 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/2-217
Karar no: 2000/229
Tarih: 21.11.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TEDBİRSİZLİK VE DİKKATSİZLİK SONUCU ÖLÜME NEDEN OLMAK
Karar Özeti: Yönetimindeki otobüsle kendi şeridinde seyretmekte iken ölen sürücü yönetimindeki otonun şeridine girerek gelmesi nedeniyle-sağa yanaşarak seyretme ve gerektiğinde durma önlemleri yerine çarpışmayı önleyebilmek için fren yaparak karşı şeride geçtiği sırada hatasını anlayıp kendi şeridine geçen otomobille çarpışan otobüs sürücüsü sanığı 6/8; otomobil sürücüsü öleni 2/8 kusurlu kabul eden ATK. raporu doğrudur.
(765 s. TCK. m. 455/2)
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak sucundan sanık Hüseyin'in TCY.nın 455/2. maddesi uyarınca 10 yıl hapis ve 300.000.000- lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 2918 sayılı Yasanın 119/2. maddesi uyarınca sürücü belgesinin 1 yıl süreyle geri alınmasına ilişkin (Torbalı Asliye Ceza Mahkemesi) nce 23.3.1998 gün ve 292/75 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 6.4.1999 gün ve 2470-3897 sayı ile;
"Sanık tüm aşamalardaki savunmalarında ölenin kendi şeridine girerek üzerine gelmesi nedeniyle sol şeride kaçtığını bildirdiği, dinlenen tüm tanıklar da oluşu bu şekilde açıkladıkları cihetle belirlenen şekilde cereyan eden olayda ölenin de kusurlu olduğu ve bu oluşu değerlendirmek suretiyle sanığı 6/8 oranında kusurlu bulan Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas Dairesince düzenlenen 23.10.1997 günlü raporun oluşa ve dosya kapsamına uygun olduğu nazara alınmadan dosya kapsamı ile oluşa uygun bulunmayan ve sanığı tam kusurlu bulan raporlara istinaden yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 28.5.1999 gün ve 202-228 sayı ile;
"Kazadan hemen sonra tutulan trafik kazası tespit tutanağı içeriğine göre sanığın yönetimindeki otobüs ile maktullerin içinde bulunduğu otomobilin çarpışma noktasının, sanığın seyir halinde bulunduğu kendi şeridinde değil maktullerin şeridinde çarpıştıkları saptanmıştır. Bu nedenle sanığın gösterdiği savunma tanıklarının trafik kazası tespit tutanağı içeriğine göre doğru beyanda bulunmadıkları anlaşılmış, bu nedenle keşifte dinlenen trafik bilirkişisi Ünal'ın sanığın 8/8 oranında kusurlu olduğu ve şeride tecavüz etme suçundan dolayı kusurlu bulan raporuna itiraz nedeniyle Adli Tıp Kurumunda inceleme yapılmış fakat kendi şeridinde seyir halinde bulunan maktülün kendi şeridinde bulunmasına rağmen ve çarpışmanın maktulün şeridinde gerçekleşmesine karşılık maktule kusur izafe etmesi karşısında dosya Ankara'ya Karayolları Trafik Uzmanları Bilirkişiler Kurulundan, raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde, rapor alınmasına karar verilmiş ve burada dinlenen bilirkişiler ortak raporlarında, sanığın süratini ayarlamadan seyrettiği, yolun ve görüşün açık ve müsait bulunduğu yol kesimi üzerinde karşı yönden gelmekte olan otomobili dikkate almadan, trafiği tehlikeye sokacak şekilde seyir şeridi dışına çıkarak karşı yönden gelmekte olan otomobilin seyir şeridi içerisine girerek çarpışmakla olaya neden olduğundan sanığın 8/8 oranında kusurlu olduğunu bildirmesi karşısında oluşa uygun kabul edilen ve birbirini teyit eden trafik kazası tespit tutanağına uyumlu görünen raporlara itibar edilerek sanık tam kusurlu kabul edilmiştir.
Her ne kadar bozma ilamında sanığın savunmasına göre ölenin, sanığın şeridine girdiğine dair gerekçe gösterilerek ölenin de kusurlu olduğu belirtilmişse de Adli Tıp Kurumunun raporuna göre ölene, kendi şeridinde kaçma imkanı varken kaçmaması gerekçesi ile kusur verilmesi ile Yargıtayın ölenin kusurlu konusundaki gerekçeleri ile farklı olup, her iki görüş de mahkememizce uygun görülmeyerek, kendi şeridinde seyir halinde bulunan ölene kusur verilemeyeceği gibi, süratli bir şekilde seyri nedeniyle yol ve görüş açık olmasına rağmen şeridini ihlal etmek suretiyle sanığın kazaya neden olması nedeniyle tam kusurlu kabul edilmiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekilleri ve Yerel C. Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 16.10.2000 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okunda gereği konuşulup düşünüldü.
Sanığın dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu dört kişinin ölümüne neden olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, özde olayın oluş şeklinin belirlenmesi ve buna bağlı olarak da sanığa değişik oranlarda kusur yükleyen bilirkişi raporlarından hangisinin hükme dayanak alınması gerektiğine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için, somut olayın değerlendirilmesinden önce, trafik kazasına karışan sürücülerin kusurlarının saptanması ve derecelerinin takdir ve tayini konusunda 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası ile bu yasaya bağlı çıkartılan Karayolları Trafik Yönetmeliğinde yer alan hükümlerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2918 sayılı Yasanın 56. maddesinin (b) bendinde, "gelen trafikle karşılaşma:
Sürücüler; iki yönlü trafiğin kullanıldığı taşıt yollarında karşı yönden gelen araçların geçişini zorlaştıran bir durum varsa geçişi kolaylaştırmak için aracını sağ kenara yanaştırmaya gerektiğinde sağa yanaşıp durmaya, ... zorunludurlar." hükmü yer almaktadır.
Aynı Yasanın 84. maddesinin 1. fıkrasında, (a) bendinden (1) bendine kadar, trafik kazasına karışan sürücülerin asli kusurlu sayılacağı haller belirtilmiş olup, maddenin 2. fıkrasında ise, "Ancak, kazada bu hareketlerden herhangi biri, kazaya karışan araç sürücülerinden birden fazlası tarafından yapılmış veya kaza bu hareketler dışında kurallarla yasaklamalara, kısıtlamalara ve talimatlara uyulmaması nedenlerinden doğmuşsa, karayolunu kullananlar için kusur oranı yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edilir." hükmüne yer verilerek, kazaya karışan sürücülerin müterafık kusurlarının bulunması halinde bu kusurun paylaştırılacağı esası getirilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 157. maddesinde ise, asli kusur sayılan haller Yasanın 56. maddesinde olduğu gibi 12 bendde sayılıp, müterafık kusur halinde kusurun paylaştırılması esası kabul edilmiş ve (e) bendinde, "Kaza mahallinde yapılan incelemeler sonunda tespit edilen iz ve delillere ilave olarak kazaya karışanların olay hakkındaki ifadeleri ile varsa şahit ifadeleri, kusur tayininde dikkate alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm ile müterafık kusurun paylaştırılmasında gözetilecek hususlar ortaya konmuştur. Görüldüğü gibi, olay yerinde tespit edilen iz ve delillerin yorumlanması ve buna göre kusurun tayininde tanık anlatımlarının da dikkate alınması gerektiği açıkça vurgulanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra dosya kapsamı incelendiğinde;
Torbalı Bölgesi Trafik İstasyonu görevlilerince 20.7.1997 günü düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında, Selçuk-Torbalı yönünde seyreden sanık Hüseyin'in yönetimindeki otobüs ile karşı yönden seyreden ölen Ahmet yönetimindeki otomobilin saat 01.10 sıralarında Pamukyazı köyü içerisinde çarpıştıkları, kaza yerinde yapılan incelemede yol genişliğinin 10 metre olduğu, sanığın gidiş yönüne göre sağda 2.5 metre emniyet şeridi ile solda 3 metre banket bulunduğu, sanığın şeridin de 20 metre fren izi ve bitiminde orta çizginin hemen sol tarafından çarpışma noktasının tespit edildiği, sanığın yönetimindeki otobüsün çarpışma noktasından 18 metre ileride ve sol şeritte, ölenin yönetimindeki otomobilin ise otobüsün hizasında çarpışma noktasına 25 metre mesafede ve yol dışında olduğu, bu tespitlere göre sanığın gidiş yönüne göre sol şeride geçerek şeride tecavüz kusurunun bulunduğu, ölenin kusurunun olmadığı bildirilmiştir.
Ayrıca, saat 01.30'da jandarma görevlilerince düzenlenen olay yeri tespit tutanağında da aynı bulgulara yer verilmiş ve otomobil sürücüsü Ahmet ile araçta bulunan eşi ve iki çocuğunun kaza sonucu öldükleri belirtilmiştir.
Sanık Hüseyin savunmasında, Antalya-İzmir arasında çalışan otobüsü saat 22.00 sıralarında diğer şoförden aldığını, saat 01.15 sıralarında Pamukyazı köyünün içinde kendi şeridinde seyir halindeyken karşı yönden gelen bir aracın zikzak yaparak şeridine girdiğini, korna çalıp uyardığını, kendi gidiş yönüne göre yolun sağında yaklaşık 50-60 metre ileride yaya alt geçidinin beton duvarı ve korkuluğu olduğu için sağa doğru kaçma olanağı bulunmadığından zorunlu olarak fren yaparak kaçabildiği kadar sola kaçmak istediğini, aynı anda karşı yönden gelen aracın da aynı yöne kırması sonucu bu aracın otobüse sağ ön tarafından vurduğunu söylemiştir.
Olayın tanıklarından Muzaffer kolluk tarafından alınan ifadesinde sanığın yönetimindeki otobüste 1 numaralı koltukta yolcu olduğunu, Pamukyazı köyünün içinden geçtikleri sırada kendi şeritleri içerisinde ilerlerken karşıdan gelen aracın üzerlerine geldiğini, sanık, otobüs şoförünün de çarpışmamak için sol şeride geçtiğini, karşı yönden gelen aracın da tekrar yön değiştirince iki aracın çarpıştığını belirtmiştir.
Duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca köye giriş yaptıkları sırada otobüsün süratinin 80 km. civarında olduğunu, sanık şoförün karşı yönden hatalı şekilde gelen aracı sellektör ve korna ile uyardığını söylemiş ve Yerel Mahkemece yapılan keşif sırasında da aynı şekilde anlatımda bulunarak yerleri göstermiştir.
Tanık Ramazan ise kolluk tarafından alınan ifadesinde sanığın yönetimindeki otobüste 14 numaralı koltukta yolcu olduğunu, karşı yönden gelen aracın kendi seyrettikleri şeritte yalpa yaparak gelmekte olduğunu, otobüsün çarpmamak için şerit değiştirmek zorunda kaldığını fakat yine de çarpıştıklarını belirtmiştir.
Tanık duruşmada ve keşifte de benzer şekilde anlatımda bulunup olay yerini göstermiş, ayrıca sanığın karşıdan gelen aracı sellektör ile uyardığına değinip, olay günü 14 numaralı koltukta oturduğuna ilişkin bileti sunmuştur.
Tanık Celal de kolluk tarafından alınan ifadesinde, otobüste 10 numaralı koltukta yolcu olduğunu, Pamukyazı köyünün içinden geçerken otobüsün aniden fren yaptığını, o anda kafasını kaldırdığında karşı yönden gelen ve kendi yolları üzerinde seyreden aracı fark ettiğini, sanığın çarpmamak için direksiyonu sola kırdıysa da çarpıştıklarını belirtmiştir. Bu tanık, son soruşturma aşamasında bulunamadığı için dinlenememiştir.
Savunma tanıklarından 8 numaralı koltukta yolcu olduğunu bildiren İmdat ve otobüsün muavini olduğunu bildiren Zeki'de diğer tanıkların anlatımlarına benzer şekilde beyanda bulunmuşlardır.
Savunma tanıkları Murat ve Mehmet ise, kendi otomobilleri ile İzmir yönüne seyrederken sanığın yönetimindeki otobüsün de önlerinde seyretmekte olduğunu, Pamukyazı köyünün içinde yolun tatlı bir viraj yaptığını, bu virajdan çıkan bir otonun otobüsün şeridine girdiğini, kaza olacağını anladıklarını, otobüsün aniden fren yapıp bu sırada da sola kırdığını ve çarpışmanın gerçekleştiğini, olay yerinde alt geçit ve onun bariyerleri olduğunu, sanığın sağa kırsa bunlara çarpıp daha büyük bir olaya neden olmayı düşünmüş olabileceğini belirtmişlerdir.
Olay mahallinde tanıklar Ramazan, Muzaffer ve Zeki de hazır olduğu halde yapılan keşifte dinlenen bilirkişi trafik polis memuru Ünal 2.10.1997 günlü raporunda; kazanın meydana geldiği Pamukyazı köyü içinde her iki yönde hafif viraj bulunduğu, zeminin asfalt ve kazanın olduğu yerin düz yol olduğu, yol genişliğinin 7 metre, yolun sağında ve solunda 2.5 metre emniyet şeridi ve emniyet şeridinden sonra her iki tarafta stablize boş alanın bulunduğu ve kazanın, köy içinde bulunan alt geçide 13.5 metre mesafede, orta şeride yakın meydana geldiği, alt geçit giriş kapılarının karayoluna 2.60 metre mesafede, 3 metre genişliğinde ve 1.5 metre yükseklikte oldukları, otobüse ait 23 metre fren izinden anlaşılacağı üzere meskun mahalde hızlı seyrettiği, bu kazanın meydana gelmesinde sanık otobüs sürücüsünün şeride tecavüz etme ve aşırı hızlı araç kullanma kurallarını ihlal ettiğinden 8/8 oranında kusurlu olduğu, ölen otomobil sürücüsünün, kendi şeridinde araç kullandığından kusursuz olduğu kanaatine vardığını belirtmiştir.
Bu bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 23.10.1997 günlü raporda; "Dava dosyasına ibraz edilen belgelere, sanık ve tanık ifadeleri, mahalli mahkemede yapılan keşfi müteakip polis memuru raporu, trafik tutanağı ve çizilen krokilere göre, Torbalı yönünde seyrini sürdüren sanığın, karşı yönden gayri nizami yaklaşmakta olan oto sürücüsünü fark ettiği, hızını düşürüp müsait olan sağa kaçarak, hatta arıza şeridine yönelerek olayı önlemeye çalışmadığı, mevcut hızını koruyarak olay mahalline yaklaştığı, kendi ifadesiyle de görüldüğü üzere sola, diğer şeride tehlikeli şekilde yönelerek sol şeritte olayın meydana gelişinde etken olduğu, kendisine ait tespit edilen 23.5 metre fren izinden hızının olay yeri şartlarına göre çok yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan oto sürücüsünün de her ne kadar kendi yol bölümünde kazaya karıştığı, tespit edilmişse de aynı şekilde olayı önlemek bakımından frenle sağa kaçarak olayı önlemesi veya sadme şiddetini asgari hadde düşürmesi mümkün görülmektedir. Olayla ilgili olarak 2.10.1997 tarihli polis memuru tarafından verilen raporun olayın oluşumuna uygun düşmediği gibi isabetsiz bulunduğu kanaatine varıldığı" şeklinde açıklama yapıldıktan sonra bu duruma göre;
A- Sanık idaresindeki araçla virajlı bir yer kesiminde gece seyir halindedir. Gece görüş imkanının gündüze oranlı sınırlı olduğunu ve olay yeri şartlarını nazara alarak hızını mahal şartlarına göre ayarlaması, karşı yönden gayrınizami yaklaşan oto sürücüsünün fark ettiğinde onu etkili uyarması, tehlikeli durum karşısında yolun özelliği dolayısıyla frenle sola değil de müsait olan sağa kaçarak olayı önlemesi gerekir. Sanığın, kısmen şerit tecavüzü ile neden olduğu olayda fevkalade dikkatsiz, tedbirsiz ve kural dışı hareket ederek can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürdüğünden 6/8 oranında kusurlu olduğu,
B- Oto sürücüsü, yönetimindeki araçla anılan mahalde gece seyir halindedir. Yolun geometrik durumunu ve olay yeri şartlarını nazara alarak hızını asgari hadde düşürmesi, toplu dikkat halinde bulunması, diğer sürücülerin seyir güvenliklerini ortadan kaldıracak davranışlardan sakınması, olayı önlemek bakımından sağa kaçarak kazayı önlemesi mümkün iken dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı ile neden olduğu olayda 2/8 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Her iki bilirkişi raporu arasındaki kusur oranına ilişkin çelişkinin giderilmesi için Karayolları Fen Heyeti mensubu olan bilirkişiler Ekrem, Enis ile Saffet'den oluşan kuruldan alınan 9.1.1998 günlü raporda ise; 1- Olaya neden olan otobüs şoförü, olayın meydana gelmesinde gece, yol ve trafik durumuna göre süratini ayarlamadan, tehlike anında her an durabilecek şekilde seyretmeden, yolun ve görüşün açık ve müsait bulunduğu bu yol kesimi üzerinde karşı yönden gelmekte olan otomobili dikkate almadan trafiği tehlikeye sokacak şekilde seyir şeridi dışına çıkarak karşı yönden gelmekte olan otomobilin seyir şeridi içerisine girerek çarpışmakla neden olduğu olayda 8/8 oranında kusurlu bulunduğu,
2- Bu olay şartları içerisinde olaya karışan otomobil şoförüne herhangi bir kusur verilemeyeceği, olayın meydana gelmesinde ihmal ve tedbirsizliğinin bulunmadığı, çarpışma otomobilin seyir şeridi içerisinde meydana geldiğinden olayda tamamen kusursuz bulunduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Bütün bu bilgi, belge ve kanıtlar bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Gerek trafik polisleri gerekse, jandarma görevlilerince düzenlenen tutanaklardan saat 01.10 sıralarında meydana gelen olayın hemen akabinde, saat 01.30 sıralarında trafik kazasının olduğu yere gelindiği ve olay yerinde sıcağı sıcağına tespitlerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Tanıklar Muzaffer, Ramazan ve Celal'in ifadelerinin de jandarma görevlilerince olay yerinde alınarak, bu konudaki tutanakların da el yazısı ile olay yerinde düzenlendiği görülmektedir. Bu tanıkların anlatımları ile sanığın savunması örtüşmekte olup, anlatımların olay yerinde yapılan tespitlere uygun düştüğü açıktır. Şöyle ki, sanığın seyir şeridinde başlayan ve çarpışma noktasında sonlanan 20 metre fren izi tespit edilmiş olup, bu izler olay anında sanığın kendi şeridinde seyrederken kendisini zorlayan bir dış etkenle sert fren tedbirine başvurarak karşı seyir şeridine geçtiğini göstermektedir. Öte yandan, tanıklardan Muzaffer, olay öncesinde olay mahalli olan köye girişte otobüsün süratinin 80 km/saat olduğunu bildirmiş olup, otobüse ait olarak tespit edilen 20 metre fren izi ve çarpışma sonrasında otobüsün çarpışma noktasından 18 metre mesafede olması karşısında, sanığın yönetimindeki otobüsün olay sırasında meskun mahal şartlarına göre süratli olduğu açıktır. Sanığın, ölen sürücü yönetimindeki otonun kendi şeridine girerek gelmesi nedeniyle fren yaparak, çarpışmayı önleyebilmek için karşı şeride geçtiği yolundaki savunması, tanıklarca doğrulanmıştır. Tanıkların jandarma görevlilerince belirlenip dinlenmeleri ve doğru söylemedikleri yolunda dosyaya yansıyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmaması karşısında, belirlenen bu oluşa uygun anlatımlarına itibar edilmesi gerekir. Sanığın sağa yanaşarak seyretmesi, gerektiğinde durması gerekirken yukarda açıklanan, 2918 sayılı Yasanın 56. maddesinde yer alan kurala aykırı olarak hatalı bir tedbire başvurmak suretiyle neden olduğu olayda asli kusurlu bulunduğu, ancak ölen sürücünün de kendi şeridinde seyretmeyerek son anda kendi şeridine dönmekle olayda müterafık kusurlu olduğu, olay yerinde görevlilerce yapılan tespitler sonucu düzenlenen tutanaklar, bu tespitlere uyan sanık savunması ve savunmayı doğrulayan tanık beyanları ile sabittir. Bu nedenlerle Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 157. maddesinde yer alan, trafik kazalarında kusurun tayinine ilişkin esaslara ve olayın oluşuna uygun olan, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporu hükme dayanak alınmalıdır. Gerek trafik polis memuru bilirkişinin gerekse, Karayolları Fen Heyeti mensuplarından oluşan bilirkişiler kurulunun raporlarında, tanık beyanları ve maddi bulgular gözetilmeden belirlenen oluş ve buna dayalı tayin edilen kusur oranı dosya kapsamına uymamaktadır. Bu itibarla dosya kapsamına ve oluşa uygun olmayan bilirkişi raporlarını dayanak alması nedeniyle isabetsiz olan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri ise, "Yerel Mahkemenin direnme gerekçeleri yerinde ve isabetli olduğundan hükmün onanmasına karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı tevdiine 14.11.2000 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 21.11.2000 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.