 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/8-20
Karar no: 1999/29
T: 23.02.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Meraya tecavüz suçundan sanık Ramazan Ş...'in, 3091 sayılı Yasanın 15/a maddesinin 1.cümlesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Balıkesir Sulh Ceza Mahkemesince 24/9/1996 gün ve 859/819 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen 8. Ceza Dairesince 15/09/1997 gün ve 10993/11756 sayı ile;
"Sanığın idari men kararına rağmen aynı yere tekrar elatması sonucu suçun oluşacağı, bu halin kastın yoğunluğuna kanıt olmayacağı, ayrıca el atılan yerin miktarı da dikkate alındığında, cezanın azami had üzerinden tayinini haklı gösterecek dosyada başka bir delil de bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 18/11/1997 gün ve 553/633 sayı ile;
"Kastın yoğunluğu suç işleme düşüncesinin ortaya çıkıp oluşmasından, icra hareketlerine başlanıp sonucun alınmasından sonra suç teşkil eden hareketlerin herşeye rağmen gerekirse silah kullanılarak sürdürülmesi,kanun ve nizamlara muhalefetin devam ettirilmesidir. Fiil ve neticeleri bilinip istenerek yıllarca sürdürülmüş, suçun işlenmesini önceleyecek, faili etkisiz kılacak bir sebep araya girmemiş veya giren sebeplerin etkili olmadığı eylemin devamından anlaşılmış, suçun tüm zamanlarda işlenmesi, suça yönelik kastın yoğunluğunu ortaya çıkarmıştır.
Sanık, 1991 yılından beri men kararlarına rağmen tecavüzünü sürdürmüş, bu durum nedeniyle başka şahıslarca da hazine arazilerine tecavüz edilmiş, köylüler ile devlet görevlileri arasında silahlı çatışmalar olmuştur.
Sanığın kastının yoğunluğu, eylemi gerçekleştirme tarzı, kanun ve nizamlara muhalefet derecesi, eylemi sürdürmekteki ısrarı, tehlikelilik hali, tecavüz edilen yerin miktarı dikkate alınarak ceza asgari haddin üzerinde tayin edilmiştir." biçimindeki gerekçe ile önceki kararda direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" isteyen 01/02/1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
3091 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında azami hadden ceza tayinini haklı kılacak nedenlerin bulunup bulunmadığı, diğer bir deyişle bu hususta dayanılan gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığına ilişkindir.
TCK.nun 3679 sayılı Yasayla değişik 29/son maddesinde "Hakim iki sınır arasında temel cezayı suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç,suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışları gözönünde bulundurmak suretiyle takdirini kullanarak belirler.
Cezanın asgari hadden tayini halinde dahi takdirin sebepleri kararda mutlaka gösterilir." hükmü yer almaktadır.
Mahkemece ceza tayin edilirken, cezanın maddede yazılı alt sınır veya alt sınırın üzerinde belirlenmesi halinde, Anayasanın 141/3 ve CMUK.nun 32. maddeleri gereğince gösterilen gerekçenin; TCY.nın 29. maddesinde belirtildiği şekilde sanığın kişiliği, suçun işleniş yer ve biçimi, nedeni ve işlenmesindeki özellikleri ile zarar ya da tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olması gerekir. Gerekçenin bu niteliği, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini taşıması yanında, yargıcın aşağı ve yukarı hadler arasında takdir yetkisini kullanırken 29. maddede düzenlenen kuralların dışına çıkıp çıkmadığının Yargıtayca denetleneceğini de göstermektedir. Takdir yetkisinin Yargıtayca denetlenmesinde, TCY.nın 29. maddesinde yer alan ölçütlerin gözününde tutulması gerektiği kuşkusuzdur.
Yargıtayın görevi, yasaların Türkiye genelinde hukuka uygun olarak uygulanıp uygulanmadığını denetlemek, içtihatları ile ülkede yasaların ve hukuk kurallarının uygulanmasındaki birliği sağlamaktır. Bu görev gözetildiğinde; temyiz incelemesine konu olan hükümde,temel cezanın belirlenmesi sırasında dayanılan gerekçe ile kullanılan takdirde yanılgıya, çelişkiye ve zafiyete düşüldüğü saptandığı takdirde, bu hususlar bozma nedeni yapılacaktır. Aksine kabul, hukuk kurallarının Türkiye genelinde farklı uygulanmasına yol açar ki; bu da Yargıtayın kuruluş amacına ve eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturur.
İnceleme konusu somut olayda, sanığın hazineye ait 71.600 m2.lik taşınmazın 30.600 m2.lik kısmına tecavüzde bulunduğu, 01/04/1991 gün ve 7 sayılı karar ile müdahalesinin önlenmesine karar verildiği, bu karara rağmen sanığın aynı yere müdahalesini sürdürdüğü ve hakkında 12/07/1995 gün ve 36 sayılı ikinci men kararının verildiği, her iki kararın da infaz edildiği saptanmıştır.
Yerel Mahkemece de oluş bu şekilde kabul edilmiş, sanığın kastının yoğunluğu gerekçesi ile azami hadden ceza tayin edilmiştir.
3091 sayılı Yasanın 15. maddesinde idari men kararına rağmen aynı yere ilk mütecaviz tarafından tekrar veya onun yararına üçüncü bir kişi tarafından müdahalede bulunulması halinde atılı suçun oluşacağı, suça konu taşınmazın kamu kurum veya kuruluşlarına ait olması veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz veya umumun menfaatine ait yerlerden bulunması halinde 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir.
İdari men kararına rağmen aynı yere tekrar müdahalede bulunulması, maddede belirtilen suçun unsuru olup, suçun unsurunu oluşturan hareketlerin kastın yoğunluğuna kanıt ve cezayı ağırlaştırıcı neden olamayacağı, ayrıca el atılan yerin miktarı da dikkate alındığında, cezanın azami hadden tayinini haklı kılacak bir nedenin bulunmadığı, gösterilen gerekçenin dosya içeriği ve TCY.nın 29. maddesindeki ölçütlerle bağdaşmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla temel cezayı TCK.nun 29. maddesindeki kurallara aykırı olarak azami hadden tayin eden Yerel Mahkeme direnme hükmünün isabetsiz olduğu anlaşılmakla bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri, Yerel Mahkeme direnme hükmünde bir isabetsizlik bulunmadığı görüşüyle hükmün onanması gerektiği yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23/02/1999 günü oyçokluğuyla karar verildi.