 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/4-165
Karar no: 1999/175
T: 22.06.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Koşullu tehdit suçundan sanık Havva A...'un TCY.nın 188/1, 188/1 ve 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 7.340.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 11. Asliye Ceza Mahkemesince 25.3.1998 gün ve 1486-224 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 9.9.1998 gün ve 7329-7631 sayı ile;
"Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak; telefonla rahatsız edilen sanığın "telefonları sizin ettiğinizi saptarsam öldürürüm" demekten ibaret eylemlerinin iradeyi zorlayıcı öğe taşımadığının ve dolayısıyla eylemlerin TCY.nın 191/1. maddesine girdiğinin düşünülmemesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 2.3.1999 gün ve 1688-132 sayı ile, "Bozma kararında belirtilen sözlerin sanık tarafından ilaveten söylendiği, esasta sanığın şartlı tehdit teşkil eden sözlerinin eski kararda da belirtildiği gibi ".... eğer evden çıkıp gitmezseniz sizi öldürürüm" demesi olarak kabul edildiği, sanığın bu suretle şartlı tehdit suçunu işlediği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 27.5.1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın koşullu tehdit suçlarından cezalandırılmasına ilişkin hüküm, Özel Dairece sanığın eylemlerinin TCY.nın 191/1. maddesine girdiğinin düşünülmemesi isabetsizliğinden bozulmuştur. Bozmadan sonra yapılan yargılamada, son oturumda önce katılanlara sonra C.Savcısına söz verildiği halde, duruşmada hazır olan sanık ve vekiline söz verilmeden duruşmaya son verilip, mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
CYUY.nın 251. maddesi gereğince ".... en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur" hükmü yer almaktadır.
Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında vurgulandığı üzere, ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiçbir şekilde sınırlanamaz. Son söz sanığa verilerek kendisinden önce dinlenenlere karşı diyecekleri ve savunması saptanmalıdır.Savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı, buyurucu nitelikte olup, uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim, CYUY.nın 308. maddesinde yargılama yasasına mutlak aykırılık halleri sekiz bent halinde sayılmış ve sekizinci bendinde "Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme kararı ile müdafaa hakkının tahdit edilmiş olması" hali kesin bozma nedeni olarak gösterilmiştir.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra yapılan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü dava sonuçlanmamış olup yargılama devam etmektedir. Bozma sonucunda son soruşturma aşamasına dönülmekle son soruşturmanın, sanığın son sözü ile sonuçlandırılması gereği,mutlak usuli zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle incelenen dosyada son sözün sanığa verilmemesi suretiyle CYUY.nın 251. maddesine aykırı davranıldığından, sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli nedenle BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,22.6.1999 günü sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.