 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-91
Karar no: 1999/93
T: 04.05.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Kan gütme saikiyle adam öldürmek suçundan sanık Ümit S...'ın TCK.nun 450/10, 55/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 16 sene 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve fer'i ceza tayinine ilişkin Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17.12.1997 gün ve 260/346 sayı ile verilen karar, re'sen temyize tabi olması yanında sanık vekilinin de temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 8.6.1998 gün ve 174/1978 sayı ile;
"25.2.1986 tarihinde meydana gelen ve sanık Ümit'in babası Bektaş'ın öldürüldüğü olayda; maktül Ali S...'ın, icap etmediği halde kendisine sert çıkan ve hücum edip kavgayı başlatan Bektaş'ı, eve gidip tabancasını alıp onun bulunduğu dükkana gelip birden çok ateş edip öldürdüğü kabul edilerek TCK.nun 448, 51/1 nci maddesi gereğince mahkum edildiği ve cezasını çekerek 1993 yılında tahliye olduktan sonra köyünü terkederek İstanbul'a gidip Yenibosna semtinde iskan etmeye, seyyar satıcılık yaparak geçimini temin etmeye çalıştığı, Sanık Ümit'in de olaydan önceki tarihlerde iş arama gayesi ile İstanbul'a gittiği ve Fatih semtinde oturan ablasının yanında misafir olarak kalmaya başladığı, olay günü farklı ve çok uzak konumdaki maktülün ikamet ettiği Yenibosna semtine yanında tabancası da olduğu halde gelerek pazarda bulduğu maktülün boğazından tutup silahını çekip baş, göğüs ve vücudunun muhtelif yerlerinden 5'i müstakilen öldürücü nitelikte olmak üzere 6 mermi çekirdeğinin isabeti sonucu yaralanmasına ve ölümüne, olayla ilgisi olmayan ve tesadüfen orada bulunan mağdurun da yaralanmasına neden olduğu anlaşılmakla;
Maktül Ali'nin bu husumetin yarattığı kışkırtmanın sonucu olarak ve tasarlamak suretiyle öldürülmesinin kan gütme saikiyle irtibatlandırılamayacağı,babasının öldürülmesinin yarattığı elemin devam etmesi karşısında bir başka saikle birlikteliği görülmeyen ve öğeleri arasında tahrik unsuru bulunmayan "kan ütme" saikinin sanık Ümit yönünden ortadan kalkacağı,
Önceki öldürme eyleminde maktül Ali'nin tahrikten yararlandırılması ve erilen cezasını da çekmiş bulunması nedeniyle, sanık yararına kabulü gereken tahrikin basit düzeyde olacağının kabulü icap edeceği düşünülmeyerek TCK.nun 79. maddesi delaletiyle 450/4, 51/1, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken sanık Ümit'in kan gütmeden sorumlu tutulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 13.11.1998 gün ve 325/194 sayı ile;
"Sanık Ümit S..., babasının öldürüldüğü 25.2.1986 tarihinde 7 yaşındadır. Bu tarihten 10 sene sonra sırf babasının intikamını almak için temin ettiği tabancayla, müktülü bulup öldürmek üzere İstanbul'a gelir, ablasının Fatih semtindeki evinde kaldığı süre içinde hergün maktülü araştırıp onun adresini ve yerini tesbit etmeye çalışır ve sonunda maktülün Yenibosna semtinde pazarcılık yaptığını öğrenir ve olay günü bu semte giderek babasının intikamını almak amacıyla onu öldürür. Mahkememiz bu olayda kan gütme saikiyle adam öldürmenin unsurlarının bulunduğu görüşündedir. Şöyleki;
Babası öldürüldüğünde 7 yaşında olun sanığın aradan 10 yıl geçmesine rağmen, babasının öldürülmesi olayının elem ve tesiri altında kalması mümkün değildir.
2) Sanık İstanbul'a sırf babasının katilini bulmak amacıyla gelmiştir,araştırma yapmıştır ve maktülü bulmuştur.
3) Sanık öyle bir ayarlama yapmıştır ki; 18 yaşını doldurmaya bir kaç ay kala suçu işlemiş ve böylece yaş küçüklüğü indiriminden yararlanmıştır.
4) 7 yaşında bir çocuğun babasının öldürülmesinden duyduğu elemin 10 sene devam etmesi mümkün değildir. Bu elemin kısmen devam ettiği bir an için kabul edilse bile, sanığın bu suçu, bu elemin tesiri altında işlediğini kabul etmek mümkün değildir. Sanığın suç işlemesinin tek nedeni kan gütme saikidir.
Sanığın olay tarihinde iş aramak için İstanbul'a geldiğine ilişkin görüş de yerinde değildir. Ayrıca maktülden sanığa yönelik hiç bir haksız hareket yoktur. Her ne kadar sanık savunmasında, maktülün kendisini görünce senin burada ne işin var diyerek kendisini iteklediğini ve elini beline attığını, bu nedenle onu öldürme gereğini duyduğunu belirtmiş ise de, olayların değerlendirilen seyrine göre bu savunmaya itibar edilmemiştir. Of İlçesinden İstanbul'a, 10 sene sonra babasının katilini bulup öldürmek için gelen birisinin bu savunmasına itibar edilerek hakkında tahrik hükümlerini uygulamak uygun görülmemiştir. Yüksek 1.Ceza Dairesinin çok sayıda içtihadı da bu yöndedir." biçimindeki gerekçeyle, önceki kararda direnmiştir.
Re'sen temyize tabi olan bu kararın sanık vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının bozma isteyen 4.3.1999 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık vekilinin temyiz dilekçesinin CMUK.nun 310. maddesinde belirtilen bir haftalık yasal süre geçtikten sonra verildiği anlaşıldığından, CMUK.nun 317. maddesi uyarınca temyiz talebinin reddine karar verilerek yasa gereği re'sen yapılan incelemeye göre; sanığın adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun kan gütme saiki ile işlenip işlenmediğine ilişkindir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.2.1991 gün 1/41, 11.3.1991 gün 36/76, 14.10.1991 gün ve 230/264 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, kan gütme;failin, daha önce öldürülen bir kimsenin intikamını almak için ilk olayın doğurduğu elem ve infial geçtikten sonra, suçlunun mensup olduğu gruptan birisini veya suçluyu öldürmesi halinde söz konusu olur.
Sözlük anlamı "sevk eden", "götüren" olarak açıklanan saik; ceza hukuku açısından failin eyleme geçmesine etken olan neden veya nedenlerdir. Yasanın suç unsuru veya ağırlatıcı neden olarak kabul ettiği hallerde saike itibar edilmelidir.
Adam öldürme suçunun kan gütme saiki ile işlendiğinin kabulü için aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi gerekir.
1- Olaya neden olan önceki hadise, ölümle sonuçlanmış olmalıdır.
2- Fail, önceki suç failini veya onun mensup olduğu grup ya da aileden birisini, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürmelidir.
3- İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı bulunması şart olmayıp, suçun kan gütme saiki ile işlenmesi yeterlidir.
4- İlk öldürme olayı ile, ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içinde fail ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme istek ve bilinciyle hareket etmelidir.
Adam öldürmek fiilinin kan gütme saiki ile işlenmesi halinde suçun failine ölüm cezası verilmesi gerektiğine ilişkin 10. bent, TCK.nun 450. maddesine 15.7.1953 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6123 sayılı Yasa ile eklenmiştir.
Anılan maddeye yapılan bu ilave bendin yasalaşma aşamasındaki gerekçelerde;
"450. maddeye ilave edilen bir bent ile kan gütme saikiyle adam öldürme suçlarına da ölüm cezası verilmiştir. Filhakika kan gütme sebebiyle işlenen öldürme suçlarının, hemen her daim evvelden tasmim ve tasavvur edilen fiilin icrası için gerekli bütün imkan ve şartların önceden hazırlanmakta olduğu nazarı dikkate alınırsa, bu gibi fiillerin 450.maddenin 4 no.lu bendinin şumulüne dahil olduğunda şüphe yoksa da tatbikatta taammüt keyfiyeti tesbit edilemediğinden, maddeye bu bendin ilavesine zaruret hasıl olmuştur. (Millet Meclisinin, 10.12.1952 gün ve 2/248 sayılı Kanun teklifi)
450. maddeye 10. bent olarak ilave edilen kan gütme sebebiyle işlenen ölüm suçlarının cezasının da ölüm olacağı kabul edilmiştir. Memleketimizde vukuu fazlalaşan katil suçlarının bu suretle ağır müeyyideler altına alınması suretiyle önlenmesi yolundaki teklif komisyonumuzca da muvafık görülerek bu maddeye ait tadil teklifi aynen kabul edilmiştir. (22.2.1953 gün ve Karar No. 32 sayılı Adalet Komisyonu Raporu- 6123 sayılı Kanunun gerekçesi.)" denilmektedir.
Kan gütme sebebiyle adam öldürme eylemini adiyen öldürme suçundan ayıran özellik, birincisinde söz konusu olan acı ve öfke duygusunun değil, öç almak şeklinde beliren ahlaka aykırı düşünce ve tutkunun etken oluşundandır. Bu tür suç
lar için ayrı bir bent ile daha ağır bir ceza yaptırımı konmasındaki sosyal amaç ise, toplumda kökleşmiş olan kötü bir göreneğin ortadan kaldırılmasından ibarettir.
Anılan bendin TCK.nun 450. maddesine ilave edilmesinden önce de, yasa koyucu bu sosyal yaraya seyirci kalmamış ve bu amaçla, "Kan gütme sebebiyle işlenen adam öldürme ve buna teşebbüs cürümleri failleri, hısımları hakkında tatbik olunacak muameleye dair" 26.3.1937 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 3236 sayılı kanunu çıkarmıştır.
3236 sayılı Kanunun "Bu Kanun, suçun münhasıran kan gütme sebebiyle işlenmesi halinde kabili tatbiktir. Binaenaleyh, suçun işlenmesindeki saik kanunun tatbiki hususunda birinci derecede ehemmiyettedir. Akrabasından birisini öldürmüş olan kimseye karşı memleketindeki an'aneye tabi olarak fail husumet besleyebilir. Fakat, bu husumet onda katil suçunu işlemeğe sevkedecek kafi bir muharrik vazifesini görmeyip de başka sebeplerin inzimamiyle suçu işlemiş olduğu takdirde bu kanunun tatbikine mahal yoktur. Failleri azmettiren ve tahrik edenler hakkında da bu mütalaa aynen variddir. Bunun içindir ki, kanunun isabetle tatbiki suçun saikinin isabetle tayinine bağlıdır.
Saik, öldürülenin kanının behemehal alınması hakkındaki kötü an'aneden ibaret kalmalıdır. Mukabil katli işleyen katil ilk katili veya hısımlarından herhangi birini mahza bu an'aneye uyarak öldürdüğü sabit olduğu takdirdedir ki akrabası hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.
Kanun, bu sakim itiyadı ortadan kaldırmak maksadiyle vaz'edilmiş olduğuna göre, katil yakın kan hısımlarından biri aleyhine işlenmiş olan ilk katlin husule getirdiği elem ve gazabın buhran ve tesiri altında kalmayarak mücerret bu sakim an'aneye tabi olmak suretiyle mukabil katli işlemiş veya işletmiş olmalıdır. Eğer mukabil katil,ilk katlin husule getirdiği haklı ve şiddetli elemin tesiri altında hissiyatın feveranı neticesi olarak işlenmiş ise, memleketinde yaşıyan iptidai ve vahşi an'ane ile bir alakası bulunmayan katilin veya muharrikinin akrabası hakkında bu an'aneyi yıkmak maksadiyle vaz'olunan bu kanun hükümleri bittabi tatbik edilmeyecektir.
................................................................
İptidai devirlerden kalma bir zihniyetin eseri olan bu kötü an'anenin velevki memleketin mahdut bazı yerinde olsun devamına seyirci kalmanın doğru olmadığına ve bu an'aneyi kökünden kaldırabilmek için esaslı ve şiddetli tedbirler almanın lüzumuna kaani olan encümenimiz layihayı esas itibariyle kabule şayan görmüştür. (8.6.1937 gün ve esas no: 1/626, karar no: 42 sayılı Adliye Encümeni Mazbatası)" biçimindeki gerekçesinden kan gütme saikiyle adam öldürme suçunu adiyen öldürme suçlarından ayıran özellikler,bu kanunun uygulanmasında olduğu kadar,TCK.nun 450/10. maddesinin hangi somut olaylara uygulanması gerektiğini de açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Somut olayda; sanığın babası 25.2.1986 tarihinde maktül Ali S... tarafından öldürülmüş ve TCK.nun 448, 51/1. maddeleri gereğince 18 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen maktül, 1993 yılında tahliye olmuş, bir süre köyde kaldıktan sonra, ailesini de alarak İstanbul'a, Yenibosna semtine giderek orada yerleşmiş ve seyyar satıcılık yaparak geçimini temin etmeye çalışmıştır. Babası öldürüldüğünde 7 yaşlarında olan ve köyde kaldığı sürede maktülü tanıyan sanık ise, iş aramak bahanesi ile İstanbul'a giderek Fatih semtinde oturan ablasının yanında misafir olarak kalmaya başlamıştır. 19.4.1996 günü yanında ruhsatsız tabancası da olduğu halde maktulun, Fatih semtine çok uzakta olan ikamet ettiği Yenibosna semtine gitmiş, pazarda bulduğu maktülü boğazından tuttuktan sonra, silahını çekip ateşleyerek, beşi müstakilen öldürücü nahiyelere olmak üzere, 6 mermi çekirdeğinin isabeti sonucu öldürmüştür.
Yukarıda da açıklanmaya çalışıldığı gibi, adam öldürmek suçu başka bir sebeple işlenmiş ise; kan gütme söz konusu olamaz. Gerçekte kan gütme saiki ile öldürmek demek, fiilin yalnız ve sadece kan gütme, intikam alma görevini yerine getirme maksadıyla işlenmesi demektir. Sanığın böyle bir saikin etkisiyle suçu işlediği belirlenememiştir. Dosya kapsamına göre, babası öldürüldüğünde küçük yaşta olduğu anlaşılan sanığın büyüdükçe babasının yokluğunu daha çok hissettiği,ona duyduğu özlemin giderilmesinin mümkün olmamasından kaynaklanan elem ve ızdırabın zaman içinde maktüle yönelik bir husumete dönüştüğü yadsınamaz bir gerçektir. Bu husumetten kaynaklanan basit düzeydeki tahrikin+ etkisiyle sanığın,ruhsatsız silahını yanına alarak Of ilçesinden İstanbul'a geldiği, ablasının evinde bir süre kalarak maktülün ikamet ettiği semti öğrendiği ve olay günü Yenibosna'ya giderek, pazarda rastladığı maktülü, tasarlama sonucu, tabanca ile ateş ederek öldürdüğü anlaşılmaktadır. Bu itibarla suç vasfında yanılgıya düşen Yerel Mahkemenin direnme hükmünün, sanığın suç tarihindeki yaşı da dikkate alınarak, TCK.nun 450/4, 51/1, 55/1 ve 59. maddeleriyle uygulama yapılmak üzere bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Necati Apaydın; Yerel Mahkeme direnme kararının haklı nedenlere dayandığı ve onanması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA 4.5.1999 günü oyçokluğuyla karar verildi.