 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2004/1-46
K: 2004/78
T: 30.3.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Bir mahkumiyet hükmünün infaz süreci içerisinde, yürürlüğe girip, ceza ile yerine getirme süre ve koşullarını birlikte düzenleyen yasalardan hangisinin hükümlünün yararına olduğu, yasaların leh ve aleyhteki hükümleri her yasa bakımından ayrı ayrı ancak bir bütün halinde değerlendirilerek somut olayauygulanmak suretiyle belirlenir. Karma bir uygulama yapılamaz. ,
Sanık Mustafa'nın taammüden adam öldürmeye kalkışmak suçundan TCY.nın 450/4, 62. maddeleri uyarınca 20 yıl ağır hapis, birden fazla kişiyi öıdürmek suçundan TCY.nın 450/8. maddesi uyannca on iki kez idam ve 6136 sayılı Yasaya aykırı davranmak suçundan ise 6136 sayılı Yasanın 13/2. maddesi uyarınca 5 yıl hapis ve 25.000 lira ağır para cezalarıyla cezalandırılmasına ilişkin Ankara Ikinci Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.12.1988 gün ve 75-182 sayılı hükmün, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.10.1989 gün ve 2093-2539 sayı ile onanarak kesinleşmesinden sonra infaz edildiği sırada, Şanlıurfa C.Başsavcllığınca 07.09.2002 tarihli yazı ile; 4771 sayılı Yasanın 1. maddesinin hükümlü lehine sonuç doğurduğundan bu konuda bir karar verilmesinin talep edilmesi üzerine, dosya üzerinden inceleme yapan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince 18.09.2002 gün ve 826 Müt. karar sayı ile; "4771 sayılı Yasanın 1. maddesi ile idam cezası müebbet ağır hapse dönüştürülmüş olup, aynı Yasanın 1/A ve b bentlerinde TCK.nun 17. maddesi ile idam cezaları Türkiye Büyük Millet Meclisince yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.
Hükümlünün TCK.nun 2. maddesi yollamasıyla lehine olan 4771 sayılı Yasanın 1. maddesine göre müebbet ağır hapse çevrilmiş idam cezaları yerine 3713 sayılı Yasanın Ek 2. nazara alınarak her biri için 8 yıl olmak üzere toplam 96 yılolarak çektirilmesi gerektiği, bunun da 36 yıla indirilmesinde yasal zorunluluk bulunduğu, şu halde 4771 sayılı Yasa ile hükümlü Mustafa'nın durumunda ve infazının mevcut müddetnameye göre yapılması gerektiği" görüşüyle hükümlü hakkındaki on iki idam cezasının, 3713 sayılı Yasanın ek 2. maddesi gereğince 96 yıl ağır hapis cezası olarak çektirilmesi ve 36 yıl ağır hapis cezası üzerinden infaz edilmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı itiraz yasa yoluna başvurulduğundan, infaz evrakını'inceleyen Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 25.09.2002 gün ve 294294 D. iş sayı ile; Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.09.2002 günlükararı usul ve yasaya uygun bulunarak itirazın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 11.07.2003 gün ve 33771 sayılı yazısı ile CYUY.nın 343 maddesi uyarınca yazılı emirle bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30.01.2004 gün ve 3087176 sayı ile;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıliğının 05.08.2003 gün ve Y.E.2003/122631 sayılı tebliğnamesiyle bozulması talep edilip; "09.08.2002 gün ve 24841 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Yasanın 1/A mqddesi uyarınca on iki kez idam cezasının on iki kez müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesini müteakip muvakkat cezaların varlığı da nazara alınarak 1/B maddesi gereğince TCY.nın 70, 73, 82. maddelerindeki süreler iki kat uygulanmak suretiyle müebbet ağır hapis cezası,alarak içtima ettirilmesi ve bu hususun duruşma açılarak sonuçlandırılması'gerektiği gözetilmeden itirazın kabulüyerine yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesinde isabet görülmediğine" işaret olunmakla Yargıtay 1. Ceza Dairesine tevdi edilen infaz evrak. incelendi. Konu görüşüldü, gereği düşünüldü:
19.07.1980 tarihinde işlediği suçları nedeniyle TCY.nın 450/8. maddesinin uygulanmasıyla on iki kez idam, TCY.nın 450/4, 62. maddesinin uygulanmasıyla 20 yıl ağır hapis ve 6136 sayılı Yasanın 13/2. maddesinin uygulanmasıyla 5 yıl hapis ve 25.000 lira ağır para cezasına mahkum edilen ve kesinleşen hükümlerinin infazı sürecinde cezalarının toplam 36 yıl üzerinden çektirilmesi gereğine işaret eden karar icabı cezaevinde bulunan hükümlü Mustafa'nın, lehte hüküm içeren 4771 sayılı Yasadan TCY.nın 2/2. maddesi uyarınca yararlandırılmasında;
1- Yöntem, değerlendirme ve ulaşılacak sonuç itibariyle;
a) Lehteki 4771 sayılı Yasanın uygulanmasıyla idamdan dönüştürülecek
cezaların on iki müebbet ağır hapis olması, birinin esas alınıp diğ!3rlerinin TCY.nın 70. maddesince ye hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezalarının, 73. maddesince hücre hapsine çevrilmesi zorunluluğunun bulunması, hücre hapsinin ise süre itibariyle takdire bağlı değişimler gösterebilmesi karşısında, süreklilik kazanan içtihatlar uyarınca, incelemenin duruşma açılmak suretiyle yapılıp yeni hükmün "temyiz yasa yolu" açık olmak üzere verilmesi,
b) Duruşmalı olarak yapılacak değerlendirmede; sübuta, vasfa, TCY.nın 29. maddesince cezanın artırım veya eksiltmesini gerektiren uygulamalara yeniden girilmemesi ve kişinin hükümlü sıfatını aldığının gözetilmesi,
c) TCY.nın 2/2. maddesinde öngörülen ve. "tatbik ve infaz olunur" biçiminde ifade olunan sıralamaya göre; öncelikle maddi ceza hukukuna ilişkin yeni hükmün belirlenmesi, bu bağlamda; 4771 sayılı Yasanın 1. maddesi ile TCY.nın 450. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca on iki idamın on iki müebbet ağır hapse dönüştürülmesi, işbu müebbet ağır hapislerin "TBMM.nce idam cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere mahsus türden" olduğu da gözetilip biri uygulamaya esas alınmak diğer müebbet ağır hapislerin 4771 sayılı Yasanın 1. maddesi (B) bendi sevkiyle TCY.nın 70. maddesi uyarırıca, 20 yıl ağır hapsin ise 73. maddesi uyarınca iki katı üzerinden hücreye çevrilmek, 6.136 sayılı Yasanın 13/2. maddesince 5 yıl hapis cezasına hükmedilmişse de, sonradan yürürlüğe giren ve ele geçirilmişsilahlarla ilgili cezaları kaldıran 3831 sayılı Yasa hükümleri gözetilerek, bu cezanın, hücreuygulamasına konu edilemeyeceğini gözetmek suretiyle yeni cezanın hüküm altına alınması, bu yeni cezanın, On iki idama ve 20 yıl ağır hapse ilişkin bulunan ilkinin geçerliliğini kaldırıp onun yerine kaim olarak infaza konu tek ve yegane hükmü oluşturacağı gerçeğinin göz önünde tutulması,
d) Türk ceza hukuku sistemindeiçtima zorunluluğunu dışlamak suretiyle on iki müebbet ağır hapsin ve 20 yıl ağır hapsin bağımsız birer ceza olarak infazına olanak veren hüküm bulunmadığından ve keza geçmişten bu yana yürürlüğe konulan infaz ve infazı iyileştirici normlarda da bu genel kaideye istisna teşkil eden ayırıcı bir hüküm yer almadığından, içtimaya ilişkin olup işbu cezaları "hücreli tek müebbet ağır hapis" olarak toplamayı zorunlu kılan TCY.nın 70. ve 73. maddelerinin mutlak suretle tatbikiyle yeni cezanın saptanması lüzumunun gözetilmesi,
e) Lehteki yasanın tatbikiyle yeni cezanın belirlenmesi evresi ve işleminde, kişinin yararlanabileceği infaz statüleri ve normlarının etkisinde kalınmaması, bu normların müteakip infaz evresini ilgilendirdiğinin ve bu itibarla 3713 sayılı Yasa hükümleri gereğince infaz sürecinde önceden alınan ve cezanın 36 yıl ağır hapis üzerinden çektirilmesi gereğini ifade eden infaza ilişkin kararın geçerliliğinin de kalmadığının düşünülmesi,
1) Maddi ceza hukukuna ilişkin olan ve öncelikle sonuçlandınlmasında zorunluluk bulunan "yeni cezanın tespit ve kesinleştirilmesi" işleminin sonrasında, sadece bu yeni hükmün infaza esas alınması suretiyle, geçmişten bu yana yürürlüğe giren ve kişinin yararlanması olanağı bulunan infaz statülerinin değerlendirilip en lehte sonuç verecek olanının tercih ve tatbikiyle koşullu salıverme tarihinin/belirlenmesi,
2- Bu değerlendirmeler ışığında;
a) Hükümlü Mustafa'nın on iki idam cezasının 4771 sayllı'Yasanın 1. ve TCY.nın 2/2. maddesi uyarınca duruşmalı inceleme Ile müebbet ağır hapisIere dönüştürülmesi sonrasında işbu müebbetleri "TBMM.ce idam cezasının yerine getirilmemesine karar verilenlere uygulanan türünü oluşturduğu" gözetilerek bir tanesinin temel alınması ve diğerlerinin Yasanın 1. maddesinin (B) bendi sevkiyle TCY.nın 70. maddesince, 20 yıl ağır hapsin ise 73. maddesince süresi takdir edilecek hücre hapsine çevrilmesi yoluyla yeni cezanın saptanması; bu cezanın kesinleştirilip on iki idama ve 20 yıl ağır hapse mahsus ilkinin yerine kaim tutularak infaza konu edilmesi, hücreli müebbet ağır hapis mahiyetindeki bu tek cezaya uygulanabilecek infaz stataıerinden; 647 sayılı Yasanın 19. ve Ek 2. maddelerine ilişkinolanının en aleyhte olması, 4616 ve 4758 sayılı Yasalara ilişkin bulunanın dahi aleyhe neticeverir bulunması karşısında en lehte hükümleriçeren 3713 sayılı Yasanın geçici 1/a maddesi gözetilerek hükümlünün koşullu salıverilme tarihinin belirlenmesi,
b) Her 'ne kadar 4771 sayılı Yasanın 1. maddesi (A) bendi (b) alt beridinde "yasa uyarınca dönüştürülmüş müebbet ağır hapislerde TCY.nın 17 ve 647 sayılı Yasanın 19. ile Ek 2. maddesi hükümleri yönünden TBMM tarafından idam cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkin hükümlerinin saklı tutulduğu açıklanmış ise de, bu hükmün, hakkında 3713 ve 4616 sayılı Yasaların iyileştirici infaz statüleri uygulanmayacak kişilere tatbik edileceği gözetildiğinde, 3713 sayılı Yasadan yararlanma hakkını kazanan hükümlü Mustafa'ya uygulanmasının olanaksız bulunması,
c) İçtima sonucu müebbet ağır hapse dahil edilen hücrenin, infaz kurumunda ayrıca ve ek olarak geçirilmesi gereken süre olmayıp müebbet ağır hapsin bir bölümünün ağırlaştırılmış infaz biçimini teşkil ettiği gözetilerek hü,. kümlü Mustafa'nın o ana dek geçirdiği müddet gerekli süreyi karşıiamaya yeterli ise, süreklilik kazanan içtihatlar uyarınca, hücre nedeniyle ayrıca infaz kurumunda tutulamayacağının nazara alınması, gerektiğinden ve
3- Bu değerlendirmenin sonucu olarak;
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.09.2002 gün ve 2002/826 D. İş sayılı kararının; duruşmalı inceleme ve temyize tabi olacak yeni hüküm kurma yerine evrak üzerinde değerlendirme yapıp acele itiraza tabi mahiyette karar verme yöntemi nedeniyle usule aykırı ve hukuki değerden yoksun mahiyet arzettiği, açıklanan gerekçelere ve izah edilen sonuca aykırı düşüp her biri müebbet ağır hapsi içtima dışı tutarak 36 yıl üzerinden infazı gerekli sayması nedeniyle de yasaya aykırı olduğu, bu itibarla, işbu karara vaki itirazın reddine ilişkin olan Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.09.2002 gün ve 2002/294 D. İş sayılı kararının dahi usul ve yasaya aykırı bulunduğu, sonucuna varılmakla, isabetli gerekçelere dayanan yazılı emrin ve bu emre dayalıbozmaya ilişkin tebliğin kabulü gerekmiştir.
Sonuç:
1) Adalet Bakanlığının 11.07.2003 gün ve 33771 sayılı yazılı emrine dayalı olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.08.2003 gün, ve 2003/Y.E.122631 sayılı tebliğnamesinin kabulüyle, hükümlü Mustafa hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.09.2002 gün ve 2002/826 D. İş sayılı kararına vaki itirazın reddine ilişkin olarak Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 25.09.2002 gün ve 2002/294 D. İş sayı ile verilen kararın usul ve yasaya aykırılığı ve hukuki değerden yoksuniuğu gözetilerek CYUY.nın 343. maddesi uyarınca bozulmasına,
2) Müteakip işlemlerin, sıralanan açıklamalar doğrultusunda CYUY.nın 3206 sayılı Yasayla değişik 343/son maddesince Ankara ikinci Ağır Ceza Mahkemesince yerine getirilmesine,
3) Yerel Mahkemece yürütülecek duruşmalı incelemenin alacağı süreye ve hükümlünün infaz kurumunda geçirdiği müddete göre, TCY.nın 2/2. maddesince belirlenmesi gereken cezasının 3713 sayılı Yasanın geçici 1/a maddesi uyarınca infazı gereken müddetini doldurduğu belirlendiğinden daha ziyade zarar görmemesi için hükümlü Mustafa'nın tahliyesine karar veril miştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 25.02.2004 gün ve 122631 sayı ile;
"İtiraz konusu sorun, TCY 2/2 ve 4771 sayılı Yasanın 1/a maddeleri uyarınca "infazı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasının" 4771 sayılı yasanın 1/A-b maddesine göre mi, yoksa bozma kararında açıklandığı gibi, hükümlünün eylemini 08.04.1991 tarihinden önce gerçekleştirildiği dikkate alınarak hakkındaki bu cezanın 3713 sayılı Yasanın geçici 1/a maddesine göre mi infaz edileceğine ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bozma kararında ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi;
a) Hükümlüye verilen on iki idam cezasının, TCY. 2/2. maddesi ile 4771 sayılı Yasanın 1/A maddeleri uyarınca on iki müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesi gerektiğine,
b) Hükümlü hakkında verilen on' iki müebbet ağır hapis ve muvakkat cezalarının, duruşma açılmak koşuluyla 4771 sayılı Yasanın 1/B ve TCY.nın 73. maddesi uyarınca toplanması (içtima ettirilmesi) zorunlu olduğuna;
İlişen bozma nedenleri yerindedir.
Ancak, hükümlü Mustafa'nın, koşullu salıverilme hükümlerin uygulanması bakımından infaz statüsün belirlenmesi konusundaki bozma gerekçesine ve öngörülen uygulamaya aşağıda açıklanmaya çalışılacak nedenlerden dolayı katılmak olanağı yoktur şeklinde görüş açıklayıp 4771, 3713, 4616 ve 647 sayılı Yasaların konuya ilişkin hükümlerine yer verdikten sonra,
Öncelikle, TCY'nın 2. maddesi bağlamında hangi yasanın hükümlü lehine olduğunun kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta belirlenmesi gerekir.
Öğretide kabul gören kararlılık kazanmış uygulamayı ilkesel birşekilde vurgulayan Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulun 23.12.2003 gün, 2003/1270 esas ve 2003/290 sayılı Kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
"Suçları ve cezaları tanımlayan yasalar bakımından, )ehe yasanın geçmişe yürürlü olması, failin durumunu ağırlaştıran yasaların ise geçmişe yürürlü olmaması kuralının uygulanabilmesi için, öncelikle hangi yasanın failin lehine olduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun için sonradan yürürlüğe giren yasaların, cezaların türü ve miktarı'na, içtimasına, infaz rejimine, güvenlik tedbirlerine, kovuşturma koşullarına, zamanaşımına, mahkemelerin görev ve yetkilerine, yargılama usullerine ilişkin olarak öncekine nazaranfarklı hükümler içerip içermediklerine bakılmalıdır.
Öte yandan, hangi yasanın leheolduğunun belirlenebilmesi bakımından başvurulacak yöntemle ilgili olarak, 23.2.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında özetle; suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümleri farklı ise, her iki yasa birbirine karıştırılmamalı, ayrı ayrı her iki yasaya gore hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalıdır denilmektedir."
Anılan yasal düzenlemeler ile içtihatların ışığında, somut olaya bakıldığında;
Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 3713 sayılı Yasanın geçici 1. mad desinin ( a ) bendi, 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 1-2. bendi
ve 4771 sayılı Yasanın 1. maddesinin (A-b) bendi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, ölüm cezasının aleyhe, "infazı 'ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasının" lehe olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durumda, TCY'nın 2/2. maddesi ve 4771 sayılı Yasanın 1/A maddeleri uyarınca, hükümlünün on iki ayrı ölüm cezasının on iki müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesi, müebbet ağır hapis ve süreli hürriyeti ba'ğlayıcı cezalarının duruşnıa açılarak TCY'nın 70, 73 ve 4771 sayılı Yasanın 1/b maddesi gereğince içtima edilerek çektirilmesi gereken cezanın, bulunmasının zorunlu olduğu hiçbir kuşkuya yer veremeyecek kadar açıktır.
Hükümlü lehine olduğu anlaşılan 4771 sayılı Yasanın 1/A-b maddesi uygulanarak çektirilmesi gereken cezası, "ağır infaz statülü müebbet ağır hapis" olarak belirlendikten sonra bu cezanın ne şekilde yerine getirileceği sorununa gelince; .4771 sayılı Yasanın 1/A-b maddesinde,ölüm cezasından dönüştürülen müebbet ağır,hapis cezaları bakımından Türk Ceza Kanununun 17. maddesi ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın 19 ve Ek 2. maddelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilerek, diğer müebbet ağır hapis cezalarından farklı bir infaz rejimi kabul edilmiştir.
4771 sayılı Yasanın 1/A-b hükmü gözardı edildiğinde, işlediği suçun tarihi itibarıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının geçici 1. maddesinin (a) bendinde yer alan düzenlemenin hükümlünün en lehine infaz koşullarını içerdiği kolayca söylenebilir. Ancak, bu maddenin hükümlü hakkında uygulanması olanağı yoktur. Çünkü, anılan İçtihadı Birleştirme Kararına koşut olarak kökleşmiş içtihada göre, Türk Ceza Yasasının 2/2. maddesi ile iki yasanın birlikte uygulanması şeklinde karma sistem kabul edilmemiş, en lehteki yasa belirlendikten sonra tüm hükümleriyle olaya uygulanması yöntemi benimsenmiştir.
Bu durumda, hükümlü hakkındaki on iki ölüm cezasının, en lehe yasa olan 4771 sayılı Yasanın 1/A maddesi uyarınca "infazı ağırlaştırılmış mü ebbet ağır hapis cezasına" çevrilmesini kabul ile bu cezalardan birinin aynı maddenin 1/A-b maddesinde yer alan hüküm uyarınca infaz edilmesi gerektiğini gözardı etmek, TCY'nın 2/2. maddesinin öngördüğü ilkeyle bağdaşmaz.
Yukarıda belirtilmeye çalışılan nedenlerden dolayı, 4771 sayılı Yasanın 1/A maddesi uyarınca, hükümlünün ölüm cezasından dönüştürülmÜş müebbet ağır hapis cezasınınaynı Yasanın 1/A-b maddesinde yer alan düzenlemenin yollama yaptığı Yasa maddelerine göre çektirilmesi gerektiği, dolayısıyla Yüksek Dairenin bozma kararında yer aları, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasınin geçici 1/a maddesine göre infaz edileceğine ilişkin görüşün yerinde olmadığı" görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının;
1- a) 1/f bendinde yer alan. "... geçmişten bu yana yürürlüğe giren ve kişinin yararlanması olanağı bulunan infaz statülerinin değerlendirilip en lehte sonuç verecek olanının tercih ve tatbikiyle koşullu salıverme tarihinin belirlenmesi ..."i
b)2/a bendinde yer alan, " ... 647 sayılı Yasanın 19. ve Ek 2.maddelerine ilişkin olanının en aleyhte olması, 4616 ve 4758 sayılı Yasalara ilişkin bulunanın dahi aleyhte netice verir bulunması karşısında en lehte hükümler içeren 3713 Sayılı Yasanın geçici 1/a maddesi gözetilerek hükümlünün koşullu salıverilmetarihinin belirlenmesi ..,";
c) 2/b bendinde yeralan. ".., herne kadar 4771 sayılı Yasanın 1. maddesi (A) bendi (b) alt bendinde "yasa uyarınca dönüştürülmüş müebbet ağır hapislerde TCY.nın 17. ve 647 sayılı Yasanın 19. ile Ek 2.maddesi hükümleriyön(jnden TBMM tarafından idam cezalarının yerine getirilmemesi ne karar verilenlere ilişkin hükümlerinin saklı tutulduğu" açıklanmış ise de, bu hükmün, hakkında 3713 ve 4616 sayılı Yasaların iyileştirici infaz statüleri uygulanamayacak kişilere tatbikedilebileceği gözetildiğinde, 3713 Sayılı Yasadan yararlanma hakkını kazanan hükümlü Mustafa'ya uygulanmasının olanaksız bulunması...";.
d) Sonuç bölümünün 3. bendinde yere alan. ".., hükümlünün infaz kurumunda geçirdiği müddete göre, TCY'nın 2/2.maddesince belirlenmesi gereken cezasının 3713 sayılı Yasanın geçictl/a maddesi uyarınca infazı gerekenmüddetini doldurduğu belirlendiğinden daha ziyade zarar görmemesi için hükümlü Mustafa'nın tahliyesine ..,";
İlişkin ifadelerin karadan çıkartılmasına ve ayrıca;
2) "TCY'nın 2/2 ve 4771 sayılı Yasanın 1/A maddesi uyarınca biri müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen cezanın aynı maddenin 1/A-b bendi gereğince infazı gerektiği"hükmünün bozma kararına eklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Hükümlü Mustafa, nitelikli adam öldürme, nitelikli adam öldürmeye kalkışma ve yasak silah bulundurma suçlarından dolayı Ankara Ikinci Ağır Ceza Mahkemesinin 13.12.1998 gün ve 75-182 sayılı kararıyla, TCY.sının 450/8,450/4,62 ve 6136 sayılı Yasanın 13/2. maddeleri uyarınca on iki kez idam, 20 yıl ağır hapis, 5 yıl hapis ve 25 bin lira ağır para cezalarıyla cezalandırılmış, bu hüküm Yargıtay BirinciCeza Dairesinih 04.10.1989 gün ve 2093-2539 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Hükmün infazı sırasında, savaş ve çokyakın savaş tehdidi hallednde işlenmiş suçlariçin öngörülen idam cezaları hariç olmak üzere, TCY.SI, Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Yasa ile Orman Yasasında yer alan idam cezalarını da müebbet ağır hapis cezasına dönüştüren 4771 sayılı Yasa 09.08.2002 günü yayımlanarak yürürlüğe girmiş, hükümlünün bu Yasa hükümlerinden yararlandırılması bağlamında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, duruşma açmadan evrak üzerinden yaptığı inceleme sonucunda 18.09.2002 gün ve 826-826 D.İş sayı ile, hükümlünün on iki kez idamı cezasının 3713 sayılı Yasanın ek 2. maddesi gereğince 96 yıl ağır hapis olarak çektirilmesine ve infazın 36 yıl ağır hapis cezası üzerinden yapılmasına karar vermiş, bu karara yönelen itiraz Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.09.2002 gün ve 294-294 D.İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca, Adalet Bakanlığının 11.07.2003 gün ve 33771 sayılı yazılı emrine atfen düzenlenen 05.08.2003 gün ve Y.E 2003/122631 sayılı tebliğnamede, 09.08.2003 gün ve 24841 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Yasanın 1/A maddesi uyarınca on iki kez idam cezasının on iki kez müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesini müteakip muvakkat cezaların varlığı da nazara alınarak 1/B maddesi gereğince TCY.sının 70, 73,82. maddelerdeki süreler iki kat uygulanmak suretiyle müebbet ağır hapis cezası olarak içtimaettirilmesi ve bu hususun duruşma açılarak sonuçlandıtılması gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesindeisabet bulunmadığı gerekçesiyle kararın bozulması istenilmiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi yukarıda belirtilen hukuki değerlendirmelere yer verdikten sonra 30.01.2004 gün ve 3087-176 sayılı kararıyla, sonuç olarak, öncelikle duruşma açılarak 4771. sayılı Yas? uyarınca hükümlü hakkında yeni yaptırırnın tayini, daha sonra farklı bir aşama olan infaz aşamasında da en lehte hükümleriçeren 3713 sayılı Yasanın geçici maddesi de gözetilerek koşullu salıverilme tarihinin belirlenmesi gerektiğinden bahisle Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.09.2002 gün ve 2002/94 D.İş sayılı usul ve yasaya aykırı, hukukideğerden yoksun gördüğü kararın bozulmasını ve hükümlünün tahliyesini kararlaştırmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 25.02.2004 gün ve 122631 sayı ile; incelemenin duruşma açılarak yapılmasına ilişkin bozmanın yerinde olduğunu belirttikten sonra, sonuç olarak infazın 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının geçici 1/a maddesine göre değil 4771 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılması gerektiği gerekçesiyleitiraz yoluna başvurmuştur.
Hükümlü hakkındaki hücrede tecrit edilme süresi, cezalarının, türlerine göre mahkemenin takdirine bağlı değişimler gösterebileceğinden incelemenin mahkemece duruşma açılarak yapılması gerekmekte olup, bu hususa yönelen bozma bakımından Özel Daire ileYargıtay Cumhuriyet Başsavcıhğının görüşleri örtüşmektedir. Usule yönelen ve yerinde bulunan bu bozma nedeninden sonra, tebliğname, bozma ilamı ve itiraznamede infazın hangi yasa hükümlerine göre yapılacağının tartışıhp karara bağlanmış olması, uygulamaya ışık tutma görevi de nazara ahndığında bu hususun Ceza Genel Kurulunca da değerlendirilip sonuçlandırılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Görüldüğü gibi somut olayda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki düşünce ayrıhğı infazın hangi Yasa hükümlerine göre yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Bu sorunun çözümünde sağlıkh bir hukuki sonuca ulaşabilmek için TCY.sının 2/2. maddesi hükmü ile infaz sırasında yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan ve konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ayrı ayrı ele alınarak incelenmesi, bu husustaki yargısal kararlar ile öğretideki görüşlerin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Türk Ceza Yasasının 2. maddesinin 2. fıkrasında "Bir cürüm veya kabahatin işlendiğizamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farkh ise faili n lehinde olan kanun tatbik ve infaz olunur." hükmü, yer almaktadır.
Hükümlü Mustafa'nın cezalarının infazı süreci içerisinde ise maddiceza hukuku ile şartla sahveri!me süre ve koşullarını belirleyen 3713, 4616 ye 4771 sayih Yasaların yürürlüğegirdiği, bu yasaların her iki hususa ilişkin yasal düzenlemeleri de kapsadığı görülmektedir.
Bunlardan 12.04.1991 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 3713 sayıh Yasanın geçici 1/a maddesi;
"08.04.1991 tarihine kadar işlenen suçlar sebebiyle;
a) Verilen ölüm cezaları yerine getirilmez. Bu durumda olanlar 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 19. maddesi hükmüne göre çekmeleri . gereken cezalarının on yılını,
b) Müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanlar çekmeleri gereken cezalarının sekiz yılını,
c) Diğer şahsı hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin beşte birini,
Çektikleri takdirde iyi halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla salı verilirler.
Bu sürelerin tayininde hükümlünün tutuklu kaldığı süreler de hesaba katılır.
Bu hükümlüler hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun Ek 2. maddesindeki indirim hükümleri uygulanmaz." hükmünü;
22.12.2000 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasanın 4758 sayılı Yasa. ile değişik 1. maddesinin 1 ve 2. bendleri;
"23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle;
1.. Verilen ölüm cezaları yerine getirilmez. Bu durumda olanlar hakkında tabi oldukları kanunlardaki infaz hükümleri aynen uygulanır.
2. Müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların veya şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenlerin ya da aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsı hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin tabi oıdukları infaz hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezalarından on yıl indirilir. Indirim, verilen her birceza için ayrı ayrı değil, toplam ceza üzerinden bir defaya mahsus yapılır. Ancak bir kişinin muhtelif suçlarından dolayı cezaları ayrı ayrı tarihlerde verilmiş olsa bile, bu cezaların toplamı üzerinden yapılacak indirim on yılı geçemez.
1. paragraf hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezaları ndan on yıllık indirim yapıldıktan sonra ceza süresi dolmuş olanlar, iyi halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve istemleri olmaksızın derhal; toplam cezaları on yıldan fazla olanlar kalan cezalarını çektikten sonra şartla salıverilirler." hükmünü;
09.08.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4771 sayılı Yasanın 4928 sayılı Yasa ile değişik 1. nıaddesi ise,
"A) Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlennıiş suçlar için öngörülen idamcezaları hariç olmak üzere, 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 7.1.1932 tarihli ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu ile 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununda yer alan idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür.
Şu kadar ki,
a) Türk Ceza Kanununun 47, 50, 51, 5Ş, 58, 59, 61, 62, 64, 65, 66, 102,112, 451, 452, 462 ve 463 üncü maddeleri ile 7.11.1979 tarihli' ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin idam cezasına ilişkin hükümleri,
b) Türk Ceza Kanununun 17 nci maddesi ile 13.7.1965 tarihli ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 19 ve Ek 2 nci maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkin hükümleri,
Saklıdır.
B) Bu Kanun hükümlerine göre idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenler hakkında Türk Ceza Kanununun 70, 73 ve 82 nci maddelerinde öngörülen süreler iki kat, terör suçluları hakkında üç kat olarak uygulanır.
Bu Kanun hükümlerine göre idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları hakkında Cezaların Infaz. Hakkında Kanun ile 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun şartla salıverilmeye ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder." hükmür:ıü taşımaktadır.
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın 19/1. maddesinin 1. fıkrasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30, yıllarını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmişolanlar hükümlülük süresinin 1/2'ni; çekmiş olup da Tüzüğe göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şartla salıverilirler.";
Aynı Yasanın ek 2/8. maddesinde de "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler hakkında, bu maddedeki indirim hükümleri uygulan.maz." hükümleri yer almaktadır.
Görüldüğü gibi hiç de uzun sayılmayacak bir süre içerisinde ölüm ve müebbet ağır hapis cezaları ile bu cezaların yerine getirilmesi bakımıarından farklı hükümler taşıyan üç ayrı yasa yürürlüğe konulmuştur. Cezalandırma veya cezalandırmama konusunda kurallar koyma yetkisinin yasa koyucuya ait bulunduğunda kuşku yoktur. Fakat bu yetki kullanılırken toplumdan kaynaklanan bir gereksinim olup olmadığı değerlendirilmeli, insan haklarına saygılı hukuk devleti ilkesinin gereği olarak da adalet ve nasafete uygunluk ölçüsü gözetilmelidir. Aynı hususları düzenleyen yasaların sıkça değiştirilmesi bazen eşitsizliklere, dolayısıyla haksızlıklara neden olmakta, toplumun adalete olan güvenini zedelemekte, kamuoyunda cezaların gerektiği şekilde yerine getirilemediği inancını yaratmaktadır. Bu olgu aynı zamanda hüküm verecek mercileri de, değişik yorum yollarına başvurulması nedeniyle farklı sonuçlara götürmektedir. Yorum denilen düşünsel araştırma işlemi, ortak hukuki değerlerin sistematik bütünü olarak hukuki düzenin bir bölümünün bütün le karşılaştırılması anlamındadır. Yazılı hukukun hak veya adalet denileıı ve yazılı olmayan hukuka dayanması gerektiğinden, yasalar hak ve adaleti, eşitliği sağlayacak şekilde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır. Yasaların sıkça değiştirilmelerinden ve yeni gereksinimlere yanıt veremeyişlerinden ortaya çıkabilecek kaçınılmaz sakıncalar ancak bu suretle giderilebilir.
Somut olayda hükümlü hakkındaki infaz süreci içersinde yürürlüğe girmiş bulunan 3713 ve 4616 sayılı Yasalarda, ölüm cezalarının yerine getiri lemeyeceğinin belirtilmesiyle yetinilmişj yerine hangi cezanın uygulanacağına ise değinilmemiştir. Bu nedenle idam cezasının yürürlükte olduğu kabul edilip, bu cezaların niteliği itibariyle diğer cezalarla içtimaı söz konusu olmadığından uygulamada, anılan yasalardaki şartla salıverme süreleri her idam cezası için ayrı ayrı hesaplanıp, yerine getirme de bu şekilde yapılmıştır.
4771 sayılı Yasa ise, öngördüğü istisnalar dışında idam cezalarını müebbet ağır hapis cezasına dönüştürmüştür. Ancak, Yasanın 1/a-b madde ve bentlerindeki hükümler nazara alındığında yasada değinilen müebbet ağır hapis cezasının TCY.sının 13 ncü maddesinde belirtilen müebbet ağır hapis cezasından, infazı bakımından daha değişik bir ceza türü olduğu açıkça görülmektedir. Nitekim, bu niteliği itibariyle bu ceza uygulamada "ağırlaştırılmışmüebbet ağır hapis" veya "infazı bakımından ağır müebbet hapis" cezası olarak da tanımlanmaktadır.
Yine 3713,4616 ve 4771 sayılı Yasaların kendi içlerinde" bir bütün halinde ancak ayrı ayrı, hem maddi cezahukukuna hem de cezaların yerine getirilmesine ilişkin hükümler taşıdığı açıkça görülmektedir. Bu olgu Yasa koyucunun aynı yasa içerisindeki maddi ceza hukuku ile infaza ilişkin düzenlemelerinin birlikte ele alınması gerektiği yönündeki amacını ortaya koymaktadır. Diğer bir anlatımla Yasa koyucu tarafından bir yasayla yapılan şartla salıverilme süre ve koşullarına ilişkin düzenlemelerin, aynı yasadaki maddi ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler nazara alınarak belirlendiği kabul edilmelidir. Bu nedenle TCY.sının 2/2. maddesinin uygulanması bakarnından yukarda değinilen üç Yasanın öngördükleri koşullar itibariyle somut olayda uygulanma alanı bulunup bulunmadığı öncelikle araştırılıp hangi yasanın bir bütün halinde hükümlü veya sanık yararına olduğu belirlendikten sonra bu yasanın yine bir bütün'halinde uygulanması gerekm~ktedir.
Konuya ilişkin Yargısal kararlar bu doğrultudadır. Nitekim, Yargıtay lçtihadı Birleştirme Kurulunun 23.02.1938 gün ve 23-9 sayılı kararında özetle; "Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümleri farklı ise, her iki yasa birbirine karıştırılmamalı, ayrı ayrı her .iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalıdır" görüşü kabul edilmiştir. Ayrıca, Ceza Genel Kurulunun 23.12.2003 gün ve 270-290 sayılı; 25.05.1999 gün ve 133-142 sayılı ve 14.10.1985 gün ve 194-525 sayılı karalarında da aynı esasa yer verilerek bu uygulama yerleşmiştir.
Öğretideki görüşler de bu doğrultuda bulunmaktadır. Konuya ilişkin yapılan açıklamalarda, "önceki ve sonraki yasalardan hangisinin failin leh ve aleyhinde olduğunu saptamak için somut olayda onun hakkında uygulanması olanağı bulunan hükümlerin birbirleriyle karşılaştırılması gerekir. Bu durumda cezalardaki değişikliklerin yanı sıra failin lehine sayılabilen diğer değişiklikler, örneğin tecil olanağını kabul etmeyem eski yasaya karşılık yeni yasanın bu olanağı tanıması, şartla salıverme koşullarında yeni yasanın öngördüğü lehte değişiklikler göz önüne alınır. Diğer bir deyişle iki yasa arasında sadece ceza bakımından değil, başka bakımıardan da fark bulunabilir bu
durumda yargıç, her iki yasanın somut olayda faile uygulanması mümkün hükümlerini karşılaştırarak bir sonuca varacaktır." görüşüne yer verilmiştir. (Prof. Dr. M.E.ARTUK-Doç. Dr. A.GÖKÇEN-Arş. Gör. A.C.YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.ı,sh.221 vd.) Yine aynı konuda, iki yasa arasında yalnızca cezanın tür ve miktarı itibariyle değil, sorumluluğu veya verilecek cezayı etkileyebilecek diğer nedenler bakımından fark bulunması halinde, erteleme olanağı, ağırlatıcı ve hafifletici nedenler, kavuşturma şartları ve sairenin soyut olarak tayin olunamayacağı, sorunun her somut olayda ayrı ayrı ele alınarak çözümleneceği, olaya her iki yasanın ayrı ayrı uygulanıp,
bu uygulama sonucu elde ednen nihai cezaların, birbaşka anlatımla uygulanma olanağı bulunan tüm yasaların leh ve aleyhteki hükümleri ile birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması sonunda, fail bakımından daha lehe sonuç veren yasanın belirlenip son hükmün buna göre verileceği, lehe sonuç doğuran yasanın bir bütün halinde uygulanmasının gerektiği, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararınında bu konuda doğru çözümü içeren görüşü yansıttığı belirtilmiştir. (Prof. Dr. S.DÖNMEZER-Prof. Dr. SERMAN, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.I, 11. Bası, sh.167 vd.; Prof. Dr. S.DÖNMEZER, Genel Ceza Hukuku Dersleri, sh.64 vd.)
Bu açıklamalar ışığında hükümlünün somut olaydaki hukuki durumu değerlendirildiğinde;
Hükümlü Mustafa'ya verilen ceza on iki ayrı idam, 20 yıl ağır hapisile 5 yıl hapis ve 25.000 lira ağır .para cezası olup, hükmün verildiği tarih itibariyle bu cezaların içtimaı olanaklı değildir. İlk hükümden sonra yürürlüğe giren 3713 sayılı Yasanın getirdiği düzenleme ile hakkındaki idam cezalarının yerine getirilmeyeceği ve cezasının 10 yılını çekmiş olmak koşuluyla şartla salıverileceği esası,getirilmiş, hükümlü hakkındaki her bir idam cezasının varlığının korunduğu, içtima olanağı bulunmadığı nazara alınarak her bir idam
cezası için 10 yılolmak üzere. 120 yıl üzerinden infazı kararlaştırılmış, ancak TCY.nın 77. maddesi hükmü de nazara alınarak hakkında qüzenlenen müddetnamede cezaevinde kalacağı süre 36 yılolarak belirlenmiştir. paha sonra yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasa ile de her bir idam cezasının varlığını sürdürmesi ancak çektirilmemesine ilişkin esas korunarak çekilmesi gereken toplam cezadan 10 yıllık bir indirim öngörülmüş, ancak salıverilmesi için cezaevinde kalması gereken 36 yıllık sürede bir değişiklik meydana gelmemiştir. En son yürürlüğegiren 4771 sayılı Yasa ile getirilen düzenlernede ise idam cezası, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüş ve cezaların içtimaı olanağı sağlarımıştır. Ancak, infaz statüsü belirlenirken, idam cezasından dönüştürülen müebbet ağır hapis cezasının çektirilme koşulları ağırlaştırılmış ve 647 sayılı Yasanın 19. maddesi hükmü uyarınca idam cezası TBMM.ce yerine getirilmemesine karar verilenlerin koşullarına tabi kılınarak, 30 yıl üzerinden şartla salıverilme esası kabul edilmiştir. Bu düzenlemelerden, idam cezasların hükümlü hakkında varlığını kaldıran, her bir hükmün bağımsız olarak varlığını sürdürmesi esasını değiştirip, içtima yapılmasına ve sonuçta tek hüküm kurulmasına olanak sağlayan ve hükümlünün cezaevinde kalması gereken süreyi 36 yıldan, 30 yıla indiren ve bu süre üzerinden şartlı salıverilme olanağı sağlayan 4771 sayılı Yasanın bir bütün halinde hükümlünün daha lehine olduğu açıktır.
Oysa, Özel Daire bozma kararında sonucu itibariyle, maddi ceza hukuku bakımından 4771 sayılı Yasa, şartla salıverme bakımından ise 3713 sayılı Yasa hükümleri nazara alınarak hükümlü hakkında karma bir uygulama yapılması öngörülmüştür. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, gerek yerleşmiş yargısal kararlarda, gerekse öğretideki yaygın görüş nazara alındığın da bu tür bir karma uygulama yapılması olanaksızdır. Kaldı ki böyle karma bir uygulama yapılması ile elde edilecek sonuç hakkaniyet ve adalete de uygun olmayacaktır.
Yine, 4771 sayılı Yasanın 1/A maddesinin (b) bendi, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 19 ve Ek 2 nci maddelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkin hükümler bakımından açıkça saklı tutmuştur. Bu açık düzenleme varken Özel Dairenin aynı Yasanın 1/B maddesi 2. paragrafının, Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın şartla salıvermeye ilişkin hükümlerinin terör suçluları hakkında uygulanmayacağına ilişkin, salt terör suçluları bakımından nazara alınması olanaklı hükmünü eksi ile kanıtlama yolunu seçip, somut olayda infazın 3713 sayılı Yasayı;t göre yapılacağını kabul etmesi yerinde bir yorum ve değerlendirme değildir.
Bu itibarla YargıtayCumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüyle, CYUY.nı,n 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Özel Daire bozma ilamında; 1/f bölümünde yer alan. "... geçmişten bu yana yürürlüğe giren ve kişinin yararlanması olanağı bulunan infaz statÜlerinin değerlendirilip en lehte sonuç verecek olanının tercih ve tatbikiyle koşullu salıverme tarihinin be
lirlenmesi ..."; 2/a bölümünde yer alan, "... 647 sayılı Yasanın 19. ve Ek 2.maddelerine ilişkin olanının en aleyhte olması, 4616 ve 4758 sayılı Yasalara ilişkin bulunanın dahi aleyhte netice verir bulunması karşısında en lehte hükümler içeren 3713 Sayılı Yasanın geçici I/a maddesi gözetilerek hükümlünün koşullu salıverilme tarihinin belirlenmesi ..."; 2/b bölümünde yer alan. "... her ne kadar 4771 sayılı Yasanın 1. maddesi (A) bendi (b) alt bendinde "yasa uyarınca dönüştürülmüş müebbet ağır hapislerde TCY.nın 17. ve 647 Sayılı Yasanın 19. ile Ek 2.maddesi hükümleri yönünden TBMM tarafından İdam cezalarının yerine getirilmemesine kararverilenlere ilişkin hükümlerinin saklı tutulduğu" açıklanmış ise de, bu hükmün, hakkında 3713 ve 4616 Sayılı Yasaların iyileştirici infaz statüleri uygulanamayacak kişilere tatbik edilebileceği gözetildiğinde, 3713 sayılı Yasadan yararlanma hakkını kazanan hükümlü Mustafa'ya uygulanmasının olanaksız bulunması..." ibarelerinin kara rdan .çıkartılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyelerinden O. Şirin; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Dairemiz kararına yapılan itirazı isabetli gören Yüksek Genel Kurul sayın çoğunluğu;
1) 08.04.1991 gününden önce işlenen ve kapsamında nitelikli adam öldürme suçları na da yer veren 3713 S.Y'nın bahşettiği özel af indiriminden 19.07.1980 tarihinde işlediği suçlardan hükümlü Mustafa'nın yararlanamayacağına hükmetmekle, kişiye, cezaları idam iken verilen atıfetin, cezalarının müebbet ağır hapse dönüşmesi durumunda geçersiz olacağını kabullenmiş,
2) Yargıtay 1. C.D.nin, yasal dayanaklannı da göstererek verdiği kararını bozmakla TCY.nın 2/2. maddesi uygulamalarındaki "tatbik ve infaz" sırasını değiştirmiş,
3) TCY.nın 2/2. maddesi kapsamında yapılacak uyarlamada, önce maddi ceza hukukuna ilişkin tatbik işleminin tamamlanması ve yeni hükmün verilmesi, bilahare infaz hukukuna ilişkin normların en lehte olanının tatbikiyle şartla ve bihakkın tahliye tarihlerinin belirlenmesi zorunluluğunu gözetmeyerek, kendine özgü bir değerlendirme neticesi, hükümlü aleyhinde sonuç yaratmış,
4) TCY.nın 450. maddesinde öngörülen "idam" cezasını "müebbet ağır hapse" dönüştürmesi nedeniyle, 4771 S.Y.nın lehte yasa olduğunu açıkça kabul etmesine rağmen, lehte yasanın, suç tarihi olan 19.07.1980 gününe dek geriye yürüyece~ine ve sanki suç tarihinde mer'i ahkam o imişcesine sonuç yaratacağına ilişkin genel kuralı dışlamış,
5) Görüşmeler sırasında ömek olarak verdiğimiz;
"Varsayalım ki fail Mustafa eylemi takiben kaçtı, uzun süre yakalanamadı, yakalanışı 4771 S.Y.nın yürürlüğünden sonra oldu, kendisi hakkında ilk mahkumiyet hükmü 4771 S.Y ile değişik TCY.nın 450. maddesi uyarınca verildi, öldürdüğü 12 kişi nedeniyle zorunlu olarak 12 kez müebbet ağır hapis ve öldürmeye kalkıştığı bir kişi nedeniyle 20 yıl ağır hapis cezasına hükmedildi, içtima işlemini zorunlu kılan normlar gereğince, müebbetlerden biri esas alınıp diğer 11'i TCY.nın 70. maddesince ve 20 yıl ağır hapis 73. maddesince hücreye çevrilip 4771 S.Y.nın 1/Bmaddesince iki misline çıkarılarak ve hücrenin 6 yıldan fazla olamayacağı kuralına uyulmak'suretiyle "6
yılı geceli gündüzlü bir hücrede tecrit ile müebbet ağır hapsine" karar verildi, kesinleşen hüküm infaz savcılığına gönderildi, savcılık hükmün 19.07.1980 gününde işlenen cürümlere ilişkin olduğunu görerek, müddetnamesinde, müebbet ağır hapsin tek olduğunu ve bunun "647 S.Y.nın 19. maddesi kapsamında "TBMM'ce idam cezalarının yerine getirilmemesine mahsus müebbet ağır hapis" tür,ünden bulunduğunu saptadı, suç tarihinden sonra çıkan ve bu tür cezalarda şartla tahliye süresini 10 yılolarak benimseyen 3713 S.Y.nın geçici 1/a maddesini, gözetti"
"Bu işlemin hangi norma istinaden hatalı olduğunu iddia edebilirsiniz" biçimindeki açıklamalarımızı önemsememiş,
6) 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İBK. ile bu karara "Infaz statüsü yönüpden" açılım kazandıran CGK.nın 23.12.2003.gün ve 1-270/290 sayılı kararının, amaç ve içeriğini farklı şekilde yorumlamış;
a) Anılan kararlarda; "suç tarihinde yürürlükte olan yasa ve infaz sistemi ile", .
"sonradan yürürlüğe giren yasa ve infaz sisteminin", bütünlükleri bozulmadan uygulanması ve kesinlikle karma uygulamaya gidilmemesi, sonuçta lehte netice vereninin tatbik edilmesi önerildiği ve bu öneripin sonucu olarak; TCY.nın 450. maddesi yönünden suç tarihinde geçerli olan idam cezası ile bunun infaz statüsü olarak 647 S.Y.nın2.. maddesinde öngörülen "asılarak yaşamın izalesi" halinin karşısında 4771 S.Y.nın, TCY.nın 450. maddesi için öngördüğü müebbet ağır hapis ile 647 S.Y.nın 19. maddesinde öngörülen 30 yıllık şartla tahliye statüsünün karşılaştırılmasıyla yetinilmesi, bu karşılaştırmada 3713 S.Y.nın özel af statülü geçici 1/a maddesinin ölçüolarak alınmaması, zira anılan ISK ve CGK kararlarıyla kastedilen mukayeseye esas yasaları.n, "maddi ceZa hukukuna ilişkin olup gerek temel cezayıgerekse TCY.nın 29. maddesinde yazılı artırım ve indirimleri içeren yasalar olduğunu, 3713 S.Y gibi sadece geçmişte işlenmiş suçlar yönünden atıfet öngörenözel af statülü olanların amaç'"
lanmadığını, gözönüne almamış,
b) 4771 S.Y, ile TCY.nın 450. maddesinde yapılan lehte değişiklik sonucu temyiz yasa yolu açık olarak verilecek hükmün geriye yürümesi, 12 idam ile 20 yıl ağır hapislik ilkini kaldırarak onun yerine kaim olup infaza esas tek hüküm niteliğine dönüşmesi ve bu dönüşümün de "geriye yürüme" kuralının zorunlu neticesi olarak suç tarihinden geçerlilik kazanması karşısında; yeni hükmün, 3713 S.Y.nın yürürlüğünden önceye inişi nedeniyle, özel af nitelikli bu yasanın, sadece suç tarihindeki ahkamı etkilemeklekalmayıp,4771 S.Y. ile getirilen değişikliği de kapsayacak bir atıfet riiteliği kazanacağı na ilişkin açıklamalarımıza itibar etmemiş,
7) TCY.nın 450. maddesininsuç tarihindeki ahkamıyla, 4771 S.Y. ile getirilen ahkamının, "maddi hukuka ilişkin temel yasa niteliğinde" olduğuna. bu yasaların, sadece geçmişi değil özellikle geleceği düzenleme altına alanlardan bulunduğuna, 3713S.Y.nın geçici 1/a maddesinin ise gelecekte uygulanabilecek hükümler olmayıp, 08.04.1991 tarihinden önce 'işlenen suçların şartla tahliye sürelerinde iyileştirme yaratan özel af niteliği taşıması karşısında süreli nitelikteki bu yasaların sadece infaz sürecindenazara alınabileceğine, TCY.nın 2/2. maddesindeki "tatbik ve infaz" sıralamasının gereği olarak yeni hükmün verilişinde geçerlilik taşımayacağına, ancak ve
sadece son hükmün kesinleşip geçmişe yürüyüşünden ve infaza esas yegane hüküm halini alışından sonra gözetileceğine ilişkin açıklamalarımız gözönünde tutulmamış,
8) 08.04.1991 tarihinden önce işlenen suçlardan dolayı verilen idam cezalarının yerine getirilmemesine ilişkin 3713 S.Y.nın geçici 1/a maddesinin, dönüştürülen cezanın ne olduğunu açıklamamış olmasının yasal bir boşluk olarak algılanmaması gerektiğine, zira maddenin devamında "bu durumda olanlar 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkmda Kanunun 19. maddesi hükmüne göre çekmeleri gereken cezalanmn 10 yıllnı ... çektikleri takdirde iyi halli olup olmamalarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızm şartla salıverilirler" hükmü vazedildiğinden, atıfta bulunduğu maddenin statüyü tarifeyettiğine, bu statünün, "TBMM'ce idam cezalarının yerine getirilmemesine mahsus olanlara ilişkin" olanla örtüştüğüne; 4771 S.Y.nın 1. maddesinin (A) bendi (b) alt bendinde deaynı maddeye ve aynı türe yönelmek suretiyle tanımlamanın eksiksiz hale sokulduğuna, bu itibarla içtimalar neticesi hükümlüMustafa'ya verilebilecek "müebbet ağır hapsin" 3713 S.Y.nın geçici 1. maddesinin (a) bendinde zikredilenlerden olduğunun açıklıkla ortaya çıktığına yönelik görüşlerimiz reddedilmiş,
9) 4771 S.Y. ile yapılan değişiklik sonucu Türk Ceza Hukuku sisteminde o ana kadar var olan tekli "müebbet ağır hapis" cezasının çeşitlilik kazandığına, bu cezaya, iki müebbet ağır hapis türünün eklendiğine, bunlardan birinin TCY.nın 450. maddesinde benimsenen tür olduğuna, bu türün, "TBMM'ce idam cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere mahsus" olup, infazının 647 S.Y.nın 19. ve Ek-2 maddelerinde zikredilen nitelikte bulunduğuna, bu türde, şartla tahliye için ceza
evinde 30 yılın geçmesi gerektiğine,diğer türün ise "terör suçlularına mahsus müebbet ağır hapis" olup bunlarda şartla tahliyeden yararlanma hakkı bulunmadığına,
Yasa koyucunun, 4771 S.Y. ile cezalar sistemine eklediği bu iki müebbete infaz statüsü tespit etmek ve böylece, mevcut basit müebbetle karıştırılmasını önlemek amacıyla, gelecekte yapılacak uygulamalara esas olmak üzere, infaz statüsü belirlemek zaruretini hissettiğine, bu zaruretin sonucu olarak 4771 S.Y.nın 1. maddesi (A) bendi (b) alt bendinde "bu tür müebbetlerde 647 S.Y.nın 19. ve Ek-2. maddelerinin TBMM'ce idam cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlere ilişkin hükumleri uygulanır" kaidesinin konulduğuna, bu normun amacının, geçmişte suç işleyen ve lehte yasanın geriye yürümesi sonucu cezaları müebbete dönüp içti ma neticesi hücreli müebbete mahkum edilenlerden 3713 S.Y. ile verilen atıfetin esirgenmesi olmadığına, 3713 S.Y ile verilen atıfetten yararlanmaması gerekenlerin, yasa koyucu tarafından, 4771 S.Y.nın 1. maddesi (B) bendi 2. fıkrasında açık, net ve sınırlı tarzda tanımlandığına, bunların sadece "terör suçluları" olduğuna, 3713 S.Y. ile tanıdığı atıfetten yararlandırılmaması amacı güdülseydi, yasa koyucunun, terör suçluiarına uygulanan müebbetler yönünden getirdiği yasaklamayı, TCY.nın 450. maddesi mucibince cezalandırılan müebbet mahkumlarına da sirayet ettirir tarzda hüküm vazedebileceğine, kazanılmış hakkın geri alınmasını öngören normların yorumla genişletilemeyeceğine ilişkin, ısrarla ortaya koyduğumuz gerekçeleri gözetmemiş,
10) Gerek 3713 S.Y. ve gerekse 4616 S.Y. ile getirilmiş olan özel af statülü ceza indirimlerinin, hükümlüleri n cezalarını çekmeden salıverilmesini sağlamasına ve onları sevindirmesine karşın, toplum düzenini büyük ölçüde sarsan sonuçlar doğurduğuna, 4771 S.Y ile idam cezalarının müebbet ağır hapse çevrilmesi sonrasında, uygulanması zaruri hale gelen içtima hükümleri.gereği, birden fazla müebbetin, yekdiğerinin içine hücre cezası olarak konulmak suretiyle hücreli tek müebbet ağır hapse dönüştürülmesi zarureti doğacağına, böylece, TCY.nın 450. maddesi kapsamında bir kişi öldürenin alacağı tek müebbet ağır hapis ile, aynı madde kapsamında 12 kişi öldüren Mustafa'nın lehte yasa uyarınca 12 kez müebbet ağır hapse mahkum olup, zorunlu içtima neticesi alacağı tek hücreli müebbetin şartla tahliye müddetlerinin farklı olmayacağına, ikisi arasındaki yegane farkın, infaz kurumunda geçecek sürenin biri yönünden hücresiz diğeri yönünden hücreli olmaktan ibaret bulunacağına,
Akla, mantığa, kamusal vicdana ve nasafet ölçülerine aykırı düşen bu tür uygulamalara, yasaların cezaları sınırlayan içtima kurallarının neden teşkil ettiğine, hiç gecikmeden, bu normlarda değişiklik yapılarak, sınırsız içtima düzeyine geçilmesi gerektiğine, toplum nizamının ancak ve yalnız böyle korunabileceğine, sınırlı içtimanın nedeni olarak gösterilen "insan sağ/ığı daha fazla cezaevinde ka/maya dayanamaz" biçimindeki gerekçenin kabul edilebilir niteliğini yitirdiğine, bir kişiyi öldürenle 12 kişiyi öldürenin aynı müddetle cezaevinde tutulmasının mantığının kalmadığına, bu normlar varlığını korudukça seri cinayet meraklılarının önünün alınamayacağına, Anılan normların varlığı karşısında, ceza yargıcının yapabilecegi hiçbir şey olmadığına, uygulama zorunluluğundan kaçınılamayacağına, içtima kaidelerinin yarattığı zafiyetin yargıç tarafından aşılması olanağının bulunmadığına, yargıcın "bana göre böyle olmalı" yorumunu, "yasaya göre olması gerekenin" önüne geçilmesi durumunda ceza yargısının kargaşaya düşeceğine,
İlişkin açıklamalarımızı değerlendirmeye tabi tutmamış, anılan karar verilmiş, Yargıtay 1. C.D.ce 3713 S.Y.nın geçici 1. (a) maddesi uyarınca 10 yıl süreyle cezaevinde kalması icap ettiği düşünülen hükümlü Mustafa'nın, 3713 S.Y.dan yararlanma hakkı olmadığına, 19:07.1980 tarihinde işlediği suçlarından dolayı 4771 S.Y.nın 1. maddesi (A) bendi (b) alt bendi sevkiyle 647 S.Y.nın'19. maddesi uyarınca 30 yıl cezaevinde kalarak şartla tahliyeden yararlanabileceğine hükmedilmiştir.
Bu hükmün, konu olayla ilgili bağlayıcılığı tartışmasızdır. Ancak kanımızca, bu kararla benimsenen ve "4771 S.Y. uyarınca idamdan dönüştürülen müebbetler içtimaına, 30 yıllık şartla tahliye müddetinin uygulanacağına ve bunların 3713 S.Y. dan yararlanamayacağına," biçiminde özetlenebilen yeni ilkenin, her olaya uyarlanması olanaksız hale gelecektir.
Zira, lehte hüküm taşıyan 4771 S.Y. uygulanıp, TCY.nın 2/2. maddesi kapsamında idam cezaları müebbet ağır hapse çevrildiğinde ve birden fazla müebbetin TCY.nın 70. maddesi uyarınca hücreli tek müebbete dönüştürülmesi yapıldığında, zorunlu olarak geçmişe yürüyecek olan bu hükümlerde, farklılıklar ortaya çıkacak, iş bu Genel Kurul kararıyla benimsenen statü, ilke olmaktan çıkacaktır. 4771 S.Y. bir olayda lehte, başka bir olayda aleyhte sayılacak, tek kişiyi öldürmede farklı, iki kişiyi öldürmede farklı, üç kişiyi öldürmede farklı, dört ve daha fazla kişiyi öldürmede daha.farklı müddetler savunulacak, böylece; TCY.nın tek müebbetle birden fazlasının içtimaıyla belirlenecek müebbetin cezaevinde kalma süresini bir tutan sistemi, sanki yasa koyucu yargıç imişcesine değiştirilecek, yargı erki yasama erkinin yerine geçecektir.
Unutulmamalıdır ki;
TCY.nın 450. maddesinde "idam" cezasını benimseyen de, sonradan bu yaptırımı müebbet ağır hapse dönüştüren de, birden fazla müebbetin mutlaka toplanmasını, birinin içinde diğerlerinin eritilip hücreli tek müebbete dönüştürülmesini öngören de, TCY.nın 2/2. maddesiyle lehte yasanın suç tarihinden geçerli olacak tarzda geriye yürüyeceğini buyuran da Yasa Koyucudur. Yine aynı Yasa Koyucu, 3713 S.Y. ile 8.4.1991 gününden önce işlenen suçlara ilişkin idam cezasının şartla tahliye süresini 10 yıla indirgemiştir.
Yargıca düşen sorumluluk, kaçınılmaz biçimde, bu normları uygulamaktır.
Dairemiz karaMdaki ilkeler, muhakememizdeki isabetliliğini sürdürmektedir.
Açıkladığım gerekçelerle kararı benimsemiyorum." görüşüyle;
Bir kısım Kurul Üyeleri ise; "Özel Daire kararında açıklanan hukuki görüş isabetli olup, Yargıtay Ç.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir." gerekçesiyle karşı oykullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 30.1.2004 gün ve 3087-176 sayılı ilamındaki 1/f, 2/a ve 2/b bölümlerinin .yukarıda belirtilen kısımları itibariyle (İLAMDAN ÇIKARTILMASINA), diğer hususlar hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince duruşma açılarak karar verilmek üzere dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 30.3.2004 gününde yasal oyçokluğu ile karar verildi.