır. 1. şart, yabancı işlemleri kendisininkilerle bir tutan Devlet kanunlarına göre zamanaşımının hesaplanması, ikinci şartta zamanaşımını kendi kanunlarına göre hesaplayan Devlette koğuşturmaya başlanmamış olmasıdır. Eğer koğuşturmaya başlanmış ve işlemler yapılmışsa, talep eden Devlet zamanaşımında kendi kanunlarına göre hesaplayacak ve bu işlemlerin kesici ve durdurucu sonuç doğurup doğurmayacağını kendi kanununa göre tayin edecektir. Bu arada diğer istenilen Devlette yapılmış işlemler varsa onları en fazla kendi işlemleri gibi tutacaktır. Demek ki meselenin sözkonusu edilebilmesi isteyen Devlette hiçbir işlem yapılmamasına bağlıdır. ( İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası-1971 ).
Prof. E. özgen "geri verme hususundaki muameleler adli makamlarca yapılmış olsalar dahi konusu olan kişinin adli makamlar önünde sorgusu veya iade maksadıyla tevkif edilmesi zamanaşımını kes-memelidir. ( suçluların geri verilmesi- Sh.41 )
Prof. F. Erem, Prof. D. Danışman, Prof. M. E. Artuk "iade hususundaki işlemlerin, hatta adli makamlarca yapılanların bile zamanaşımını kesmeyeceğini kabul etmek doğru olur. Bu bakımdan iadesi sözkonusu kişinin iade amacıyla tutuklanması zamanaşımını kesmiş sayılmamalıdır. ( Türk Ceza Hukuku 1997. Sh-222 ) şeklinde görüşlere yer verildiği görülmektedir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını dayandırdığı Bilirkişi Kurulu Raporunun ise sanığın iadesini takiben, iade kapsamı dışındaki suçlarla ilgili olarak da, sorgusunun yapılmasının mümkün olup olmadığına, istinabe ve iade işlemlerinin sözleşme hükümlerine göre yürütülüp yürütülmediğine, yazışmalarda gecikme bulunup bulunmadığına ilişkin soruları yanıtlayan bir rapor olduğu, kapsamında sanığın fiilen tutuklanmasının "dava" değil "ceza" zamanaşımını kesici etkisine değinildiği, bu sakıncayı gidermek için yeni Ceza Muhakemeleri Kanunu ön Tasarısına hükümler konulduğunun bildirildiği görülmektedir.
Somut olayda sanığa isnad olunan yaralamaya azmettirme suçu S yıllık bir zamanaşımına tabidir. Sanığın 04/03/1994 tarihinde işlediği ileri sürülen bu suçtan dolayı kronolojik sıfatlamaya göre 07/03/1994 tarihinde gıyaben tutuklanmasına karar verildiği, 25/03/1994 tarihinde iddianameyle dava açıldığı, 03/10/1994 tarihinde iade talepnamesinin düzenlendiği, Kasım/1994 tarihinde kırmızı bülten çıkarıldığı, Fransa'da sahte belge kullanmak ve Ateşli Silahlar ve Mühimmat Yasasına aykırı davranmaktan dolayı 17/08/1998 tarihinde yakalanıp, bu suçlardan dolayı 18/08/1998 tarihinde tutuklandığı, münhasıran iade amacıyla 07/Ocak/1999 - 13/12/1999 tarihleri arasında geçici tutuklu olarak kaldığı. 14/12/1999 tarihinde Türkiye'ye iade edildiği, 14/12/1999 tarihinde gıyabi tevkifinin vicahiye çevrildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Yine, yerel mahkemece sanığın, isnat olunan suçtan dolayı savunmasının alınmasını sağlama bakımından düzenlenen istinabe evrakının 08/10/1998 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderildiği, ikinci tekit üzerine Adalet Bakanlığının 20/04/1999 ve 28/09/1999 tarihli yazılarıyla, istenilen Devlet mercileriyle sürdürülen görüşmeleri olumsuz şekilde etkilememesi için istinabe evrakının bu Devlete gönderilmediğinin, Bakanlıkta saklandığının bildirildiği dosyadaki diğer belgelerden ortaya çıkmaktadır.
Yukarda değinilen somut olay yine yukarda değinilmiş olan somut olgular ile yargısal karar ve öğretide görüşler ışığında ele alınıp incelendiğinde dava zamanaşımını kesen son nedenin iddianame tarihi olan 25/03/1994 tarihi olduğu, sanığın Fransa'da fiilen yakalanması ile o ülkede işlediği suçlardan dolayı tutuklanması ve iade amacıyla serbest bırakılmamış olmamasının TCY.sı 104. maddesinde belirtilen kesici nedenlerden bulunmadığı, bu nedenle dava zamanaşımının gerçekleştiği düşüncesindeyiz" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 31.1.2000 gün ve 248-405 sayılı kararının KALDIRILMASINA, İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/12/1999 gün ve 1037-1896 sayılı hükmünün BOZULMASINA 28.3.2000 günü oyçokluğu ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini