Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/2-1
Karar no: 2000/9
Tarih:  01.02.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Kumar oynamak suçundan sanık Yasin U...'ın Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.2.1998 gün ve 72/124 sayılı ceza kararnamesiyle TCY.nın 568/1, 119/5 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 660.000 lira hafif para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu hükmün infazı sırasında, ödeme emri tebliğ edilmesine rağmen para cezasını ödememesi karşısında Ankara C.Başsavcılığınca 15.9.1999 gün ve 4/4112 sayı ile hakkındaki para cezasının 4421 sayılı Yasa ile değişik 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca bir gün 3.000.000 lira karşılığı olmak üzere 1 gün hapis cezasına çevrilmesine karar verilmiş, ancak çevrilen 1 gün hapis cezası itibariyle hükmün infaz yeteneğini yitirdiğinden bahisle hüküm mahkemesinden bu doğrultuda karar verilmesi talep edilmiştir.
Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesince 10.9.1999 gün ve 437 müt. Sayı ile; "4421 sayılı Yasanın 8. maddesiyle 647 sayılı Yasanın 5. maddesinde yapılan değişikle para cezasının, 1 günü 3.000.000 liradan hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilmesi itibariyle, bu miktarın altında kalan para cezalarının  da 647 sayılı Yasının 5/6. maddesi gereğince bir gün sayıldığından; hürriyeti bağlayıcı cezanın infaz yeteneğinin bulunduğu, 647 sayılı Yasanın 19. maddesi hükmünün infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş olup, bu karara vaki itiraz üzerine Ankara 11. Asliye ceza Mahkemesince 16.9.1999 gün ve 223 D.iş sayı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanlığının 2.11.1999 gün ve 27789 sayılı yazılı emrine atfen; "Cezaların İnfazına Dair Tüzüğün 92. maddesi uyarınca, para cezasından çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezalara da şartla salıverilme hükümlerinin uygulanması  ve 647 sayılı Yasanın 19/1. maddesi gereğince paradan çevrilen 1 gün hapis cezasının ½ oranında indirilmek suretiyle hükümlünün şartla salıverilme kuralından yararlandırılması zorunlu olup, ancak, bu indirme sonunda da bakiye ceza bir günün altına düştüğü için infaz kabiliyetinin kalmayacağı cihetle itirazın kabulü yerine, yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmiş olmasında isabet görülmemiştir." görüşüyle Asliye Ceza Mahkemesi kararının CYUY.nın 343. maddesi uyarınca bozulmasını istemiştir. Bu talep uyarınca dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 14.12.1999 gün ve 13505-16442 sayı ile;
"Yazılı emre dayanan ihbarname münderecatı, talebin esasen infaz aşamasında değerlendirmeye yönelik olması sebebiyle de yerinde görüldüğü" gerekçesi ile CYUY.nın 343. maddesi gereğince kararın bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 3.1.2000 gün ve 142759 sayı ile; "Koşullu salıverilme, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasanın 1712 sayılı Yasayla değişik 19 ve 2148 sayılı Yasayla konulan ek-2, İnfaz Tüzüğünün 245-247. maddelerinde düzenlenmiş bir maddi infaz kurumudur. Bu hükümlere göre, cezasının belirli bir süresini ceza infaz kurumunda geçiren ve tüzüğe göre iyi halli bulunan hükümlüler koşullu salıverilmeden istekleri aranmaksızın yararlandırılırlar.
Öğretide, koşullu salıverilmenin hukuksal niteliği, bir hak mı, yoksa bir atıfet mi olduğu noktasında tartışmalıdır. Ancak, halen yürürlükteki yasal düzenlemeler bakımından kabul edilebilir görüş; bir infaz şekli olarak koşullu salıverilme ne bir hak ne de bir atıfettir. İnfaz aşamasında cezanın bireyselleştirilmesidir. Hükümlünün isteğine gerek duyulmaksızın uygulanmalıdır. Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasa daha çok bu anlayıştadır. (Prof. Faruk Erem, Prof. Ahmet Danışman, Prof. Emin Artuk, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 1997)
Para cezasının hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülmesinin, hükümlüyü ödemeye zorlayıcı amaç güttüğü ve para cezasının asıl ceza olma niteliğini koruduğu, 647 sayılı Yasanın değişik 5. maddesi hükmünden anlaşılmaktadır.
Bu saptamalar ışığında itiraz konusu olayın değerlendirilmesi sonucunda;
  1. 647 sayılı Yasının 19. maddesinin gerekçesinden anlaşıldığı gibi, koşullu salıverilme bir hak
olmaktan çok, cezanın yerine getirilme biçimi ve infaz aşamasındaki bireyselleştirilmesidir. Bu nedenle cezanın yerine getirilmesine başlanılıp, hükümlünün iyi halli olup olmadığı saptandıktan sonra uygulanabilirliği ortaya çıkacaktır. Belirtilen işlemlere başlanılmadan peşinen verilmesi gereken bir hak olarak algılanamaz.
  • YCGK.nun 10.5.1976 gün ve 182/227 sayılı kararında da açıklandığı gibi, kuramsal anlamda
  • bir günlük hürriyeti bağlayıcı cezaya koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmasına engel bir durum bulunmamakla birlikte, bir günün yarısının 12 saat değil, bir gün olarak çektirilmesi yasanın amacına daha uygun olur. İnfaz hukukunda da geçerli olan lehe yorum ve uygulama, cezanın tümünün ortadan kaldırılması şeklinde yapılamaz,.
  • Koşullu salıverilme hükümlerinin süre yönünden uygulanamaması nedeniyle cezanın infaz yeteneğinin kalmayacağı şeklindeki görüş, ister istemez iki ayın altındaki cezaların da terkin edilmesi gerektiği sonucunu doğurur. Örneğin, koşullu salıverilmeye ilişkin bulunan, 647 sayılı Yasanın 2148 sayılı Yasayla konulan ek-2. maddesinde öngörülen ayda altı günlük indirim, iki aydan az olan hürriyeti bağlayıcı cezalara uygulanamaz. Öyleyse, ek-2. madde uygulanamadığı için koşullu salıverilme hükümlerinden kısmen yararlandırılmayan iki aya varmayan hürriyeti bağlayıcı cezaların da infaz yeteneği yoktur şeklinde bir sonuç çıkarmak gerekir ki bu kabul edilemez.
  • Uygulamada, üç milyon liranın altındaki para cezalarının bir gün olarak tekerrüre esas alın
  • ması, infaz  yeteneğinin bulunduğunun göstergesi olarak gösterilebilir.
  • Kaldı ki hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülmüş olsa da asıl cezanın, para cezası olma nite-
  • liği değişmeyeceğinden hükümlünün, cezasını her zaman ödeme olanağı ve olasılığı vardır. Bu durum karşısında, cezanın kesinlikle ve tamamen infaz yeteneğinin kalmadığı ileri sürülemez.
  • Nitekim Yüce Yargıtayın 10.12.1941 gün ve 22/31 sayılı İçtihadı Birleştirme ve 10. Ceza Da-
  • iresinin  16.12.1999 gün ve 16884/15534 sayılı kararlarında da bir günlük hürriyeti bağlayıcı cezanın infazının zorunlu olduğu yolunda görüşe açıkça yer verilmiştir." Görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasını ve CYUY.nın 343. maddesi uyarınca yapılan yazılı emirle bozma isteğinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, 647 sayılı Yasanın 5/6. maddesi uyarınca para cezasından dönüştürülen 1 gün hapis cezasının infaz edilmesinin olanaklı olup olmadığına ilişkindir.
    Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için, bu konudaki yasal düzenlemeleri ve yargısal kararları incelemekte yarar vardır.
    647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın "Para cezalarının tarifi, tespiti ve yerine getirilmesi" başlığını taşıyan 5. maddesinin 1. fıkrasında, "Para cezası kanunda yazılı hadler arasında tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.";
    Maddenin 5. fıkrasında, "Bu ceza hükmünü bildiren ilam kesinleşince Cumhuriyet Savcılığına verilir. Cumhuriyet Savcısı bir ay içinde para cezasını ödemesi için hükümlüye usulü dairesinde bir ödeme emri tebliğ eder";
    6. fıkrasında, "Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içerisinde para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararıyla bir gün üçmilyon lira sayılmak üzere hapsedilir. Artıklar nazara alınmaz. Ancak, üç milyon liradan aşağı hükmolunan para cezaları bir gün hapse çevrilir..."
    9. fıkrasında, "Hükümlü, mahpus kaldığı her gün için altıncı fıkra uyarınca üç milyon lira indirildikten sonra kalan parayı öderse hapisten çıkarılır.";
    Son fıkrasında ise, "... Çektirilen hapis süresi para cezasını tamamiyle karşılamamış olursa geri kalan paranın tahsili için ilam Cumhuriyet Savcılığınca mahallin en büyük mal memurluğuna verilir ve mal memurluğunca Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre infaz edilir." hükümleri;
    Aynı Yasanın "şartla salıverilme" başlığını taşıyan 19. maddesinin 1. fıkrasında, "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30 yıllarını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin ½'ni, çekmiş olup da Tüzüğe göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şartla salıverilirler." hükmü yer almaktadır.
    Ayrıca, Ceza İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzüğün 92. maddesinde, Yasanın 5. maddesinde yer alan hükümlere yer verilmiş ve maddenin son fıkrasında ise; "... Para cezasından çevrilmiş hürriyeti bağlayıcı cezanın infazında da şartla salıverilme hükümleri geçerlidir." hükmü getirilmiştir.
    Bu yasal düzenlemelere göre, para cezasına ilişkin bir hükmün infazı sırasında, hükümlüye C.Savcılığınca tebliğ edilen ödeme emrine rağmen, bir aylık süre içerisinde hükümlünün para cezasını ödememesi halinde, C.Savcılığınca alınacak bir kararla 4421sayılı Yasa ile değişik 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 6.fıkrası uyarınca bir gün 3.000.000 lira sayılmak üzere hapsedilecektir. Cumhuriyet Savcılığınca para cezasının özgürlüğü bağlayıcı cezaya dönüştürülmesi halinde Cezaların İnfazına Dair Tüzüğün 92. maddesinin son fıkrasının açık hükmü gereğince bu özgürlüğü bağlayıcı cezanın infazında da koşullu salıverilme hükümleri uygulanacaktır.
    Ayrıca, infazı gereken para cezası suç tarihindeki düzenleme nazara alındığında bir gün 3.000.000 lira sayılmak suretiyle özgürlüğü bağlayıcı cezaya dönüştürülürken, artıklar dikkate alınmayacak ancak, 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 6. fıkrasının buyurucu hükmü uyarınca 3.000.000 liranın altında kalan  para cezaları bir gün hapse çevrilecektir.
    Görüldüğü gibi, yasa koyucu bu buyurucu hükmü getirirken, sanık lehine olarak artıkların dikkate alınmayacağını belirtmiş ancak, lehe olarak genişletici yorum yapma olanağını ortadan kaldırmak suretiyle 3.000.000 liranın altında kalan para cezalarının bir gün hapse çevrilmesi zorunluluğunu getirerek bu yöndeki iradesini ortaya koymuştur. Buradaki amaç cezanın infazının sağlanmasıdır ki bu düzenleme aynı zamanda ceza adaletinin de sağlanmasının bir gereğidir. Aynı maddenin 9. fıkrası gereğince para cezasının ödenmesi halinde özgürlüğü bağlayıcı cezanın kaldırılması ve son fıkra hükmü gereğince özgürlüğü bağlayıcı cezanın karşılamadığı kısmın tahsili usulünün belirlenmesi de bu amacı vurgulamaktadır.
    Öte yandan, "koşullu salıverilme" hükümleri açısından bu konu değerlendirildiğinde;
    Gerek Yargıtayın, gerekse Anayasa Mahkemesinin yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere koşullu salıverilme; cezanın infaz sırasında kişiselleştirilmesi, tutum ve davranışları ile topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren, hükmolunan cezadan daha kısa bir sürede uslanan ve bunu iyi davranışları ile kanıtlayan hükümlünün ödüllendirilmesidir. Koşullu salıvermenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş olması, hükümlünün bu süre içinde iyi hal göstermesi, koşullu salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması halinde koşullu salıverme kararının geri alınabilmesidir. Kaldı ki, 647 sayılı Yasanın 19. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğince, hükümlünün koşullu salıverilmeden yararlanabilmesi için özgürlüğü bağlayıcı cezasının maddede öngörülün kısmını çekmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle hükümlünün gerek tutukluluk, gerekse hükümlülükte olsun belli bir süre infaz kurumunda kalarak, tutum ve davranışlarının gözlenmesi ve değerlendirilmesi zorunludur. Bu değerlendirmeye tabi tutulmadan, bir hükümlünün koşullu salıvermeden yararlanması olanaksızdır.
    Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 10.12.1941 gün ve 22/31 sayılı kararında, TCY.nın 29. maddesi gereğince yasal hafifletici nedenlerin uygulanması dolayısıyla hapis cezasının bir günün altına düşmesi halinde yerine getirilip getirilemeyeceği ele alınarak, "...tenfiz kabiliyeti kalmadığından bahisle bu misillu cezaların çektirilmemesine karar verilmesinin gayri caiz olduğu" sonucuna varılmıştır. Bu Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı doğrultusunda da 2. Ceza Dairesinin 16.4.1948 gün ve 3819/4067 sayılı kararında "Hapis cezasının indirmeler sonucu bir günün dununa düşse dahi  bir gün olarak çektirileceğinin düşünülmemesi yolsuzdur."; 4. Ceza Dairesinin 23.3.1977 gün ve 1777/1811 sayılı kararında da "... hapis cezası bir günden aşağı düşse bile bir gün olarak çektirilmesi gerekir." denmek suretiyle uygulamanın yerleştiği görülmektedir.
    Yine, süreklilik gösteren yargısal kararlarda (CGK.15.2.1988 – 574/43) 647 sayılı Yasanın 5/6ncı madde ve fıkrasında öngörülen miktarın altında kalan para cezalarının tekerrür hükmünün uygulanmasında, bir gün olarak nazara alınması gerektiği kabul edilmektedir. Bir yandan bu miktarın tekerrürde nazara alınması olanaklı görülürken diğer yandan ve temel ceza olmasına karşın, infazının mümkün olmadığının kabulü açık bir çelişki oluşturmaktadır.
    O halde gerek koşullu salıverme kurumunun yukarıda açıklanan niteliği dikkate alındığında, gerekse 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 6. fıkrasında getirilen 3.000.000 liranın altındaki para cezalarının bir gün hapse çevrilmesine ilişkin buyurucu hüküm ve açıklanan yargısal kararlar bir arada değerlendirildiğinde bir gün hapis cezasının infaz yeteneğinin bulunduğu, yerine getirilemeyeceğinden söz etmenin olanaksız olduğu açıktır. Aksine kabul, yasa hükmü ile getirilen bir cezanın yerine getirilememesi anlamına gelir ki, bu yasa koyucunun ceza koymaktaki amacına da aykırıdır. TCY.nın 29. maddesinin 7. fıkrasında yalnızca "hafif hapis" için, "adli tevbih" kurumunun öngörülmüş olması ve bu halde dahi infaz edilememenin karşılığı olarak bir uyarının yapılmasının zorunlu tutulması yasa koyucunun açıklanan bu amacının en somut göstergesidir. Hapis cezası için böyle bir kurum öngörülmemiş olması karşısında yasa koyucunun bir gün hapis cezasının infazını amaçladığı açıktır.
    Bu itibarla para cezasından dönüştürülen bir gün hapis cezasının infaz edilmesi zorunlu olduğundan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne ve Özel Daire kararı kaldırılarak, Adalet Bakanlığının yerinde olmayan yazılı emirle bozma isteğinin reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyelerinden Ö.R.İmamoğlu; "Çözülmesi gereken sorun, 1 gün hapis cezasının infazında meşruten tahliye hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı ve bakiye cezanın infaz yeteneği kalmadığından yerine getirilmemesine karar verilip verilemeyeceğidir.
    Şartla salıverme; cezasının bir kısmını iyi hal ile çekmiş mahkumun bir deneme müddeti içinde yeniden bir cürüm işlememesi şartı ile salıverilmesidir. Gayesi; cezanın ferdileştirilmesi ve mahkumun bir an evvel uslandırılarak topluma kazandırılmasıdır. Şartla salıverme ne hak, ne lütüftur. Sadece cezanın bir infaz şeklidir. Bu sebeple mecburidir, talebe gerek yoktur.
    Hükümlünün nezarette ve tutuklulukta kaldığı günlerinde iyi hallilik süresinin tesbitinde he-
    saba katılacağı gibi, iyi hallilik kararının verilebilmesi için mutlaka hükümlünün cezasının infazına başlanmış olması şart değildir. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 22.1.1969 günlü kararı da bu yöndedir. Aksi halde cezasının tamamını nezarette geçiren kişi hakkında meşruten tahliye hükümlerinin uygulanmaması gerekeceği neticesine varılır ki; bu netice Kanunun amacına ve uygulamaya aykırı bir durum oluşturur.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.5.1976 günlü kararında "1 günlük cezaya meşruten tahli-
    ye hükümlerinin uygulanmasına engel hal yok ise de TCK.nun 30. maddesine göre infazda saat uygulanamayacağından, cezanın 1 gün olarak çektirilmesi uygun olur." denilmekte ise de aleyhe yorum yapılmamalı ve bu suretle meşruten tahliye hakkındaki Kanunun emredici hükümleri bertaraf edilmemelidir. Çünkü Kanunlarımızda 1 günlük cezalar hakkında meşruten tahliye hükümlerinin uygulanamayacağına dair bir hüküm yoktur. Meşruten tahliye uygulanarak 1 günün altına düşen cezanın da TCK.nun 30. maddesine göre, günün küsürü hesaba katılmayacağından infaz kabiliyeti yoktur. Günün altına düşen cezayı bir güne çıkartmak Kanunun amacına ve Ceza Hukukunun genel prensiplerine aykırıdır.
    Uygulamada 3 milyon liranın altındaki para cezalarının bir gün olarak tekerrüre esas alınması; tekerrür müessesesi ile ilgilidir. Cezaların infazı ise ayrı bir konudur. Bu husus bir günlük cezanın mutlaka aynen infaz edileceği sonucunu doğurmaz.
    10.12.1941 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı TCK.nun 29. maddesi ile ilgilidir. Ceza Kanunumuzda hafif hapis cezası hakkında 29. maddenin 7. fıkrasında "cezanın bir günün altına düşmesi halinde" Adli Tevbih müessesesi düzenlenmiştir. Ancak hapis cezası için bu şekilde bir düzenleme yapılmamıştır. Bu karar asli ceza tayini ile ilgili olup 1941 tarihlidir. Halbuki 647 sayılı Kanun 1965 yılında yürürlüğe girmiştir.
    Aksi düşüncenin kabulü halinde;
    1 gün hapis cezasına meşruten tahliye hükümleri uygulanmayarak aynen 1 gün olarak infaz edilmesi gerekeceği gibi 2 gün ve 3 gün hapis cezalarına da meşruten tahliye uygulandığında da infaz edilecek ceza yine 1 gün olacak ki, bu durumda açık bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır.
    Daire kararında 1 günlük hapis cezası yok sayılmamakta infaza verilmesi gerektiği kabul edilmekte ancak infaz sırasında meşruten tahliye hükümleri uygulandığında bakiye ceza bir günün altına düştüğü için infaz olanağının kalmadığı kabul edilmektedir. 2. Ceza Dairesi uygulaması da 1991 yılından beri bu yöndedir.
    Hapis cezasının infaz olanağı kalmamakta ise de cezanın tamamen ortadan kaldırıldığı sonucuna ulaşılması da doğru değildir. Nitekim 647 sayılı Kanunun 5. maddesi son fıkrasına göre para cezasının 6183 sayılı Kanununa göre tahsili imkan dahilindedir.
    Sonuç olarak; Daire kararına göre, asıl ceza ortadan kaldırılmamakta infaz sırasında meşruten tahliye hükümleri uygulandığında ceza bir günün altına düştüğü için infaz kabiliyeti bulunmadığı cihetle Daire kararının yerinde olduğu kanaatinde olduğumdan, itirazın reddine karar verilmesi görüşündeyim" gerekçesiyle;
    Kurul üyelerinden K.Azizoğlu da bu görüşe katıldığını belirtmek suretiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 14.12.1999 gün ve 13505/16442 sayılı kararının KALDIRILMASINA, Adalet Bakanlığınca 2.11.1999 gün ve 27789 sayı ile verilen yazılı emire dayalı tebliğnamedeki bozma isteğinin REDDİNE, 1.2.2000 günü oyçokluğu ile karar verildi.
    İçtihat:
    Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini