Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/6-82
Karar no: 1999/81
T: 27.04.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Sanık Ziya K...'ın hırsızlık suçundan TCY.nın 491/4-son, 522, 523/1 ve 55/3. maddeleri uyarınca 1 ay 23 gün hapis, bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4.maddesi uyarınca günlüğü 10.000 liradan para cezasına çevrilerek 530.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesince 20.5.1998 gün ve 400/319 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen 6. Ceza Dairesince 18.2.1999 gün ve 432/582 sayı ile;
"Hüküm fıkrasındaki müştereken kelimesi çıkartılmak suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 23.3.1999 gün ve 140800 sayı ile;
"Sanıklar Ziya Kan, Bülent Yılmaz ve Sunay Akar haklarında düzenlenen17.4.1992 tarihli iddianamede yakınan Erol Köle'nin kapısını kırıp bu yerden para, teyp gibi eşyaları, diğer yakınan Recep Yiğitöz'ün evine de anahtar uydurmak suretiyle girerek altın vs. eşyalarını çaldıkları iddiasıyla kamu davası açılmış, uygulama maddeleri olarak da TCY.nın 493/1-son. 493/2-son maddeleri gösterilmiş, yapılan yargılama sonunda da sanıkların TCY.nın 491/4-son. 522/1. 523/1. 647/4. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Sanık Ziya Kan'a yönelik eylem, gerektirdiği cezanın üst sınırı itibarıyle TCY.nın 102/4. maddesi gereğince 5 yıllık genel dava zamanaşımına tabi bulunmaktadır.
Yakınan Erol'a yönelik hırsızlık suçu ile ilgili olarak sanığın Denizli Asliye Ceza Mahkemesine yazılan talimat ile 19.11.1992 tarihinde yöntemine uygun biçimde savunmasının alındığı bu sorgunun zamanaşımını kestiği, daha sonra katılan Recep'e yönelik eylem ile ilgili olarak aynı sanıklar hakkında 10.12.1992 tarihli iddianame ile sonradan açılan kamu davası nedeniyle birleştirme kararı verilmesi üzerine sanık Ziya'nın yeniden savunmasının alınması işleminin dava zamanaşımını kesmeyeceği kuşkusuz olup, zamanaşımının en son kesildiği 19.12.1992 tarihinden itibaren asli beş yıllık sürenin dolduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan TCY.nın 106. maddesinin bu olayda uygulama yeri yoktur.
Anılan maddede "bir suçtan dolayı yapılan ve müruruzamanı kesen muameleler o suçlarda her ne suretle olursa olsun iştiraki olup da aleyhlerinde takibat veya tahkikat yapılmamış olan kimseler hakkında dahi müruruzamanı keser" denilmektedir.
Bu maddeye göre, dava zamanaşımını kesen neden, yalnızca sanıklardan biri hakkında gerçekleşmişse zamanaşımı diğer sanıklar hakkında da kesilmiş sayılacaktır.Bu hükmün amacı sanıklar arasında birini takip ve diğerini takipten kurtarmaya, zamanaşımının kesilmiş sayılması için kesilme anında suça katılanların sanık adını henüz almamış olmalarının önemi yoktur.Bu nedenle sanık olan bir ortak hakkında zamanaşımını kesen sebep, henüz bilinmeyen diğer ortaklar hakkında da zamanaşımını kesmiş olur (EREM F. Türk Ceza Kanunu Şerhi-1993-S.905, MAJNO I,n. 599).
Sonuç olarak suça iştirak edenler hakkında dava ve soruşturma açılmamış olsa da zamanaşımının kesilmesi onlara da sirayet edecektir.
Bu hüküm, dava ve soruşturma açılanlar için öncelikle uygulanacak mıdır? Anılan maddede sözü geçen "kimseler hakkında dahi" ibaresini bu biçimde yorumlamaya kanımızca olanak yoktur. Madde aynı suça katılmış (asli yada feri) olup da hakkında (örneğin, kimliğinin belirlenememiş olması nedeniyle) dava ve soruşturma açılmamış olanları korumamayı amaçlamıştır. Böylece dava zamanaşımını kesen nedenlerin (hakkında sadece kovuşturma yapılan sanık hakkında değil) dava ve soruşturma açılmamış sanıklar hakkında da etki yapacağı hüküm altına alınarak kaçan (yada kimliği belirlenemeyen) sanıklar hakkında dahi aleyhe bir durum olan dava zamanaşımının kesilmesi sonucu yaratılmak istenmiştir.
Nitekim CGK. 28.6.1965 gün 275/D-3 itiraz sayılı kararında"......görülüyorki 106. maddenin dosyadaki olayda uygulama yeri yoktur. Çünkü sanıklardan birisi hakkında takibat ve tahkikat yapılmamış değil her ikisi için birden bu işleme başlanmış ve devam etmiştir....." denilmek suretiyle benzer görüşe yer verilmiştir.
Esasen olayımızda sanık Ziya'nın savunmasını alınmasından sonra dosyanın ayrılması yoluna gidilmesi suretiyle hüküm kurulması dahi olanaklı bulunduğu halde bu yola gidilmemiştir. Durum böyle iken diğer sanıklar yönünden kesici işlemlerin, hakkında hüküm kurulmaya uygun konumu bulunan sanık Ziya hakkında da, etki yapacağını ileri sürmek anılan maddenin kuruluş amacına da ters düşecektir." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün belirtilen nedenlerle bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Ziya Kan'ın 25.10.1991 günü, şikayetçi Erol Köle'ye yönelik eylemi nedeniyle; bina dahilinde hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda; Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır; çözülecek sorun sanık hakkında dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanmasına ilişkindir.
Sanık ile hakkındaki hüküm temyiz edilmeyen Sunay Akar ve davası tefrik edilen Bülent Yılmazlar'ın, müştekiler Erol Köle ve Recep Yiğitöz'ün evlerinden hırsızlık yapmalarından dolayı 17.4.1992 tarihli iddianame ile kamu davası açılmıştır. C.Başsavcılığınca Recep Yiğitöz'e yönelik eylem nedeniyle aynı sanıklar hakkında zuhulen 10.12.1992 tarihinde ikinci bir dava daha açılması üzerine her iki dava dosyası birleştirilerek yargılama 1992/400 Esas sayılı dosya üzerinde yürütülmüştür.
Sanık Ziya Kan'ın şikayetçi Erol Köle'ye yönelik eylem nedeniyle sorgusu 19.11.1992 tarihinde, inceleme dışında kalan sanık Sunay Akar'ın ise 12.3.1993 tarihinde yapılmıştır. Yerel Mahkemece birleştirilen dosya nazara alınarak, Ziya Kan'ın 4.11.1994 tarihinde, diğer sanık Sunay Akar'ın ise 8.11.1993, 25.2.1994 ve 8.1.1997 tarihlerinde yeniden sorguları yapılmış, sanık Bülent Yılmazlar'ın 15.4.1998 tarihinde gıyabi tevkifine karar verilerek, 20.5.1998 tarihli hükümle birlikte hakkındaki dava tefrik edilmiştir.
TCY.nın 104. maddesinde zamanaşımını kesen işlemler; Mahkûmiyet hükmü; yakalama, tevkif, celp veya ihzar müzekkereleri, sorgu, son soruşturmanın açılması kararı veya iddianame ile dava açılması olarak belirtilmiş; ikinci fıkrada ise kesen işlemlerin birden fazla olması halinde sürenin en sonuncusundan itibaren işlemeye başlayacağı, ancak bu nedenlerin zamanaşımı süresini 102. maddede ayrı ayrı belirlenmiş olan müddetlerin yarısının ilavesiyle baliğ olacağı müddetten fazla uzatamayacağı hükmü yer almıştır.
Aynı Yasanın 106. maddesinde ise; bir suçtan dolayı yapılan ve zamanaşımını kesen işlemlerin, o suçlara iştiraki olupta aleyhlerinde takibat veya tahkikat yapılmamış olan kimseler hakkında dahi zamanaşımını keseceği belirtilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda;
Sanığa yüklenen suç TCY.nın 491/4. maddesinde düzenlenmiş olup, maddede öngörülen cezanın üst sınırı itibariyle TCY.nın 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık asli zamanaşımına tabidir; sanığın inceleme konusu suça ilişkin sorgusu 19.11.1992 tarihinde yapılmıştır. Bu sorgusunda sanığa CMUK.nun 135.maddesindeki haklarının hatırlatılmamış olması, zamanaşımının kesilmesi açısından sonuca etkili bulunmamaktadır. Zira sorgunun şekline ilişkin bir yasal değişikliğin veya iradesinde olmayan bir yanılgının sanık aleyhine sonuç doğuracağını kabul etmek olası değildir. Ayrıca TCY.nın 104, 105 ve 106. maddeleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde; 104 ve 105. maddelerdeki düzenlemelerin, haklarında dava açılan kişileri kapsadığı; 106. maddede ise kesici işlemlerin, haklarında takibat ve tahkikat yapılmamış olan kimselere de sirayet edeceği öngörülmüş olup, bu düzenleme ile yasalara saygılı olarak duruşmaya gelen kişilerin durumlarını duruşmadan kaçan kişilerin durumlarıyla eşitlemek değil, kaçana imtiyaz tanımamak,onları ödüllendirmemek ve yasa önündeki eşitliği sağlamak amaçlanmıştır.
Bu belirlemeler ışığında sanığın durumu ele alındığında; müsnet suçtan dolayı açılmış bulunan davada sorgusu 19.11.1992 tarihinde yapılmış, araya başkaca kesici bir neden girmediğinden, asli zamanaşımı 19.11.1997 tarihinde gerçekleşmiştir. Sanık, hakkında takibat ve tahkikat yapılmayan konumunda değildir.
Bu nedenle diğer sanıklar hakkındaki zamanaşımını kesen
işlemlerin sanığa sirayet etmesi sözkonusu olmayıp yargısal uygulamalar da bu yönde istikrar kazanmıştır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.6.1965 gün ve 275/D-3 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Bu itibarla, itirazın kabulü ile, Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşünü katılmayan bir kısım üyeler, ilk sorgunun usulüne uygun bulunmadığı, zamanaşımı süresinin ikinci sorgudan itibaren hesaplanması gerektiği, zamanaşımının bu tarihe göre gerçekleşmediği, bu nedenle itirazın reddine karar verilmesi yönünde;
4.Ceza Dairesi Başkanı S.SELÇUK;
"Zamanaşımını kesen nedenlerin aynı suça katılan ortakları nasıl etkileyeceği konusunda iki sistem bulunmaktadır. Birincisi, Alman C.Yasasında olduğu gibi, yargılanan sanığı, yani kişiyi gözeten öznel sistemdir. İkincisi ise Türk,İtalyan, Fransız ceza yasalarının öngördüğü nesnel sistemdir. Bu ikinci sisteme göre, zamanaşımı kişiler/sanıklar için bir lütuf değil,tersine zamanın geçmesiyle oluşan barışın sarsılmaması düşüncesine dayanan, yani toplum yararını gözeten bir kurumdur. Bu yüzden, zamanaşımını kesen nedenler, adalette eşitlik ve ahlaksallığı, davada birliği sağlamak için yalnızca hakkında kovuşturma yapılan suç ortaklarının değil,hiç kovuşturma yapılmamış,hatta henüz kimliği bile belirlenememiş kişilerin alınyazısını da etkileyeceklerdir. Kaynak İtalyan C.Yasasının gerekçesinin LIII. paragrafında bu husus açıklanmış ve İtalyan Yargıtayı da bu görüşe katılmıştır. Bu konuda öğretide ve uygulamada birlik bulunmaktadır (Erem, 1993,I, s.905; Dönmezer/Erman, n.2045;Önder, s.797; Manzini, 1921, III, n.707 ve 1981,III, n.660; Battaglini, 1949, s.364; Mantovani, 1979, s.743; Bettiol, 1986,s.906; Pagliaro, 1993, s.721; Antolisei, 1975, s.611)."
"Nesnel sistemi benimseyen, Türk ve İtalyan ceza yasaları, bu konuda o denli duyarlıdırlar ki, dengeyi sağlamak için, yakınmadan vazgeçmeyi, kişilerin keyfine bırakmamış, bir sanık için vazgeçmenin, öbür sanıkların alınyazısını da belirleyeceğini ve dolayısıyla etkinin nesnel olacağını vurgulamışlardır (md.99/2)."
"Özellikle benimsenen bu nesnel sistemin ışığı altında ortaya çıkan sorunların çözümü şöyle olmak gerekir:
"1-Hakkında dava açılan suç ortaklarından her biri için gerçekleşen zamanaşımı, ayrı ayrı kişiler izlenerek, öznel biçimde değerlendirilmeyecek;tersine ortaklardan en son kesmenin söz konusu olduğu failinkine göre hesaplanacaktır. Adalette eşitlik/ahlakilikle davada birlik ve zamanaşımının toplum yararına olması, nesnel sistemde bu sonucu doğurmaktadır. Esasen T.C.Yasasının 106.maddesinin karşıt kavramı da bunu doğrulamaktadır."
"2-Hakkında dava açılmamış, hiç yakalanmamış, suçlanmamış, hatta kimliği belirlenmemiş suç ortakları için de durum böyledir. T.C.Yasasının 106.maddesinde geçen "dahi" sözcüğünün karşıt kavramından ve de bu maddenin "haydisellik/ önceliklelik/ evleviyet (a fortiori) kuralıyla yorumundan bu anlam çıkmakta, esasen T.C.Yasasının nesnel sistemi benimsediği bu maddeyle belirginleşmektedir. Nitekim İtalyan Yargıtayının kararları da bu doğrultudadır (Örneğin,7.6.1899,14.3.1907)."
"3-Zamanaşımını kesen yargısal işlem de hukuka uygun olmalıdır. Hukuka uygun olmayan bir işlem ne hukuksal sonuç doğurur ne de hak. Örneğin, hukuka uygun "ihzar kararı" zamanaşımını keser ve fakat hukuka aykırı, gereksiz bir ihzar kararı zamanaşımını kesemez. Hukuka aykırılığı açık bulunan bir sorgulama elbette zamanaşımını kesemez. Bu nedenle karar bozulduğunda yeniden yapılan ve hukuka uygun bir sorgulamanın zamanaşımını kesemeyeceğini düşünmek çarpıcı bir yanılgı olur ve yanlış işlemlere hukuksal güç kazandırır."
"Zamanında yargı önüne çıkan ve yargısal işlemlerle hakkında zamanaşımı işlemeye başlayan, hatta gerçekleşen bir suç failinin; yıllarca yargıdan kaçan bir fail hakkında oluşan zamanaşımını kesme nedenininden etkilenmesini adil bulmayan anlayış, öznelci görüştür. Bu öznelci görüş, kimilerinin hukuk anlayışlarına uygun gelebilir ve ilk bakışta haklı da görülebilir. Nitekim Alman Ceza Yasası bu gerekçelerle öznel sistemi benimsemiştir. Ancak,öznelci görüşle çarpışan nesnelci görüşün yukarıdaki gerekçelerini benimseyen yasalar da vardır. Nitekim T.C.Yasası ve Kaynak İtalyan Ceza Yasası bu sistemi yeğlemiş; 1930 tarihli İtalyan Ceza Yasası ise, nesnel sistemin uygulamadaki adil ve yararlı sonuçlarını değerlendirerek, sistemi daha da genişletmiştir.Uygulamacı kendi hukuk anlayışına göre ilk ağızda doğru gördüğü sonucun sağlamasını yapmadan bunu hemen uygulamaya yansıtamaz. İlkin, ulaştığı sonucun uyguladığı yasanın sistemiyle bağdaşıp bağdaşmadığını incelemek/irdelemek zorundadır. Bu sağlama yapılmadan ulaşılan sonuç uygulamaya yansıtılırsa, yasayla ve sistemle çatışma kaçınılmaz olur. Bu yüzden, öznelci görüşü savunan sayın çoğunluğun ulaştığı sonuç, T.C.Yasasından soyutlanarak ele alındığında ilk bakışta haklı görülse bile, T.C.Yasasının sistemiyle ters düşmektedir."
"İtiraf edeyim ki, ülkemizde bugüne değin Alman Ceza Yasasının öngördüğü öznel sistem benimsenerek uygulama yapılagelmiştir. Ayırdında olmayarak bu görüşlere benim de katıldığım olmuştur. Ancak yanlış bir görüşün yıllardır uygulanması ve kıdem kazanması, onu meşrulaştıramaz ve doğruya dönüştüremez. Olsa olsa yanlışı süregen (müzmin) kılar. Özetle eski görüşlerin yanlışlığı bu denli açık iken onlara hukuksallık kazandırmak olanaksızdır. Yasanın nesnel sistemi gözetilerek eski görüşlerden dönülmelidir." şeklindeki gerekçelerle itirazın reddi yönünde oy kullanmıştır.
SONUÇ       : Açıklanan nedenlerle; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenden dolayı BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 27.4.1999 günü oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini