Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/1-31
Karar no: 2000/39
Tarih: 29.02.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Tasarlayarak adam öldürmek suçundan sanıklar Coşkun B... ve Levent T...'un TCY.nın 64/2. Ali Y..., Serdar K..., Mehmet Yüksel ve Mustafa A...'ın 64/1. maddesi yollamasıyla 450/4 ve 59. maddeleri uyarınca ayrı ayrı müebbed ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında TCY.sının 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına ilişkin Diyarbakır 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 27.9.1999 gün ve 286/238 sayı ile verilen ve re'sen temyize tâbi olan kararın, katılan Hüseyin vekili, sanık Ali Y... ve diğer sanıklar vekilleri tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.1.2000 gün ve 3728/15 sayı ile;
"1- Sanık Ali'nin süresinden sonra vaki temyiz talebinin reddine,
2- Müdahil Hüseyin'in yetkisi olmadığından, vekilinin cürüm işlemek için çete oluşturmak suçuna yönelen temyiz isteminin reddine,
3- Sanık Ali Y... hakkında herhangi bir belgeye dayanmayan sanık tarafından da ileri sürülmeyen TCK.nun 46, 47'lik durum için şüpheli bir durum bulunmadığından adı geçen sanık hakkında TCK.nun 46. maddesi için araştırma yapılmasına dair bozma isteğine iştirak edilmemiştir.
Adam öldürme suçuna hasren yapılan incelemede;
4- Mahkemenin delilleri takdiri ile sanıklar Mehmet Yüksel, Serdar K... ve Ali Y... haklarındaki suç vasfının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar Mehmet, Serdar ve Ali'nin suçlarının
sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri tahfif sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıklar Serdar ve Mehmet müdafiinin duruşmalı incelemede; eksik soruşturmaya, her ikisi için de sübuta, sanıklar hakkında TCK.nun 296. maddesindeki suçun oluştuğu şeklinde suç vasfına, vesaireye, müdahil vekilinin; sanıklar hakkında takdiri tahfifin uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sanıklar Mehmet Y.., Serdar K..., Ali Y... haklarında re'sen temyize tabi bulunan hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına (ONANMASINA),
Sanıklar Coşkun B..., Levent T..., Mustafa A... haklarındaki hükümle ilgili
incelemede;
Sanık Coşkun B...'ın Jandarma Kaçakçılık Şube Müdürü olarak Yüzbaşı rütbesi ile görev  yaptığı, sanık Levent'in aynı yerde Astsubay, Mustafa'nın aynı yerde Uzman Çavuş olarak görevli oldukları, sanık Ali Y...'dan haber elemanı olarak zaman zaman yararlandıkları maktül Fethi İpek'i de haber elemanı olarak çalıştırmayı düşündükleri, maktül Fethi'nin yeğenleri hakkında uyuşturucu madde bulundurmaktan tahkikat yapıldığı, bu olayın sanık Ali Y...'ın tertibi olduğu yolunda duyumlar alan maktülün araştırmaya başladığı, bu nedenle sanık Coşkun'la zaman zaman görüştüğü, bunun dışında maktül ile sanık Coşkun'un aralarında öldürmeyi gerektirecek bir ilişkinin tesbit edilemediği, maktül Fethi'nin hasımları tarafından para karşılığı adı geçen sanıklar tarafından öldürtüldüğü yolundaki müdahil tarafın  iddialarının delille tesbit edilemediği, sanık Ali Y...'ın aşamalardaki ifadelerinin dahi yan delillerle doğrulanmadığı görülerek mevcut delillerin mahkumiyete yeterli olmadığı ve kesin kanaat verici bulunmadığından her üç sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken delillerin aleyhe takdiri ile yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 7.2.2000 gün ve 126060 sayı ile;
Sanıklar Ali Y..., Serdar K... ve Mehmet Yüksel'in aşamalardaki savunmalarını ve tanıklar Adnan Dirgen ve Ali Barutçu'nun beyanlarını özetleyerek, sanık Ali'nin uyuşturucu bağımlısı ve psikopat bir kişi olduğu, kendisinin de sunduğu dilekçede ruhsal ve psikolojik dengesinin bozuk olduğundan bahsettiği, bu durumun sanık Coşkun B... vekili tarafından verilen dilekçede de belirtildiği, Yargıtayın emsal uygulamaları nazara alınarak akli durum ve cezai ehliyetinin saptanmasında zorunluluk bulunduğu, tam akıl hastası ise ceza sorumluluğu bulunmayacağı ve ifadelerine itibar edilemeyeceği, bu durumun hem Ali'nin hem de diğer sanıkların hukuki durumlarını etkileyeceği, kısmi akıl hastası olduğu halde ise ceza indirimi yanında ifadelerine itibar edilip edilemeyeceğinin gündeme geleceği, bu durumun diğer sanıkların da hukuki durumlarını etkileyeceği dikkate alınarak akli durum ve cezai ehliyetin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Olayla ilgili kanıtlar değerlendirildiğinde;
Sanıkların ve maktülün, olay günü bir araya gelmelerinin, olay yerinde bir arada bulunmalarının nedeni olarak savunmalarda ileri sürülen hususların, Mehmet ile Serdar arasındaki yakın arkadaşlık, Serdar ile Ali ve maktül arasında Serdar'ın görevinden kaynaklanan ilişki gözönüne alındığında, gerçeği yansıtmadığını söylemek için haklı bir neden bulunmamaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden;
Ali'nin yakınları hakkında uyuşturucu madde bulundurmaktan soruşturma yapıldığı;
Silah kaçakçılığı yaptığı ihbarı üzerine Fethi'nin evinde arama yapıldığı, evi Ali'nin gösterdiği;
Fethi'nin; yakınlarını ve kendisini ihbar eden olarak Ali'yi bildiği, bu nedenle husumet beslediği; bu durumu öğrenen Ali'nin ondan korkmaya başladığı,
Anlaşılmıştır.
Ali'nin belirtilen nedenle Fethi'den korktuğunu öğrenen, Ali ile yakın çalışan kişi olan Serdar; Ali'ye, Fethi seni bizim yanımızda görsün, onun yanında bize komutanım de, bu durumu gören Fethi sana bir şey yapamaz biçiminde telkinlerde bulunmuştur. (Ali'nin ifadesi; duruşma tutanağı, s. 25-26) Bu durum Ali'nin, Fethi'den korktuğunu göstermektedir.
Maktül; boynuna isabet eden öldürücü üç bıçak darbesi, künt cisimle vurma sonucu kafatasında oluşan kırıklar sonucu ölmüştür.
Boyundaki bıçak yaraları, aracın içindeki kan lekeleri, önde oturan maktülün arkada oturan Ali tarafından bıçaklandığı, açılan sağ ön kapıdan yere düşen maktülün kafasına Ali'nin vurduğu yolundaki savunmaları doğrulamıştır.
Fethi'yi aniden bıçaklamaya başlayan Ali'nin, Mehmet ile Serdar'ın sözlü ve fiili engelleme gayretlerine karşın eylemini sürdürdüğü, öldürmeyi gerçekleştirdiği, kısaca olaya katılanın sadece Ali olduğu, savunmalar yanında, Mehmet ve Serdar'da darp ve cebir izi bulunmadığını, Ali'de darp ve cebir izi bulunduğunu belirten rapor ile saptanmıştır.
Ali'nin diğer sanıkları suçlamasının nedeni, kendisini kurtarmak için gerekli gayreti göstermemeleridir.
Ali'nin öldürme nedeni; duruşma tutanağının 53. sayfasındaki ifadesinde de belirtildiği gibi, Fethi'nin, kendisini öldürebileceği düşüncesini taşımasıdır.
Sanıklar Serdar ve Mehmet ile maktül arasında, öldürmeyi ya da Ali'nin öldürme eylemine katılmalarını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Sanık Mehmet'in, yol üzerinde, hem de kendine ait aracın içinde adam öldürülmesine razı olması, öldürme olayına katılması, özellikle bulunduğu görev de gözönüne alındığında, aklın ve mantığın kabul edeceği bir durum değildir.
Olaydan sonra; Ali'ye göre, Serdar'ın kendisini sevmesi; Serdar ve Mehmet'e göre, Ali'nin olayı başkalarına söylerseniz sizi de olaya katarım demesi nedeniyle, Serdar ve Mehmet; Ali'yi araçla Diyarbakır'a kadar getirmişler, orada ondan ayrılmışlar ve araçtaki kan izlerini temizlemişlerdir.
Sanıkların; olay öncesi öldürme düşüncesinde fikir birliğine vardıklarına, Mehmet ve Serdar'ın, sanık Ali ile, eylem öncesi, eylem sırası ve eylem sonrasında yardımcı olacakları yönünde anlaşmış bulunduklarına ilişkin kanıt bulunmadığı; endişesiz bir tavırla sağ ön koltukta oturan maktülü, otonun arka tarafında oturan Ali'nin, kasten ve kızgınlıkla öldürmesi sonrasında üç sanığın birlikte kaçmış olmalarında, eylemde, fikri ve eylemli yardımlaşma halinde olduklarının yeterli kanıtı sayılamayacağı gözetilmeyerek; kuşkudan sanık yararlanır kuralı gözardı edilerek; araçta birlikte olma, olay sonrası birlikte kaçma ve olayı saklama hallerinden aleyhe sonuçlar çıkararak; belirtilen kişilik yapısına sahip olan, olay öncesi uyuşturucu aldığı, olay sırasında sarhoş olduğu anlaşılan Ali'nin tutarsızlıklar ve çelişkilerle dolu ifadelerine değer vererek, Mehmet ve Serdar'ı, suça katılan olarak, hem de, maddi asli fail olarak kabul etmek olanağı bulunmamaktadır.
Eylemlerin Nitelendirilmesi:
a-Sanık Ali'nin; olay tarihi, yargılama süreci ve bugünkü hali itibariyle, akli durumu ve cezai ehliyeti, ifadelerine itibar edilip edilemeyeceği, tasarlama yeteneği bulunup bulunmadığı konularında Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi;
b-Mevcut kanıt durumuna göre;
aa-Sanık Ali'nin, "kasten adam öldürmek" suçundan, TCY.nın 448, 59. maddeleri yerine 450/4, 59. maddeleri ile cezalandırılması;
bb-Sanıklar Mehmet ve Serdar'ın, "cürüm işleyenleri saklamak, cürmün kanıtlarını yoketmek,"suçundan TCY.nın 296, 59. maddeleri yerine 450/4, 59. maddeleri ile cezalandırılması yasaya aykırıdır." gerekçeleriyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar Ali Y..., Mehmet Yüksel ve Serdar K...'un tasarlayarak adam öldürmek suçundan cezalandırılmalarına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık;
1-Sanık  Ali Y...'ın olaydaki davranış biçimi ve dosya içeriğine göre, fiili işlediği sırada şuurunu veya hareket serbestisini tamamen kaldıracak veya önemli derecede azaltacak biçimde akli malüliyete müptela olup olmadığı yönünde soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı ,
2-Sanıklar Ali Y..., Mehmet Yüksel ve Serdar K...'un suçlarının vasfının belirlenmesi hususlarına ilişkindir.
1-TCY.nın 46. maddesinin 1. fıkrasında; fiili işlediği zaman şuurunun veya harekâtının serbestisini tamamen kaldıracak surette akıl hastalığına duçar olan kimseye ceza verilemeyeceği, 47/1. maddesinde ise fiili işlediği zaman şuurunun veya harekâtının serbestisini ehemmiyetli derecede azaltacak surette akli malüliyete müptela olan kimseye verilecek cezanın indirileceği, aynı Yasanın 48. maddesinin son fıkrasında ise "ihtiyari sarhoşlukla veya ihtiyarı ile kullanılan uyuşturucu madde tesiriyle işlenen fiillerin bu madde hükmünden hariç" olduğu düzenlemeleri yer almış, CYUY.nın 74. maddesinde ise akli malüliyete müptela olunup olunmadığının saptanmasında izlenecek usul belirlenmiştir.
Sanıklar Serdar ve Mehmet Yüksel vekili tarafından C.Savcılığına sunulan 8.10.1998 tarihli dilekçe ve hakkındaki hükme itiraz edilmeyen sanık Coşkun B... vekili tarafından dosyaya sunulan 14.10.1998 tarihli dilekçelerde, Ali Y...'ın psikopat ve uyuşturucu bağımlısı olduğu ileri sürülmüş ise de; bizzat Ali Y... C.Savcılığına sunduğu dilekçenin 8. sayfasında; kendisini "psikopat ve ruh hastası olarak tanıtmaya çalıştıklarını" duruşmada ise "aklı başında biri olduğunu, psikopat olmadığını" beyan etmiş, yargılamayı yapan Yerel Mahkemece de sanığın akli durumuyla ilgili olarak kuşku yaratacak bir saptamada bulunulmamıştır. Diğer yandan dosyada mevcut sanığa ait adli sicil kayıtlarının incelenmesinde de; 11.7.1994 tarihinde işlediği 6136 sayılı Yasaya aykırılık, 4.9.1993'de işlediği hırsızlık ve 1994 yılında işlediği dolandırıcılık suçlarından sanığın yargılanarak cezalandırıldığı, bu dosyalalarda sanığın cezai ehliyetinin tam olduğu kabul edilerek yargılama yapılıp hüküm kurulduğu ve verilen bu hükümlerin kesinleştiği, sanığın cezai ehliyetinin bulunmadığı yönünde kuşku uyandıracak bir kanıt veya emarenin saptanamadığı ayrıca böyle bir iddianın sanık tarafından yargılamanın hiçbir aşamasında ileri sürülmediği, savunmalarının farklılık göstermesi veya olayın vehamet göstermesinin sanığın akli durumu yönünde başlı başına kuşku uyandıracak bir etken olmadığı, ayrıca sanığın olay anında esrar almasının da TCY.nın 48. maddesi düzenlemesi karşısında isnat yeteneğini azaltacak veya kaldıracak etkenlerden bulunmadığı anlaşılmakla, soruşturmanın genişletilmesi gerektiğine yönelen itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım kurul üyeleri, Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından gösterilen gerekçelerle soruşturmanın genişletilmesi gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.
2-İnceleme konusu somut olayda;
Yapılan ihbar üzerine 26.9.1998 günü saat 22.45 sıralarında jandarma görevlilerince Diyarbakır Dokuzçeltik köyü arazisine gidilmiş, kum ocağı mevkiine 40 metre mesafede, karın bölgesinde, boyunda, bıçak yaraları, sağ göz ve kafasının arka kısmında sert bir cisimle darbe aldığı saptanan Fethi İpek'in cesedi bulunmuş, ceset üzerinde bir adet taraktan başka herhangi bir eşyaya rastlanılmamıştır.
Yapılan otopsi sonucu cesette, karın üst sol hipokondriak bölgede, boyun ön yüzünde sternumun üzerinde, alt çene sol yan tarafta, sol maksiller bölgede, burun ve sağ göz arasında birer adet ve boyun sol yanda 3 adet olmak üzere toplam 8 adet kesici delici alet yarası, iç muayenede ise kafada saçlı deri iç yüzünde yaygın ekimoz ve hemoton, kafatası kemiklerinde tamamen dağılma, küçük kemik parçaları meydana getirecek şekilde çok parçalı kırık ve bu kırık bölgesinden sol parietal  bölgeye doğru çatlak şeklinde kırık, beyin sağ hemisferinde yaygın harabiyet saptanmış, ölümün boyun sol yanda bulunan 3 adet kesici delici alet darbelerinden, bir tanesinin meydana getirdiği sol arteria karotis yaralanması sonucu iç kanamadan ve kafatası bölgesindeki künt vasıflı darbeler sonucu beyan harabiyeti sonucu meydana geldiği, her iki yaralanmanın başlı başına ölümü doğurur nitelikte olduğu belirlenmiş, duruşmada tanık olarak beyanı alınan adli Tıp uzmanı tarafından aynı bilgiler tekrar edilerek, "araç içerisinde kafatasında tarif edildiği gibi çok parçalı bir kemik kırığı meydana getiren bir yaralanma olamayacağı ve bıçak darbelerinin canlı iken yapıldığı" belirtilmiştir. Olaydan 12 gün sonra ilk defa beyanda bulunan sanık Ali Y..., kaçakçılık şubesinde göreve başlaması ve uyuşturucu operasyonları ile ilgili bilgi verdikten sonra, ölen Fethi İpek'i yüzbaşı ile konuşurken gördüğünü, ölenin sık sık şubeye gidip gelmeye başladığını, eylül ayı başlarında yüzbaşının kendisini çağırarak, Fethi'nin kendisini öldürmek istediğini ve yakınlarının evine esrar koyan kişi olduğunu bildiğini söylediğini, 26 Eylül 1998'de Fethi'nin telefonla Serdar'la konuştuğunu, kendisinin Serdar ve Mustafa ile aynı arabada olduğunu, Fethi'nin ise kırmızı renkli torosa bindiğini, Dokuzçeltik köyünün içinden geçerek kum ocağının yanına geldiklerinde, Serdar ile Mustafa'nın arabadan inip, Fethi'yi bindiği arabadan indirerek yola yatırdıklarını, Serdar ve Mehmet'in ölenin kafasına vurduğunu, öldükten sonra Mustafa ve Mehmet'in cesedi sürükleyerek pamuk tarlasına götürdüklerini, daha sonra Serdar ve Mustafa ile birlikte geldikleri araca bindiklerini ve kendisinin bırakıldığını, C.Savcılığında ise Mehmet'in ölenin kafasına vurduğunu, Mehmet ve Mustafa'nın cesedi taşıdığını, vurdukları taşları toplayıp arabaya koyduklarını, Serdar'ın ölenin cebindekilerin tamamını boşaltıp arabaya koyduğunu beyan etmiş, Sulh Ceza Mahkemesinde, DGM. C.Savcılığında ve duruşmadaki ilk beyanında benzer şekilde olayı anlatmış, duruşmada alınan 4.2.1999 tarihli beyanında ise başlangıcı benzer şekilde anlatarak, "elimle vurdum taş, levye de olması gerekiyor, Mehmet, Serdar, Mustafa üçü birlikte taşla levyeyle, ben önce taşı gördüm, taş kanlıydı, bu taşı olaydan sonra getirip arabanın ön tarafına bıraktım, elim kan olmuştu, koltukların üzerine kanı sürerek elimi temizledim. Fethi öldürüldüğü yerde bırakılmadı, Mustafa ve Mehmet başka yere götürüp bıraktılar, ben yine doğan marka arabaya bindim, Mehmet ile Serdar bizim arabadaydı, 3-4 gün konuşmadım, alay komutanının güvence vermesiyle cinayeti detaylı bir şekilde anlattım şeklinde beyanda bulunmuş, 10.6.1999 tarihli oturumda ise cinayeti kendisinin işlediğini, aracın içinde bıçakladığını, el bombasıyla kafasına vurduğunu, Mehmet ve Serdar'ın cesedi kaldırdığını söylemiştir.
Sanık Serdar K... ise kollukta olayla ilgili bir beyanda bulunmamış, C.Savcılığında suçlamaları ret etmiş, Sulh Ceza Mahkemesinde ise; Savcılıkta yalan ifade verdiğini, şimdi vicdan azabı çektiğini söyleyerek, "Zülküf Çiçek'in yakalandığı operasyonda Fethi İpek'i tanıdım, olay günü Fethi'yi arayarak bir konuda bize yardım edeceğini hatırlattım, tamam yardımcı olurum, gel görüşelim, sizi esrar pazarlığına sokabilirim, esrar satan kişileri size gösterebilirim, siz de alıcı kılığına girersiniz, ama siz batılı olduğunuz için tanınırsınız, pazarlığı yapan kişinin kürt olması gerekir, ben akşam Diyarbakır'a gelir sizi ararım dedi. Mesai çıkışında odamda Mehmet, Ali ve Levent'le birlikte otururken telefon geldi, arayan Fethi İpek'ti, Diyarbakır'a geldiğini, görüşmemizi söyledi, ben de mesai çıkışında kendisini alacağımı ve buluşacağımızı söyledim, Tüccarlar Lokalinin önünde bekleyeceğini söyledi, bu konuşmayı yaptığımızda Levent gazinoya okey oynamaya gitmişti, diğerleri odadaydı. Mehmet'e elemanla görüştükten sonra seni ve Ali'yi bırakırım dedim, bu sırada Fethi'nin esrar satıcısıyla diyalokta kürtçe bilen biri lazım sözü aklıma geldi, Ali'yi çalıştırmayı ve Fethi ile Ali arasında diyaloğun gelişmesini sağlamayı düşündüm, Ali ve Mehmet'i Tüccarlar Lokalinin  önüne götürdüm, Mehmet arabanın önünde oturuyordu, arabadan indim, Fethi'yle tokalaştım, Mehmet de sigara almak için indi, Fethi'ye, Ali ile tanışacağını söyledim, Fethi yardım edeceğini kimseye söylemememizi istedi, bu şekilde arabanın önüne oturdum, Fethi bizi uyuşturucu satıcılarına götüreceğini söyledi, Ali kendisinde numune olduğunu, numuneyi yanımızda götürmemizi, bir iki nefes çekeyim, karşı tarafa bu işlerden anladığımızı belli ederiz, ben de zula var gidip alayım, ondan sonra gideriz dedi, zulanın anlamı esrar idi, Fethi'nin öldürüldüğü yerin yakınına geldik, ben direksiyonda idim, Ali'nin tarifi üzerine epey dolaştık, maksadımız Ali'nin zula tabir ettiği esrarı almaktı, Ali ve Fethi satıcılara gidecek, ben ve Mehmet ise evlerimize gidecektik, bir kum ocağının yanına vardığımızda, Ali zulam burada dedi, arabayı durdurdum, tuvalet ihtiyacımı gidermek için kapıyı açtım, tam ayağımı yere koymuştum ki, Ali; ben kontrgerillayım, sen beni tanımıyorsun, diye Fethi'ye bağırdı, dönüp baktığımda, Ali'nin bıçakla Fethi'ye saldırdığını ve bıçağı sapladığını gördüm, sürekli bıçakla vuruyordu, ben ve Mehmet şok olduk, ne yapıyorsun? Manyak mısın? diye bağırdık, bütün olay birkaç saniye içinde olmuştu, engellemek için tabancamı çıkardım, Ali öne doğru uzanarak Fethi'nin oturduğu yerdeki kapıyı açtı ve Fethi'yi dışarı itti, Fethi'nin ayağı arabanın içinde kaldı, bize "siz düşmanla birlik olup, beni buraya öldürmeye getirdiniz" diye bağırdı, silahımı çekip kımıldamamasını söyledim, Ali bana hitaben "beni öldür, böylece olay sizin üzerinizde kalsın" dedi. Biraz sakinleşince neden böyle davrandığını, bunu neden yaptığını sordum, Ali; "Fethi, benim düşmanımdır, siz beni öldürmeye getirdiniz, eğer bu olayı anlatırsanız, sizin de başınız yanar, buraya kadar gelmişsiniz, siz de suç ortağı olursunuz. Siz konuşmazsanız kimse bilmez, kimse bu olayı çözemez, benim ismimi söylerseniz ben de sizin isminizi verir beraber yaptığımızı söylerim" dedi. Sonra yerde yatmakta olan Fethi'yi sürükleyerek götürdü, korktuk, ne yapacağımız bilemedik, beş dakika sonra Ali geldi, ne yaptığını sorduğumuzda cesedi ileride bir yere bıraktığını söyledi, olayın üzerimizde kalacağını düşünerek kimseye söylememeyi kararlaştırdık, arabayla hareket ettik, Ali'yi Kayapınar Köyünün Payas mevkiinde indirdik, Mehmet'le Diyarbakır'a geldik, arabada kan izlerini görünce Adliyenin yanındaki petrol istasyonuna götürüp izleri temizledik, sonra evlerimize gittik" şeklinde beyanda bulunmuş, DGM.C.Savcılığında ve duruşmada da benzer şekilde olayı anlatmıştır.
Diğer sanık Mehmet Yüksel kollukta alınan beyanında tüccarlar lokalinin yanında Fethi İpek'i aldıklarını, daha sonra da Ali'yi aldıklarını, konuşmalarda Fethi'nin bir yerde esrar olduğunu Ali'nin bunu alacağını söylediğini, Ali'nin ise başka bir yerde esrar ve tabancası olduğunu söyleyerek önce onu almalarını söylediğini, Ali'nin bahsettiği yere geldiklerinde Serdar'ın arabayı durdurduğunu, araba durur durmaz, Ali'nin Fethi'nin kafasına hamle yaparak onu etkisiz hale getirdiğini, Fethi'nin kendi kolunu tuttuğunu, kurtarmak için kolunu çektiğinde Fethi'nin dışarı düştüğünü, Ali'nin elinde bir taşla gelerek Fethi'nin kafasına vurduğunu, Serdar ile ne yapacaklarını şaşırarak Fethi'yi biraz çektiklerini sonra olay yerinden ayrılarak Ali'yi bıraktıklarını kendilerinin de evlerine gittiklerini, beyan etmiş, C.Savcılığında suçlamaları ret etmiş, Sulh Ceza Mahkemesinde, DGM. Cumhuriyet Savcılığında diğer sanık Serdar K...'un Sulh Ceza Mahkemesindeki anlatımın doğru olduğunu, korktuğu için doğruyu söyleyemediğini, duruşmada da benzer şekilde beyanda bulunarak Ali'nin taşla vurduğunu görmediğini söylemiş,
8.10.1998 tarihinde olayda kullanıldığı tahmin edilen sanık Serdar K...'a ait 34 H 3687 plakalı doğan marka araç içerisinde araştırma yapılmış, Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığınca düzenlenen raporda, aracın ön cam fitilinin alt göğüs kısmında bulunan kan numunesinin, ölen Fethi İpek'in kan numuneleriyle benzer genotipte olduğu belirtilmiştir.
Somut olay yukarda açıklanan kanıtlar ışığında ele alınıp değerlendirildiğinde; sanıklardan Ali Y... ile ölen Fethi İpek arasında geçmişteki olaylara dayalı husumet mevcut olduğu, ayrıca Fethi İpek'de, yakınlarına ait evlerde yapılan operasyonlarda uyuşturucu madde elde edilmesinin sanık Ali Y... tarafından planlanmış olduğuna dair bir kanaat bulunduğu, bu nedenle sanık Ali Y...'ı cezalandırmayı düşündüğünü, bu durumu, bazı olaylarda birlikte hareket ettiği sanık Serdar'a da duyurup, sanık Ali'nin kendisine teslim edilmemesi halinde olayı üst mercilere açıklayacağını söylediği, olay günü yapılan telefon konuşmasından sonra ölenin Diyarbakır'a gelip sanık Serdar'la görüştüğü, sanıklar Mehmet ve Ali'de olduğu halde mesai bitiminde buluşmayı kararlaştırdıkları sanık Serdar'a ait otoya üçü birlikte binerek Tüccarlar Kulübü önünde öleni de araca aldıkları, olay mahalline geldiklerinde Fethi Y...'ın otopsi tutanağında belirtildiği gibi şekilde 8 kez bıçaklanmak ve kafa tasında tamamen dağılma husule getirecek şekilde darp edilmek suretiyle öldürüldüğü, üzerindeki teşhise yarayacak eşya alındıktan sonra cesedinin tenha bir kesime götürülerek atıldığı, araçtaki kan izlerinin sanıklar Serdar ve Mehmet tarafından yıkandığı anlaşılmakta olup;
  1. Ölen Fethi'nin sanıklar tarafından Diyarbakır'a çağrılması,
  2. Ölenin sanıklar Serdar ile Mehmet'i görmemesi halinde olay mahalline götürüldüğü araca
binmesinin mümkün bulunmaması,
  • Ölen Fethi'deki yaraların, sayılarına ve niteliklerine göre, kullanılan alet ve diğer cisimler de
  • nazara alındığında tek bir kişi tarafından meydana getirilmesine olanak görülmemesi,
  • Bir an için tek bir kişi tarafından meydana getirildiği varsayılsa dahi, aynı yerde olup silahlı
  • bulunan ve meslekleri itibariyle silahlı operasyonlara katıldıklarında kuşku bulunmayan sanıklar Serdar ile Mehmet'in bu uzun süreç içersinde duruma müdahale edemeyeceklerinin düşünülememesi,
  • Öldürüldükten sonra maktülün üzerinden, tanınmasına olanak verecek tüm eşyanın alınıp,  araçtaki kan izlerinin temizlenmesi ve görev gereği olarak durumun derhal amirlerine bildirilmemesi şeklindeki kanıtlar adam öldürmenin taammüden olduğunu ve öldürme olayına her üç sanığın da katıldığını ortaya koymaktadır. Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının eksik soruşturma ile suç vasfına yönelik itirazlarının reddine karar verilmelidir.
  • Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kurul üyesi Yargıtay C.Başsavcılığının suç vasfına ilişkin itirazının haklı nedenlere dayandığı gerekçesiyle, kabulü yönünde oy kullanmıştır.
    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay  C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın mahallinde gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 29.2.2000 günü oy çokluğuyla karar verildi.
    İçtihat:
    Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini