 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/2-75
Karar no: 1999/73
T: 20.04.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan sanık Ömerül Faruk Ö...'in, TCK.nun 455/1 ve 3506 sayılı Yasa uyarınca 2 sene hapis ve 300.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına,2918 sayılı Yasanın 119/2, maddesi uyarınca sürücü belgesinin 120 gün süre ile geçici olarak geri alınmasına ilişkin Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesince 30/06/1997 gün ve 376/592 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesince 5/3/1998 gün ve 1409/2483 sayı ile;
"........ sair itirazlar yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın kişiliği ve suçun işleniş biçimi temel ceza tayini konusunda olumlu kabul edilerek asgari hadden ceza tayin edildiği halde, hürriyeti bağlayıcı cezanın ağır para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilirken olumsuz kabul edilmesi suretiyle gösterilen gerekçelerde çelişkiye düşülmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 04/06/1998 gün ve 382/419 sayı ile;
"Sanık Alkollü araç kullanmıştır. Daha öncede Meltem K... adlı kişinin 25 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralanmasına neden olduğu, dosyalardaki 20.6.1995 günlü iddianame içeriği ile kesinlik kazanmıştır. Bilirkişi raporuna göre sanık tam kusurludur. Bunlar gözönünde tutularak cezanın alt sınırı aşılabilirdi. Bunun yapılmamış olması, hapis cezasının paraya çevrilmesine gerekçe olamaz. Çünkü; hapis cezasının alt sınırdan verilmesi durumunda ve istek halinde mutlaka paraya çevrileceğine dair TCK.nunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Mahkeme kararları sadece sanığı değil suçtan zarar görenleri ve kamu vicdanını da tatmin etmelidir. Olayımızda hapis cezasının paraya çevrilmesi, sanığı tatmin edebilirse de yakınanı ve kamu vicdanını yaralar. 647 Sayılı Yasa suçluları islah amacı ile çıkartılmıştır. Gümrük komisyoncusu olan ve daha önce benzer suç işleyen sanığın para cezası ile islah olacağını düşünmeye olanak yoktur." biçimindeki gerekçe ile önceki kararında direnmiştir.
Bu kararın da sanık vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma isteyen 12/03/1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan sanığın mahkûmiyetine karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Çözülecek sorun, sanık hakkında 647 sayılı Yasanın 4.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin, cezanın alt sınırdan uygulanması sırasında dayanılan gerekçeyle çelişip çelişmediği ve bunun sonucu olarak yasal ve yeterli bulunup bulunmadığı hususundadır.
Ağır hapis hariç, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar ile uzun süreli de olsa taksirli suçlardan dolayı hükmolunun hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesine veya çevrilmemesine karar verilirken, sanığın kişiliği, sair halleri ve suçun işlenmesindeki özellikler ölçü alınmalı ve gösterilen gerekçe bu ölçülere ilişkin bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Yasal ve yeterli bir gerekçeye dayanılmadan ya da çelişik gerekçe ile isteğin red veya kabulü yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Kararları okuyanları aydınlatmak ve keyfiliği önlemek için, sanığın kişiliği ve suçun işlenmesindeki özellikler gözönünde tutularak 7/6/1976 tarih ve 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında işaret edilen biçimde çelişkiye düşmeden, bir değerlendirme yapılmalıdır.
İncelenen dosyada, Yerel Mahkemece; kullandığı kamyonet ile önünde seyretmekte olan kamyonun arkasına çarparak kendi aracının içinde bulunan arkadaşının ölümüne neden olan sanık hakkında, "kişiliği ve suçun işleniş biçimi" gözönüne alınarak TCK.nun 455/1. maddesi uyarınca alt sınırdan ceza tertip edilmiş,bilahare aynı olgular sanık aleyhine yorumlanarak, hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesine yer olmadığına karar verilmek suretiyle çelişki ve yanılgıya düşülmüştür. Direnme kararında ileri sürülen görüşün aksine, Özel Daire bozmasında sözkonusu olan sanığın hürriyeti bağlayıcı cezasının paraya çevrilip çevrilmemesi değil, gösterilen gerekçedeki bu çelişki ve yanılgıdır. O halde, gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olduğu da söylenemez.
Buna göre, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri, direnme kararının haklı nedenlere dayandığı görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, 20/04/1999 günü oyçokluğu ile karar verildi.