 |
T.C
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/3-47
Karar no: 2000/55
Tarih: 28.03.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Devlet ormanından izinsiz ağaç kesmek suçundan açılan davada sanık Mustafa O...'nın değişen suç vasfına göre 6831 sayılı Yasanın 116. maddesi yollamasıyla 109 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 365.000 lira hafif para cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezanın ertelenmesine ve katılan idarenin tazminat isteminin reddine ilişkin İkizce Sulh Ceza Mahkemesince 27.5.1998 gün ve 26/45 sayı ile verilen karar, katılan vekili ve sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen 3.Ceza Dairesince 6.4.1999 gün ve 2475/3727 sayı ile;
"Mahallinde yapılan keşif sonucunda orman bilirkişinin düzenlediği raporunda yerin orman sayılan yerlerden olduğunu belirtmesine göre, dava konusu yerde Orman Kadastrosu yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa kesinleşme ve ilan tarihlerinin tesbit edilip haritalarının, yapılmamışsa eski tarihli memleket haritası amenajman planları ve hava fotoğraflarının celbedilip dava konusu yere uygulanarak evveliyatından beri yerin orman sayılan yerlerden olup,olmadığının belirlenmesi, dosyada mevcut tapu kaydından yerin kadastro sonucu iktisap edildiğinin anlaşılmasına göre, tapulama tutanaklarının celbedilip kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılıp sanığın kastı da tartışılarak mahallinde yapılan uygulama sonucunda dava konusu yere uyduğu ve kesilen ağaçları kapsadığı anlaşılan tapu kaydının hukuki geçerliliği olup olmadığının bu kapsamda incelenerek sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve tesbiti gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm tesisi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 16.6.1999 gün ve 14/14 sayı ile;
"Fenni bilirkişi söz konusu tapu kaydını ve krokiyi zemine aplike etmiş araziye aynen uymakta olduğunu orman emvalinin uygulaması yapılan vatandaşa ait taşınmaz içerisinden kesildiğini 25.5.1998 tarihli raporu ve krokisi ile teyit etmiştir. Serbest orman mühendisi bilirkişi ise arazinin orman sayılan yerler kapsamına girdiğini raporunda beyan etmiştir. Sanığın kadastro görmüş ve kesinleşerek 29.8.1991 tarih, cilt 9, pafta 26, parsel 727 de kayıtlı tapulu yerinde söz konusu emvali kestiği anlaşılmışsa da bu yerin kadastro görerek sanığa tapu verildiği, orman idaresince herhangi bir itiraz olmadığı tapunun kesinleştiği anlaşıldığından söz konusu yer orman sayılan yer olsa bile sanığın kastı yönünden bakıldığında eyleminin ancak tapulu arazisinden izinsiz orman emvali kesmek niteliğinde olduğu getirtilen tapu kaydına göre tapunun kadastro görerek kesinleştiğinin anlaşılması karşısın da mahkememizin bu tapunun geçerliliğini kadastro mahkemesi gibi araştırmasının mümkün olmadığı ayrıca bu araştırma yapılıp yerin orman sayılan yer olduğu ve tapunun geçerliliği olmadığı bir an düşünülse bile sanığın suç tarihinde kendisine ait geçerli tapusu bulunan yerden izinsiz orman emvali kestiği bu eyleminde ancak sanığın kastı yönünden mahkememizin kabulü gibi tapulu arazisinden izinsiz orman emvali kesme suçunu oluşturacağı", Yargıtayın yerleşik uygulamasının da bu yönde olduğu gerekçesiyle, önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da katılan idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 16.2.2000 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın Devlet ormanından izinsiz fidan kestiği iddiasıyla açılan dava nedeniyle, değişen suç vasfına göre 6831 sayılı Orman Yasasının 116. maddesi yollamasıyla 109. maddesiyle cezalandırılmasına karar verilen olayda;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesine gerek olup olmadığına ilişkindir.
Dosya içeriğine göre;
Bir ihbar üzerine, suça konu Beylerce mahallesine gidildiğinde, 10-15 yaşlarında 144 adet yaş gürgen fidanının kesildiği saptanmış, ihbarı yapan Dursiye O..., bu fidanların sanık Mustafa O... tarafından kesildiğini beyan etmiş, sanık Mustafa O... fidanları kestiğini doğrulamış, ancak kesim yaptığı yerin tapulu arazisi olduğunu savunmuştur.
Sanığın ibraz ettiği 26 pafta, 727 parsele ait 29.8.1991 tarihli tapu kaydı celbedilmiş, tapunun 29.8.1991 tarihinde kadastro sonucu oluştuğu, cinsinin fındık bahçesi, geldisinin kadastro, gittisinin bulunmadığı saptanmıştır.
Suça konu yerde 5.5.1998 tarihinde keşif icra edilmiş fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 25.5.1998 tarihli raporda suça konu fidanların sanığa ait 727 nolu tapu kapsamında kalan yerden kesildiği, diğer bilirkişi orman mühendisi tarafından düzenlenen 13.5.1998 tarihli raporda ise; "suça konu yerin 6831 sayılı Yasanın 1. maddesine göre orman sayılan yerlerden olduğu" belirtilmiştir.
Sanığın savunması, tapu ile suç tarihleri arasındaki uzun süre ve her iki bilirkişi raporu arasındaki farklılık dikkate alındığında, suç vasfının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenebilmesi için suça konu yerin orman olup olmadığının kesin olarak saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır, bu nedenle 29.8.1991 tarihli tapu kaydının tapulama tutanakları celbedilerek, suça konu yerde orman kadastrosunun yapılıp yapılmadığının araştırılarak, yapılmışsa kesinleşme ve ilan tarihlerinin saptanıp haritasının celbi, yapılmamışsa eski tarihli memleket haritası amenajman planları ve hava fotoğraflarının getirtilerek suça konu yere uygulanması, taşınmazın niteliği kesin olarak saptandıktan ve sanığa ait tapu kaydının hukuki geçerliliğini koruyup korumadığı belirlendikten sonra suç vasfının belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, eksik inceleme sonucu verilen ilk hükümde direnilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bu nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, direnme hükmünün tebliğnamedeki istem gibi BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 28.3.2000 günü oybirliğiyle karar verildi.