Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/6-180
Karar no: 1999/182
T:  29.06.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Hırsızlığa kalkışma suçundan sanık Nazike A...'ın TCY.nın 491/ilk, 62, 522, 523. maddeleri uyarınca 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kepsut Asliye Ceza Mahkemesince 17.12.1996 gün ve 46-64 sayı ile verilen kararın Üst C.Savcısı ve Yerel C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesince 25.11.1997 gün ve 11483-11453 sayı ile;
"Sanığın, müştekinin pantolonunun arka cebinden parayı aldığı oluşa uygun olarak kabul edildiği halde, eylemine uyan TCK.nun 492/7. maddesi yerine yerinde olmayan gerekçe ile aynı kanunun 491/ilk maddesi ile ceza tayini" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 12.3.1998 gün ve 131-19 sayı ile; oluşa göre sanık, mağdurun dikkat ve gözetimini azaltacak herhangi bir el çabukluğu ile ustalıkla ve hissettirmeden değil, cebindeki parayı çekiştirip tartaklayarak almıştır. O halde sanığın üzerine atılı eylem açıktan hırsızlığa tam teşebbüs niteliğindedir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da Yerel C.Savcıları ve üst C.Savcısı tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 7.6.1999 günlü tebliğnamesi ile 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Açıktan hırsızlığa tam kalkışma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin Yerel Mahkeme kararı, Yerel ve Üst C.Savcılarının aleyhe temyizleri üzerine Özel Dairece eylemin yankesicilik suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma kararı aleyhine olduğu halde, Yerel Mahkemece sanıktan bozmaya diyeceği sorulmadan ve vekili son oturuma katıldığı halde C.Savcısına söz verildikten sonra sanık vekiline diyecekleri sorulmadan duruşmaya son verilerek direnme hükmü kurulmuştur.
CYUY.nın 326. maddesinde "...ancak sanık hakkında verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir" hükmü yer almaktadır. Savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayanan bu hüküm emredici hükümlerden olup, uyulmasında mutlak zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan, CYUY.nın 251. maddesi gereğince "en son söz sanığındır." maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur" hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre duruşma mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Ancak sanık yoksa onun yerine son söz müdafiine verilecektir. Ceza Yargılamasında sanığın en önemli hakkı, savunma hakkı olup bu hak hiçbir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü dava sonuçlanmamış olup bozma ile son soruşturma aşaması geri döndüğünden son soruşturmanın, sanığın son sözü ile sonuçlandırılması mutlak usuli zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Emredici olan bu kuralın bozmadan önce geçerli olduğu, bozmadan sonra uygulanmasına gerek bulunmadığı biçimindeki bir ayırımın yasal ve hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu iki usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle incelenen dosyada "aleyhe olan bozmaya karşı sanık dinlenilmeden ve hazır bulunan sanık vekiline en son söz verilmeden direnme hükmü kurulması suretiyle CYUY.nın  251 ve 326. maddelerine aykırı davranıldığından, sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle saptanan bu iki usuli nedenle bozulmasın karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyelerinde N.Apaydın ise ikinci bozma nedenine karşı, "Mahkemece önceki hükümde direnildiğine göre en son sözün sanığa verilmesine gerek yoktur. İlgililerden bozmaya diyeceklerinin sorulması, tarafların görüşlerinin tespitinden ibarettir. Direnme kararı verilmekle yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı kabul edildiğinden CYUY.nın 251.maddesi burada uygulanamaz." görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan usuli nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 29.6.1999 günü birinci bozma nedeninde oybirliği, ikinci bozma nedeninde ise oyçokluğu ile tebliğnamedeki istemden değişik gerekçeyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini