 |
T.C
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-322
Karar no: 2000/2
T: 01.02.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Kasten adam öldürmeye tam kalkışmak suçundan sanık Bülent E..'in TCY.nın 448, 62 ve 59. maddeleri uyarınca sonuçta 13 sene 4 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına, tutuk halinin sürdürülmesine ilişkin Bakırköy 3.Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.12.1998 gün ve 134-342 sayılı karar sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1.Ceza Dairesince 15.11.1999 gün ve 2833/3744 sayı ile;
Hüküm tarihinden sonra katılanın şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle, katılan lehine vekalet ücreti hükmedilmesine dair kısmın hükümden çıkarılması suretiyle, tebliğnameye aykırı olarak düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 17.12.1999 gün ve 72420 sayı ile;
"Müşteki Murat Ilıkkan 17.11.1996 günlü ilk ifadesinde;
Olaydan önce "iş yüzünden" sanıkla tartıştığını,
27.5.1998 ve 9.7.1998 tarihli duruşma ifadesinde; sanıkla ortaklığının olmadığını, borcunun bulunmadığını, sanığın, kendisinin yaptığı iş ile ilgili olaydan önce dükkan açtığını ve müşterilerini engellediğini,
Karardan sonra verdiği 10.2.1999 tarihli dilekçe ile; sanığın öldürme kastı ile bıçakladığına inanmadığını, şikayetçi olmadığını,
Sanık Bülent ise, aşamalardaki tüm ifadelerinde müşteki ile ortak ütüpres işi yaparken, ortaklıktan ayrıldığını, hissesini para karşılığında müştekiye devrettiğini, müştekinin aynı işi yapmaya devam etmekle birlikte parasını istemesine rağmen vermediğini; kendisinin de başka bir dükkan açtığını açıklamıştır.
Tüm aşamalarda savunmada yer alan, ancak; müşteki tarafından reddedilen ve olayın asıl sebebi olarak gösterilen olaydan önceki iş ortaklığı ve buna bağlı alacak-borç ilişkisi mahkemece araştırılmamıştır.
Mahkeme, hangi nedenle müştekinin beyanlarına üstünlük tanıdığını göstE.. gerekçelerini göstermemiştir.
Savunmanın aksi kanıtlanamamıştır.
Esasen; müşteki dahi 17.11.1996 günlü, ilk ifadesinde, olaydan önce sanıkla iş ortaklığı olduğunu "iş yüzünden tartıştık" biçimindeki açıklamasıyla kabul etmiştir.
Sanığın; olaydan önce müşteki ile mevcut ortaklıktan, hissesine mahsuben müştekinin kendisine vereceği para karşılığında ayrıldıktan sonra, müşteki ile rekabet sonucunu doğuracak iş yeri açtığı da anlaşılmaktadır.
Ancak; sanığın müştekiye saldırısının tek nedeninin, iş rekabetinden kaynaklanmadığı görülmektedir.
Sanık savunmalarında ısrarla, müşteki ile olan ortaklıktan ayrıldıktan sonra hissesi karşılığı olan parayı müştekinin vermediğini ileri sürmüştür.
Bu savunmanın aksini ortaya koyacak müştekinin red beyanlarından başka delil olmadığına göre, savunmaya itibar etmek gerekir.
Başka bir anlamda ise; anılan konuda kuşku doğduğu gözetildiğinde, sanık lehine hareket etmek hukuki ve adil sonuç doğuracaktır.
Bu belirleme ve açıklamaların ışığında; sanığın savunması doğrultusunda, lehine hafif tahrik hükümlerinin uygulanması gerekir" gerekçeleri ile itiraz yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın kasten adam öldürmeye kalkışmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık TCY.nın 51/1. maddesinde düzenlenen tahrik hükmünün uygulama yeri bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Yasal bir indirim nedeni olan tahrik, ceza hukuku bakımından, failin haksız bir fiilin yarattığı gazap veya elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesidir. Bu halde fail, haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya elemin tesiri altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin , dışardan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Buna göre, haksız tahrikten sözedebilmek için ;
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalıdır,
b) Bu fiil haksız olmalıdır.
c) Fail, öfke ve şiddetli elemin etkisi altında bulunmalıdır.
d) Failin işlediği suç, bu ruhu durumun tepkisi olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Katılan Murat ile aynı işi yapan sanık Bülent E.. arasında ticari rekabet bulunduğu, sanığın daha önceki günlerde de tanık Ulaş Yumuşak'ın beyanlarına göre katılanı tehdit ettiği, olay günü ise yanına aldığı ve ele geçmeyen kelebek bıçağıyla katılanın oyun oynadığı kahvehaneye geldiği, elindeki bıçakla katılana saldırdığı, tanıklar Hasan ile Emrullah'ın sanığın saldırılarını önledikleri, Emrullah'ın sanık Bülent'i tutarak katılan Murat'ın kaçmasını sağladığı, tanığın elinden kurtulan sanığın katılanı kovalayarak kahvehanenin dışında da bıçaklı saldırısını sürdürdüğü, katılanı sol koltuk altında, sol uyluk önyüzünde ve sol spina iliaca anterior superiorun 2 cm.medialinde batına nafiz hayati tehlike tevlit eder, 25 gün mutad iştigale engel teşkil edecek şekilde yaraladığı, Yerel Mahkemece de oluşun dosyadaki bilgi ve belgelere uygun olarak bu şekilde kabul edildiği, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazında ileri sürüldüğü gibi katılan ve sanığın ortak olduğu, bu ortaklığın sona ermesi nedeniyle sanığın katılandan hissesine düşen parayı istemesi ve katılanın parayı vermemesi nedeniyle olayın meydana geldiği yönünde, sanığın savunmasını doğrulayan hiçbir kanıtın dosyada bulunmadığı, konuya ilişkin savunmanın dahi kendi içinde çelişkili olduğu, katılandan kaynaklanan haksız bir hareketin varlığından sözedilemiyeceği anlaşılmıştır.
Bu itibarla Yerel Mahkeme kabulü ile Özel Daire onama kararında bir isabetsizlik bulun-madığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 1.2.2000 günü oybirliği ile karar verildi.