Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-90
Karar no: 1999/111
T:  11.05.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Gasp ve adam öldürmeye kalkışma suçlarından sanık Erdoğan Ü...'nün, TCY.nın 495/1, 59, 450/7, 62, 59, 71. maddeleri uyarınca 24 yıl 12 ay ağır hapis ve fer'i ceza ile cezalandırılmasına ilişkin Eyüp 1.Ağır Ceza Mahkemesince 8/12/1997 gün ve 226/304 sayı ile verilen kararın kısmen kendiliğinden temyize tabi olması ve sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 01/06/1998 gün ve 1717/1857 sayı ile;
"Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübutu kabul, öldürmeye teşebbüs suçunda oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanık bütün ifadelerinde alacağını istediğini, paranın verilmemesi nedeniyle alacağına karşılık saat ve yüzüğünü aldığını belirttiği, olay zaptında açıklamanın da aynı olduğu, mağdurun ilk ifadesinde "birlikte içki aldık, saat ve yüzüğümü aldı" şeklindeki anlatımı ile diğer ifadelerinin mübayin olması, şantiye şefinin dökülen kömürleri toplayıp satmış olabileceği yolundaki ifadesi ile birlikte değerlendirilerek delillerin sanık lehine takdiri ile TCY.nın 308/3.maddesi ile cezalandırılması gerekirken, gasp suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Kabule göre de; suçun keserle işlenmesi nedeniyle 497/1. maddesinin uygulanmaması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 25/11/1998 gün ve 210/243 sayı ile;
"Dosya kapsamına göre sanık mağdurda kömür alacağı olduğunu savunmuşsa da bu savunmasını ispat edememiştir. Yapılan araştırmalarda belirtilen tarihlerde kömür satışının olmadığı anlaşılmış,mağdur sanıktan kömür almadığını beyan etmiş, hazırlık aşamasında olaydan sonra sanığın kaldığı yerde yapılan aramada mağdura ait yüzük ve saatin masasındaki çekmecede bulunduğu ve bu hususta tutanak düzenlendiği, sanığın bu olayı da savunmasında kabul etmediği, yüzük ve saatin masasının çekmecesinde bulunmadığını savunduğu ancak,tutanak tanıklarının tutanağı doğruladığı, bu itibarla tüm dosya kapsamından sanığın savunmalarının samimi olmadığı, olayların mağdurun anlattığı şekilde olduğu, herhangi bir şekilde mağdurun sanığa borcu olmadığının kabul edildiği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de kısmen kendiliğinden temyize tabi olması ve sanık vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine,dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 09/03/1999 gÜ... tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
  CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki temeldeki uyuşmazlık, somut olayda sanığın, mağdura ait olan kol saati ve yüzüğü alma eyleminin hangi suç niteliğine uyduğuna ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına göre;
15/07/1996 tarihinde düzenlenen olay yeri inceleme ve tespit tutanağında saat 18.00 sıralarında, yaralanan mağdur Kazım Bozkurt'un karakola başvurması üzerine hastaneye gönderildiği, mağdurdan alacaklı olan sanığın alacağını istemek için gelip birlikte içki içtikleri, aralarında çıkan tartışmada sanığın lokantada bulunan keserle mağdurun kafasına vurarak yaraladığı ve bir adet altın yüzük ile bir adet saatini alıp, çalıştığı kömür ocağına gittiğini belirterek ayrıldığı, olay yeri olan lokantada içerinin dağınık, yerde olayda kullanılan keser ve bir adet votka şişesi ile kırık bardak parçalarının bulunduğu belirtilmiştir.
Aynı gün saat 22.00 de düzenlenen tutanakta ise, sanığın çalıştığı maden ocağında yakalandığı ve mağdura ait yüzük ve saatin kaldığı odada bir masanın çekmecesinde bulunduğu bildirilmiştir.
Mağdur Kazım Bozkurt aşamalarda, sanığa herhangi bir borcu olmadığını,sanığı aynı köyden olmaları nedeniyle tanıdığını ve sanığın bir neden yokken kendisine saldırıp keserle yaraladığını, sonra yüzüğünü ve saatini aldığını, şikayetçi olduğunu söylemiştir.
Sanık Erdoğan Ü... ise aşamalardaki ifade ve savunmalarında, mağdurdan 10 milyon lira alacağı olduğunu, olay günü bu alacağını istediğinde mağdurun vermemesine kızarak lokantada bulduğu keserle vurduğunu, mağdur yaralanıp yere düştüğünde alacağına karşılık kolundaki saati ve parmağındaki yüzüğü alıp olay yerinden ayrılarak çalıştığı maden ocağına gittiğini beyan etmiştir.
Sanık, Yerel Mahkemeye sunduğu 25/06/1997 gÜ... dilekçesinde; mağdurun kömür almasına yardımcı olup kefil olduğunu, mağdur kömür parasını aybaşında getireceğini söylemesine rağmen getirmemesi nedeniyle paranın kendi maaşından kesildiğini, mağdura durumu iyileştiğinde parayı ödemesini söylediği halde aradan uzun zaman geçmesine karşılık paranın ödenmediğini belirtmiştir.
Sanığın, mağdurdan alacağı olup olmadığı konusunda dinlenen savunma tanığı Kemal Keskin, kömür işletmesinde şantiye şefi olarak çalıştığını, sanığın ise aynı işyerinde aşçı olduğunu, birgün iş bitiminde yemekhaneye gittiğinde sanığın olay nedeniyle jandarmalarca götürüldüğünü öğrenip karakola gittiğinde yaralı olan mağduru gördüğünü ve ona olayın nedenini sorduğunda "bir alacak vereceğimiz vardı, o yüzden kavga yaptık" dediğini, kendisinin sanıkla mağdurun alacak verecekleri hususunda bir bilgisi olmadığını, sanığın mağdura kömür satmasından dolayı alacaklı olup olmadığını bilemediğini, mevsim itibariyle kömür satışı başlamadığından henüz sanığa kömür satmadıklarını ancak, başka yerden alıp veya sağa sola dökülen artık kömürlerden toplayarak mağdura satmış ise bunu bilemeyeceğini beyan etmiştir.
Tutanak tanıkları Serdar Sal, Nurettin Karaköse ve Cengiz Günyeli ise olayla ilgili düzenledikleri tutanakların doğru olduğunu bildirmişlerdir.
Uyuşmazlık konusu somut olayda sağlıklı bir çözüme ulaşabilmek için bu konudaki yasal düzenlemeyi de incelemekte yarar vardır.
Türk Ceza Yasasının 2.kitabında, "Adliye Aleyhinde Cürümler" başlığını taşıyan dördüncü babında yer alan "kendiliğinden hak alma" cürmü 308. maddede düzenlenmiş olup;
"Bir kimse hükümete müracaata muktedir olduğu ahvalde iddia eylediği bir hakkı istihsal maksadıyla eşya üzerinde kuvvet sarfıyla kendiliğinden hakkını ihkak ederse ...... mahkum olur.
Eğer fail eşya üzerinde değil de eşhasa karşı tehdit veya şiddet istimal etmiş olursa ....... mahkum olur.
Şiddet silah ile veya dövmek veyahut yaralamak ile vukua gelirse işbu dövmek veya yaralamaktan dolayı 456 ncı maddenin birinci fıkrasında beyan olunan ahvalden daha ağır bir netice husule gelmediği takdirde ... aşağı olamaz.
Cürmün faili hakkını ispat ederse göreceği cezanın dörtte üçü kadarı indirilebilir ...." hükmü yer almaktadır.
Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda da kabul edildiği üzere, bu suçu diğer suçlardan ayıran en önemli unsur,failin kendisini haklı sayması ve bu niyetle hareket etmesinin yeterli olmasıdır. Bir başka deyişle failin, iddia ettiği hakkın gerçekten "sahibi" olup olmadığının önemi yoktur. Yeter ki böyle bir hakka sahip olduğuna inanmış olsun. Kaldı ki,hak sahibi olduğunu kanıtlarsa 308.maddenin 4.fıkrasına göre cezası zaten indirilecektir. Ancak, iddia edilen hakkın faile ait bulunması, en azından sanığın bu konudaki iradesini haklı gösterecek objektif kanıtların varlığı gerekir.
Bu bilgiler ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık, aşamalarda herne kadar mağdura vurmadığı yönünde savunmasını değiştirmişse de başından beri tutarlı şekilde mağdurdan alacağı olduğunu, olayın nedeninin mağdurun borcunu ödememesi olduğunu söylemiştir. Kaldı ki olaya ilişkin olarak saat 18.00 sıralarında, ilk önce düzenlenen "olay yeri ve inceleme tutanağı" mağdurun başvurması ve ilk anlatımlarına göre kaleme alınmış olup,olayın alacak meselesinden çıkan tartışma sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Aynı gün saat 22.00 de düzenlenen ikinci bir tutanakta sanığın işyerinde yakalandığı belirtildiğine göre, ilk tutanak düzenlenirken sanığın henüz bulunmadığı, tutanağın mağdurun anlatımları doğrultusunda düzenlendiği açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan, tanık Kemal Keskin de şantiye şefi olarak çalıştığı işyerinin aşçısı olan sanığın jandarmalarca yakalandığını öğrenince karakola gittiğini ve burada mağdurla konuştuğunu, ona olayın nedenini sorduğunda kavganın alacak meselesinden çıktığını söylediğini beyan etmiş olup, bu husus da diğer bilgileri doğrulamaktadır. Buna göre, sanığın iddia ettiği hakkın varlığına ilişkin iradesini haklı gösterecek kanıtların bulunduğu sabittir. Bu itibarla sanığın eylemi gasp suçunu değil Özel Daire kararında da açıklandığı gibi kendiliğinden hak alma suçunu oluşturmaktadır. Ancak, sanığın bu eyleminin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturup, TCY.nun 308/3. maddesine uyması karşısında, hükmün direnme kapsamı dışında kalan ve Özel Dairece onanması ya da bozulması yönünde bir karar verilmeyen öldürmeye kalkışma suçundan dolayı ortaya çıkan bu duruma göre uygulanması gereken yasa maddelerinin yeniden takdir ve tayini gerektiği de gözetilmelidir.
Bu nedenle isabetli olmayan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ  : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 11/05/1999 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini