 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/2-64
Karar no: 2000/74
Tarih: 11.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya neden olmak suçundan sanık Zekai Ş...'in TCY.nın 455/2, 81/2-3. maddeleri uyarınca 5 yıl 3 ay 27 gün hapis ve 490.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve 2918 sayılı Yasanın 119. maddesi uyarınca sürücü belgesinin 1 yıl süreyle geri alınmasına ilişkin Kayseri 1. Asliye Ceza Mahkemesince 9.12.1997 gün ve 599/1032 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 28.9.1998 gün ve 9077/11293 sayı ile;
"....Olayın işleniş şekli ve kusur oranının TCK.nun 455. maddesinin son fıkrasının uygulanması sırasında nazara alınacağı ve değerlendirileceği cihetle olayda kardeşinin ölümüne, annesi ve çocuğu da dahil olmak üzere çok yakınlarının yaralanmasına neden olan sanığa suçun işleniş şeklinden bahisle asgari haddin çok üstünde ceza tayini ve 647 sayılı Kanunun 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle bu sonuç değerlendirilmeyerek takdirde hataya düşülmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 30.12.1998 gün ve 1025/1054 sayı ile; temel cezanın asgari haddin çok üzerinde tayinine ilişkin bozma nedenine uyup sanık hakkında temel cezayı alt sınırdan belirlemiş, ancak 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmamasında takdirde hataya düşülmesine ilişkin bozma nedeni yönünden; "toplanan delillere göre sanık olayda tamamen ve 8/8 oranında kusurlu bulunmuştur. Kusurun yoğunluğu, daha önce de aynı şekilde mahkum bulunması, olayda yaralanan kişilerin adedi ve yaralarının niteliği nazara alındığında 647 sayılı Yasa hükümlerinin uygulama şartlarının bulunmadığı, yakınlarının ölümü ve yaralanmasının bu sonuca etkili olmadığı Yasa maddesinin objektif olarak uygulanmasının gerektiği, olay sırasında sanığın yakınları değil başka kişilerin de araçta bulunmasının mümkün olduğu, cezanın olayın niteliğine ve sonucuna uygun olarak tayininin gerektiği ve amacın da benzer olayları önlemek olduğu" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "Bozma" istekli 11.2.2000 günlü tebliğnamesiyle 2. Ceza Dairesi Başkanlığına ve Özel Dairece de 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya neden olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken, dosya kapsamı itibariyle takdirde hataya düşülüp düşülmediğine ilişkindir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal kişiselleştirme kurumudur.
Mahkemece özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Ayrıca sanığın sair halleri irdelenmeli ve suçun işleniş biçimi ile işlenmesindeki özellikler nazara alınmalıdır.
Öte yandan modern Ceza Hukukunda "yaptırım" kavramı değişikliğe uğramıştır. Günümüzde artık sırf suçluya azap ve ısdırap vermek amacını güden yaptırımlar sisteminin "toplumsal yarar" ile bağdaşmayacağı anlaşılmış, bunun yerine suçlunun ıslahı ile birlikte toplumun tepkisini gösterebilecek karma nitelikte yaptırımlar kullanılması, toplumun korunması ile birlikte suçlunun da ıslahına yönelen yaptırımların öngörülmesi yoluna gidilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
1-Sanığın, yönetimindeki otomobille seyrederken dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu direksiyon hakimiyetini kaybedip yol dışına çıkarak devrilmeleri nedeniyle kız kardeşi Songül'ün öldüğü, oğlu Kemal, annesi Şerife, halası Sultan ile eniştesi Erdal'ın yaralandıkları anlaşılmaktadır. Taksirle işlenen bu suçtan zarar gören kişilerin sanığın ailesi olması karşısında olaydan elem ve ısdırap duymadığından söz etmek olanaksızdır. Kaldı ki Yerel Mahkemece bozmaya uyulan kısımda sanık hakkında temel ceza alt sınırdan tayin edilirken suçun işleniş şeklinin sanık lehine değerlendirildiği de açıktır. Sanığın olayda 8/8 oranında kusurlu olması ise, TCY.sının 455 nci maddesinin son fıkrası hükmüne göre ele alınması gereken bir neden olup, özgürlüğü bağlayıcı cezanın paraya ve tedbire çevrilmemesi için başlı başına bir sebeb olarak kabul edilemez. Bu itibarla bu konuda takdirde yanılgıya düşüldüğünden Yerel Mahkemenin direnme hükmü yerinde değildir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin yerinde olduğu görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
2-Ayrıca sanık hakkında TCY.nın 81/2. maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına esas alınan önceki mahkumiyeti 1.175.000 lira ağır para cezasına ilişkin olup, hüküm tarihinden sonra, 1.8.1999 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 4421 sayılı Yasa ile TCY.nın 2. maddesi hükümleri nazara alındığında, TCY.nın 81/3. maddesi gereğince bu cezanın bir gün 3.000.000 lira sayılarak ancak bir gün arttırılabileceği anlaşılmaktadır. Bu hususun Yerel Mahkemece yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan iki nedenle isabetsiz olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 11.4.2000 günü birinci bozma nedeninde oyçokluğu, ikinci bozma nedeninde ise oybirliği ile tebliğnamedeki isteme uygun olarak karar verildi.