 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1999/4-221
K:1999/279
T:16.11.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GÖREVLİ MEMURLARA ETKİN DİRENME
GÖREVLİ MEMURA HAKARET
KARAR ÖZETİ:Trafik ekibinin "dur" uyarısına karşın otosuyla yoluna devam eden, durduğunda ehliyet ve ruhsat isteyen görevlilere isteyemezsiniz, siz kim oluyorsunuz? diye hakaret edip dükkanına giren, karakola vaki daveti aynı sözlerle reddeden, ekip otosuna binmemek için "görevlileri eliyle iten, üzerinin aranmasını engelleyen" sanığın tüm eylemleri "memura etkin direnme suçunu; götürüldüğü sağlık ocağında görevlileri aşağılamak amacıyla ve diğer eylem sona erdikten sonra ayrı bir kasıtla söylediği cahil insanlarsınız aşağılık köylüsünüz" gibi sözler ayrı ve mağdur adedince "görevliye hakaret suçunu" oluşturur.
(765 s. TCK. m. 258/1, 266/1, 80)
Görevli memurlara etkin direnme ve hakaret suçlarından sanık Kadim'in TCY.nın 258/1, 59; 647 sayılı Yasanın 4, TCY.nın 266/1, 59, 266/1, 80, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve TCY.nın 72. maddeleri uyarınca toplam olarak 4.034.445 TL. ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin (Felahiye Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen, 30.6.1998 gün ve 9/24 sayılı karar sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 1.6.1999 gün ve 5556/6365 sayı ile;
"1- Sanığın kendisini karakola götürmek isteyen görevlilerle, muayene için sağlık ocağına götüren görevli yakınanlara sövme ve tehdit eylemlerinin bütün halinde TC. Yasasının 258/1-3. madde ve fıkralarına uyup uymadığı tartışılmadan hükümler kurulması,
2- Oluşa ve kabule göre; sanığın Yüksel'e sövüp tehdit etmesinin aynı Yasanın 269. maddesinin uygulanmasını gerektirip gerektirmeyeceği tartışılmadan karar verilmesi" isabetsizliğinden, Sn. S. Selçuk ve Sn. K. Yalçın Bal'ın; "Yüce C. Genel Kurulunun 21 .9.1992 tarih ve 205/228 ve Yüksek 4. Ceza Dairesinin 13.10.1992 tarih ve 5784/7004 sayılı kararlarına yazılan ayrıntılı karşı oydaki gerekçe doğrultusunda hüküm kurulması gerektiği görüşündeyiz. Zira failin (sanığın), maddi ve/ya da manevi zor (tehdit) kullanarak görevliye direndiği sırada sövmesi ya da hakarette bulunmasıyla ayrı bir davranış ve bu yüzden ayrı bir hukuki sonuç doğmakta; iki ayrı eylem ve iki ayrı suç da gerçek yarışma (içtima) kurallarına göre birleşmektedirler. Bu nedenlerle Çoğunluk görüşüne katılmıyoruz." karşı oyları ile bozulmuştur.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise; TCY.nın 258. maddenin birinci fıkrasında, maddi unsurdaki hareketler olarak cebir, şiddet ve tehdit sayılmış, hakaret veya sövmeye yer verilmemiştir. Bu hareketlerin hakaret ve sövmeyi de içerdiği ileri sürülemeyeceği gibi, hakaret ve sövme anılan kavramlar içinde de düşünülemez.
Bu düzenlemeye rağmen; öğreti ve yargı kararlarında; direnme sırasındaki hakaret ve sövmelerin tahkir amacıyla yapılmadığı, tahkir kastıyla hareket edilmediği, bu hareketlerin direnme suçunun içinde bağımsızlıklarını kaybettikleri, sanığın memurları etkilemek, direnmenin ciddi olduğunu göstermek, elverişliliği sağlamak ve memurlara görevlerini yaptırmamak kastıyla hakaret ettiği gerekçeleriyle ayrı bir suç sayılmayacağı kabul edilmiş, genel kasıtla işlenen hakaret ve sövme suçlarında, direnme amacının hakaretteki genel kastı nasıl ortadan kaldırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin suçun hareket unsurundaki davranışlar arasına nasıl girdiği açıklanmamıştır. Bu görüş kabul edildiğinde ceza belirlenmesinde de sakıncalı sonuçlar doğacaktır; biçimindeki açıklamalarla azınlık görüşü doğrultusunda itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak, hükmün TCY.nın 269. maddesi bakımından eleştirilerek onanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Görevli memura etkin direnme ve hakaret suçlarından sanık Kadim'in cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık sanığın eylemlerinin bütün halinde memura etkin direnme suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
TCY.nın 258. maddesinde düzenlenen memura etkin direnme suçu; memur veya ona yardım edenlere, görevini yaptığı sırada cebir, şiddet veya tehdit ile karşı koyarak kamu görevinin yapılmasına engel olunmasıdır. Failin amacı, yerine getirilmekte olan bir kamu görevine engel olmaktır. Bu nedenle fiil memurun şahsına yönelik olmayıp, doğrudan doğruya kamu idaresine yöneliktir.
Herkes tarafından işlenebilen bu suçun mağduru TCY.nın 279. maddesine göre belirlenen memur veya ona yardım edendir.
Suçun maddi unsuru "cebir ve şiddet veya tehdit ile mukavemet etmektir. Cebir, şiddet veya tehdit kamu görevinin yapılması esnasında vuku bulmalıdır. Göreve başlamadan önce veya görev bittikten sonra gerçekleştirilen cebir, şiddet veya tehdit fiilleri bir başka suça vücut vermekle birlikte, etkin direnme suçunu oluşturmazlar.
Fail direndiği kimsenin memur olduğunu bilmeli, memurun görevini yerine getirmesine engel olmak maksadıyla, cebir, şiddet veya tehditte bulunmalıdır.
Suçun ağırlatıcı nedenleri maddenin 2 ve 5. fıkralarında düzenlenmiş olup 2. fıkrada, "fiilin silahlı bir kişi tarafından" ya da "iki veya daha çok silahlı kişiler tarafından" veya "silahsız olsa bile toplanmış beşten çok kişi tarafından işlenmesi", 5. fıkrasında ise "cürmün Bakanlar Kurulu Üyelerinden birine karşı işlenmesi" ağırlatıcı neden olarak belirtilmiş, hafifletici nedenler ise 3. fıkrada, failin suçu TCY.nın 259. maddesinde belirtilen akraba veya kendisini hapis veya tevkiften kurtarmak maksadıyla işlemesi, 5. fıkrada ise, "memurun yetkisini aşarak veya keyfi hareketlerle direnmeye neden olması" şeklinde düzenlenmiştir.
Direnme esnasında söylenen tahkir edici sözlerin direnme suçu ile birlikte hakaret suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususu da öğreti ve yargısal kararlarda irdelenmiş;
Öğretide; karara, "Devlet kuvvetine karşı koyanın amacı birdir, kendisi hakkındaki işleme karşı koymak suretiyle o işlemi yaptırmamaktır, karşı koyan kişinin bütün bedeni ve maddi faaliyeti; tek bir saik ile tek bir amaca yöneliktir. El, ses, ayak ve sair bütün faaliyet unsurları direnme için toplanmış araçlardan ibarettir, failin düşüncesi direnmede bulunduğu şahsın şerefine tecavüze yönelik değildir. Belki o memurun şahsını dahi tanımaz, el memurun kuvvetini kırmaya çalışırken, dil memurun maneviyatını sarsmak için faaliyete gelir, yoksa onun haysiyetini tenkis için değil; direnmede bulunan kimse, karşısındakinin faaliyetini engellemek için bağırır, hakaret eder, yumruk atar, bütün bu faaliyetler tek bir amaca yöneliktir. Biçimindeki açıklamalarla memura mukavemet edenin aynı zamanda tahkir edici sözler kullanması halinde, sadece direnme suçundan ceza tayiniyle yetinilmesi gerektiğini belirtilmiş, (Nakleden Majno Ceza Kanunu Şerhi, Cilt 1, s. 418) aynı görüşler Manjo ve A.P. Gözübüyük tarafından da kabul edilmiştir (Majno age. C. 2, Sh. 207, A.P. Gözübüyük, Gözüyübük Şerhi, Cilt 2, Sh. 1018).
Diğer bir kısım yazarlarca da memurun görevini yapmasına engel olmak maksadıyla kullanılan cebir, şiddet veya tehdit niteliğindeki hareketlerini kuvvetlendirmek amacını taşıyan tahkirlerin tek bir direnme suçunu oluşturacağı belirtilmiştir (Erman-Ozek, Kamu İdaresine Karşı Suçlar, Sh. 336, Artuk -Gökcen- Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümleri Sh. 562)
Öğretideki baskın görüş de; direnme sırasında işlenen hakaret ve sövme fiillerinin, bağımsız hüviyetlerini kaybederek, cebir, şiddet ve tehditle birlikte bir bütün oluşturduğu, bu açıdan ayrıca tahkirden ötürü ceza verilemeyeceği yönündedir.
Yargısal kararlarda da; "direnme sırasındaki tahkir edici sözlerin, görevli memurları etkilemek, direnmenin ciddi olduğunu göstermek ve elverişliliği sağlamaya yönelik hareketler olduğu, görevlilere görevini yaptırmamak kastı ile yapılan bu tür eylemlerin kül halinde görevliye etkin direnme suçunu oluşturacağı kabul edilmiştir (CGK. 21 .9.1992, 205/228, 4. C.D. 7.2.1996, 142/1158 sayılı kararları).
Somut olayda; 19.3.1998 tarihinde trafik ve asayiş açısından yapılan denetlemelerde aracıyla Kayseri'den Felahiye istikametine doğru seyreden sanık Kadim'in trafik ekibinin uyarısına rağmen durmadığı ve yoluna devam ettiği, çarşı içindeki dükkanının önünde durduğu sırada, takip eden görevli polis memurlarınca kendisinden ehliyet ve ruhsat istendiği; sanığın benden ruhsat ve ehliyet isteyemezsiniz siz kim oluyorsunuz?"diyerek dükkanına girdiği, bu davranışı üzerine karakola davet edildiği, bu kez de "siz kim oluyorsunuz, beni karakola götüremezsiniz" dediği, ekip arabasına bindirilmek istendiği anda ise, görevlileri eliyle ittiği, ayrıca karakolda üzerini aramak isteyen görevlilere engel olduğu, bu aşamaya kadar devam eden tüm eylemlerinin memura etkin direnme suçunu oluşturduğu, sanığın polis memurları Yüksel ve Derviş tarafından rapor aldırılmak üzere sağlık ocağına götürüldüğünde; her iki şikayetçiye hitaben, "sizin tahsiliniz ne, cahil insanlarsınız köyde çifti, sabanı bırakıp gelip burada polis olmuşsunuz. Aşağılık köylüsünüz, ben sizin maaşınız kadar devlete vergi ödüyorum." sözleriyle resmi sıfatı haiz görevli memurlara huzurlarında ve görevlerinden dolayı hakaret ettiği, ayrıca şikayetçi Derviş'e yönelik olarak "sen kimsin benimle yarışıyorsun" sözleriyle hakaretlerini sürdürdüğü, her iki şikayetçiye yönelik sözlerin tahkir edici nitelikte olduğu, sanığın görevlileri aşağılamak amacıyla belirtilen sözleri sarfettiği, bu hareketlerin etkin direnme eylemi sona erdikten sonra ayrı bir kasıtla gerçekleştirildiği, bu nedenle bu eylemlerin etkin direnme suçu içinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Nitekim öğreti ve yargısal kararlarda da direnme sona erdikten sonra ya da başlamadan gerçekleşen tahkir eylemlerinin ayrı bir suç olarak kabul edildiği, bu somut olayda da tahkir edici davranışların direnme sona erdikten sonra gerçekleştirildiği, mağdur adedince TCY.nın 266/1. maddesindeki suçun oluştuğu, ayrıca mağdur Derviş'e yönelik eylemlerin bir suç işlemek kararı altında işlendiği, bu mağdura yönelik eylem nedeniyle TCY.nın 80. maddesinin uygulanması gerektiği, Yerel Mahkemece de oluş ve nitelendirmenin bu şekilde yapılarak sanığın TCY.nın 258/1, 266/1, 266/1 ve 80. maddeleriyle cezalandırılmasına karar verildiği saptanmıştır
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri Özel Daire bozma ilamındaki gerekçelerle itirazın reddi yönünde, bir üye ise itirazda belirtilen gerekçelerle itirazın kabulü yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının bu değişik gerekçeyle kabulüyle Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA), dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 16.11.1999 günü yasal oyçokluğuyla karar verildi.