 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-92
Karar no: 1999/124
T: 18.05.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Adam öldürmek suçundan sanık Mustafa K...'ın TCY.nın 448, 50, 59. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 2.Ağır Ceza Mahkemesince 2.3.1998 gün ve 369-39 sayı ile verilen kararın katılan vekili ve sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Nöbetçi Ceza Kurulunca 18.8.1998 gün ve 2032-2608 sayı ile;
“Olay öncesinde maktül Yusuf'un sanık Mustafa'ya ait zeytinlerin dalını kırması üzerine sanığın maktülü Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına şikayet ettiği, olay günü alkollü olan maktülün dengesiz davranışlarla sanık ve babasının evine doğru geldiği sırada eve 60 - 70 metre kala yanında getirdiği pompalı av tüfeğiyle bir el havaya ateş ettiği “sizi vuracağım lan” diyerek bağırdığı, eve 20 - 25 metre kala sanıkla tartışıp karşılıklı birbirlerine hakarette bulundukları bilahare sanığın babası Osman'a yönelip Osman'a 10 - 15 metre mesafede adı geçenle zeytin dalının kırılması yüzünden 5 dakika kadar tartıştığı, küfür ve tehditlerine devam ettiği ve elindeki tüfeğin namlusunu havaya tutup Osman'a tevcih etmediği, üst katta bulunan sanığın tehevvüre kapılarak evin içinden aldığı av tüfeğiyle maktülle babasının tartışması sürerken tüfeğini maktüle yöneltip 2 saniye aralıkla ateş ederek maktülü öldürdüğü, olay yerindeki maddi bulgular ve tanık Mehmet Ali Canbaz'ın C.Savcısına verdiği yeminli ifadesinden anlaşılmakta,
Olayın oluş biçimine göre; maktülün sanık veya babasına yönelik silahla ateş etmesi veya
silah tevcihi söz konusu olmadığı maktülle sanığın babası Osman'ın 5 dakika süren tartışması devam ederken,babasına veya kendisine yönelik haksız ve filhal def'i zaruretinin bais olduğu mecburiyetin doğmadığı ortamda maktülün öldürülmesinde TCK.nun 49. maddesinde gösterilen yasal savunma şartlarının bulunmadığı, ancak maktülden kaynaklanan ızrar, tehdit ve hakaret gibi davranışların bütünüyle ağır tahrik boyutuna ulaştığı gözetilmeden sanık hakkında TCK.nun 51/2. maddesi yerine TCK.nun 50.maddesinin uygulanması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 7.12.1998 gün ve 360-342 sayı ile; "Zaruret sınırının aşılıp aşılmadığı araştırılırken sanığın içinde bulunduğu ruh halinin gözönünde tutulması gerektiği gibi, saldırının halen varlığını geniş manada anlamak ve başlayacağı artık muhakkak olan bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak zorunludur. Maktülün olaydan önce bir el tüfekle ateş etmesi, tehdit içeren sözlerle sanık ve babasının üzerine doğru gelmesi, sizi öldüreceğim diyerekten niyetini açıklaması karşısında artık tüfeği sanık veya babasına doğrultmasını beklemek mümkün değildir. Zira, aksi takdirde yasal savunma için maktülün ateş etmesini beklemek gerekecektir ki bu da maktülün öldürme olayını gerçekleştirdikten sonra savunmanın düşünülemeyeceğinden yasal savunmayı imkansız kılacaktır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da katılanlar vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi, üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 15.3.1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın maktülü yasal savunma sınırlarını aşarak mı, yoksa ağır tahrik altında mı öldürdüğüne ilişkindir.
TCY.nın 49. maddesinde düzenlenen yasal savunmanın kabulü için, maddi nitelikte haksız bir saldırı bulunmalı, savunma ile saldırı eşzamanlı olmalı, savunma saldırı devam ederken yapılmalı, savunma ile saldırı arasında uygun oran bulunmalıdır. Ancak saldırının varlığını geniş manada anlamak ve başlayacağı artık muhakkak olan bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak zorunludur.
Savunma zorunlu olmalıdır. Savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı ise her olayın özelliğine göre saptanmalıdır. Saldırıya uğrayanın bizzat fail olması gerekmez. 3. bir kişinin saldırıya uğraması durumunda da yasal savunma koşullarının gerçekleşmesi mümkündür.
Yasal savunmada aşırılığa kaçılması ise, failin karşılaştığı şartlarla uygun olmayan vasıta ile kendini savunması veya saldırganı etkisiz hale getirdikten sonra da savunma veya tepkilerinde ısrar edip sürdürmesidir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Katılan Meryem S... ile yakınan Kerim S... aşamalardaki ifadelerinde dolayı görmediklerini, daha önce sanığın ailesine ait bir zeytin ağacının dalının maktül tarafından kırılması nedeniyle olayın geliştiğini, sanığın maktülü kasten öldürdüğüne inandıklarını, şikayetçi olduklarını söylemişlerdir.
Sanık Mustafa K..., aşamalardaki savunmalarında, olaydan birkaç gün öncesinde çiftlik komşuları olan maktülün, tarla sınırında bulunan zeytin ağacının dalının kırılmasına neden olduğundan Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına şikayet ettiklerini, olay günü maktülün elinde av tüfeği olduğu halde küfrederek evlerine doğru geldiğini ve 60-70 metre mesefeden çatıya doğru ancak kendilerine doğrultmadan havaya bir el ateş ettiğini, evin önüne geldiğinde babasına 10 metre mesafede durup küfür ve tehdit etmeye devam ettiğini, bu sırada sarhoş olan maktülün birşey yapabileceğini düşünerek evden tüfeği alıp merdiven ağzına döndüğünde maktülün tüfeğini babasına doğrulttuğunu ve küfürler ettiğini görüp, nişan alarak maktülün sol ayağına ateş ettiğini, vurulup yere düşen maktülün doğrulup tüfeği kendisine yöneltmesi üzerine bu kez sağ bacağına nişan alıp tekrar ateş ettiğini, öldürme kastı ile değil babasına ve kendisine yönelen silahlı tehditi önlemek için ateş ettiğini beyan etmiştir.
Sanığın babası olan ve tanık sıfatıyla dinlenen Osman K... da benzer şekilde açıklamalarda bulunmuştur.
Olayın görgü tanığı Mehmet Ali Canbaz C.Savcılığındaki ifadesinde, olaydan birgün önce maktüle ait ışıldağı aldığı sırada konuşurlarken maktülün kamyonunun sanığın babası Osman'a ait zeytin ağacının dalını kırdığını, şikayet ettikleri için para cezası ödeyeceğini, kızgın olduğunu söylediğini, olay günü Osman K...'a ait evin yanından geçen kestirme yoldan ışıldağı götürdüğü sırada maktülün, elinde av tüfeğiyle Osman'a ait eve yaklaştığını, Osman'ın aracına sebze yüklediğini ve sanık Mustafa'nın da merdiven başında durduğunu gördüğünü, maktülün eve 50-60 metre kala ateş ettiğini, ancak ne yöne ateş ettiğinin farkına varamadığını, maktülün "sizi vuracağım lan" diye bağırmakta olduğunu ve sanığın "ne yapıyorsun Yusuf abi" dediğini duyduğunu, bu sırada maktülün Osman'a yaklaştığını ve birbirlerine sövdüklerini, bu sırada 2. katta merdiven başında olan sanığın da tartışmaya dahil olduğunu ve yaklaşık 5 dakika tartıştıklarını, maktülün tartışma boyunca tüfeğini sanık ve babasına tevcih etmediğini ancak "sizi vuracam diye tehditler savurduğunu, sanığın bulunduğu ikinci kattan maktüle doğru ateş edip düşürdüğünü, doğrulup kalkmaya çalıştığında 1-2 saniye içinde ikinci kez ateş ettiğini, maktülün ilk atıştan sonra tüfeği hiç kimseye doğrultmadığını söylemiştir.
Duruşmada ise, olay tarihinden birgün önce tarlada yanına gelen maktülün fenerini aldığını, bu arada maktülün, zeytin dalının kırılması nedeniyle sanık tarafının kendisini korumaya şikayet ettiklerini söylediğini, maktülü yatıştırmaya çalıştığını, olay günü tahminen 40 metre kadar mesafedeyken bir el silah sesi duyup olay yerine yöneldiğini, maktülün tüfeğini sanığın babası Osman'a yöneltmiş, sarhoş bir halde "sizi öldüreceğim, vuracağım" diye söylediğini, bu sırada sanığın merdivenlerde tüfek elinde durmakta olduğunu gördüğünü, sanık ile maktülün arasında tahminen 20 metre mesafe olduğunu ve maktülün belirtilen sözleri söylemesi üzerine sanığın maktülün ayaklarına doğru ateş ettiğini ve maktülün iki dizinin üzerine yıkıldığını, tüfeğini bu defa sanığa yönelttiğinde sanığın tekrar ateş ettiğini beyan etmiştir.
Önceki ifadesiyle doğan çelişkinin nedeni sorulduğunda duruşmadaki ifadesinin doğru olduğunu belirtip bu ifadesinde ısrar etmiştir.
Tanık Hatice C...'in olaya ilişkin olarak görgüye dayalı bir bilgisi olmadığı ancak, aşamalardaki ifadelerinde önce bir el tüfek sesi duyduğunu, aradan birkaç dakika geçtikten sonra ikinci ve hemen arkasından üçüncü silah sesini duyduğunu belirttiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ve bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Maktülün, daha önceden Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına şikayet edilmesi nedeniyle olay günü sanık ve babasının evine doğru gelirken 60-70 metre mesafeden av tüfeği ile havaya ateş ederek "sizi vuracağım" diyerek bağırdığı, sanığın bulunduğu eve 20-25 metre, sanığın babası Osman'a 10-15 metre mesafede durarak Osman ile yaklaşık 5 dakika süreyle tartıştığı, küfür ve tehdit ettiği, bu sırada elinde bulanan tüfeği gerek sanığa gerekse babasına yöneltmediği, namlusunu havaya doğru tuttuğu, üst katta duran sanığın maktülün geldiği sırada evden aldığı ve elinde bulunan av tüfeğiyle maktüle peşpeşe iki el ateş ederek yaraladığı ve maktülün hastaneye kaldırılırken öldüğü, tanık Mehmet Ali C...'ın hazırlık beyanı ve ateş edilme sürelerinin belirlenmesi açısından bu tanığın anlatımlarını doğrulayan tanık Hatice C...'in beyanları ile anlaşılmaktadır.
Olayın akışı ve işlenmesindeki özellikler ile maktülün olay sırasındaki durumu ve özellikle maktül tarafından ilk atışın yapılmasından sonra tarafların yaklaşık 5 dakika tartıştıklarının belirlenmesi karşısında maktülden kaynaklanan eşzamanlı bir saldırının varlığını kabul etmek mümkün olmadığından, savunmada zorunluluk bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. O halde TCY.nın 49.maddesinde düzenlenen yasal savunma şartları olayda bulunmadığı belirlendiğine göre, yasal savunma sınırının aşılmasından da sözedilemeyeceği açıktır. Bu nedenle TCY.nın 448, 51/2, 59.maddeleri ile uygulama yapılması gerekirken Yerel Mahkemenin direnmesi isabetli olmadığından bozulmasına karar verilmelidir.
Yine sanık hakkında TCY.sının 50 nci maddesi uygulandığı halde ağır hapisin hapis cezasına dönüştürülmemesi ve kamu hizmetlerinden yasaklama cezasının fazla tayini kabule göre olan bozma nedenlerini oluşturmaktadır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kurul üyesi, "Yerel Mahkemenin TCY.nın 50.maddesi ile uygulama yapmasının isabetli olduğunu ancak, sanığın cezalandırılmasına karar verilirken TCY.nın 50. maddesinin uygulanması karşısında, ağır hapis cezasının hapis cezasına çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;
TCY.nın 50/son ve 20. maddeleri hükmüne aykırı olarak, kamu hizmetlerinden geçici olarak yasaklama cezasının olayda uygulanma yeri olmayan 31.maddeye göre tayin edilmesi isabetsizliğinden hükmün bu değişik gerekçeler ile bozulmasına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 18.5.1999 günü teb-liğnamedeki isteme uygun olarak bozmada oybirliği nedenlerinde ise oyçokluğu ile karar
verildi.