 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/2-60
Karar no: 1999/63
T: 13.04.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan sanık Muzaffer A...'ın, TCY.nın 459/2-son, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 983.750 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Silifke Asliye Ceza Mahkemesince 29/04/1998 gün ve 532/96 sayı ile verilen kararın yakınan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine,dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 05/02/1999 gün ve 470/766 sayı ile;
"Kamu adına açılan ve şikayete bağlı olmayan davada; hazırlık soruşturması sırasında şikayetten vazgeçmenin mahkemede usulen başvuruda bulunup müdahil sıfatını almaya mani olmadığı gözetilmeden mağdure Lütfiye G... hakkında verilmiş bulunan müdahale kararının 10/12/1997 günlü oturumda kaldırılmasına karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün, sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 12/03/1999 gün ve 59327 sayı ile;
"C.Savcılığınca, sanık hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlikle yaralamaya neden olmak suçundan, Asliye Ceza Mahkemesine 18/08/1997 tarihinde iddianame ile kamu davası açılmış, mahkemesince 19/08/1997 tarihinde havale görerek aynı tarihte tensip zaptı düzenlenerek duruşma günü belirlenmiştir.
Hazırlık aşamasında mağdurenin ifadesi alınmamıştır. İddianame düzenlenip kamu davası açıldıktan sonra, mağdurenin imzasını taşıyan ve C.Savcılığına yazılan 20/08/1997 günlü vazgeçme dilekçesi 04/11/1997 tarihinde hakime havale ettirilip dosyasına konulmuştur.
Mağdurenin vekili 07/11/1997 günlü dilekçe ile davaya katılma isteminde bulunmuş, aynı tarihte mahkemece mağdurenin evinde ifadesi alınmış ve bir kararla katılan sıfatı verilmiştir. Ancak, mahkemece 10/12/1997 günlü oturumda mağdurenin vazgeçme dilekçesi dikkate alınmış, dilekçenin mağdure tarafından verildiği vekiline doğrulatılmıştır. Vazgeçme dilekçesinin mağdure tarafından verildiği hususu kesinlik kazanmış bulunmaktadır. Dolayısıyla son soruşturma aşamasında hakime havale ettirilip dosyaya konulan vazgeçme dilekçesi mağdurenin gerçek anlamda iradesini ortaya koymaktadır. Mahkemenin, katılma kararını kaldırmasında yasaya aykırılık bulunmadığından, katılan vekilinin sıfatı ortadan kalkmış olmakla hükmü temyiz etme hak ve yetkisi de sona ermiştir." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire bozma kararının kaldırılmasını ve yakınan vekilinin temyiz isteğinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, Yerel Mahkemece Kamu Davasına katılma kararının kaldırılmasının yerinde olup olmadığı ve dolayısıyle yakınan vekilinin hükmü temyize yetkisi bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına göre;
Sanığın, TCY.nın 459/2-son maddesi uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmış olup, Silifke C.Başsavcılığının 18/08/1997 günlü iddianamesi 19/08/1997 tarihinde hakim tarafından havale edilmiştir.
Mağdure Lütfiye G...'in imzasını taşıyan ve C.Savcılığına hitaben yazılan 20/08/1997 tarihli dilekçede şikayetten vazgeçme iradesi açıklanmış olup, bu dilekçenin mağdurenin eşi Muzaffer G... tarafından da imzalandığı ve 04/11/1997 günlü oturumda sanık tarafından mahkemeye sunulduğu anlaşılmaktadır. Aynı oturumda tanık olarak dinlenen mağdurenin eşi Muzaffer G..., eşinin ayağına takılan platinlerin sanık tarafından alındığını, sanığın mahkemeye sunduğu dilekçe altındaki imzanın kendine ait olduğunu ancak, sanığın bu dilekçeyi imzalamazlarsa platinleri almayacağını söylemesi nedeniyle imza attıklarını, yoksa şikayetten vazgeçmediklerini söylemiştir.
Mağdure yatalak durumda olması nedeniyle 07/11/1997 tarihinde mahkemece evinde dinlenmiş olup aynı tutanak kapsamında mağdurenin davaya katılmasına ilişkin karar verilmiştir. Ancak, 10/12/1997 günlü oturumda dinlenen katılan vekilinin, vazgeçme dilekçesi altındaki imzanın mağdureye ait olduğunu, zor durumdayken alındığını söylemesi üzerine Yerel Mahkemece katılma kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bu durumda, Yerel Mahkemece yakınanın 20/08/1997 günlü dilekçeyi özgür iradesiyle imzaladığı saptanmıştır. Kamu davası açıldıktan sonra şikayetten vazgeçme müdahale yoluyla kamu davasına katılmaya engel olduğuna göre, kamu davası açıldıktan sonra özgür iradesiyle şikayetinden vazgeçtiği saptanan yakınan hakkındaki katılma kararının kaldırılmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu itibarla yakınan vekilinin hükmü temyize yetkisi olmadığından Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının KABULÜNE, 2. Ceza Dairesinin 05/02/1999 gün ve 470/766 sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve hükmü temyize yetkisi olmadığı anlaşılan yakınan vekilinin temyiz isteğinin CYUY.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 13/04/1999 günü oybirliği ile karar verildi.