 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/1-101
Karar no: 2000/107
Tarih: 16.05.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Yeni doğmuş çocuğu öldürmek suçundan sanık Muhammet Ç...'in TCY.nın 448 ve 59. madde-leri uyarınca 20 yıl ağır hapis, bu suça fer'i iştirak etmekten diğer sanık Ümmü Ç...'in ise TCY.nın 448, 65/3 ve 59. maddeleri uyarınca 10 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, her iki sanık hakkında TCY.nın 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına, sanık Muhammet Ç...'in ehliyetnamesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.3.1999 gün ve 29/59 sayılı hükmün sanık Muhammet yönünden re'sen temyize tâbi olması yanında sanıklar vekillerince de temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 1.11.1999 gün ve 2644/3479 sayı ile; " Sanıklar Muhammet ve Ümmü'nün müşterek kızı olan Yasemin'in yasak cinsel ilişkiden hamile kalıp Ekim 1998 ayında evin banyosunda ailesinden habersizce doğum yaptığı, durumun sezilmesi üzerine babası sanık Muhammet tarafından bir torbaya konulan çocuğun aynı evden uzaktaki çalılık bir hali araziye atıldığı, hazırlık soruşturmasındaki bazı beyanlarından anlaşılmakta ise de;
İsimsiz bir ihbara dayanılarak el konulan olayda çocuğun cesedinin bulunmaması, yer gösterme sonucu ele geçen poşette 80-100 gramlık bir beden materyalinin elde edilip bunun üzerinden yürütülen Adil Tıp tetkikatında insan dokusu reaksiyonu dışında başkaca bir tesbite ve özellikle kişinin canlı doğduğunu saptamaya medar bir veriye ulaşılamaması, gerek sanıklar Muhammet ve Ümmü'nün gerek sanık sıfatıyla yargılanıp beraat ettirilen gelinleri Hülya'nın ve gerekse doğumu yapan kızları Yasemin'in beyanlarının çocuğun kaç aylıkken doğduğunu, canlı doğup doğmadığını ve poşete koyulup götürülürken canlılığını muhafaza edip etmediğini açıklamaya yeterli bulunmaması, her ne kadar sanık gelin Hülya'nın ilk polis ifadesinde çocuğun canlı iken götürüldüğünü kabule müsait açıklamalar varsa da sonraki ifadelerinde değişmiş olan bu anlatımın kendisi de suçlama altında kalan bu sanığın savunma içgüdüsünden kaynaklanmış cürüm atfı mahiyetinde sayılması karşısında; çocuğun canlı doğduğuna dair iddianın açıklıkla ve her türlü kuşkudan uzak düzeyde kanıtlanmadığı sonucuna varıp doğumu yapan Yasemin'in ifadelerine itibarla sanıklar Muhammet ve Ümmü'nün kanıt yetersizliğine dayalı olarak beraatlerine hükmetmek gerekirken yetersiz olan ve safahatta da çelişen beyanları aleyhte yorumlayarak mahkumiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise; 29.12.1999 gün ve 278/274 sayı ile; "Olayın başlangıcı ve gelişimi banyodan çıkan çocuğun ağlama sesidir. Bu ses üzerine durum belirlenmiştir. Hazırlık safahatındaki tüm beyanlar ve toplanan deliller birbirleri ile uyumlu bulunmaktadır. Tanık Yasemin Ç...'in beyanından da anlaşılacağı üzere yasak ilişkiye girme tarihi ile doğum tarihi arasında yaklaşık dokuz ay geçmiş bulunmaktadır. Bu da çocuğun normal ve süresinde doğduğunu göstermektedir. Doğan çocuk 80-100 günlük değildir. Yalnızca poşette bulunan miktar 80-100 gram ağırlığında bulunmaktadır. Oluş ve dosya kapsamı itibari ile sanıklar Muhammet Ç... ve Ümmü Ç...'in sağ doğan canlı bebeği birlikte ve iştirak halinde öldürdükleri anlaşıldığından ve mahkememize bu konuda vicdani kanaat geldiğinden" gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Sanık Muhammet Ç... hakkında re'sen temyize tâbi olan bu hüküm sanıklar vekilleri tarafından da temyiz edilmekle dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istemli 1.5.2000 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yeni doğmuş çocuğu öldürmek ve bu suça iştirakten sanıkların cezalandırılmalarına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutuna ilişkindir.
2.1.1999 günü kimliği belirsiz bir kişi tarafından polis karakoluna yapılan ihbarda Muhammet Ç...'in öz kızının evlilik dışı bir çocuk doğurduğu ve bu çocuğun öldürüldüğünün bildirilmesi üzerine, olayla ilgili olarak Muhammet Ç..., Ümmü Ç..., Yasemin Ç... ve Hülya Ç... gözaltına alınmışlar, ihbardan üç gün sonra Muhammet Ç...'in kollukta alınan beyanında "kızının ağlama sesini duyunca banyoya girdiğini, banyonun kanlı olduğunu görünce şoka girdiğini, çocuk mu düşürdün? diye kızına sorduğunu, evet demesi üzerine yumrukla kızına vurduğunu kızının elindeki başı ve elleri belli olmayan et parçasının düştüğünü, daha sonra bu et parçasını siyah bir poşetin içine koyup zeytinliğin içindeki çalılığa attığını" belirtmesi üzerine yer gösterme yaptırılmış, Devlet Hastanesinin üzerinde bulunan zeytinliklerin kenarında çalılıklar içerisinde üzerine taş koyulmuş, siyah poşet içerisinde 80-100 gram ağırlığında, yarı akışkan şekilde insan derisi özelliği taşıyan ve Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi raporuna göre, insan dokusu özelliği taşıyan ancak vücudun hangi bölgesine ait olduğu saptanamayan kokuşmuş çamur kıvamındaki madde bulunmuştur.
Sanık Ümmü Ç... tüm aşamalarda suçlamaları red etmiş, çocuğu doğuran Yasemin Ç... kollukta alınan 5.1.1999 tarihli beyanında, 1998 Şubat ayında Ali Turhan'la ilişkiye girdiğini, hamile kaldığını, 17 Ekim'de banyoda doğum yaptığını, çocuğun göbeğini jiletle kestiğini, ancak bağlamadığını, yıkadığında sağ kulağından sürekli kan geldiğini gördüğünü, ağlama sesi üzerine yengesi, annesi ve babasının kapıya gelip açmalarını söylediklerini,yengesinin içeri girip çocuğun göbeğini bağlayıp, havluya sardığını, sonra annesi ve babasının içeri girdiğini, babasının içer i girer girmez küfür edip,
kendisine vurduğunu olayın şoku ile ne söylediğini hatırlamadığını, bir ara "bu çocuğu öldür, sen öldürmezsen ben seni öldürürüm" dediğini, sürekli kendisine vurduğunu, çocuğun bu arada şofbenle küvetin arasında bulunduğunu, üzerine kapandığını, çocuğu yere koyduğunu hatırladığını, yerde iken sesinin çıkmaz olduğunu, bir ara çocuğun dudaklarının morardığını ve gözünün kapalı olduğunu gördüğünü, daha sonra çocuğu siyah bir poşetin içinde gördüğünü, annesi veya babasının bebeği öldürmek için yere attıklarını veya sert bir yere vurduklarını hatırlamadığını, dövülme esnasında çocuğu kendisinin yere koyup üzerine kapandığını, çocuğun ilgisizlikten öldüğünü tahmin ettiğini beyan etmiş, aynı gün C.Savcılığında alınan beyanında ise "çocuğun doğumdan sonra hafif bir ses çıkardığını, sonra hareketsiz kaldığını, normalden zayıf olduğunu, yengesi içeri girdiğinde çocuğun öldüğünü söylemesi nedeniyle havluya sarmadığını, bebeğin erken doğum nedeniyle normal olmayıp, bütün bir gövde şeklinde baş hatları belli olmayan, başı ve omuzu birleşmiş, ağzı ve gözleri belli, kolları ve ayakları olmayan büyük bir et parçası şeklinde olduğunu söylemiş, yargılama aşamasında da bu beyanını tekrar etmiştir.
Cürüm kanıtlarını saklama suçundan hakkında kamu davası açılan ve bu suçtan beraetine karar verilen sanık Hülya Ç... kollukta; "Koridora çıktığımda banyonun ışığının yandığını fark ettim, Yasemin banyodaydı, koridorda iken çocuk ağlamasına benzer bir ses duydum, içime bir şüphe düşmüştü, Yasemin'in hamile olduğundan şüpheleniyordum, karnında şişlik vardı, bu sırada ikinci bir ses daha duydum, çocuk sesiydi, mutfaktaki kayınvalidemi çağırdım, sesi söyledim, aşağıdan gelebileceğini söyledi yanımdan ayrıldı, bu sırada kesik kesik çocuk sesi geliyordu, kayınpederim yanıma gelip, Yasemin'i sordu, banyoda olduğunu söyledim, Yasemin içeriden kapıyı kilitlemişti, kayınpederim uzun süre kapıyı açtırmaya çalıştı, kendilerini ikna edip içeriye gönderdim, banyoya girip kapıyı içeriden kilitledim, yerler kan içerisinde, Yasemin kucağında bebek tutuyordu, göbek kordonu kesilmiş, ancak bağlanmamıştı, çocuğun göbeğini bağladım, duvardaki pencere kanlıydı, sanırım dışarıya çıkmaya çalışmıştı, ılık suyla çocuğu yıkadım, havluya sardım, yarım saat banyoda kaldık, kayınpederim sürekli kapıyı açmamızı istiyordu, kapıyı açınca içeriye girdiler, Yasemin'e orospu diye vurmaya başladı, sürekli bu çocuk kimden diye soruyordu, çocuk Yasemin'in kucağındaydı, tutmaya çalışıyordu, çocuk yere düştü, kayınvalidem çocuğun ağzını sarılı olduğu havlu ile bastırarak boğmaya çalışıyordu, kayınpederim Yasemin'i bırakarak yerden aldığı çocukla Yasemin'e vurmaya başladı, bunu iki ya da üç kez tekrarladı, Yasemin'in yüzü morarmıştı, ancak çocuğa baktığımda darbelerden etkilenmemiş görünüyordu, sonra kayınpederim çocuğu yere attı, kayınvalidem banyodaki siyah poşetlerden birini alarak, yerde morarmış ve hareketsiz halde bulunan erkek çocuğunu poşetin içine koyup ağzını bağladı, ikinci bir çanta almaya gittiğinde çocuktan ses geldiğini ve poşetin kımıldadığını gördüm, kayınvalidem ve kayınpederim poşeti pazar çantasına koyup, tahminen saat 22.30 sıralarında evden ayrıldılar, yaklaşık bir saat sonra tekrar geldiler, bu olayı kimseye söylemememi, bunun bizimle mezara kadar gideceğini söylediler, bu nedenle kimseye söyleyemedim, ayrıca evliliğimde problemli olduğu için eşime dahi söyleyemedim." Aynı gün C.Savcılığında alınan beyanında ise "içeriye girdiğimde üstü başı kanlı, elinde bebek vardı,kordonu rastgele kesilmiş, bağlanmamıştı, hemen suya tutup, eşofmanın lastiği ile göbeğini bağladım, gittikçe morarıyor, hareketleri yavaşlıyordu, Yasemin ise onu öldürdüm şeklinde sözler sarf ediyordu, ancak bunu hangi amaçla söylediğini anlayamadım, ilk girdiğimde çocuk kucağında yaşıyordu, bir erkek çocuğu idi, sağ kulağının üst kısmı sürekli kanıyordu, bu şekilde uğraşırken kayınpederim ve kayınvelidem geldi, ilk girdiğimde kapıyı kilitlemiştim, ısrar üzerine kapıyı açtım, içeriye girince durumu anladılar, kayınpederim Yasemin'e vurmak için elini kaldırdı, bu sırada çocuğu Yasemin'in kucağına verdim, babası Yasemin'in kafasına vurunca, Yasemin elindeki çocuğu düşürdü, çocuğun iyice hareketsiz olduğunu gördüm, muhtemelen ölmüştü, Yasemin bir poşet getirip babasına verdi, babası poşete koyarak götürdü, kayınvalidem bir şeye karışmadı, kayınpederim nereye gömdüğünü bize söylemedi, Emniyetteki beyanımı kabul etmem, olayı gizlemem hususunda tembihleri doğrudur ancak bana baskı yapmadılar, Emniyette korktuğum için o şekilde ifade verdim, eşimin bu olaydan haberi olmadı, Yasemin'in doğurduğu çocuk kafası irice, vücudu zayıf el ve ayak parmakları bitişik et yığını biçiminde idi" şeklinde olayı anlatmış, duruşmada ise; banyoya girdiğinde Yasemin'in çocuğun öldüğünü kendisine söylediğini, kayınpederi içeri girdiğinde ise Yasemin'in çocuğu poşete koyduğunu beyan etmiştir.
Adam öldürme suçlarında varolan bir hayatın yok edilmesine yönelmiş bir hareketin failce yapılması suçun maddi öğesinin hareket kısmını oluşturur, sonucun gerçekleşebilmesi için hareketin yöneldiği kimsenin hareketten önce hayatta bulunması gerekir, bu itibarla esasen ölmüş bulunan bir kimsenin cesedine yapılmış saldırılar ile, ana rahminde bulunan foetus'a veya çocuğa ana vücudunda iken yapılan saldırılar bu suçu oluşturmaz, çocuk doğumdan itibaren bağımsız olarak yaşayan bir varlık olarak yaşama hakkını kazanacağından ancak doğumdan itibaren bu suçun mağduru olabilir.
İnceleme konusu somut olayda, sanık Hülya'nın kolluk beyanı çocuğun canlı olarak doğduğu yönünde bir izlenim uyandırmakta ise de; sanığın aynı gün C.Savcılığında alınan beyanında önceki ifadesini değiştirdiği, kolluk anlatımının savunma içgüdüsünden kaynaklandığı ve diğer kanıtlarla doğrulanmadığı, çocuğun kaç aylıkken doğduğu kesin olarak saptanamadığı gibi, Adli Tıp verilerine göre klasik olarak zamanında doğmuş çocuğun ağırlığının 3000-3500 gram olduğu, 2000 gr.dan aşağı gelen çocukların vaktini tamamlamadan doğmuş çocuklar olarak kabul edildiği, ilk doğumu olmasına rağmen tek başına doğum yapan Yasemin'in doğum şekli ve beyanları dikkate alındığında çocuğun henüz gelişimini tamamlamadan doğduğunun kabulünde zorunluluk bulunduğu, ayrıca cesedin bir poşet içerisinde küçük bir taşın altında saklanmasının da erken doğum olgusunu kuvvetlendirdiği, tüm bu kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde, çocuğun canlı doğduğunun saptanamadığı, sanıklara atılı suçun oluşmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Bu itibarla Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, sanık Hülya'nın diğer maddi kanıtlarla desteklenmeyen ve atfı cürüm niteliğinde bulunan ilk beyanına üstünlük tanınarak direnme kararı verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir üye, direnme hükmünün isabetli olduğu yönünde oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak 16.5.2000 günü oyçokluğuyla karar verildi.