 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/4-40
Karar no: 2000/50
Tarih: 28.03.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Görevi sırasında keyfi davranmak suçundan sanık Veysel S....'nun TCY.nın 228/1, 35, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 900.000 lira ağır para cezası ve fer'i ceza ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Ardahan Asliye Ceza Mahkemesince 15.4.1998 gün ve 76/27 sayı ile verilen kararın Yerel C.Savcısı ve sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 6.4.1999 gün ve 2568/3593 sayı ile;
"Sanığa yükletilen suçun yönetsel görev sırasında işlendiği ve bu konuda İlçe İdare Kurulunca son soruşturmanın açılmasına ilişkin karar alınmadan hüküm kurulması" isabetsizliğinden, Daire Başkanı S.Selçuk ile Üye K.Y.Bal'ın; "Alacağını alamamaktan dolayı yapılan başvuru üzerine sanığın soruşturmaya başlama ve bu arada gerçekleştirdiği eylemini yargısal görev sırasında gerçekleştirildiği o nedenle de hükmün onanması gerektiği" görüşüyle karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 15.11.1999 gün ve 124/253 sayı ile, "Jandarma karakol komutanı olan sanığın, adli görevine giren olayda yetki alanı içerisinde olmak üzere, hukuki mahiyet arzeden bir alacak-verecek meselesine müdahalede bulunarak -gerekmediği halde- yakınanı jandarma nezaretiyle karakola getirttikten sonra, oluşan psikolojik baskıdan yararlanarak alacaklı kişi ile anlaştırdığı, kendi eliyle doldurduğu senedi yakınana imzalattığı, bilahare taraflar arasında oluşan uyuşma üzerine yine psikolojik baskı oluşturarak jandarma nezaretiyle yakınan ve alacaklıyı göndererek, yakınanın iki dana vermesini sağladığı, bunları jandarma hizmet aracıyla karakola getirterek alacaklıya teslim ettirdiği, tüm aşamalarda memuriyetine ait görevi kötüye kullanarak yakınanın kişisel karar verme özgürlüğünü kısıtladığı, mükerrer ödemeye neden olarak zarara uğrattığı, gerek kendi eylemi gerekse emrinde bulunan jandarma görevlilerine verdiği emirle yüklenen suçu işlediği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 14.2.2000 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yakınan Necmettin'in, Avni Aşma adlı şahsa olan borcunu ödememesi üzerine bu şahsın Jandarma Karakol Komutanı olan sanığa başvurduğu ve sanığın, taraflar arasındaki çekişme özel hukuktan doğan alacak-borç ilişkisi olduğu halde yakınanı, emrindeki jandarma görevlileri aracılığı ile karakola getirtip tarafları anlaştırdığı, hatta senedi kendisi düzenleyip ayrıca yakınanın iki adet büyükbaş hayvanını alacaklı şahsa vermesini sağladığı, bu suretle görevi sırasında keyfi davranma suçunu işlediği iddia ve kabul edilerek TCY.nın 228. maddesi uyarınca cezalandırıldığı olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın bu eylemini adli görevi sırasında mı yoksa yönetsel görevi sırasında mı işlediği ve buna bağlı olarak hakkında yöntemince açılmış bir dava bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Bir başka anlatımla sorun, sanığın eylemi itibariyle hakkında, genel hükümlere mi yoksa Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkat hükümlerine göre mi soruşturma yapılması gerektiği noktasında toplanmıştır. Ancak, gerek Özel Dairenin bozma kararı gerekse Yerel mahkemece direnme kararı verilmesinden sonra 4.12.1999 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasanın 18. maddesi ile memurların görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma yöntemine ilişkin "Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat" yürürlükten kaldırılarak, "izin" sistemine geçilmiştir. Bu arada 4483 sayılı Yasanın geçici 1. maddesindeki "Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerine göre başlatılmış bulunan işlemler, adı geçen Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır."şeklindeki düzenleme ile MMHKM. hükümlerinin bir süre daha yürürlükte kalması sağlanmıştır.
Açıklanan bu düzenlemeye göre, memurların memuriyet görevlerinden doğan veya memuriyet görevlerinin yerine getirilmesi sırasında, 4483 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 4.12.1999 tarihinden önce işledikleri ileri sürülen suçlardan dolayı MMHKM. Hükümlerine göre işleme başlanmışsa, artık bu Yasada öngörülen hükümler gereğince soruşturma yapılacak, aksi halde 4483 sayılı Yasanın hükümlerine gereğince memurlar ile diğer kamu görevlilerinin "görevleri nedeniyle" işledikleri suçlarla sınırlı olarak soruşturma yapılacaktır.
Öte yandan Jandarmanın görevi 2803 sayılı Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yasasında düzenlenmiş olup 7. maddesinde; "Jandarmanın sorumluluk alanlarında genel olarak görevleri şunlardır.
a)Mülki görevleri;
Emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve
tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korumalarını yapmak.
b)Adli görevleri;
İşlenmiş suçlarla ilgili olarak kanunlarda belirtilen işlemleri yapmak ve bunlara ilişkin adli hizmetleri yerine getirmek.
c)Askeri görevleri;
Askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığınca verilen görevleri yapmak.
d)Diğer görevleri;
Yukarıda belirtilen görevler dışında kalan ve diğer kanun ve nizam hükümlerinin icrası ile bunlara dayalı emir ve kararlarla jandarmaya verilen görevleri yapmak." hükmü getirilmiştir.
Somut olay bu yasal düzenlemeler ışığında ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanığın yukarıda açıklanan eyleminin 2803 sayılı Yasada sayılan görevlerden hiçbirisinin kapsamına girmediği, özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan bir alacak-borç ilişkisine karışmasının arada bir nedensellik bağı bulunmadığı da gözetildiğinde yasada sayılan görevleri nedeniyle ve görev sırasında işlenmediği açıktır. Diğer yandan Yerel Mahkemece de "... hukuki mahiyet arz eden bir alacak - verecek meselesine müdahalede bulunarak -gerekmediği halde- ..." denmek suretiyle eylemin görev nedeniyle ve görev sırasında ika edilmediği kabul edilmiştir. Saptanan bu duruma göre, sanık hakkında MMHKM. Hükümleri ile 4483 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması olanaksızdır. O halde, somut olayda sanık hakkında genel hükümler uyarınca soruşturma yapılıp, C.Savcısınca iddianame ile dava açıldığı gözönüne alındığında Yerel Mahkemenin usule ilişkin direnmesi sonucu itibariyle doğrudur. Bu nedenle, uyuşmazlık konusu olayın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin usule ilişkin direnmesi doğru olduğunun, dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılması için 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 7.3.2000 günü yapılan 1. müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 28.3.2000 günü yapılan ikinci müzakerede oybirliği ile tebliğnamedeki isteme aykırı olarak karar verildi.