 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/6-111
Karar no: 1999/143
T: 01.06.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dolandırıcılık suçundan sanık Mehmet Halil U... hakkındaki kamu davasının TCY.nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına ilişkin Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesince 6.11.1997 gün ve 1061-1359 sayı ile verilen kararın yakınan İdare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.3.1999 gün ve 1573-1570 sayı ile;
"Müşteki idare vekili 7.11.1990 havale tarihli dilekçe ile kamu davasına müdahil olarak katılma isteğinde bulunduğu halde, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi" isabetsizliğinden, hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 19.4.1999 gün ve 15164 sayı ile;
"1- Usulüne uygun tebligata rağmen temyiz isteğinin süresinde verilmemiş olduğu anlaşılmakla CYUY.nın 317. maddesine göre temyiz isteğinin reddine karar vermek gerekmektedir.
2- Suç tarihi itibariyle yasal zamanaşımı süresi, karar tarihi ve herhalde denetim incelemesi esnasında dolmuş olduğundan kamu davasının ortadan kaldırılması zorunluluğu karşısında bozmaya hükmedilmesi diğer yasal eksikliktir" görüşüyle itiraz yoluna başvurarak,Özel Daire bozma kararının kaldırılması ve yasal süreden sonra vaki temyiz isteğinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, somut olayda, a) yakınan idarenin temyizinin süresinde olup olmadığı, b) Zamanaşımının gerçekleşmiş bulunması nedeniyle davanın ortadan kaldırılması zorunluluğu karşısında hükmün usuli nedenle bozulmasının olanaklı olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
Öncelikle ele alınması gereken husus, temyizin süresinde olup, olmadığı konusudur. İncelenen dosya içeriğine göre;
Yerel Mahkemece, 6.11.1997 tarihinde TCY.nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle kamu davasının ortadan kaldırılmasına ilişkin gıyapta verilen karar, yakınan idare Türk Telekomünikasyon A.Ş. vekili tarafından 2.2.1998 havale tarihli dilekçe ile temyiz edilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca yapılan incelemede dosya içersinde, gıyapta verilen kararın yakınan idareye tebliğ edildiğine ilişkin tebligat parçası bulunamadığı bildirilerek 15.12.1998 gün ve 28920 sayılı yazı ile dosyanın geri çevrilmesi üzerine, gıyapta verilen karar yakınan idareye 14.1.1999 tarihinde tebliğ edilmiştir. Buna göre, gıyapta verilen kararın yakınan idare tarafından öğrenme üzerine temyiz edildiği ve tebligatın temyizden sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde yakınan idarenin temyizi süresinde olduğundan Yargıtay C.Başsavcılığının bu husustaki itirazı yerinde değildir.
Ancak, Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, kamu davasına katılan sıfatını alabilmenin en önemli koşulu suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş olmaktır. Dolaylı zararlar nedeniyle kamu davasına katılma olanaklı değildir. Bu nedenle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen bir kimse hakkında CMUY.nın 365. maddesi uyarınca kamu davasına katılması yönünde karar verilemeyeceği gibi, kamu davasına katılma hakkı bulunmayan yakınanın yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi de bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda sanık hakkında, Avcılar Telefon Müdürlüğünde sözleşmeli santral memuru olarak çalıştığı sırada, telefon almak isteyen yakınan Hamdi Yavaştan'a yardımcı olacağı, telefon satacağını vaadederek 670.000 lira, bir başkasının vekili olan yakınan Tural Gülen'den sözleşme yaptıracağı vaadiyle 155.000 lira, telefon tesis edeceği vaadiyle yakınan Mustafa Kemal Demiray'dan 120.000 lira ve abonman sözleşmesi yaptıracağı vaadiyle yakınan Cemil Koç'tan 220.000 lira alarak dolandırıcılık suçunu işlediği iddiasıyla TCY.nın 503/ilk, 522. maddeleri uyarınca 4 kez cezalandırılması için Küçükçekmece C.Başsavcılığının 14.9.1990 tarihli iddianamesi ile kamu davası açılmıştır. Görüldüğü gibi, sanığın eylemlerinden zarar görenler gerçek kişiler olup, yakınan idarenin gerçek anlamda ve doğrudan doğruya zarara uğradığından söz edilmesi olanaksızdır. Dolaylı olabileceği varsayılan zararlara dayanılarak kamu davasına katılmaya yasal olanak bulunmadığından, yakınan idare herne kadar 7.11.1990 havale tarihli dilekçe ile kamu davasına katılma talebinde bulunmuşsa da kamu davasına katılması, dolayısıyla verilen hüküm hakkında yasa yollarına başvurması da olanaksızdır.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel
Daire bozma kararının kaldırılarak, hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmayan yakınan idarenin temyiz isteğinin CYUY.nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri "Katılma konusunda Yerel Mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmelidir. Yerel Mahkemece bu hususta bir karar verilmeden Yargıtay tarafından inceleme yapılması olanaksızdır. Özel Daire bozma kararı yerinde olduğundan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle Yargıtay C.Başsavcılığının birinci itiraz nedeninin reddine, diğer itiraz nedeninin ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE, 6.Ceza Dairesinin 22.3.1999 gün ve 1573-1570 sayılı kararının kaldırılmasına,yakınan İdarenin suçtan zarar görmesi söz konusu olmadığından, dolayısıyla verilen hükmü temyize hak ve yetkisi bulunmadığından CYUY.nın 317. maddesi uyarınca temyiz isteğinin REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 18.5.1999 günü yapılan 1. müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 1.6.1999 günü yapılan 2. müzakerede birinci nedende oybirliği diğer nedende ise oyçokluğu ile karar verildi.