Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-62
K:1999/130
T:25.5.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
YABANCI ÜLKEDE TASARLAYARAK ADAM ÖLDÜRMEK
TÜRKİYE'DE YARGILANMA KOŞULU
KAMU HİZMETLERİNDEN YASAKLANMA
 
 
KARAR ÖZETİ:Yabancı Ülkede tasarlayarak adam öldürdükten sonra Türkiye'ye gelen sanığın yabancı Mahkemece bir karar verilmeden önce hakkında Türkiye'de dava açılıp yargılanması yasaya uygundur.
TCYnın 10/a maddesi uygulanmalı ancak "kamu hizmetlerinde yasaklama cezasının" ceza hükümlülüğünün sonucu olması, kamu düzenini ilgilendirmesi nedenleriyle yabancı ülkenin ceza yasasında bulunmasa dahi sanık hakkında uygulanması doğrudur.
(765 s. T~K. m. 450/7, 10/a)
 
Fransa'da arabasını almak için Mehmet'i öldürmekten sanık Kenan'ın TCY.nın 45017, l0/a maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, fer'i ceza tayinine ilişkin (Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 21 .5.1998 gün ve 298-103 sayılı re'sen temyize tabi olan hükmün sanık vekili tarafından da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi 10.2.1999 gün ve 3482/211 sayı ile sair itirazları reddetmiş,
 
...TCK.nun 31. maddesi nedeniyle uygulama yapılırken aynı Yasanın 10/a maddesi uyarınca Fransız Ceza Yasasında kamu hizmetlerinden yasaklanma veya buna en yakın fer'i cezaya ilişkin yasa metni var ise bunların tercümeleri yaptırıldıktan sonra Türk ve Fransız Yasalarının karşılaştırılmalarında sanık lehine sonuç verecek yasanın nazara alınarak uygulanması gerekçesi gözetilmeden ve bu doğrultuda herhangi bir araştırma yapılmadan müebbetten kamu hizmetlerinden yasaklanmasına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozmuştur.
 
Yargıtay C. Başsavcılığı 15%3.1999 gün, 82444 sayı ile;
"Sanık, Fransa'da bulunduğu sırada maktulü öldürmüş, Türkiye'ye gelmiş ve Fransa'da hakkında dava açılmıştır. Ölenin yakınlarının şikayeti üzerine Türkiye'de de dava açılmış ve Fransa'daki soruşturma evrakı ile mahkumiyet kararı getirtilip cezalandırılmasına karar verilmiştir.
 
Sanığa isnat olunan suç TCK.nun 4. maddesinde belirtilen suçlardan olmadığı ve suçu işlediği yer mahkemesince de cezalandırıldığı için yeniden Türkiye'de yargılanması olanaksızdır.
 
Türk olan sanığın iadesi mümkün olmadığından, 3002 sayılı Yasa gereğince yabancı mahkeme kararının infazına karar verilmelidir.
 
Ceza Yargılarının Uluslararası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesinin 3/1, 6/e, 53/c ve Ceza Kovuşturmalarının Aktarılması Konusunda Avrupa Sözleşmesinin 30, 31, 33. maddeleri ile milli yasalarımız non bis in idem kuralını daha geniş ölçüde kabul etmiştir. Bu nedenle sanığın yeniden Türkiye'de yargılanması ve cezalandırılması yasaya aykırıdır" gerekçesiyle itiraz edilerek hükmün bu nedenle bozulması talep olunmuştur.
 
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
 
Fransa'da, terkedilmiş bir taş ocağında 9.5.1986 günü battaniyeye sarılmış, telle bağlanmış, yanmış ve üzerine kireç dökülmüş bir ceset bulunmuştur. Cesettin; garajdaki arabaları değiştirdiği için haftada iki kez Jandarmaya gitmesine karar verilen ve 5 Mayıstan itibaren jandarmaya gitmeyen sanığa ait olduğundan kuşkulanılmış ancak diş formüllerinden maktul Mehmet'e ait olduğu saptanmıştır. Yapılan soruşturmada sanığın 4 Mayıs akşamı öldürülenin evinde kaldığı ve aynı evi paylaşan Necip'in 5 Mayıs sabahı evden ayrılırken sanığın, divanda uyuduğu anlaşılmıştır. Sanık; maktulün otomobilini satın almak istemiş, fakat fiyatta anlaşamamışlardır. Bunun üzerine maktulü tabanca ile başından vurarak öldürmüş ve cesedi evine 500 metre mesafede bulunan ıssız bir yere götürüp yakmıştır. Öldürülenin arabasını almış, sahte belge ile üzerine devrinin yapılmasını sağlamış, otomobili alarak Türkiye'ye ye getirmiş ve 11.5.1989 tarihinde Kapıkule Gümrük kapısından yurda giriş yapmıştır.
 
Sanık hakkında Fransa'da, yokluğunda ceza davası açılmış, bu dava devam ederken maktulün yakınlarının şikayeti üzerine de Bursa C. Savcılığının 25.12.1989 gün ve 25154/13242-617 sayılı iddianamesi ile "tasarlayarak adam öldürmek" suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmıştır. Türkiye'de yargılama devam ederken Fransız Isere Bölgesi, Ağır Ceza Mahkemesinin 24.9.1990 gün ve 49/90 sayılı kararı ile müebbet ağır hapsine karar verilmiştir. Türkiye'de yapılan yargılama sonunda da, suçu sabit görülerek Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 21 .5.1998 gün ve 298/103 sayılı kararı ile sanığın TCY.nın 450/7 maddesi uyarınca idamına, hakkında TCY.nın 59. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, suç Fransa'da işlendiğinden TCY.nın 10/a maddesi gereğince suçun işlendiği ülke kanunu ile Türk Kanunundan hangisi uygulamada sanığın lehine sonuç verecekse o kanun göz önünde bulundurulacağından Fransız Ceza Kanununun 221-3. maddesi nazara alınarak sanığın müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY.nın 31, 33, 40. maddelerinin uygulanmasına karar verilmiştir.
 
Yasa gereği temyize tabi olan bu hükmün sanık vekili tarafından da temyizi üzerine özel Dairece sair İtirazlar reddolunarak, "TCY.nın 31. maddesi ile uygulama yapılırken aynı Yasanın 10/a maddesi uyarınca Fransız Ceza Yasasında kamu hizmetlerinden yasaklanma veya buna en yakın fer'i cezaya ilişkin yasa metninin araştırılıp, Türk ve Fransız Yasalarının karşılaştırılmaları sonucu sanık lehine sonuç verecek yasanın nazara alınması gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
 
Açıklanan olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Çözümlenecek sorun, "sanık hakkında; maktulü öldürmek suçundan dolayı Fransız Mahkemesince verilen ve Adli Sicile işlenen mahkumiyet kararı bulunması karşısında non bis in dem kuralı ve CMUY.nın 253/3. maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediğine" ilişkindir.
 
Devletin bir başka ülkede suç işleyerek kendisine sığınan suçluyu, cezalandırmaya yetkili olan suçun işlendiği ülkeye istek üzerine teslim etmesi milli hukuk ile birlikte uluslararası sözleşmelerde düzenlenmiştir. Anayasanın 38 ve TCY.nın 9. maddeleri uyarınca, "bir cürümden dolayı bir Türkün yabancı devletlere iade talebi" kabul olunamaz. Yabancı ülkede suç işleyen ve Türkiye'ye geldiğinde, suçun işlendiği ülkeye iade edilemeyen Türk yurttaşının cezasız kalmaması için "faile göre kişisellik" ilkesi kabul edilmiştir. Yabancı ülkede suç işleyen vatandaşın cezalandırılması kişisellik ilkesinin ve Devletin hakimiyet hakkının doğal sonucudur. Bu ilke doğrultusunda düzenlenen Ceza Yasasının 5. maddesinde "Bir Türk dördüncü maddede yazılan cürümlerden başka, Türk kanunlarına göre aşağı haddi üç seneden eksik olmayan şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezayı müstelzim cürümü yabancı memlekette işlediği ve kendisi Türkiye'de bulunduğu takdirde Türk kanunlarına göre cezalandırılır." hükmü yer almaktadır. Böylece, yabancı ülkede suç işleyip Türkiye'ye sığınan Türk vatandaşına cezadan kurtulma olanağı verilmemiştir.
 
 
Ancak, aynı suçtan dolayı suçun işlendiği ülkede dava açılması veya hüküm kurulması halinde, Türkiye'de yeniden yargılama yapılıp yapılamayacağı hakkında Ceza Yasasının 4 ve 7. maddelerinde hüküm bulunduğu halde 5. maddede bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır.
 
"No bis in idem" kuralı failin bir fiilden dolayı yargılanıp hakkında hüküm kurulduktan ve bu hüküm kesinleştikten sonra, aynı fail hakkında aynı fiilden dolayı aynı türden bir dava açılamamasıdır. 2. kez açılan davanın reddi gerekir. Bu kural CMY.nın 253/3 ile uluslararası sözleşmelerde yer almıştır.
 
Ceza Yasasının 4 ve 7. maddelerine giren hallerde Türkiye'de yeniden yargılama yapılması Adalet Bakanının iznine bağlıdır. 5. maddede ise böyle bir kovuşturma şartı getirilmemiş failin Türk vatandaşı olması halinde Türkiye'de re'sen yargılama yapılması kabul edilmiştir. Yabancı ceza yargısının Türk kanununun uygulama alanını sınırlayabilmesi için Türk kanununda açıkça sınırlayıcı bir hüküm bulunmalıdır. 5. maddede böyle bir hüküm bulunmadığından, Türkiye'de dava açılması mümkündür. Sanığın yabancı ülkede mahkum olmadan Türkiye'ye gelmesi halinde Türkiye'de yargılama yapılıp Türk kanunlarına göre hüküm verilecek ve Ceza Yasasının 1 0/a maddesi dikkate alınacaktır. Türkiye'de yapılan yargılama sonunda mahkumiyete karar verildiğinde suçun işlendiği yer kanunu ile Türk Kanunlarından hangisi failin lehine sonuç verecekse o kanun uygulanacak, sonuçta verilen ceza suçun işlendiği ülkede verilmiş cezadan daha hafif olduğu takdirde Türk Mahkemesince verilen ceza infaz edilecektir. Aksi takdirde yabancı ülkede verilen cezadan fazlasına hükmedilemeyecektir. Süreklilik arz eden yargı kararları ve öğreti de bu görüştedir (ör. Prof. 5. Erman - Prof 5. Dönmezer, Nazan ve Tatbiki Ceza Hukuku, c. 3.sh. 379 ve dv., Prof İçel-Dony, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku 1., sh. 182 ve dv., Prof Feridun Yenisey, Milletlerarası Ceza Hukuku, sh. 222 ve dv., Prof Bahri Oztürk, Ceza Hukuku, sh. 38 ve dv., Prof. Faruk Erem, Ceza Hukuku c. 1. sh. 88).
 
Öte yandan, 2081 sayılı Yasayla onaylanan Ceza Yargılarının Uluslararası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesinin 3. maddesi uyarınca sözleşen Devletlerden her biri, sözleşmede belirtilen hallerde, diğer sözleşen Devletçe verilen ve orada yerine getirilebilir olan bir müeyyideyi yerine getirme yetkisine sahiptir. Bu yetki ancak sözleşen diğer Devlet tarafından yerine getirilmenin istenmesi üzerine kullanılabilir 6. maddede ise, eylemin istenilen devlette kovuşturma konusu olması halinde veya bu Devlet kovuşturmaya başlamaya karar verdiğinde yerine getirmenin tamamen veya kısmen reddedilebileceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 53. maddesinde de, "Bir Avrupa Ceza Yargısına konu olan kişi;
 
a)Berat etmişse
 
b)Hakkında bir müeyyideye hükmolunupta, bu müeyyide tamamen yerine getirilmiş veya getirilmekte ise,
 
c)Mahkeme suçluluğu tespit edip müeyyideyi tayin etmemişse, aynı eylemden dolayı diğer sözleşen Devlette kovuşturulamaz, mahkum edilemez" hükmü yer almaktadır.
 
Suçun işlendiği ülke olan Fransa, bu sözleşmeye katılmadığı gibi sözleşmenin 6/e maddesi uyarınca, yabancı mahkemece 24.9.1990 günü karar verilip kesinleşmeden önce aynı suçtan dolayı 25.12.1989 tarihinde Türkiye'de dava açılması nedeniyle 53. maddeye uygun olarak milli yargı hakkı kullanılmış olup dava açıldığında henüz yabancı mahkemece karar verilmemiş olduğundan 'non bis in idem" kuralı ihlal edilmemiştir. Kaldı ki İsere Bölge Ağır Ceza Mahkemesince Fransız Usul Yasası gereğince sanığın yokluğunda yargılama yapılmış ve suçluluğunun tespitine karar verilmiştir. Yakalandığında yeniden yargılanacak ve hakkında hüküm kurulacaktır.
 
Ayrıca, Ceza Koğuşturmalarının Aktarılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi ile Hükümlülerin Nakline Dair Sözleşme Fransa tarafında imzalanmadığı gibi bu yönde bir talepte de bulunulmamıştır. 3002 sayılı "Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkumiyetlerinin İnfazına Dair Kanun" ise, Türk vatandaşları hakkında yabancı devlet mahkemelerinden verilen ceza mahkumiyetlerinin Türkiye'de yerine getirilmesi ile ilgili olup, sanık hakkında Türkiye'de dava açıldığında; yabancı ülke mahkemelerince verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı ve talep bulunmadığından bu yasa uygulanamayacaktır.
 
Bu nedenlerle, Fransa'da tasarlayarak adam öldürme suçunu işledikten sonra hakkında bir yargı kararı olmadan Türkiye'ye gelen sanığın, bu eyleminden dolayı TCY.nın 5 ve 10/a maddeleri uyarınca Türkiye'de yargılanmasının "non bis in idem" kuralına aykırı olmaması nedeniyle bu yöne ilişkin Yargıtay C. Başsavcılığı itirazı yerinde değildir.
 
Ancak, Türkiye zararına işlenmiş suçlar dışında kalan bir suçun işlendiği ülke yasaları ile Türk Yasalarından hangisi uygulamada sanığın lehine sonuç doğuracakca o yasa göz önünde bulundurulacak ve yasalardaki birbirine en yakın olan cezalar saptanarak uygulama yapılacaktır. Buna göre, TCY.nın 10/a maddesinin uygulanabilmesi için;
 
a)Failin Türk veya Yabancı olması,
 
b)Suçun yabancı ülkede işlenmesi,
 
c) Failin Türkiye'de yargılanıyor olması,
 
d) Suçun; Türkiye zararına işlenen suçlardan olmaması,
 
e)Suçun işlendiği ülke kanununun Türkiye'nin kamu düzenine veya uluslararası yükümlülüklerine aykırı olmaması, gerekir.
 
TCY.nın 10/a maddesi ile uygulama yapılırken yabancı ülke yasası göz önüne alınacak fakat doğrudan doğruya uygulanmayacaktır. Doğrudan uygulama, ülkenin hükümranlık haklarında vazgeçme sonucunu doğuracaktır. Oysa hakim, ulusal hukuka göre uygulama yapacak, Türk ve suçun işlendiği yabancı ülke yasalarını karşılaştıracak, ağırlatıcı ve hafifletici nedenleri nazara alarak belirlediği lehe olan yasaya göre sonuç cezayı tayin edecektir.
 
Somut olayda, TCY.nın 450M. maddesinde yer alan idam cezası yerine, suçun işlendiği Fransız Ceza Yasası ve mahkeme kararı nazara alınarak müebbet ağır hapis cezasına hükmolmuştur. Ölüm cezasının müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesiyle sanık yararına olan en lehe uygulama yapılmıştır. Artık fer'i ceza niteliğinde görülse bile, kamu hizmetlerinden yasaklama hakkında Fransız Yasalarında ne gibi bir hüküm bulunduğunun araştırılmasına gerek yoktur.
 
Öte yandan, TCY.nın 31. maddesi "Ceza Mahkumiyetlerinin Neticeleri ve Tarzı İcraları" başlıklı 3. bapta yer almaktadır. Bu maddeye göre, kamu hizmetlerinden yasaklama cezası, bazı maddelerde yer aldığı üzere tamamlayıcı ceza olmayıp, ceza mahkumiyetinin sonucudur. Ceza mahkumiyetinin sonucu olması nedeniyle de, ülkemizde hükmolunacak cezanın doğal sonucu olarak uygulanacaktır. Bu itibarla, Fransız Ceza Yasalarında böyle bir cezanın olup olmaması veya süresi sonuca etkili olmayıp araştırılmasına gerek yoktur. Türkiye'de hükmolunan sonuç cezaya bağlı olarak TCY.nın 31 ve 33. maddeleri uygulanacaktır. Nitekim Yerel mahkemece TCY. nın 33. maddesi de uygulanmış ve bu yönde bir bozmada yapılmamıştır.
 
Ayrıca Ceza Yasasının 10/a maddesinin son cümlesi uyarınca; " suçun işlendiği ülke kanunu Türkiye'nin kamu düzenine veya milletlerarası yükümlerine aykırı ise bu ülke kanununa itibar edilmeyecektir." Kamu hizmetlerinden yasaklama cezası, niteliği itibariyle kamu düzeni ile ilgilidir. TCY.nın 31. maddesinin uygulanmaması kamu düzenine aykırı olup, ayrıca mahkumlar arasında eşitsizliğe neden olacaktır. Bu nedenle de, Fransa Hukukunda kamu görevlerinden yasaklama ile ilgili bir hüküm bulunup bulunmadığının araştırılmasına gerek yoktur.
 
Kamu hizmetlerinden yasaklama cezasının, ne gibi cezalar içerdiği konusunda da tam bir görüş birliği mevcut değildir. Fransız Yasalarında Mevcut olduğu takdirde kamu hizmetlerinden yasaklama Cezasının kapsamının dar veya geniş olması, Türkiye'deki yasaklarla birlikte Türkiye'de yer almayan yasaklamaların yer alması ve süresinin daha kısa olması halinde diğer bir anlatımla TCY.nın 20 ve 31. maddelerine göre kapsamının daha dar fakat süresinin daha uzun ya da kapsamının geniş ama süresinin kısa olması halinde, lehe olan hükmün belirlenmesi zorluklar arz edebileceği gibi, kamu düzeni ile ilgili olan bazı kısıtlamaların uygulanmaması gibi bir takım sonuçların doğmasına da neden olunabilecektir.
 
Ceza Yasasının 8. maddesinde yer alan "ecnebi mahkemeden verilen ve Türk kanunlarına muvafık bulanan hüküm Türk Kanununca da gerek asli ve gerek fer'i olarak hidematı ammeden memnuniyeti veya sair güna ıskatı ehliyeti mucip bir cezayı mutazammın olduğu takdirde, müddeiumuminin talebi üzerine ecnebi memlekette hükmolunan mahrumiyet ve ıskatı ehliyet cezaları netayicinin Türkiye'de dahi cari olacağına mahkeme karar verebilir." hükmü kamu hizmetlerinden yasaklamanın fer'i ceza olarak kabul edildiği hallerde uygulanacaktır. Kamu hizmetlerinden yasaklamanın ceza mahkumiyetinin sonucu olduğu hallerde 8. madde ile uygulama yapılamayacaktır.
 
Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere sanık hakkında TCY.nın 31. maddesinin uygulanması usul ve yasaya uygun olup Yerel Mahkeme kararının onanması gerekirken Özel Dairece bozulması isabetsizdir. Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının değişik bu gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
 
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım kurul üyeleri, "Özel Daire bozma kararında gösterilen gerekçeye göre itirazın reddine karar verilmelidir." gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
 
SONUÇ Açıklanan nedenlerle,
 
1) Fransa'da suç işledikten sonra Türkiye'ye gelen ve yabancı mahkemece bir karar verilmeden önce Türkiye'de dava açılan sanık hakkında, Türkiye'de yargılama yapılmasının yasaya uygun olduğuna 11.5.1999 günü oybirliğiyle,
 
2) Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme kararının (ONANMASINA), 11.5.1999 günü yapılan ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 25.5.1999 günü yapılan 2. müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini