 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/4-146
Karar no: 1999/153
T: 8.6.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GECELEYİN KONUT DOKUNULMAZLIĞINI BOZMAK
MANEVİ ÖDENCE
KARAR ÖZETİ : Özel bir hüküm olan TCY.nun 38. maddesi, ceza mahkemesince ancak "şeref ve hasiyetin" ihlal edilmesi koşuluyla manevi ödenceye hükmedileceğini öngörür.Özgürlük aleyhine işlenen suçlardan olan "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma suçu " şeref ve haysiyeti bozan suç kabul edilmediğinden -ceza verilse dahi- manevi ödenceye hükmedilmesi yasaya aykırıdır.
(765 s. TCK. m. 193/2, 38)
Konut dokunulmazlığını bozmak suçundan sanık Önder'in TCY.nın 193/ 2, 59, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 1.500.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına elli milyon lira manevi tazminatla, nisbi harç ve vekalet ücretinin sanıktan tahsiline ilişkin Isparta (Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen, 26.12.1997 gün ve 1137/1238 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza dairesi, 24.12.1999 gün ve 702/1721 sayı ile:
"Konut dokunulmazlığını bozma suçunun niteliğine ve TC. Yasasının 38. maddesinde aranan öğelere göre, bu suç nedeniyle kişisel davacının onurunun çiğnendiğinin düşünülemeyeceği gözetilmeden, sanığın manevi tazminatla yükümlü tutulması" isabetsizliğinden oyçokluğu ile bozmuştur.
Yargıtay C. Başsavcılığınca 13.5.1999 gün ve 39196 sayı ile;
"Sanık, cinsel dürtülerle komşusu olan şikayetçinin evine girmiştir. Dul olan ve yetişkin kızı ile oturan katılan, bu olaydan üzüntü duymuştur. Salt suç değil, suçun işlenme amacı ve işleniş şekli de dikkate alınmalıdır. TCY.nın 38. maddesinde yer alan onur ve saygınlığın çiğnenmesi olgusunu geniş anlamak gerekir. işlenen cürüm aynı zamanda haksız fiildir. Katılma isteminde bulunulmuş, manevi ödence istenmiş, mahkumiyet koşulu ve BK.nun 49. maddesinin unsurları da gerçekleşmiştir." gerekçesiyle itiraz edilerek hükmün onanması talep olunmuştur.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Sarhoş olan sanık, olay gecesi saat 01.30 sıralarında kendi mutfak balkonundan, dul olan komşusu katılanın mutfak balkonuna ve oradan salon girmiş, ders çalışmakta olan kızının bağırmasına uyanan katılanın "evden çık" demesi üzerine geldiği şekilde geri dönmüştür. katılan, sanığı evin içinde görünce bağırdığını, "kötü bir niyetim yok, tıkırtı gelince balkondan içeri girdim" diyen sanığın balkondan gittiğini söylemiştir. Sanık da, karakolda alınan ifadesinde; sesler duyunca hırsızdır düşüncesiyle yardıma gittiğini söylemiş, peşinden ise dul olan şikayetçiden yararlanmak amacıyla gittiğini, şikayetçinin kızının bağırması üzerine donup kaldığını ve geri döndüğünü bildirmiş, sorgusu sırasında ve duruşmada ise sesler üzerine yardıma gittiğini, kötü bir niyeti olmadığını, sarhoş olduğu için kapıyı çalmayı düşünemediğini, karakolda "cezan azalır" diyerek polislerin o şekilde yazdığını belirtmiştir.
Açıklanan olayda özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arsında sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Çözümlenecek sorun, geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilen olayda; katılan lehine manevi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceğine ilişkindir.
Manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır. Manevi tazminat, TCY.nın 11. maddesinde düzenlenmediği ve suçtan zarar görenin menfaati ile talebi dikkate alınmadan doğrudan uygulanan bir müeyyide olmadığı için ceza değildir. mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de, gerçek anlamda bir tazminat olduğu söylenemez. Manevi tazminat, esas itibarıyla özel hukuka ilişkin olup Madeni Kanunun 24, 25, 85,126, 143, 305 ve Borçlar Kanununun 47, 49. maddelerinde düzenlenmiştir. MK.nun 24 ve BK.nun 49. maddeleri genel bir hüküm niteliğindedir. MK.nun 24. maddesi kişilik haklarını korumaktadır. BK.nun 47. maddesinde ölüm ve cismani zararlarda, 49. maddesinde ise daha geniş bir biçimde "kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adıyla bir miktar para ödenmesini dava edebileceği" kabul edilmiştir. "Kişilik hakları" kavramı, daha geniş olarak değerlendirilmiş, manevi zarara uğrayanların manevi tazminat isteyebileceği hükme bağlanmıştır.
Ceza Yargılamasında ise, davanın açılmış ve delillerin toplanmış olması nedeniyle kanıtlama kolaylığı, ucuz olması, ceza hakiminin taraflarla birebir karşılaşması ve olayı değerlendirmesi, çelişik hükümlerin çıkmaması ve ikinci kez dava açılmaması için dava ekonomisi de dikkate alınarak davaya 'katılmak suretiyle tazminat istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Bunun için CMUY.nın 358 ve 365. maddeleri uyarınca, suçtan zarar görenin kamu davasına katılması ve kişisel hak talebinde bulunması, sanığın mahkum olması ve istemin, duruşmanın uzaması ya da hükmün tehirine neden olmaması gerekir.
Ceza Yasasının 38. maddesinde genel kural konulmuş, özel olarak da genel adaba aykırı suçlarda 424, ölüm ve bireylerin bedensel bütünlüğüne karşı işlenen fiillerde 467 ve hakaret suçlarında 486/3. maddeler düzenlenmiştir.
Manevi tazminata ilişkin olan bu hükümlerin tümü ele alınıp birlikte değerlendirildiğinde, süreklilik arzeden yargı kararlarında ve öğretide kabul edildiği gibi TCY.nın 38. maddesi, BK.nun 49. maddesine göre özel bir hükümdür. Özel ve genel hükümler karşılaştırıldığında öncelikle özel hükmün uygulanması zorunludur. Bu nedenle ceza davaları nda TCK.nun 38. maddesi yerine BK. 49. maddesi uygulanamaz.
Ceza Yasasının 38. maddesi gereğince malların geri alınması ve uğranılan zararların tazmininden başka, bir kişinin veya bir ailenin şeref ve haysiyetinin ihlali halinde, maddi bir zarar meydana gelmemiş olsa bile suçtan zarar görenin isteği üzerine mahkemece; manevi zarar karşılığı olarak belli bir miktar tazminatın verilmesine hükmedilebilecektir Diğer bir anlatımla, ceza mahkemelerinin manevi tazminata hükmetmesi, işlenen fiilin "şeref ve haysiyetli ihlal etmesine bağlıdır. Genel adaba aykırı suçlar ile bedensel bütünlüğe karşı işlenen fiiller dışında kalan, şeref ve haysiyete dokunmayan fiillerden dolayı, genel hükümler çerçevesinde hukuk mahkemelerinde dava açılması ve talepde bulunulması gerekmektedir. Borçlar Yasasının 49. maddesinin ceza mahkemelerinde uygulanabileceğinin kabulü halinde ise tehdit, ızrar, konut dokunulmazlığını bozmak, hırsızlık, yağma gibi onur kırıcı olmayan suçlarda da manevi. tazminata karar verilecektir. Bu ise TCY.nın 38. maddesine ve yasa koyucunun amacına aykırıdır.
Öte yandan, ceza davalarında BK.nun 49. maddesine göre tazminat istenebileceğinin kabul edilmesi, sanığın beraetine karar verildiği hallerde de tazminata hükmedilebilme sonucunu doğurur ki, bu da CYUY.nın 358. maddesine aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, tazminat miktarının belirlenmesi açısından da saik dikkate alınacağından, Ceza Yasasında saikin nazara alınmadığı suçlarda saikin belirlenmesi gerekecektir. Bu husus da yasaya aykırıdır.
Somut olayda sanık, gece saat 01.30 sıralarında, mutfak balkonunun açık olan kapısından içeri girmiş, oturma odasında yatmakta olan şikayetçinin açıkla diye bağırması üzerine, herhangi bir harekette bulunmadan dışarı çıkmış,konut dokunulmazlığını bozma suçunu işlemiştir.
Konut dokunulmazlığı Anayasanın 21. maddesinde teminat altına alınmıştır. TCY.nın 193. maddesinde düzenlenen konut dokunulmazlığını bozma suçu, özgürlük aleyhine işlenen suçlardandır. Suç, konuta girmeyle oluşmaktadır. Konut dokunulmazlığının bozulması halinde, sövme, hakaret, kaçırma, sarkıntılık, tasaddi, ırza geçme suçlarında olduğu gibi mağdurun şeref ve haysiyetinin çiğnendiği hemen kabul edilemez.
Sanık, karakolda alınan ifadesinde ilk beyanını değiştirip cinsel dürtüler sonucu gittiğini söylemiş, ilk beyanında ve aşamalarda, bir tıkırtı duyması üzerine yardım için balkondan girdiğini belirtmiştir. Sanık hakkında sarkıntılık suçundan açılmış bir dava ve verilmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenle, konuta girmekle katılanın onurunun incindiği söylenemez. Sanığın bu suçu neden işlediğinin araştırılması yani suç saikinin tespiti ile katılanın onur ve haysiyetinin ihlal edilip edilmediğinin saptanarak ödenceye karar verilmesi halinde ise genel kastla işlenen konut dokunulmazlığını bozma suçunun özel kastla işlenmesi gerektiği kabul edilecek ve yasaya aykırı davranılmış olacaktır.
Bu itibarla, ceza mahkemelerinde genel hüküm olan BK. nun 49. maddesi uygulanmayıp bu hükme göre özel bir hüküm niteliğinde olan TCY.nın 38. maddesinin uygulanması gerektiğinden ve kişi veya ailelerin şeref ve haysiyetlerinin ihlali halinde uygulanması gereken TCY.nın 38. maddesine dayanılarak da özgürlük aleyhine işlenen suçlardan olan, konut dokunulmazlığını bozma suçundan manevi Ödenceye hükmedilemeyeceğinden itirazın reddine karar verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler, "haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 8.6.1999 günü Oyçokluğuyla karar verildi.