 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-67
Karar no: 1999/106
T: 11.05.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taammüden adam öldürmek suçuna fer'an katılmaktan sanık Yeter Y...'ın TCK.nun 450/4, 65/3, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında TCK.nun TCK.nun 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına ilişkin Çorum Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.4.1998 gün ve 269/52 sayılı karar, sanık vekilleri ile C.Savcısının temyizleri üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.2.1999 gün ve 4151/458 sayı ile;
"Olay tarihinde 19 yaşı içinde olan bu sanığın azmettiren konumundaki annesi sanık Fatma Y...'ın, maktülün öldürülmesi olayındaki azmettirme eylemlerine tanık olmaktan ve suskunluk içinde izlemekten öteye TCK.nun 65/3 düzeyinde sorumlu tutulmasını gerektiren aktif bir eyleminin bulunmadığı ve beraetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden, oyçokluğu ile bozulmuş ve bozma nedenine göre, sanık Yeter'in bihakkın salıverilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 17.3.1999 gün ve 112768 sayı ile;
"Maddi olay içinde sanık Yeter Y...'ın,babasının öldürülmesinin tasarlanması safhasından başlayarak asli faillerin öldürme fikrini onaylayıp yanlarında bulunarak yüreklendirdiği gibi, planın yapıldığı safhada telefon görüşmelerine katılarak katile bu iş için para gönderilmesi sırasında hazır bulunarak ve nihayet olay günü Ankara'dan Çorum'a gelen sanıklarla bu konuyu görüşmesi ve asli fail Arif'in öldürme işini kolayca yapabilmesi için babasının arkadaşı olan
Muzaffer'in adını bir kâğıda yazarak Arif'e verilmek üzere sanık Aydın'a vermesi ve plan gereği annesi ile birlikte olay saatinde evden ayrılıp gitmesi şeklinde oluşan hareketleriyle asli faillere yardım ve müzaharette bulunduğu, bu şekilde tasarlayarak babasının öldürülmesi eylemine fer'an iştirak ettiği ve mahkemenin TCK.nun 450/4, 65/3, 51/1, 59/2. maddelerini uygulayarak verdiği mahkûmiyet kararı isabetli olup, hükmün onanması gerekir.
Doktrinde ve Yüksek Yargıtayın kararlılık arzeden içtihatlarında, asli iştirakin dışında kalıp suçun işlenmesinde nedensellik değeri taşıyan hareketleri yapanların suça fer'an katılmış sayıldıkları, bu konumda olan faillerin suçun icrasına doğrudan doğruya katılmayıp sadece icrasını kolaylaştırdıkları, bu hareketlerin asli faile suçu icrada bir takım hizmetlerde bulunarak yardımcı olma, faile arka çıkma (müzaharet) veya yardım etme (muavenet) veya fiilin işlenmesine yarayacak iş ve vasıtaları sağlamak biçiminde fer'i maddi iştirak şeklinde olabileceği gibi, suç işlemeye teşvik veya suçu irtikap kararını takviye, müzaharet ve muavenette bulunmayı vaat etmek veya talimat vermek (asli maddi faile yol göstermek, akıl vermek) gibi hareketlerle iradesi üzerinde etkili olmak biçiminde olu
şan fer'i manevi iştirak olarak tanımlanan hareketlerle oluşabileceği belirtilmektedir.
Bu itibarla, Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma kararındaki düşünceye katılmak mümkün değildir. Zira, sanık Yeter 19 yaşında ve ergin bir kişi olup, kendisi de babası olan maktülün fena muamelelerine maruz kalmıştır. Öldürülmek istenen kişi kendisinin öz babasıdır. Tasarlamanın yapıldığı,olaydan 3 ay öncesinden başlayarak azmettiren konumundaki annesinin yanında bulunup öldürme fikrine karşı çıkmayarak onay verdiği gibi, bununla da yetinmeyerek diğer failleleri cesaretlendirecek biçimde öldürme planının konuşulduğu ortamlarda ve telefon görüşmelerinde aktif bir şekilde bulunarak yardım ve müzaharette bulunmuş, olay günü de öldürmeyi kolaylaştıcı hareketleriyle olaydaki aktivitesini sürdürmüştür. Sanık Yeter'in olaydaki konumu "annesinin eylemine tanık olmak ve suskunluk içinde izlemek" olarak nitelendirilecek düzeyde değildir." biçimindeki gerekçe ile itiraz ederek bozma kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Taammüden adam öldürmek suçundan dolayı haklarında verilen mahkûmiyet hükümleri onanarak kesinleşen sanıklardan Fatma Y...'ın, kocası maktül Musa ile olan geçimsizliği nedeniyle evlerinde misafireten kalan akrabası Aydın Bozkul'a kocasını öldürtmesini teklif ettiği; ben bu işi hallederim diyen Aydın'ın,konuyu, Ankara'da bulunan arkadaşı Arif'e ilettiği, Arif'in de Musa'nın öldürülmesi işini kabul edip olay günü sanık Aydın ile Ankara'dan Çorum'a geldikleri,sanık Arif'in kararlaştırılan biçimde,kendisine tarif edilen maktüle ait eve gittiği ve yapılan plan gereği sanık Fatma ile kızı Yeter'in oradan ayrılmaları nedeniyle, evde yalnız olan Musa Y...'ı rambo bıçağı tabir edilen bıçakla vücudunun muhtelif yerlerinden bıçaklayarak öldürdüğü, buna göre, sanıklar Fatma Y... ve Aydın Bozkul haklarında taammüden adam öldürmeye azmettirmek, sanık Arif hakkında taammüden adam öldürmek suçları nedeniyle, itiraza konu sanık Yeter Y... hakkında da maktülün öldürüleceğini bildiği halde haber vermeyerek para verilmesi sırasında yanlarında bulunmak, eve girişi sağlayıcı pusula yazmak suretiyle öldürmek suçuna katıldığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
Mahkemenin kabulüne göre olay aşağıda belirtilen şekilde oluşup gelişmiştir. Sanık Yeter Y..., maktül Musa Y... ile taammüden adam öldürmeye azmettirmek suçundan verilen mahkûmiyet hükmü onanarak kesinleşen Fatma Y...'ın müşterek kızlarıdır. Maktül, eşi Fatma'nın temizlik işlerinden kazandığı parayı elinden aldığı gibi,sanık Yeter'e de piyango bileti sattırıp parasını almaktadır. Yine, adam öldürmeye azmettirmek suçu nedeniyle aldığı ceza onanarak kesinleşen diğer sanık Aydın Bozkul, Fatma'nın uzaktan akrabası olup, babasının Çorum'daki inşaatıyla ilgilenmek için Fatma'nın evinde 12 gün misafir kalmıştır. Fatma ile maktülün sık sık kavga ettiklerini görmüş, para karşılığında maktülün öldürtülmesine ilişkin Fatma'dan gelen teklifi 180.000.000 lira karşılığında kabul etmiştir. Bu anlaşma yapıldığı sırada, konuşmaları duyan sanık Yeter Y..., babasının para karşılığında öldürülmesine karşı çıkmamıştır Ankara'ya giden Aydın'la birkaç kez telefonla konuşan sanık Fatma,sanık Yeter'i de alarak Ankara'ya gitmiş, akrabalarının evinde 13 gün ve sanık Aydın'ın evinde bir gece kalmışlar ve Fatma, kızı Yeter'in yanında sanık Aydın'a 50.000.000 lira vermiştir. Fatma ve sanık Yeter, Çorum'a döndükten sonra, sanık Aydın, olay gün sabah 09.00'da maktülün evine telefon açarak, telefona çıkan sanık Yeter Y...'a, maktülü öldürmek için anlaştığı sanık Arif'le, Çorum'a gelmek üzere yola çıktıklarını söylemiş, sanık Yeter'in de, durumu evde bulunan babasına farkettirmemek için, bir kız arkadaşı ile konuşuyormuş gibi davrandığı Aydın tarafından ileri sürülmüştür. Sanık Aydın, Çorum'a gelince, maktülün evine tekrar telefon edip, maktülün evde olmadığını öğrenince olay öncesi Arif'i de alarak bu eve gitmiştir. Arif, az uzakta durmuş ve evin yerini öğrenmiştir. Evde Fatma ve Aydın,maktülün nasıl öldürüleceğini planlamışlardır. Bu plan sırasında sanık Yeter de evdedir. Aydın Bozkul, sanıklar Fatma ve Yeter'e saat 16.00'dan 21.30'a kadar eve gelmemelerini söylemiştir. Maktülü öldürmeye gelecek kişinin kendisini maktüle, maktülün İzmir'deki Muzaffer isimli arkadaşının akrabası olarak tanıtması kararlaştırılmış ve bunun için, sanık Yeter Y...'ın, oturdukları evi adresini ve Muzaffer'in ismini bir kâğıda yazıp sanık Arif Açıkgöz'e iletmek üzere Aydın Bozkul'a vermiştir. Kararlaştırıldığı gibi,sanıklar Fatma ve Yeter, saat 16.00 sıralarında evden ayrılmışlar, maktülün diğer kızı mağdur Zeynep Keser'in evine gitmişlerdir. Maktülün kahveden çıkıp eve gitmesinden sonra sanık Arif'de bu eve giderek kendisini İzmir'li Muzaffer'in yeğeni olarak tanıtmış, bir ara tuvalete gitmek için yanından kalkan ve arkasını dönen Musa'yı bıçakla bıçaklayıp öldürmüştür.
Sanık Yeter Y..., 19.11.1995 günü emniyetce bilgisine başvurulduğunda, "Olay sırasında ablamda idik,eve geldiğimizde babamın öldürülmüş olduğunu gördük. Babamın öldürülmesi ile ilgili başka bilgim yoktur." yine polisçe alınan 7.12.1995 günlü ifadesinde ise; "Olay tarihinden önce annem ile babam arasında geçimsizlik vardı. Evlere çalışmaya giden annemin elinden parasını alıyordu. Bir ara bana da bilet sattırdı. Babamın, kardeşim Murat'ı, sigara içti diye dövdüğü günün akşamı, evimizde misafir olarak kalan aydın Bozkul'a annem Fatma Y..., "iki adam olsa da şu adama iki sopa atsalar" deyince sanık Aydın, "Böyle adamı dövmek değil, öldürürler." diye karşılık verdi. Ben ve kardeşim annemi, "Sakın öyle birşey yapma" diye uyardık. Annem de, "Öyle şey olur mu, şaka yaptım" diyerek lafı çevirdi. Tarihini hatırlayamadığım bir gün annem ile Aydın, çarşıya gidip annem, bankadaki hesabından 20 milyon çekip Aydın'a vermiş, Bunu bana annem sonradan söyledi. 20 milyonu alıp Ankara'ya giden Aydın, oradan anneme telefon ederek, "Ben adamlarla anlaştım, 60 milyon lira al getir" dedi. Bunun üzerine annem, bankadan çektiği 60 milyon lirayı yanına aldı ve birlikte Ankara'ya gittik, annemin akrabalarında kaldık. Aydın bizi davet etti. Bir gün onun evinde kaldık. sabah olunca Aydın, bizi dayım Halil Bozkul'a götürdü. Yolda annemin Aydın'a parayı verdiğini gördüm. Tekrar Çorum'a döndük. Bu arada Aydın, zaman zaman annemi Ankara'dan telefonla arıyordu. Bu telefonlardan haberim vardı. 17.11.1995 günü sabah saat 09.00 veya 10.00 sıralarında Aydın Ankara'dan aradı. Telefonu ben kaldırdım. Aydın bana "Bu gün araba tuttuk, Çorum'a geliyoruz" dedi, telefonu kapattı. Saat 13.00 sırasında eve yalnız geldi. Annem yanımda Aydın'a 500 Dolar verdi. Aydın bize, "Siz bu akşam evde bulunmayın, siz döndüğünüzde bu işi bitmiş olarak göreceksiniz" dedi. Ben gelmem, deyince, annem beni tersledi. Ben ve annem saat 16.30 sıralarında ablam Zeynep Keser'in evine gittik, Okuldan dönen kardeşim Murat da önce eve uğramış, sonra o da yanımıza geldi. Bir müddet oturduktan sonra 21.30 sıralarında oradan ayrıldık. Eve geldiğimizde kapı açıktı. Annem ve kardeşim Murat, önden eve girdiler. Evin antre kısmında kan gördüm, Ev sahibi Yaşar teyzeye koştum. Sonra polisler geldiler. Bu olayı annem ile Aydın, birlikte planladı. Sonradan ben de, bu planı öğrendim. Annem ve babam arasında geçim sıkıntısından kaynaklanan kavgalar nedeniyle planlanan cinayet olayının üzerine çıkamadım. Çok istedim, ama olmadı. Bu durum benim boyumu aştı. Yuvamızın yıkılmasını hiç bir zaman istemedim. Bu durumları polise bildirmediğim için çok pişmanım", Savcı huzurunda, "Annemle babam arasında geçimsizlik olduğu doğrudur. Annemle Aydın arasında geçen bütün konuşmalara tanığım. Babamın planlı bir şekilde öldürüleceğini, bundan bir kaç ay önce öğrendim. Anneme "Sen babamı öldürteceksin, seni asla affetmem dememe rağmen engelleyemedim. Diğer sanıklarla benim hiçbir konuşmam olmadı. Bütün konuşmaları ve planı annem yaptı. Babamın annem tarafından öldürtüleceğini hissettim, ancak, annemi ikna medemedim. Annem paraları önceden vermiş, bu durumu bana sonradan anlattı." Sulh Cezada; "Annemin babamı öldürtmeyi planladığını para verilip herşey kesinleştikten sonra öğrendim. Bunu, babama veya karakola haber veremezdim. Çünkü, olay öğrenildiğinde tam tersi olur,babam,annemi öldürürdü. Bu nedenle susmak zorunda kaldım. Annemi ikna etmeyi çok denedim. Hatta Ankara'ya gidip paranın ikinci kısmını vermek istediğinde, engel olmaya çalıştım, ancak, annem, bana karşı çıktı. Benim bu olayda suçum yoktur. Ben planlamadım. Evlenip yuva kuracağım, nişanlıyım. Zamanında annemi, boşanması için ikna etmeye çalıştım. Birisi annem, birisi babam. Bir gün, böyle bir olayın olacağını çok küçük yaşlarda hissediyordum. Korktuğum için haber veremedim", Duruşmada; "Ankara'da Halil isminde dayımız vardır. Annemle beraber Ankara'ya gittik. Annem üzerine para almış, Aydın'gilin evinde bir gece kaldık. Sabah 08.00 sıralarında üçümüz evden çıktık. Nişanlım işe gideceğinden, önden hızlı hızlı yürüyordum. Annemle Aydın, geriden geliyordu. Ben devamlı dayımgilde kaldım. Annem etraftaki akrabaları gezdi. Ankara'dan Çorum'a döndük. Annemle Aydın şifreli şifreli telefon konuşmaları yapıyorlardı. Anneme sorduğumda, Aydın'a borç para verdiğini, şimdi ipe un serdiğini söyledi. Aradan epey zaman geçtikten sonra, bir sabah bize yapılan telefona ben çıktım. Aydın, telefonda annen evde mi, diye sordu. Ben de ne yapacaksın deyince, Çorum'a geliyorum, bunu annen anlar, dedi ve o gün saat 13.00 sıralarında Aydın bize geldi. Annem, borç veriyorum diyerek, hazırladığı 800 Dolar kadar parayı Aydın'a verdi. Ben bu parayı kendisinden almak istemiştim. Borç veriyorum dedi ve beni itti. Aydın parayı aldı gitti. Ben bu işten şüphelenmiştim. Zaten daha önce Çorum'daki düğüne Aydın'gil de gelmişti. Annemle Aydın, mutfakta konuşuyorlardı. Babam salonda oturuyordu. Ben ve kardeşim yanlarına gidince konuşmayı kesiyorlardı. O zaman şüphelendim. Aydın gittikten sonra annem, kızım akşam üzeri ablan Zeynep Keser'lere gideceğiz deyince, üç gün önce gittik diyerek, karşı çıktım. Ben adam tuttum, seni oğlanların eline veririm diye tehdit etti. Annemle ablamın evine gittik..." demiş, sorulduğunda; "Benim bildiğim annemin bu parayı Aydın'a borç olarak verdiğidir.... Annemden şüphelendim, ancak tam emin olamadığımdan haber veremedim. Aydın bize o gün geldiğinde yanında kimse yoktu. Gelince, Fatma yenge, emaneti hazırladın mı diye sordu. Annem parayı verince de fazla durmadı. Savcılıktaki beyanlarımın hepsi doğru değildir. Annemin babamı öldürteceğini Ankara'da bilmiyordum. Ancak senelerdir, bu adamı öldürmeli gibi sözler söylüyordu. Annem bana babamı öldürtmek için adam tuttuğunu söylemedi bunu gizli tuttu. Annem beni tehdit ettiği için, 19.11.1995'te polis bilgime başvurduğunda, şüphelerimi söyleyememiştim. Annemin, Ankara'da Aydına para verdiğini görmedim. Çünkü önden gittim. Ancak evde verdiğini gördüm. Aydın son gelişinde bu iş bu gün olacak demedi. Fatma yenge öbür borcumu vereceğim dedi. İkisi mutfakta oturuyordu. Aydın, mutfağa girince, gidiyorum dedi. Gittiğini zannettim. Annem yakalandıktan sonra neler olduğunu anlattı. Ben ise şokta olduğumdan karakolda ne söylediğimi bilmiyorum" demiştir.
Sanık Yeter'in olaydaki rolüne ilişkin olarak diğer sanıkların anlatımlarına bakıldığında;
Sanık Fatma Y..., 7.12.1995'te, kollukta, "Aydın'ın parayı alıp Ankara'ya gitmesinden tahminen bir hafta sonra bankadan 50 milyon lira çektim, sonra kardeşim Halil Bozkuş'un göçü ile Ankara'ya gittik. 13 gün akrabalarımızda kaldık. Aydıngil'de kaldığımız bir gecenin sabahında, kardeşim Halil'in evine giderken yanımda kızım Yeter de vardı, 50 milyon lirayı onun yanında Aydın'a verdim. Kızım Yeter, bu para verme hadisesine kadar, babasının öldürüleceğine pek inanmıyordu. Şaka zannediyordu. O gün konunun ciddiyetini kendisine anlattım. Biz Ankara'ya döndükten sonra 17.12.1995 günü sabah 09.00 ile 10.00 arasında Aydın'ın Ankara'dan açtığı telefona Yeter çıktı ve bana,Aydın bugün Ankara'ya gelecek dedi 12.30 sıralarında kocam evden çıkarken kendisine, akşam biz çocuklarla Zeynep'in evine gideceğiz dedim. Kızım Yeter ile evde otururken saat 14.00 sıralarında Aydın bize geldi, senin konuyu hallettim, arkadaşla birlikte geldik dedi. Benden para istedi. Kocama ait 800 Dolardan 5 tane yüzlüğünü ona verdim. Aydın, arkadaşının, kocam Musa'nın İzmir'deki çok samimi arkadaşı olan Muzaffer 'in tanıdığı olduğunu söyleyerek, içeri gireceğini, bizim de evde bulunmamamızı bildirdi, ayrılıp gitti. Kızım Yeter ve ben evli olan kızımın evine gittik." Savcılıkta; "Kızım Yeter Aydın'a para verdiğimi biliyor, ancak ne amaçla verdiğimi bilmiyordu." demiş, Sulh Cezada, kızı Yeter'in olaydaki rolü hakkında bir açıklamada bulunmamış duruşmada ise, kocasını öldürttüğünü inkar etmiştir.
Sanık Aydın Bozkul, 8.12.1995'te kollukta, "Evdeki anlaşmamız ve konuşmalarımız sırasında Fatma'nın kızı Yeter de konuşmalarımıza tanıktır... Fatma, Ankara'ya geldiğinin 2. günü bize geldi. Ertesi günü Fatma'nın kardeşinin evine gitmek için yola çıktık. Yanında kızı Yeter de vardı. Müsait bir akrabasının evinde üzerinde bulunan 50 milyon lirayı vereceğini söyledi. Bilahare 50 milyon lirayı verdi. ...Olay günü Ankara'dan telefon ettim. Fatma Y...'ı aradım. Telefona Yeter çıktı. Evde kimlerin olduğunu sordum, bana babası ve annesinin olduğunu söyledi. Babasına belli etmemek için olacak ki, bana bir bayan ismi ile hitap etti. Kendisine Çorum'a geleceğimizi söyleyerek telefonu kapattım.... O gün Çorum'daki evlerine gittiğimde,Fatma ve Yeter,beni sevinçle karşıladılar. İçeride oturduğumuz esnada bu işi geciktirdiğim için kızdılar. Maktülün evine girmek için Yeter Y... tarafından, üzerinde İzmir'li Muzaffer ve altında da Musa'nın ev adresi yazılan kağıdı, Arif'e verdim," Savcılıkta. "Bu olayda maktülün kızının da haberi vardır. Zira, Musa'nın öldürülmesi için para teklif eden Fatma Y...'ın yanında, bütün konuşmalarımızı o da duydu". Sulh Cezada,Karakolda ve Savcılıktaki ifadelerinin doğru olduğunu söylemiş, duruşmada ise; sanık Fatma Y...'ın kocası Musa'yı öldürtmesini kendisine teklif ettiğini, kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, Arif'e bu iş için para vermediğini, Çorum'a onunla gelmediğini söylemiştir.
Sanık Arif A..., kollukta, Savcılıkta ve Sulh Ceza Hakimliğinde sanık Yeter'e ilişkin bir açıklamada bulunmaksızın, olay günü diğer sanık aydın ile Ankara'dan Çorum'a gelip maktül Musa'yı ne şekilde öldürdüğünü anlatmış, duruşmada ise; "Olay günü Çorum'a gelmeden, Ankara'dan bir yerden telefon edildiğini, telefona huzurda bulunan ve isminin Yeter olduğunu öğrendiği kızın çıktığını, sanık Aydın'ın daha sonra kadınla konuşup, "Teyze, biz geliyoruz, sen merak etme" diye söylediğini, Çorum'a geldiklerinde Aydın'ın, Fatma'nın evine gidip ondan parayı aldığını ve kızının evde olduğunu ve kendisine verilmek üzere bir kağıt yazıp Aydın'a verdiğini, baktığında, bu kağıtta Muzaffer yazdığını, bu kağıdı sonradan kaybettiğini." söylemiştir.
Anlatılan biçimde gelişip sonuçlanan olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; babasının öldürülmesi eylemine sanık Yeter'in asli faillere yardım ve müzaharette bulunmak suretiyle fer'an katılıp katılmadığına ilişkindir.
Bilindiği gibi, fer'i iştirak, bir suçun işlenmesine ikinci derecede sayılabilecek eylemlerle katılmaktır. Fer'i fail, asıl suçu, kastolunan neticeye ulaştırmak hususunda bilerek yardım eden kişidir. Bu nedenle asli failin suça konu olan eylemleri ile fer'i failin eylemi arasında bir bağlantı vardır. "...fer'an zimethalliğin zaruri subjektif unsurunu teşkil eden ve fiile vücut veren hareketin kasdi olması şartından başka fer'an zimethalin fiiline iştirak veya müzaharet eylediği, asli failin cezayı müstelzim olan hedef ve gayesi hakkında ilminin de mevcut bulunması lazım gelir... failin birisini öldürmek kastı fer'an zimethalce malum olmadığı takdirde katil de fer'an zimethallik kabul edilemez" (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Cilt-1, Sh.337, No:342, ANKARA-1997). Görülüyor ki, TCK.nun 65.maddesinin uygulanabilmesi için, olayımıza hasren öldürme kastında birlik olma yani fer'i failin, asli failin öldürme kastını bilmesi ve iştirak iradesi ile, suç işleme kastı ile eyleme ikinci derecedeki hareketlerle katılması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, sanık Yeter'in babasının öldürüleceğinden haberdar olduğu açıktır. Öldürme işini gerçekleştirecek kişiye verilecek para için annesi Fatma ile birlikte sanık Yeter'in de Ankara'ya gittiği, paranın onun yanında Aydın'a verildiği ve olay günü Ankara'dan Çorum'a gelmeden önce annesini arayan Aydın'ın telefonuna önce kendisinin çıktığı, öğleden sonra Çorum'daki evlerine gelen Aydın'a annesinin para vermesi ve eylemin o gün asıl fail Arif tarafından ne şekilde gerçekleştirileceği hususunu konuşmaları sırasında yanlarında olduğu ve olay günü, kararlaştırılan biçimde, saat 16.30 sıralarında annesiyle evden çıkıp, ablası Zeynep'in evine gittikleri de sabittir. Ancak; olay günü annesine edilen telefona çıkan sanığın, Aydın'la konuştuğunu babasının anlamaması için, karşısındakine, bir kız arkadaşıyla konuşuyormuş gibi,bayan ismi ile hitap ettiği ve ayrıca Arif'e verilmek üzere hazırlanan pusulayı yazdığı iddiası, sanık Aydın dışında, başka kimse tarafından ileri sürülmemiştir. Tümü itibariyle samimi görülen anlatımlarında, sanık Yeter'in de, böyle bir kabulü yoktur. Kaldı ki; öldürmeye asıl azmettirenin annesi, ölenin de babası olması ve savunmasında "Olay benim boyutlarımı astı, böyle olmasını istemezdim, korktuğum için olayı haber veremedim. Çünkü; olay öğrenildiğinde tam tersi olur, babam, annemi öldürürdü" diyen sanığın içinde yetiştiği aile ortamı ve çevrenin koşulları, suç tarihinde 18 yaşını henüz ikmal etmiş bulunması, anne-baba arasında meydana gelen aile içi kavgaların çocukların ruhi yapısı ve gelişmesi üzerinde meydana getireceği onarılması güç bozukluklar ve ayrıca, belki de dosyaya yansımayan başka nedenlerin de bulunabileceği olguları gözönünde tutulup birlikte değerlendirildiğinde; Özel Daire çoğunluk kararında da değinildiği gibi, sanık Yeter'in, babasının öldürülmesi olayına takaddüm eden azmettirme eylemlerine tanık olmaktan ve suskunluk içinde izlemekten öteye sorumlu tutulmasını gerektirecek bir eylemi belirlenemediği gibi, sanığın saptanan davranışları da somut olaya bilinçli bir "iştirak iradesi" ile katıldığının kabulüne elverişli düzeyde bulunmamıştır.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ile Üyeler; "Babası Musa'nın öldürülmesi hususunda annesi Fatma tarafından verilen karara başlangıçta tepki gösterdiğine ilişkin kanıtlar varsa da; asli maddi fail Arif'in, sanık Aydın tarafından temin ve eyleme sevkedilmesi amacıyla Aydın'a para vermek üzere Ankara'ya giden annesi Fatma'nın yanında bulunması, Aydın'a para verilirken babasının öldürülmesine ailece onay verildiği görüntüsünü yaratması, maktül babasının asli maddi fail Arif'i eve almaması ihtimalini düşünerek,bu zorluğun aşılmasını temine matuf adres pusulası hazırlaması, Aydın'ın "geliyoruz" biçimindeki telefonuna muhatap olduğunda durumu babasından gizleyip annesine söylemeyi tercih etmesi, olayın icrası öncesinde Aydın'ın, "sizler bu gece eve gelmeyin" tarzındaki sözüne uyup annesiyle birlikte diğer kardeşinin evine giderek babasının öldürülüşünü kolaylaştıran davranışlarda bulunması gözönünde tutulduğunda; sanığın hukuki durumunu TCK.nun 65/3. maddesi kapsamında değerlendiren Yerel Mahkeme kararı isabetli olup onanması gerektiğinden Başsavcılık itirazının kabulüne karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 27.4.1999 günü yapılan birinci müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından, 11.5.1999 günü yapılan ikinci müzekerede oyçokluğu ile karar verildi.