 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/2-73
Karar no: 2000/78
Tarih: 13.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya neden olmak suçundan sanık Bayram Ali B...'in TCY.nın 455/2-son, 59/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 2.375.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Akhisar Asliye Ceza Mahkemesince 9.10.1998 gün ve 211-922 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2.Ceza Dairesince 14.10.1999 gün ve 10019-12940 sayı ile;
"Suçun işleniş biçimi, kişisel ve sosyal durumu, suçtan sonraki davranışları olumlu değerlendirilerek hakkında alt sınırdan ceza tayin olunan, duruşmadaki tutum ve davranışları sebebiyle TCK.nun 59. maddesi gereğince cezasından indirim cihetine gidilen sanık hakkında bu kez aynı hususlar aleyhe yorumlanmak suretiyle 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilerek gerekçelerde çelişkiye düşülmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 17.12.1999 gün ve 1219-1394 sayı ile; "Sanığın kişiliğine, sair hallerine, suçun işlenmesindeki özelliklere, sanığın sürücü belgesiz olmasına ve çok sayıda kişiyi kurallara aykırı taşımasına, cezanın sosyal, kişisel ve uyarıcı etkisi ile tüm dosya kapsamının dikkate alındığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili ve Yerel C.Savcısı tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 24.3.2000 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya neden olmak suçundan TCY.nın 455/2-son, 59/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, 647 sayılı Yasanın 4.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken gerekçede çelişkiye düşülmesi isabetsizliğinden bozulmuştur. Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan duruşmada 17.12.1999 günlü oturumda sırasıyla sanığa, katılan ve vekiline en son C.Savcısına söz verilerek, hazır bulunan sanığa diyecekleri sorulmadan ve başkaca işlem yapılmadan duruşmaya son verilmiştir.
CYUY.nın 251. maddesi uyarınca "....en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince duruşma mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz" sanığa verilmeyerek CYUY.nın 251. maddesine aykırı davranıldığından esası incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 18.04.2000 günü sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.