Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/8-134
Karar no: 1999/150
T:  08.06.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
İzinsiz bıçak taşımak suçundan sanık İsmail Ö...'in 6136 Sayılı Yasanın 15/1 nci maddesi uyarınca takdiren 6 ay hapis ve 420.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Küçükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen
22.10.1997 gün ve 495/1010 Sayılı karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.3.1999 gün ve 1952/4220 Sayı ile;
"Gerek 1.2.1996 günlü Kriminal Polis Laboratuvarı Ekspertiz raporunda, gerekse Adli Tıp Fizik Balistik Şubesinin 2.1.1997 günlü inceleme raporlarında; davaya konu bıçağın, sustalı bıçak olduğu açıkça yazılmış ve sustalı bıçakların taşıma ve bulundurulmasının yasaklı bıçaklardan olduğu, bu Yasanın 4. maddesinde tadat edilmiş olmasına göre tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmeyerek onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 6.5.1999 gün ve 42561 Sayı ile;
"Davaya konu bıçak 6 cm. uzunluğunda tek ağızlı, oluksuz, sivri uçlu, namlusu kabze dip kısmındaki mandal marifetiyle sabit kalabilen, kuşbaşı motifli, siyah plastik kabzeli AV ÇAKISI olduğu İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının 1.2.1996 tarihli ekspertiz raporunda açıkça belirtildikten sonra bu çakının 2521 Sayılı Kanunun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 4. maddesinde tanımı yapılan av çakılarından olduğu vurgulanmıştır. Bu raporun son parağrafında dava konusu av çakısının aynı zamanda sustalı çakı vasfına da haiz olduğu yazılı olması sanık aleyhine yorumlanamaz. Zira, dava konusu çakı bıçağında, pimine parmakla basılınca birden bıçağın kesici kısmını ortaya çıkaran bir tertibatın bulunduğuna dair raporlarda ve dosyada bir bulgu yoktur. Raporlarda sadece bir mandal marifetiyle namlunun sabit kalabildiği yazılıdır.
Sustalı çakı 6136 Sayılı Yasa kapsamında olduğu halde, av bıçağı bu kanun kapsamında değil, 2521 Sayılı Avda ve Sporda kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Kanun kapsamındadır.
2.1.1997 tarihli Adli Tıp Fizik Dairesi raporunda, kapalı haldeyken namluyu birden açan yay veya zemberek tertibatından (otomatiklik) bahsedilmediği halde, namluyu sabitleştiren bir mandalın mevcudiyetinden söz edilerek dava konusu çakının sustalı çakı olduğu sonucuna varıldığı görülmektedir. Bu raporda da, sabitleştirme mandalının, yönetmeliğe göre, av bıçaklarında da bulunabileceği göz ardı edilerek, dava konusu bıçağın av bıçağı sayılmamasının nedenleri açıklanmamış, çelişkiye düşülmüştür.
Belirtilen bu nedenlerle bilirkişi raporları yetersiz olduğundan, dava konusu bıçağın 10.3.1982 tarihli yönetmeliğin 4. maddesinde tanımı yapılan av bıçaklarından olup olmadığı hususunun bir kere de Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Kriminal Polis Laboratuvarından sorulması gerekmektedir." biçimindeki gerekçe ile itiraz ederek, onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen Dosyaya göre;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; suça konu av bıçağı üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Sanığın karıştığı bir kavga sırasında teşhir ettiği çakı ile ilgili olarak başlatılan hazırlık soruşturması sırasında, İstanbul Kiriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden suça konu çakı ile ilgili olarak alınan 1.2.1996 günlü ekspertiz raporunda; "Tetkik konusu 6,5 cm. uzunluğunda, tek ağızlı, oluksuz, sivri uçlu, delici kesici vasıftaki kabze dip kısmındaki mandal marifeti ile sabit kalabilen, kuşbaşı motifli siyah plastik kabzeli av çakısı; özellikleri itibariyle 2521 Sayılı Kanunun uygulanmasına dair yönetmeliğin 4. maddesiyle tanımı yapılan çakılarındandır.
Ancak; söz konusu av çakısı aynı zamanda 6136 Sayılı Kanunun 4. maddesinde belirtilen taşıması veya bulundurulması yasak sustalı çakı vasfına da haiz bulunduğundan maksat dışı taşınması veya bulundurulması halinde anılan kanunun değişik 15/3. maddesi dahilinde mütalaa edilmesi gerekir." biçiminde görüş bildirilmesi üzerine, sanık hakkında, amaç dışı bulundurulması veya taşınması suç teşkil eden sustalı çakı vasfına haiz av bıçağını taşıdığı iddiasıyla, kamu davası açılmıştır.
Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik Balistik Dairesinden alınan 2.1.1997 tarihli Raporda da "..... bir adet plastik kabzeli, 7 cm. uzunluğunda, namlusunun en geniş yeri 1,5 cm. olarak ölçülen bir tarafı keskin, diğer tarafı kesmez, sivri uçlu, namlusunun açık olması halinde namlusunu sabitleştiren susta mandallı bıçağın, tip ve niteliği itibariyle bir sustalı bıçak olduğu, 6136 Sayılı Yasa kapsamına girdiği ve vahim nitelikte olmadığı" doğrultusunda mütalaa verilmesi nedeniyle, sanığın tevil yollu ikrarı, tanık beyanı, ekspertiz raporu, zaptedme tutanağı ve tüm dosya kapsamı ile atılan suç sabit görülerek sanığın hükümlülüğüne karar verilmiştir.
Sanık aşamalardaki savunmalarında suça konu bıçağı taşıdığını kabul etmiş, bu husus tanık beyanı ve 31.1.1996 günlü zaptetme tutanağı ile de doğrulanmıştır.
Belirtilen zaptedme tutanağında, karakolda yapılan üst aramasında, sanığın üzerinden kesici kısmının uzunluğu 6,5 cm., sap kısmının uzunluğu 8,5 cm. olan siyah beyaz saplı ve sap kısmının son üst kısmında, kesici kısmı sabitleştirme amacıyla "mandalı" bulunan bir adet çakı bıçağının ele geçirildiği belirtilmektedir.
2521 Sayılı Kanunun 3. maddesinin (c) bendinde "Av bıçağı: Sadece avda kullanılan, av hayvanlarını kesmeye yüzmeye ve parçalamaya yarayan, oluksuz sırtı küt veya testereli bıçaklardır" diye tanımlanmış, son cümlesinde "Bu kanun kapsamına giren .... av bıçaklarının diğer özellikleri, tipleri, uluslararası ve ulusal standartlara uygunluğu, Kanunun uygulama şekline ilişkin yönetmelikte belirtilir" hükmüne yer verilmiştir.
2521 Sayılı Avda ve Sporda kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının yapımı, alımı, satımı ve bulundurulmasına dair kanunun uygulanmasına ilişkin 10.3.1982 günlü (ve aynı tarih ve 17629 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan) Yönetmeliğin 4 ncü maddesinin (c) bendinde de av bıçağı için aynı tanımlamaya yer verildikten sonra, son parağrafında; "Av bıçaklarının sırt kısmının yarı veya yarıdan fazlasının küt ya da testereli diğer kısmının kemik kırmaya ve av hayvanlarını parçalamaya yarıyacak şekilde inceltilmiş düz veya meyilli ya da testereli olacak şekilde imali gereklidir. Bu özelliklere sahip olmakla beraber açılıp kapanabilir, sustalı mandalı olmayan ve sadece açılan namluyu kilitleme tertibatına haiz bıçaklarda av bıçağı sayılır" açıklamasına yer verilmiştir.
Hangi şekilde imal edilen bıçakların av bıçağı sayılacağına ilişkin bu açıklamadan; av bıçaklarının yasa ve yönetmelikte sayılan nitelikleri de haiz bulunmak ve sustalı olmamak koşuluyla, namlusu sabit şekilde imal edilebileceği gibi, bir kilitleme tertibatı ile sabitleştirilebilecek şekilde açılan namlulu olarak da imal edilebileceği anlaşılmaktadır. Her iki halde de, bu şekilde imal edilen bıçakları 6136 Sayılı Kanun kapsamında görmek olanaksızdır. Çünkü; susta mandalı ile sabitleme mandalı farklı şeyler olup, birincisinde susta mandalına basılarak namlu kendiliğinden ortaya çıkıp savunma ve saldırıya birden hazır hale gelmekte, ikincisinde ise, bir elde bıçak tutulurken diğer elle namluyu kilitleme tertibatı mekanik bir şekilde kullanılmak suretiyle namlu daha geç zamanda sabit hale getirilmektedir.
İncelenen davanın konusu olan çakı bıçağına ilişkin olarak hazırlık aşamasında alınan 1.2.1996 günlü Ekspertiz Raporunda; bu bıçağın, bir yandan namlusu mandal marifetiyle sabit kalabilen av çakısı olduğu, bu nedenle yönetmeliğin 4. maddesi kapsamında bulunduğu, diğer yandan taşınması ve bulundurulması yasak sustalı çakı vasfına da haiz olduğundan maksat dışı taşınması veya bulundurulması halinde 6136 Sayılı Yasanın 15/3. maddesi dahilinde mütalaa edilmesi gerektiği belirtilerek kendi içinde çelişkiye düşüldüğü gibi, ele geçen bıçağın "sustalı bıçak" olduğunu,bu nedenle 6136 Sayılı Yasa kapsamına girdiğini belirten 2.1.1997 günlü Adli Tıp raporuyla da çelişmektedir. Ayrıca her iki rapor; 31.1.1996 günlü zaptetme tutanağındaki; "ele geçen bıçağın, sap kısmının son üst kısmında kesici kısmı sabitleştirme amacıyla mandalı bulunan çakı bıçağı olduğu" biçimindeki belirleme ile de bağdaşmamaktadır.
Saptanan bu çelişkiler nedeniyle, suça konu bıçağın, namlusunu sabitleştirmeye yarayan mandalı bulunan 2521 Sayılı Yasa kapsamında av bıçağı mı, yoksa susta tertibatı bulunan ve 6136 Sayılı kapsamında kalan bir bıçak mı, olduğunun kesin olarak belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu nedenle, gerek 6136, gerekse 2521 Sayılı Yasalar ve bu yasalara dayanarak çıkarılan yönetmelik hükümleri de gözönünde tutularak, emanette kayıtlı bıçak üzerinde, teknik donanımı yeterli ve konusunun uzmanı kişilerden oluştuğu bilinen Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Kriminal Polis Laboratuvarından, özellikle bıçak üzerindeki düzeneğin, düğmesine (butonuna) basılınca, kesici kısmını birden ve kendiliğinden ortaya çıkaran susta tertibatı mı,yoksa namluyu sabitleştirmek için diğer elin katkısını da gerektiren bir kilitleme mandalı mı olduğu sorularına yanıt verecek biçimde görüş alınmalı, alınacak bu görüş ve önceki raporlar arasında çelişki bulunduğu ve gerekli görüldüğü takdirde tüm raporlar eklenmek suretiyle Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun nihai görüşü sorularak, suça konu bıçağın fiziksel nitelikleri tam olarak saptandıktan sonra, hukuksal değerlendirme mahkemece yapılmalıdır.
Bu itibarla, itiraz yerinde olup, kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyeleri, mevcut Ekspertiz raporlarına göre kurulan mahkumiyet hükmünde bir isabetsizlik bulunmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkemenin mahkumiyet hükmünün saptanan eksik soruşturma nedeniyle BOZULMASINA, 25.5.1999 günü yapılan birinci müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 8.6.1999 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini