 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/6-122
Karar no: 1999/145
T: 01.06.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Hırsızlık suçundan sanık İzzet G...'in TCY.nın 491/ilk, 80, 522 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 6.maddeleri uyarınca 525.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Tomarza Asliye Ceza Mahkemesince 4.2.1997 gün ve 47-9 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesince 16.12.1997 gün ve 12482-12518 sayı ile;
"1- Sanık hakkında TCK.nun 80.maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
2- Sanığın sayaçtan geçirmeksizin kullandığı kaçak suyun değeri usulünce tespit edildikten sonra, TCK.nun 522. maddesinin tatbiki gerekirken ne şekilde hesaplandığı karar yerinde gösterilmeden 58.255.000 lira değerin esas alınması,
3- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin yanlış gösterilmesi,
Kabule göre de;
4- Suç tarihindeki ekonomik koşullara, paranın satın alma gücüne ve uygulamalara göre, değerin pek fahiş yerine hafif kabulü" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 3.3.1998 gün ve 1-12 sayı ile;
"1- TCK.80 maddesinin uygulanması ile ilgili olarak 6.Ceza Dairesinin 21.12.1992 gün ve 9887 -9424 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın kaçak su kullanımı kendisine bildirildiği halde eylemine devam ederek 2 yılı aşkın bir süre kaçak su kullanıp ikinci tutanak düzenlenmesine neden olduğu ve eylemin bu tarihler arasında teselsül ettiği ve ayrıca hırsızlık suçu temadi eden suçlardan olmadığından sanığın bu süre içerisindeki eyleminin aynı kasıt altında kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal olarak değerlendirildiği,
2- Değerle ilgili olarak dinlenen bilirkişi, sanığın kasaplık yapıp büyükbaş hayvan beslediğini, bir büyükbaş hayvanının günde yaklaşık 20 litre su tüketeceğini ve 1994 yılında suyun litresinin 500 TL., 1995 yılında 750 TL., 1996 yılında 1.200 TL. olduğunu belirtmiştir. Sanık ise ortalama 5 adet büyükbaş hayvan beslediğini kabul etmiş olup kaçak su kullanılan gün, önceki karar gerekçesinde belirtilen suç tarihleri itibariyle belirlidir. Ayrıca, birim fiyat ve günlük 100 litre su tüketimi yapıldığı kararda açık bir şekilde gösterilmiştir.
3- Mahkememizce verilen önceki karar başlığında maddi hataya dayalı olarak suç tarihi herne kadar yanlış yazılmışsa da karar gerekçesinde sanığın eyleminin 10.6.1994 tarihinden başlayıp 24.6.1996 tarihine kadar teselsül ederek devam ettiği yazılı olduğundan ve kararın bütünü değerlendirildiğinde bu hatanın sonuca müessir olmayacağı kanaatine varıldığı,
4- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 1996 yılı için 522. maddenin uygulanmasında kabul ettiği ölçütler karşısında 10 milyon liraya kadar pek hafif, 10-20 milyon lira arası hafif, 20-30 milyon lira arası normal, 30 milyon lira üzeri pek fahiş değerlendirmesi yapılmış olup yargılama yapan mahkemenin takdirinde ışık tutacak mahiyette olduğu ancak, somut olayda mahkemeyi bağlamayıp, mahkemenin değerlendirmede suç tarihi itibariyle paranın alım gücü, günün ekonomik şartları nazara alınarak farklı değerlendirme yapabileceği kanaatine varıldığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da üst C.Savcıları tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istemli 13.4.1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın evinde 10.6.1994 tarihinde, belediye görevlilerince yapılan kontrolde, ahırında resmi su sayacından geçmeyecek şekilde (T) şeklinde bağlantı yaparak kaçak su kullandığının tespit edildiği, bu husus tutanakla saptanıp uyarıda bulunulmasına karşın 24.6.1996 tarihinde yapılan ikinci bir kontrolde kaçak su kullanımına devam ettiği anlaşılmaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında belirlenen bu oluş ve sübutta uyuşmazlık bulunmamakta olup çözülmesi gereken hukuki sorunlar,
a) Sanığın hırsızlık eyleminin zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı,
b) Hırsızlık eyleminin konusunu oluşturan suyun değerinin Yerel Mahkemece yöntemince belirlenip belirlenmediği,
c) Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin doğru gösterilip gösterilmediği,
d) Yerel Mahkmemenin kabul ettiği değer esas alındığında, suç konusu suyun değerenin suç tarihi itibariyle hafif mi, pek fahiş mi olduğunun belirlenmesi, hususlarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
a) TCY.nın 80. maddesinde müteselsil (zincirleme) suç; Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altında birden yarıya kadar artırılır." şeklinde tanımlanmıştır. Bu yasal tanımlamadan anlaşılacağı üzere, müteselsil suçun varlığı için şu koşulların gerçekleşmesi gerekir;
1- Birden fazla suçun bulunması,
2- Bu suçların, yasanın aynı hükmünü ihlal etmeleri,
3- Birden fazla suçun aynı suç işleme kararına bağlanmasıdır.
Somut olayda müteselsil suçun "birden fazla suçun, aynı suç işleme kararına bağlanması"na ilişkin üçüncü ve en önemli koşulu üzerinde durmak gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında vurgulandığı üzere, "aynı suç işleme kararından" yasanın aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin fakat, eylemi bir defada yapmak yerine kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin hareketinin önceki hareketinin devamı olmasının ve tüm bu hareketleri arasında subjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiştir.
Müteselsil (zincirleme) suç yönünden öğretideki görüşlerde genelde bu doğrultuda bulunmaktadır.
Aynı suç işleme kararının verlığı, her olayda suçun işlenmesindeki özellikler, suçun işleniş biçimi, eylemlerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı eylemler arasındaki geçen süre, mağdurların farklı olup olmadıkları, ihlal edilen değer ve yarar ile korunan değer ve yarar, olayların oluşum ve gelişimi ile tüm özellikleri olaysal olarak değerlendirilerek belirlenecektir.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
10.6.1994 tarihinde sanığın, ahırındaki suyu, su sayacına girişten önce (T) borusu ile bağlanmak suretiyle kaçak olarak kullandığı tutanakla saptanıp, kaçak su tesisatının mühürlenmesine karşın, kaçak su kullanmaya devam ettiğinin 24.6.1996 günlü tutanak kapsamından anlaşılması karşısında olayın bu akış şekli ve dosya içeriğine göre,eylemleri arasında subjektif bir bağlantı bulunduğu açıktır. Dolayısıyla sanık kaçak su kullanma konusunda genel bir niyetle su tesisatını buna uygun olarak yaptırmış olup, kaçak su kullanma olayı saptandığında da, tesisatı değiştirmeden aynı genel niyet çerçevesinde kaçak su kullanımına devam etmekle bir suç işleme kararı doğrultusunda eylemini sürdürmüştür. O halde sanığın aynı suç işleme kararı ile hareket ederek birden fazla hırsızlık suçu işlendiği anlaşılmakla, sanık hakkında teselsül hükümlerinin uygulanması isabetli olduğundan Yerel Mahkemenin bu husustaki direnme kararı yerindedir.
Bu konudaki çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyesi Z.Aslan ise, sanık hakkında 10.6.1994 tarihinde ilk tutanak düzenlenmekle eylemi hukuki kesintiye uğramış olduğundan, ilk tutanaktan sonra sanığın yeni bir suç işleme kararı ile hareket ettiğinin kabulünde zorunluluk vardır. Bu nedenle sanığın iki ayrı hırsızlık suçu işlediği kabul edilerek, iki kere cezalandırılması gerekir şeklinde karşıoy kullanmıştır.
b) Diğer uyuşmazlık nedenlerine gelince;
Yerel Mahkemece her ne kadar karar başlığında suç tarihi 10.6.1994 olarak yanlış yazılmışsa da gerekçe bölümünde sanığın eyleminin teselsül ettiği açıklanırken, teselsülün bittiği tarih olarak 24.6.1996 tarihinin gösterildiği anlaşılmaktadır. Yine kaçak olarak kullanılan suyun bedelinin hangi yöntemle hesaplandığı belli değilse de kabul edilen değerin, ilk hükümde TCY.nın 522. maddesinin uygulanması bakımından sanık lehine hafif olarak esas alınması ve bu hükmü sanığın temyiz etmesi karşısında aleyhe bozmama kuralı da nazara alınarak bu hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu nedenlerle Yerel mahkeme direnme hükmünün eleştirilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay, C.Başsavcılığına tevdiine, 1.6.1999 günü gerekçede oyçokluğu sonuçta oybirliği ile tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak karar verildi.