Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-69
Karar no: 1999/82
T: 27.4.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
765/m.65/3, 448
 
DAVA VE KARAR : Adam öldürme suçuna katılmaktan sanık Bülent Burak S...'nun TCY.'nın 448, 65/3, 59. maddeleri uyarınca 10 yıl ağır hapis ve fer'i ceza ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesince 24.6.1998 gün ve 160/136 sayı ile verilen kararın katılanlar vekili ve sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen,
Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.2.1999 gün ve 4140/424 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 16.3.1999 gün ve 111313 sayı ile;
Oluşa ve mevcut delil durumuna göre, sanık Bülent Burak S....'nun inşaat ve turizm alanında faaliyet gösteren bürosunun bulunduğu, maktulün olaydan önceki tarihlerde sanığın bürosunda çalıştığı, olumsuz tavır ve davranışları nedeniyle sanığın bir süre önce maktulün işine son verdiği, maktulün işten çıkartıldıktan sonra sürekli büroya gelerek sanık Bülent'i taciz edici tavırlar sergileyerek, aksi sabit olmayan savunmaya göre kendisine para vermeye zorladığı olay gününe kadar bu davranışlarını sürdürdüğü, sanığın bu arada büronun güvenliği için sanık Kadir Tarkan Y...'i yanında çalıştırmaya başladığı, olay günü maktülün büroyu telefonla arayarak sanık Bülent ile görüşmek istediği büroda sekreter olarak çalışan tanık Yeliz V...'ın, maktüle, sanığın meşgul olduğunu ve görüşmek istemediğini bildirdiği, bunun üzerine hiddetlenen maktülün 20 - 25 dakika sonra büroya geldiği, sanığın odasına girmek istediği,büro personelinin bunun mümkün olmadığını söylemeleri üzerine, Hasan, İsmail ve Kadir'le kavga ettiği ve küfrederek tekrar geleceğini söyleyip bürodan ayrıldığı bu kavgada sanık Kadir'in, maktülün vurduğu bir yumrukla burnunun kanadığı, durumu öğrenen sanık Bülent'in, maktulün tekrar geleceğine ilişkin tehtidi nedeniyle personeli olan sanıklar Kadir, Hasan ve İsmail'e "bir daha gelecek olursa içeri almayın, dövün, vurun, dersini verip gönderin" dediği, maktulün kısa bir süre sonra tekrar büroya geldiğini gören sanık Kadir'in biraz önceki olayda maktül tarafından dövülmesi sonucu kızgınlıkla, ani bir kararla büroda bulunan pompalı tüfekle maktüle ateş ederek öldürdüğünün anlaşıldığı;
Olaydan sonra firar eden sanık Kadir'in 1,5 ay sonra yakalandığında C. Savcılığında verdiği ifadede, sanık Bülent'in "tekrar geldiğinde kafasına sıkıp, işini bitirin" diyerek öldürmeye azmettirdiği yolunda atfı cürümde bulunduğu, büroda çalışan olayın tanıkları Yeliz V... ve Seyhan T... ile değer sanıklar Hasan ve İsmail'in ise tutarlı bir biçimde birbiriyle uyumlu anlatımlarında sanık Bülent'in maktulün büroya sürekli baskın yapıp olay çıkarması nedeniyle "bir daha gelirse dövün, dersini verin gönderin" dediğini beyan etmeleri karşısında, sanık Kadir'in başkaca delillerle doğrulanmayan soyut anlatımlarının, sanığın maktulü öldürmesi için teşvik ettiği veya azmettirdiği hususunda mahkumiyete yeter nitelikte bağlayıcı kesin bir delil değeri bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu oluşa göre sanık Bülent'in, sanık Kadir ile iradeleri maktulün tekrar gelmesi halinde dövülmesi hususunda birleşmiştir. Fakat sanık Kadir maktulle karşılaşınca ani bir kararla ateş edip maktulü öldürmüştür. Ölüm olayından sanık Bülent sorumlu tutulamaz. Bu itibarla sanık Bülent'in dövme suçuna azmettirmekten sorumlu tutulması gerekirken, öldürme eylemine ilişkin teşvik, yardım ve müzaharette bulunduğundan bahisle atfı cürümden ibaret olan, sanık Kadir'in anlatımlarına delil değeri izafe edilerek varsayımlarla suç vasfında ve iştirakin belirlenmesinde yanılgıya düşülmüştür.
TCY.'nın iştirak hükümlerinin uygulanmasında, faillerin işlemeyi düşündükleri suç için anlaşmaları şart olmakla birlikte, asli failin üzerinde anlaşılan suç kapsamını aşan bir suç işlemesi halinde TCY.'nın 452. maddesinde olduğu gibi özel olarak cezai yaptırıma bağlanmış haller dışında, suç ortakları asil failin eyleminden sorumlu tutulamaz. Gerçekleşen eylemleri yasanın hangi hükmünü ihlal etmişse ona göre ceza verilmesi gerekir. Sanıkların kastettikleri cürmün işlenmesi hususunda iştirak birliği, iştirak iradesi altında olmaları gerekir.
Suçlarda kasıt, fiil ve sonuç olarak bağlantılı bir vahdetin varlığı gereklidir. Kastın mevcudiyeti için iradenin bir fiile tevcih edilmiş olması lazımdır. Yani, kendi fiilini ve ondan meydana gelecek neticeyi irade eylemesi, neticeyi bilmiş ve onu istemiş olması lazımdır. Nitekim Majno, Ceza Kanunu şerhi adlı eserinde "cürümlerin tecziyesi için fail tarafından işlenen fiilin kasdi olmasından maada neticesinin de arzı edilmesi lazımdır." demektedir. İştirak iradesinin, sebep, tesir, fiil ve neticeyi kapsaması, failin neticeyi de arzu etmesi gerekir.
Yüksek YCGK. 11.11.1985 gün ve 474 - 551 sayılı kararında, itiraz konusu olan olayımıza benzeşen başka bir olayda "müessir fiil konusunda anlaşan sanıklardan birinin eylemi sonucu kastı aşan neticeden diğer sanığın sorumlu tutulamayacağına", yine 12.3.1990 gün ve 12 - 71 sayılı, kararında da "maktulü dövüp bırakmak için irade birliğine varan sanıklardan birinin kızgınlıkla maktülü öldürmesinden, diğer sanığın sorumlu tutulamayacağı, dövme suçuna fer'i iştirakten sorumlu tutulması gerektiğine" karar vermiştir.
Sanık Bülent Burak S....'nun kanıtlanan eylemi, kendisinden haksız yere para talebinde bulunan, bürosuna gerekli gelip personeliyle kavga eden maktulün dövülüp gönderilmesi veya Yerel Mahkemece ve Yüksek Özel Dairece itibar edilen ( bizce kanıtlanmamış sayılan ) en aleyhteki anlatıma faikiyet verilmesi halinde bile "dersini verin, gönderin, vurun" sözleri ile öldürülmesinin amaçlandığı kesinlikle anlaşılamadığından, sanığın dövmeye azmettirmekten sorumlu tutulması gerekir. Müessir fiil kastını aşan neticeden sanık Bülent sorumlu tutulamaz, istenmeyen netice için de suça yardım sözkonusu olamaz. Bu itibarla sanığın istemediği belki aklının ucundan bile geçirmediği, iradesi dışında tesadüfen meydana gelen ölüm sonucundan sorumlu tutulmasına ve bu yönden TCY.'nın 65/3. maddesiyle cezalandırılmasına yasal imkan yoktur. Sanığın eylemi TCY.'nın 64/2, 456/4, 457/1. maddeleri çerçevesinde müessir fiile azmettirmekten ibarettir." Görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire'nin sanık Bülent Burak S... ile ilgili onama kararının kaldırılmasını ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanık Bülent Burak S...'nun eyleminin adam öldürme suçuna fer'i iştirak mi yoksa, silahlı müessir fiil suçuna asli iştirak mi teşkil ettiğine ilişkindir.
Sanık Bülent Burak S....'nun olaydan sonra bulunamaması nedeniyle hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmiş olup, son soruşturma aşamasında 5.3.1998 günü yapılan oturumda mahkemeye gelerek kendiliğinden teslim olmuş, yapılan sorgusunda suçlamayı kabul etmediğini, olay günü bürosunda çalıştığı sırada silah seslerini duyarak çıktığında maktülün büronun vnünde vurulmuş halde yattığını gördüğünü, saldırının kendisine yönelik olabileceğini düşünerek paniğe kapılıp işyerinden ayrıldığını ve olayın ne şekilde geliştiğini daha sonra öğrendiğini, olaya karışmadığını, sanık Kadir Tarkan Y...'i maktulü öldürmesi için azmettirmediğini ve şoförü olan sanık Hasan Ç...'a da suçu üzerine almasını söylemediğini, bu sanıkların hazırlık soruşturması sırasında alınan ifadelerinin baskıyla kendisine yöneltildiğini söylemiştir.
Hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık Kadir Tarkan Y... de olaydan sonra firar etmiş olan 24.6.1997 tarihinde yakalandığında kolluk tarafından müdafii huzurunda alınan ifadesinde; sanık Bülent Burak S.... ile 1995 yılında tanıştığını, bir süre görüşmediklerini, yeniden görüşmeye başladıklarında da bir kooperatif işinde arsa hususunda yardımcı olması karşılığında komisyon önerdiğini ve bu nedenle sanık Bülent'in işyerine gelip giderken fedaisi olan maktül Hamza B...'ı tanıdığını, maktülün gazinoculuk yapan amcası Rıdvan B...'tan kooperatif işi için 3000 dolar alarak sanık Bülent'e verdiğini, daha sonra maktül ile sanık Bülent'in aralarının açıldığını ve maktülün işten ayrıldığını ancak parayı istemek için işyerine gelip gittiğini, olay günü de işyerini telefonla arayan maktülün daha sonra büroya gelip doğruca sanık Bülent'in odasına girdiğini ve tartıştıklarını duyduklarını, maktül gidince sanık Bülent'in sanık Hasan ile kendisini çağırıp "bu ibne tekrar geldiğinde kafasına sıkın, işini bitirin" dediğinde, işi bitireceğini fakat üzerine almayacağını söylediğini, sanık Bülent'in bunun üzerine "sen bunun işini bitir gerisini ben hallederim, gerekirse eşine ve çocuklarına bakarım" dediğini, maktülün tekrar binaya doğru geldiğini görünce tüfeği alıp büronun önüne çıktığını ve maktülü öldürüp silahı sanık Hasan'a vererek olay yerinde ayrıldığını söylemiştir.
C. Savcılığındaki ifadesinde, kolluktaki ifadesinin doğru olduğunu ve tekrar ettiğini bildirilmiş, Sulh Hakimliğindeki sorgusunda ise maktülün bürodan çıkmadan kendilerini ölümle tehdit ettiğini, beş dakika sonra gelince kendilerini öldürecek diye tüfekle maktülü öldürdüğünü beyan etmiştir. Duruşmada ise hazırlık soruşturması sırasında ifadesinin baskı altında alındığını, olay günü maktülün büroya gelip sanık Bülent ile görüşememesi üzerine buna kendisinin neden olduğunu ileri sürerek üzerine saldırdığını, burnuna yumrukla vurup ölümle tehdit ederek bürodan ayrıldığını, tedbir almak için diğer sanıklar Hasan ile İsmail ile büronun önüne çıktıklarını, sanık İsmail'in aşağı inip kontrol ettikten sonra telaşla "geliyorlar" demesi üzerine kaçışıp saklandıklarını, yukarı çıkıp büronun kapısını çalan maktülün kendisini farkedip elini beline atması nedeniyle öldürüleceğinden endişe ederek elindeki tüfekle maktülü vurduğunu, kaç el ateş ettiğini hatırlamadığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, para karşılığında başkası için tetikçilik yapmasının söz konusu olamayacağını belirtmiştir.
Hakkındaki hüküm kesinleşen sanık Hasan Ç... kolluk tarafından müdafii huzurunda alınan ifadesinde, sanık Bülent'in özel şoförü olduğunu, aynı işyerinden bir süre çalışan maktülün işten ayrılıp bir işyeri açtığını, sanık Bülent'in devraldığı ve sekreter Yeliz ile kendisini başkan ve başkan yardımcısı olarak gösterdiği bir kooperatiften maktülün hisse istediğini, bu nedenle sanık Bülent'le aralarında sorun olup olay günü maktülün telefon açtıktan sonra işyerine gelip doğruca sanık Bülent'in odasına girdiğini, bağırıştıklarını duyduklarını, maktülün sinirli bir şekilde bürodan ayrılmasından sonra sanık Bülent'in kendilerine "sopaları alın daire kapısında bekleyin içeri almayın, dövün, ezin" dediğini, sanık İsmail'in büronun önüne çıkarken büroda bulunan av tüfeğini de çıkarıp duvara dayadığını, bu arada sanık Bülent'in kendilerine hitaben "bu kavat bir daha gelirse vurun" demesi üzerine sanık Kadir'in de "tamam ben vururum ancak işi üstlenmem" dediğini ve tüfeğin yanına geçtiğini, sanık İsmail ve kendisinin bir üst katın merdivenlerine çıktıklarını, üç el silah patlama sesi geldiğini, olay yerine indiklerinde sanık Kadir'in tüfeği kendisine vererek kaçtığını, bu sırada bürodan çıkan sanık Bülent'in eşyalarını alıp ayrıldığını ve bir süre sonra telefon çalıp sekreter Yeliz açtığında, "suçu sen üzerine alacakmışsın" diyerek telefonu kendisine verdiğinde sanık Bülent'in "suçu sen üzerine al, ben seni kurtarırım" demesi üzerine telefonu kapatıp. Büroda bulunanlara suçu üstlendiğini belirtip polisi aradığını ve olayı bildirdiğini, gelen polislere de tüfekle birlikte teslim olduğunu, patronu olan sanık Bülent'in ısrarı ve korkması nedeniyle ilk başta suçu üstlendiğini belirtmiştir. Aynı gün yine kolluk tarafından tanık sıfatıyla alınan ifadesinde de benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
Son soruşturma aşamasında 9.1.1998 günlü dilekçesinde ve duruşmada ise, olay günü büroya gelen maktülün sanık Bülent ile görüşememesi üzerine bunun sanık Kadir'den kaynaklandığı düşüncesiyle küfür edip üzerine saldırdığını, sanık Kadir'in burnunun kanadığını ve maktülün tehdit ederek bürodan ayrıldığını, maktülün silahsız dolaşmadığını bildikleri için sanık İsmail ile birlikte büronun önündeki koridora çıkmaya karar verdiklerini ve sanık İsmail'in büroda bulunan av tüfeğini de çıkarıp duvara dayadığını, daha sonra sanık Kadir'in de yanlarına geldiğini, bu sırada aşağıya inen sanık İsmail'in koşup gelerek silahlı baskına uğradıklarını söylemesi üzerine telaşla etrafa dağıldıklarını, bir üst katın merdivenlerinde beklerken maktülün büronun kapısına gelip arkasına dönerek birbirlerine anlamadığını bir şeyler söyledikten sonra kapıyı çaldığını ve açılınca başını sağ tarafa çevirerek elini beline attığını gördüğünde bir el patlama sesi, sonra birkaç el daha silah sesi duyduğunu, biraz bekleyip indiklerinde maktülü yerde gördüklerini, tüfeğin de yerde olduğunu, büroya girdiklerinde odasından çıkan sanık Bülent'in olanları vprenince bürodan çıkıp gittiğini, bir süre sonra telefon çalıp açtığında sanık Bülent'in bir şeyler söylediğini söylenenleri suçu kendisinin üstlenmesi şeklinde anladığını, fakat kulağı ağır işittiği için ve olayın şokuyla konuşulanları tam anlayamamış olduğunu, daha sonra sanık Bülent'le görüştüklerinde kendisine kızarak, "sen ne yaptın, ben suçu kim işlediyse o üstlensin demiştim, bak ortalığı karıştırdın" dediğini, kollukta ifadesi alınırken baskı gördüğünü ve ilk defa başına böyle bir olay geldiğinden korktuğu için imzaladığını, kolluk ifadesinin doğru olmadığını söylemiştir.
Haklarındaki hükümler kesinleşmiş olan sanıklar İsmail S..., Yeliz V... ve Seyhan T... de aşamalardaki ifadelerinde ve son soruşturma aşamasında mahkemeye sundukları dilekçelerde olayı sanık Hasan Ç...'ın o safhalarındaki beyanlarında olduğu gibi anlatmışlar, kolluk beyanlarını okumadan imzaladıklarını, duruşmadaki beyanlarının doğru olduğunu bildirmişlerdir.
Sanık Hasan Ç..., İsmail S..., Yeliz V... ve Seyhan T...'in kollukta ifadeleri alınırken hazır bulunan müdafii Av. Hasan Alper Avcı, baronun nöbetçi avukatı olarak sanıkların ifadelerinin alındığı sırada hazır bulunduğunu, baskıya muhatap olduklarını gösterir bir halleri olmadığını ve kendisine de böyle bir baskıdan sözedilmediğini, ifade tutanağını okuduktan sonra imzaladığını beyan etmiştir.
Dosyada mevcut olup 14.5.1997 tarihinde düzenlenmiş olan "yakalama ve zaptetme" tutanağında, silahla yaralama olayının bildirilmesi üzerine gidildiğinde İ... A.Ş.nin kapısının önünde adının Hamza B... olduğu öğrenilen şahsın ölmüş olduğunun görüldüğü ve Hasan Ç... adlı şahsın suçu işlediğini söyleyerek teslim olup olayda kullandığını belirttiği ruhsatsız pompalı av tüfeğini teslim ettiği belirtilmiştir.
15.5.1997 tarihinde görevlilerce düzenlenen tutanakta ise, maktül Hamza B...'ın öldürülmesi olayında suçu işlediğini söyleyen Hasan Ç... ve benzer şekilde ifade veren aynı iş yerinde çalışan Yeliz V..., Seyhan T... ve İsmail S...'ın şifahi ifadelerindeki çelişkiler nedeniyle yeniden sorgulandıklarında, maktülü Kadir Tarkan Y... adlı şahsın öldürüp kaçtığı, olay sırasında işyerinde bulunan işyeri sahibi Bülent Burak S....'nun da ayrılarak, bilahare telefon edip sucu Hasan Ç...'ın üstlenmesi ve kendisinin şehir dışında olduğunu söylemeleri için talimat verdiği, öldürme olayını Bülent Burak S....'nun yaptırdığının anlaşıldığı belirtilmektedir.
Bu bilgilerin ışığında somut olay değerlendirildiğinde; haklarındaki hükümler kesinleşen sanıklar Kadir Tarkan Y..., Hasan Ç... ve Yeliz V...'ın kollukta ve müdafii huzurunda alınan yekdiğerine uygun ve tutarlı şekilde ifadelerinden sanığın, öldürme suçunu işleyen Kadir T...'ı teşvik edip suç işlendikten sonra müzaharet ve muavenette bulunacağını vaadederek icrasını kolaylaştırdığı açıkca anlaşılmaktadır. Kaldı ki, sanık Hasan Ç...'ın suçu üstlenmesini ve sanıkların ifadelerindeki çelişkileri dikkate alan görevlilerin soruşturmayı derinleştirmeleri sonucunda olayın ortaya çıkması bu sanıkların kolluk ifadelerinin gerçeği yansıttığının diğer bir kanıtını oluşturmakta olup birbirine uyumlu, tutarlı ve tutanaklarla da doğrulanan bu ifadelerin atfı cürüm niteliğinde bulunduğundan da sözetmek mümkün değildir. Sanık Bülent Burak S...'nun "tekrar gelirse kafasına sıkın, işini bitirin" sözlerini söylediği ve sanık Kadir T...'ın ise bu sözler üzerine maktülü öldürmeyi kabul etmesi karşısında, sanıklar arasındaki iştirak iradesinin adam öldürme suçuna yönelik olarak oluştuğu, Yerel Mahkemenin bu yöndeki kabulünde ve Özel Daire'nin onama kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Yargıtay C. Başsavcılığı'nın itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini