Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-65
Karar no: 1999/95
T:  04.05.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Ağır tahrik altında birden fazla kişiyi aynı kasıt altında öldürmek suçundan sanık Abdurrahman Y...'ın TCY.nın 450/5, 51/2 ve 59. maddeleri uyarınca 30 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hakkında fer'i ceza tayinine
ilişkin Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03/07/1998 gün ve 171/134 sayı ile verilen ve re'sende temyize tabi olan kararın, C.Savcısı, sanık vekili ve katılanlar vekilleri tarafından da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi 23/02/1999 gün ve 4009/461 sayı ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 17/03/1999 gün ve 106230 sayı ile;
"Sanığın TCK. 450/5, 51/2, 59. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilen olayda Yüksek 1. Ceza Dairesi ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık sanığın maktülleri yasal savunma sınırını aşarak mı, yoksa ağır tahrik altında mı öldürdüğüne ilişkindir.
Gerek öğretide ve gerekse Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bugüne kadar süren kabul şekline göre yasal savunmanın kabulü için, maddi mahiyette haksız bir saldırının bulunması, savunma ile saldırının hem zaman olması,savunmanın saldırı devam ederken yapılmış bulunması, savunma ile saldırı arasında uygun oran ilişkisinin olması gerekmektedir, Ancak, saldırının varlığını geniş manada anlamak ve başlayacağı artık muhakkak olan bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak zorunludur.
Yasal savunmada hiç bir zaman ve hiçbir durumda sanığa kaçma yükümlülüğü yüklenemez ve kaçarak kurtulması istenemez.
TCK.nun 50. maddesinde düzenlenen yasal savunmada aşırılığa kaçılması ise failin karşılaştığı şartlarla uygun olmayan vasıta ile kendini savunması veya saldırganı etkisiz hale getirdikten sonra da savunma ve tepkilerinde ısrar edip sürdürmesidir. Zaruret sınırının aşılıp aşılmadığı belirlenirken, failin o anda içinde bulunduğu ruh halinin, psikolojik durumunun gözönünde bulundurulması gerekir.
Bu açıklamalardan sonra maddi olaya bakıldığında; sanığın oğlu olan Kemal ile maktüle Özlem'in evli oldukları ve 5 yıldır süregelen geçimsizlikleri bulunduğu ve en son 20.5.1997 günü meydana gelen tartışmaları sonucu maktül Yusuf'un kızı olan maktül Özlem'i alıp evine götürdüğü, olay günü saat 21.30 sularında sanığın oğlunun Ankara'ya gitmiş olması nedeniyle eve bakmak ve çiçekleri sulamak düşüncesiyle sanık ile eşi Ayşe'nin birlikte oğullarının evine gelip ışıkların yandığını dışarıdan görerek kapı ziline bastıkları, kapıyı maktül Özlem'in açtığı sanığın "sizmi varsınız, inşallah, barışır bir daha gitmezsiniz" diyerek eşiyle birlikte eve girdikleri, maktül Özlem'in sanığa hitaben "sana hesap mı vereceğim,erkekse oğlun gelsin" diyerek kayınpederi olan sanığa bağırdığı, sanığın ortamı yatıştırmaya yönelik sözler söylemesine rağmen öfkelenen maktül Özlem'in mutfağa koşup oradan aldığı bir ekmek bıçağı ile sanığın üzerine yürüdüğü, bu durumu gören ve evde bulunan maktül Özlem'in annesi, babaannesi ve kayınvalidesi olan tanık Ayşe'nin maktül Özlem'in eline sarılıp elindeki bıçağı aldıkları, bu olay üzerine sanık ile eşinin ayağa kalkarak evden ayrılıp gitmek istedikleri sırada maktül Özlem'in evin giriş kapısını kilitleyerek anahtarı sakladığı ve sanığın ve eşinin evden çıkmalarına engel olduğu ve akabinde cep telefonuyla babası olan maktül Yusuf'u arayarak acele eve gelmesini söylediği, sanığın ve maktül Özlem'in evde bulunan yakınlarının ısrarla ve yalvararak kapıyı açmasını söylemelerine rağmen maktül Özlem'in kapıyı açmadığı, kısa bir süre sonra kapı zilinin çaldığı, maktül Özlem'in kapıyı açtığı ve maktül Yusuf'un elinde bıçak bulunduğu halde eve girdiği, yakınlarının maktül Yusuf'un etrafını çevirerek elindeki bıçağı almaya çabaladıkları, bu esnada maktül Özlem'in mutfak tarafından elinde bıçakla gelip sanığa saldırdığı, yakın mesafeye geldiğinde sanığın kendisine bıçakla hamle yapmayı sürdüren maktül Özlem'e, o sırada belinden çıkardığı ruhsatlı tabancası ile birden fazla ateş ederek sağ eksipital ve sırtına mermi isabet eden Özlem'in vurulup yere düştüğü, bu sırada maktül Yusuf'un kendisini engellemeye çabalayan kişilerin elinden kurtulup elinde bıçakla sanığın üzerine saldırarak hamle yaptığı,sanığın saldırının devamı sırasında tabanca ile birden fazla ateş ederek maktül Yusuf'u da göğüs ön yüz, sağ tarafına, sağ koltuk altına ve sağ kol dirsek iç yüzüne isabet eden mermilerle öldürdüğü, sanığın maktül Yusuf'un saldırısını bertaraf etmek için yaptığı atışlardan, bir tanesinin maktülle aynı güzergahta, koridorda bulunan ve kavgayla ilgisi bulunmayan ve tam aksine yatıştırmaya çabalayan maktül Hasibe'nin paryetal oksipital nahiyesine isabet ederek hedefte sapma sonucu ölümüne neden olduğu Hasibe'nin ölümünün yerel mahkemece ve özel Dairece TCK.nun 52 ve 79 nci maddeleri kapsamında değerlendirildiği ve olayın işleyiş tarzına uygun olarak sanığın eyleminin aynı kasıt ve saik altında birden fazla kişiyi öldürmek olarak kabul edilip, TCK.nun 450/5. maddesinin uygulandığı görülmektedir.
Olay yeri tutanağında belirtilen boşkovanların ve diğer maddi delillerin bulunduğu yerler sanığın aşamalarda değişmeyen savunmasını doğruladığı gibi tanık Ayşe Y...'ın beyanları da maddi ve fenni delillerle uyumludur. Maddi olay bu şekilde gerçekleşmiştir.
Bu oluşta, olayın akışı ve işlenmesindeki özellikler ile sanığın olay sırasındaki ruhi durumu, maktüllerin kendisine yönelik bıçaklı saldırısı sırasında,bu saldırının boyutunun ne olabileceğini öngörebilecek durumda olmaması ve öldürüleceği korkusuyla ruhsatlı tabancasını saldırının devamı süreci içerisinde çekerek uğradığı bıçaklı saldırıdan kendisini korumak amacıyla maktüllere ateş ettiği, bu nedenle olayda yasal savunma koşullarının gerçekleştiği, ancak maktüllerin hayati önemi olmayan bölgelerine ateş etmek olanağına sahip bulunmasına rağmen bunu yapmıyarak daha etkin nitelikteki tabancasını baş ve göğüs gibi hayati bölgelere tevcih ederek ve birden fazla ateş etmek suretiyle zaruretin tayin ettiği yasal savunma sınırını aşarak maktülleri öldürdüğü anlaşıldığından sanık hakkında TCK.nun 50 nci maddesi ile uygulama yapılmalıdır" biçimindeki gerekçelerle itiraz edilerek Özel Daire Onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi istenmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Abdurrahman Y...'ın aynı kasıt altında birden fazla kişiyi öldürdüğünün kabulü ile TCY.nın 450/5, 51/2. ve 59/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve fer'i ceza tayinine ilişkin Yerel Mahkeme kararı Özel Dairece onanmış, onama kararına itirazda bulunulmuştur. Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın maktülleri yasal savunma sınırlarını aşmak suretiyle mi, yoksa ağır tahrik altında mı öldürdüğüne ilişkindir.
TCY.nın 49. maddesinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan yasal savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırıp, eylemi hukukun meşru saydığı bir fiil haline getirmektedir. Bir savunmanın yasal sayılması için aşağıda belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
A- Saldırıya ilişkin koşullar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır; TCY.nın 49. maddesinde; "...bir taarruzu filhal def'i zaruretinin bais olduğu mecburiyetle..." denilmek suretiyle, saldırının somut olarak varolması gerektiği belirtilmektedir. Ancak "saldırının halen varlığını" geniş manada anlamak, başlayacağı muhakkak olan ve başladığı takdirde savunmayı olanaksız kılacak veya güç hale getirecek bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı henüz sona ermemiş saymak zorunludur.
b) Saldırı haksız olmalıdır; Saldırının hukuka aykırı olması yeterli olup suç oluşturması koşulu aranmamaktadır.
c) Saldırı nefis ya da ırza yönelik olmalıdır.
d) Saldırı ile savunma eşzamanlı bulunmalıdır.
B- Savunmaya ilişkin koşullar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır; savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı her olayın özelliğine göre saptanmalıdır. Saldırıya uğrayanın bizzat fail olması gerekmez. 3. bir kişinin tecavüze maruz kalması halinde de yasal savunma koşulları gerçekleşebilir.
b) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
TCY.nın 50. maddesinde düzenlenen zaruret sınırının aşılması ise; failin karşılaştığı koşullara uygun olmayan vasıtalarla kendini savunması veya saldırganı zararsız hale getirdikten sonra, savunma ve tepkilerinde ısrar edip sürdürmesidir.
Yukarıdaki belirlemeler ışığında tarafsız görgü tanığı bulunmayan somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanık Abdurrahman kollukta; gelini Özlem ile oğlu arasındaki geçimsizlik olaylarından bahsettikten sonra, "olay günü oğlumun evine çiçekleri sulamak için gittik, zile bastım, gelinim kapıyı açtı, İçeriye girip oturduk. Gelinime "bir gidip bir geliyorsunuz nedir bu? inşallah son gelişiniz olur, bir daha gitmezsiniz" dedim. Bunun üzerine gelinim bana hesap vermeyeceğini söyledi. Bu konuşmalara gerek olmadığını söyleyince beni tersledi, kapıyı kilitleyip mutfak tarafına koştu, elinde bir bıçakla çıkıp üzerime yürüdü. Annesi, babaannesi ve eşim bıçağı elinden aldı. Gitmek istedik, kapıyı kilitlediği için gidemedik. Yalvardık, ancak kapıyı açtıramadık. Sinirinin geçeceği düşüncesiyle bekledik. Babasına telefon etmiş, bir müddet sonra babası geldi. Gelinim kapıyı açtı, elinde bıçak vardı.Odada bulunanlar etrafını çevirip bıçağı almaya çalıştılar. Özlem bıçakla üzerine geldi, bıçağı vuracağı zaman ateş ettim. Bu sırada Yusuf da bıçakla üzerime gelince ona da ateş ettim. Kaç el ateş ettiğimi bilmiyorum".  C.Savcılığında ise olayın başlangıcını benzer şekilde anlatarak, "Yusuf bıçakla üzerime geldi.
Kendisini iteledim. Bu kez gelinim bıçakla üzerime saldırdı.  Pencerenin kenarına kaçarak, korkutmak için silahı kendisine tevcihle gelmemesini söyledim. Tetiği çekmişim, sonrasını hatırlamıyorum. Bu arada Yusuf arkamdan bıçakla karşıma çıktı. Hanımı ve annesi Yusuf'un elinden bıçağı almaya çalışıyordu. Ellerinden kurtulup üzerime geldi, geri çekilerek ateş ettim.  Hasibe'nin nasıl vurulduğunu hatırlamıyorum". Sulh Ceza Mahkemesinde benzer şekilde savunma yapmış, duruşmada;Yusuf içeriye girdi, "leşinizi sereceğim" diyerek bıçakla üzerime geldi.  İçeriye doğru kaçtım, bu sefer gelinim bıçakla üzerime geldi. Bir iki sefer bıçak salladı.  Arkamdan ceketimden ve kolumdan isabet etti.  Kaçtım, üzerime gelmeye devam edince korkutmak amacıyla tetiğe bastım,  tabanca ateş almadı, gelinim ve diğerleri üzerime geldiğinden rastgele ateş ettim.  Özlem yere düştü, dışarı çıkmak isterken diğerleri üzerime geldi.  Yusuf'un elinde bıçak vardı. Yere ateş ettim, yaklaşınca kasığına ateş ettim.  Hasibe aracılık yaparken vurulmuş olmalı" şeklinde savunma yapmıştır.
Tanık Hasibe Pehlivanlı (maktüllerden Özlem'in annesi, Yusuf'un eski eşi)kollukta, "Yusuf içeriye girince Abdurrahman ile kavgaya tutuştular, Bir ara mutfağa doğru koşarak gitti ve geldi. Sanık antrede ölen üç maktüle de ateş etti.Üçünün düştüğünü gördüm". Duruşmada, "Yusuf geldi, mutfak tarafına koşup hani nerede dedi. Torunumu dışarı çıkarmak isterken silah patladı, baktığımda üçü yerde yatıyordu,  Silah hiç susmadı, Yusuf'un elinde bıçak görmedim, aralarında hiç konuşma geçmedi". Keşifte ise, "Sanığın doğrudan Yusuf'a ateş ettiğini, elinde bıçak görmediğini, annesinin hemen yanına düştüğünü, Özlem'in ise oturma odasının kapısında yüzüstü düştüğünü, Yusuf içeri girdiğinde koşarak mutfağa gittiğini,Özlem'in saldırıp saldırmadığını görmediğini" beyan etmiştir.
Tanık Mustafa Altınekinli (maktül Yusuf'un oğlu) kollukta; "sanığın belindeki silahı çekerek önce Özlem'e, babasına ve babaannesine ateş ettiğini, nerelerine ateş ettiğini görmediğini", duruşmada ise "silah sesi üzerine Özlem'i yerde gördüğünü, sonra sanığın babasına ateş ettiğini, o an baktığında babaannesinin sırtüstü yattığını gördüğünü, babasının ve Özlem'in elinde bıçak görmediğini" beyan etmiş, keşifte de olayı benzer şekilde  anlatmıştır.
Tanık Ayşe (Aliş) Y... (sanığın eşi) kollukta; önceki olayları sanıkla benzer şekilde anlatarak, maktül Yusuf'un içeriye girip eşine saldırdığını, elinde bıçak olan Yusuf'u tutmaya çalışırken gelininin bıçakla saldırdığını,kocasının kendini korumak amacıyla gelinini vurduğunu, bıçakla saldıran Yusuf'u durdurduğunu, Hasibe'nin kaza kurşunu ile vurulmuş olabileceğini belirtmiş, duruşmada ve keşifte ise olayı ana hatlarıyla benzer şekilde  anlatmıştır.
24/5/1997 tarihli olay yeri inceleme tespit tutanağında,Yusuf Altınekinli'nin başucunda iki adet siyah saplı ekmek bıçağının bulunduğu, eşyaların dağınık ve sehpanın kırılmış olduğu, oda içinde 14 adet boş kovan, bir adet patlamamış dolu mermi ve 7 adet deforme olmuş mermi çekirdeğinin bulunduğu belirtilmiştir.
Ölü mumayene ve otopsi tutanaklarına göre, Hasibe Altınekinli'nin pariye tel oksipitel nahiyesine isabet eden kurşunla öldüğü; Yusuf Altınekinli'nin ölüm nedeninin ise göğüs ön yüz, sağ tarafına, sağ koltuk altına ve sağ kol dirsek içyüzüne isabet eden kurşunların göğüs ve karın içi organların harabiyeti nedeniyle oluşan iç kanama ve solunum durması olduğu, maktüle Özlem'in ise sağ oksipital ve sırtına isabet eden mermilerin beyin dokusunu ve akciğerlerini parçalamasına bağlı iç kanama sonucu öldüğü saptanmıştır.
Yukarıda belirtilen kanıtlar ışığında; sanık Abdurrahman Y...'ın, maktüllerden Yusuf ile dünür, maktüle Özlem'in ise kayınpederi olduğu, maktüle Özlem ile sanığın oğlu Kemal arasında 5 yıldır süregelen geçimsizlik bulunduğu, her iki tarafın da geçimsizliğe neden olarak ailelerinin evliliğe müdahalelerini gösterdikleri, en son 20/05/1997 günü meydana gelen tartışma sonucu maktül Yusuf'un,kızı olan maktüle Özlem'i alıp evine götürdüğü, olay günü sanık ve eşinin, oğullarının Ankara'ya gitmesi nedeniyle eve bakma ve çicekleri sulamak amacıyla oğullarının ikâmet ettiği eve geldikleri, ışıkların yandığını görmeleri üzerine zile bastıkları, kapıyı Özlem'in açtığı, sanık ve eşinin içeriye girerek oturdukları,maktüle Özlem ile sanığın tartıştıkları, tartışma esnasında maktüle Özlem'in mutfaktan aldığı bıçakla sanığa saldırdığı, sanığın eşi, maktüle Özlem'in annesi ve babaannesinin Özlem'e müdahale ederek bıçağı aldıkları, bu mücadele sırasında maktülenin sehpaları kırıp ortalığı dağıttığı, daha sonra kapıyı kilitleyerek anahtarı sakladığı, sanık ve eşinin gitmesine engel olduğu, akabinde babası Yusuf'u arayarak acele eve gelmesini istediği, evde bulunanların istemelerine rağmen kapıyı açmadığı, kısa bir süre sonra kapı zilinin çaldığı, Özlem'in kapıyı açtığı ve maktül Yusuf'un elinde bıçak bulunduğu halde eve girdiği, sanık ve Özlem dışında odada bulunanların Yusuf'un etrafını çevirip bıçağı almaya çalıştıkları, bu sırada Özlem'in sanığa saldırdığı, sanık tarafından bıçakla saldırıldığı belirtilmiş ise de, 24/05/1997 tarihli olay yeri inceleme ve tespit tutanağına göre maktüle Özlem'in bulunduğu yer veya yakınında bıçak bulunmadığı, her iki bıçağın da diğer maktülün yanında görüldüğü, Özlem'in bu ikinci saldırıda bıçak kullanmadığı, ayrıca maktüle Özlem'e isabet eden mermilerden birinin sırtına isabet ettiği de nazara alındığında, saldırı bittikten sonra sanığın ateş etmeye devam ettiğinin kabulünde de zorunluluk bulunduğu, maktül Yusuf'un ise kızının vurulmasından sonra saldırması üzerine sanık tarafından yapılan atışlar sonucu öldüğü, bu kurşunlardan bir tanesinin hedefte sapma sonucu maktül Hasibe 'ye rastlayarak ölümüne neden olması itibariyle maktüle Hasibe'ye yönelik eylemin TCY.nın 52 ve 79. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, savunma ile saldırı arasında bir oran bulunmamasıda nazara alındığında olayda yasal savunma koşullarının oluşmadığı, bu nedenle savunma sınırının aşıldığından sözedilemeyeceği, olay öncesi ve olay anında sanığa yönelik hareketler birlikte değerlendirildiğinde eylemin ağır tahrik altında işlendiği anlaşılmakla itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri, Olayda TCY.nın 50. maddesinin uygulanması gerektiği gerekçesi ile itirazın kabulü yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 4/5/1999 günü oyçokluğuyla karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini