 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/11-8
Karar no: 2000/14
Tarih: 08.02.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dolandırıcılık suçundan sanık Cenap T...'in TCY.nın 503/1 ve 522. maddeleri uyarınca 4 ay hapis ve 5 milyon TL. ağır para cezalarıyla cezalandırılmasına ilişkin Üsküdar 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.4.1997 gün ve 513/358 sayılı karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen 11. Ceza Dairesince 26.2.1998 gün ve 712/971 sayı ile;
"İddia ve savunmaya, tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre müsnet suçun sübutunu kabule elverişli her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delillerin mevcut olmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı düşüncelerle mahkumiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 29.5.1998 gün ve 429/446 sayı ile;
"Şikayetçinin anlatımları, tanık Ülkü Ergüvenoğlu'nun beyanlarıyla doğrulanmıştır, görgü tanığının bulunmaması sanığın suçu işlemediğinin dayanağı olamaz, şikayetçinin iddiasına karşılık, sanığın savunması akla ve hayat gerçeklerine uymamaktadır. Zira sanık annesinin hastalığı nedeniyle çok ilaç aldığını, daha sonra ilaçları başka yerden alınca suçlamalarda bulunulduğunu savunmaktadır. Bir kimsenin kaçırdığı müşterisine suç yüklemesi hayatın olağan akışına uymamaktadır, diğer yandan şikayetçi, sanığın dayısına bu durumu iletmiş, tanık olarak dinlenilen dayısı Erdoğan Aslan da bu durumu doğrulamıştır.
Tüm bu delillerle sanığın isnat edilen suçu işlediği kanaatine varılmıştır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma isteyen 16.12.1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutuna ilişkindir.
Şikayetçi Mehmet Ergüvenoğlu C.Savcılığına verdiği 6.10.1995 günlü dilekçesinde, eşi ile beraber eczacılık yaptığını, sanık Cenap'ın, dayısı Erdoğan vasıtasıyla kendisine tanıştırıldığını, annesinin kanser hastası olması nedeniyle iki-üç kez eczaneden ilaç aldığını, bu arada samimiyet kurduklarını, sanığın bilgisayarcı olduğunu söyleyerek, bilgisayarlarına baktığını, kendisine yardımcı olmaları nedeniyle, yazıcıyı daha hızlı bir yazıcıyla değiştireceğini söyleyerek alıp götürdüğünü, sekiz ay geçmesine rağmen yazıcının teslim edilmediğini beyan etmiş, yargılamanın diğer aşamalarında da kısmi farklılıklar bulunmakla beraber benzer iddialarını tekrar etmiştir.
Sanık Cenap T..., ilaç aldığını doğrulamış, ancak yazıcıyla ilgili iddiaları red etmiştir.
Tanık olarak bildirilen Ülkü E... (şikayetçinin eşi), Mahmut R... (komşusu) ve Erdoğan A... (sanığın dayısı), sanığın yazıcıyı götürüp getirmediğini, şikayetçiden duyduklarını, bu konuda başkaca bilgilerinin olmadığını söylemişlerdir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, şikayetçinin dolandırıcılıkla ilgili beyanlarının iddia düzeyinde kaldığı, isnat edilen suçun sübutunu kabule elverişli, her tür kuşkudan uzak,kesin ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı, şüphe sanık lehine yorumlanır ilkesi uyarınca, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla; Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, sanığın savunmasının hayat gerçeklerine uymadığı şeklinde masumiyet karinesini tersine çeviren ve ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşmayan bir gerekçeyle direnme kararı verilmesi isabetsiz olup, hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri, direnme hükmünün onanması yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 8.2.2000 günü yasal oyçokluğuyla karar verildi.