 |
T.C
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E: 2004/1-73
K: 2004/94
T: 13.04.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KAMU DAVASINA KATILMA
- MÜDAHİLLİK
- MÜDAHİL VEKİLİ OLARAK DURUŞMAYA KABUL HAKKINDA KARARA GEREK OLMADIĞI
1412 s. CMUK/348,356,365,367
Adam öldürmeye kalkışmak suçundan sanık T.K.ye yüklenen suçun niteliğinin değiştiği kabul edilerek etkili eylem suçundan TCY.nın 456/2, 457/1, 51/2, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca sonuç olarak 809.172.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Kozan Ağır Ceza Mahkemesince 21.05.2002 gün ve 11-99 sayı ile verilen kararın katılan-sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 28.04.2003 gün ve 4013-747 sayı ile;
"Müdahil H.K.nin müdahilliğine karar verildiği halde müdahil vekili olarak davayı takip etmek isteyen Av. N.Ö.nun müdahil vekili olarak duruşmaya katılmasına karar verilmeden hüküm tesisi" isabetsizliğinden, hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 14.10.2003 gün ve 103-129 sayı ile; "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 7/86-105 sayı ve 20.04.1992 tarihli kararında; "Ceza Usul Hukukunda sanık veya davaya katılan Avukat seçip seçmemekle serbesttir. Vekil tayin edildiğini mahkemeye usulüne uygun şekilde bildirilmesi yeterlidir. Mahkemece seçilen vekilin vekaletnamesinin kabulüne karar verilmesi zorunlu değildir" denilmiş olduğundan ve davamızda da Feke Asliye Ceza Mahkemesindeki yargılamanın 11.04.2001 tarihli 2. oturumunun 4 nolu ara kararında müdahil sanık H.K.nin müdahilliğine de yöntemine uygun olarak karar verilmiş olduğundan, ayrıca vekili Av. N.Ö.nun müdahil vekili olarak duruş-maya katurnasına karar verilmesi gerekmediği düşüncesi ile bozma ilamına uyulmayarak direnme kararı verilmiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan-sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "onama" ve "bozma" istekli 29.03.2004 günlü tebliğnamesi ile 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davaya katılma kararı verilen hallerde, ayrıca katılan vekilinin duruşmaya kabulüne ilişkin karar verilmesinin dahi gerekip gerekmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Kamu davasına katılma konusu CYUY.nın 365 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiş olup, 367. maddede, katılma istemi kabul edildiği anda davaya katılanın, şahsi davacının haklarına sahip olacağı, CYUY.nın 348. maddesinde şahsi davacının, 356. maddesinde ise sanığın, davada yanlarında avukat bulundurabilecekleri gibi, vekaletnamesi bulunan bir avukat tarafından da temsil edilebilecekleri hükme bağlanmıştır. Açıklanan bu yasal düzenlemelere göre gerek davaya katılan, gerekse sanık, müdafi seçip seçmemekte serbest oldukları gibi, seçilen vekilin mahkemeye yöntemince bildirilmesi yeterli görülmektedir. Usul Yasamızda, vekilin davaya kabul edilmesi için bir karar verileceği hususunda herhangi bir hüküm yer almamaktadır.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, mahkemelerce, vekilin yasanın aradığı koşulları taşıyıp taşımadığı, örneğin vekil edilenin avukat olup olmadığı, ya da usulünce vekil olarak atanıp atanmadığı hususlarında araştırma yapılarak, ancak aykırı bir durumun saptanması halinde vekilin usulünce belirlenmediği belirtilmek suretiyle olumsuz yönde karar verilmelidir. Böylece yasanın, vekil tayini hususunda taraflara tanıdığı serbestlik de zedelenmemiş olacaktır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Yakınan-sanık H.K. hakkında, diğer yakınan-sanık T.K..ye karşı sarkıntılık ve konut dokunulmazlığını bozmak suçlarını işlediği, yakınan-sanık T. ise silahla yakman H.yi hayati tehlike oluşturacak şekilde yaralama suçunu işlediği iddiasıyla Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış, sanık T.nin eyleminin adam öldürmeye kalkışma suçuna uyma olasılığı bulunduğundan bahisle ağır ceza mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Görevsizlik kararı verilmeden önce Feke Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada 11.04.2001 tarihli oturumda; sanık H.K. vekili olduğunu bildiren ve davaya katılma istemini içeren dilekçesi ile vekaletnamesini sunan Av. N.O.nun sanık vekili olarak duruşmaya kabulüne karar verildiği, bu ara kararından sonra aynı oturumda adı geçen avukata söz verildiğinde davaya katılma talepleri hususunda bir karar verilmesini istediği, oturumun bitiminde yer alan ara kararında H.K.nin suçtan zarar görmesi ihtimaline binaen katılma talebinin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu bilgi ve belgeler ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;
Görevsizlik karan verilmeden önce Asliye Ceza Mahkemesince, yakınan-sanık H. vekili Av. N.O.nun, yasal koşulları taşıdığı kabul edilerek duruşmaya kabulüne ilişkin ara kararı verildiği de nazara alındığında, yasaya uygun olarak vekil olarak atanan avukatın, ayrıca katılan vekili olarak da davaya kabulüne ilişkin bir karar verilmemiş olmasında yasaya bir aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşıldığından, bu yöne ilişkin direnme hükmü isabetlidir. Bu itibarla, dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin usule ilişkin direnme hükmünün İSABETLİ OLDUĞUNA, dosyanın esasının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C Başsavcılığma tevdiine, 13.04.2004 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.