Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1999/1-271
K:1999/287
Tarih : 23.11.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK
CİDDİ KORKUYA KAPILARAK ADAM ÖLDÜRMEK
 
KARAR ÖZETİ : 60 yaşında tek başına yaşadığı iki katlı 6 dönüm, ağaçlı ve duvarla çevrili köşkte geceleyin köpek sesine uyanıp yanına aldığı bıçakla silüetini gördüğü kişilerin yanına giderken yere düşüp kalktığında oldukça karanlık bir ortamda kendisini tanıtmadan arkasına sarılan maktülü haklı sayılabilecek sübjektif bir yanılgı ile hırsız zannedip ciddi bir korkuya kapılarak öldüren sanığın eylemi TCY.nın 461/ 2. maddesine uyan suç oluşturur.
(765 s. TCK. m. 448, 461/2)
 
Adam öldürmek suçundan sanık Lemhi'nin TCY.nın 448, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 15 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında TCK.nun 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına, suçta kullanılan bıçağın TCK.nun 36. maddesi uyarınca zoralımına, tutuk halinin sürdürülmesine ilişkin (Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 26.2.1999 gün ve .127/38 sayılı karar, yasa gereği temyize tabi olması yanında sanık vekillerinin de temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.9.1999 gün ve 1966/2959 sayı ile;
 
"Olay gecesi itibariyle 60 yaşında bulunan sanığın sahiplerinden bulunduğu eski köşkü kat karşılığı inşaat anlaşmasıyla maktül Murat'ın babasına verdiği inşaat öncesi müteahhitin bir kısım malzemeyi bahçeye yığıp dış girişe yaptırdığı demir kapının bir anahtarını sanığa verip diğer anahtarı ise aldığı, sanığın tek başına köşkte kalışını sürdürdüğü, etrafı iki metre yüksekliğinde duvarla çevrilen ve çok geniş bir araziden oluşan köşk bahçesinde fazla sayıda ağaç olduğundan ve bahçe aydınlatılması da bulunmadığından karanlık bir ortam arzettiği, olay gecesi saat 01.00 sularında maktül Murat'ın arkadaşı Ahmet ile gelip kendilerindeki anahtarla kapıyı açıp bahçeye girdikleri, amaçları inşaat malzemelerini kollamak ve çalınma var mı denetleme yapmak ise de bu niyetlerini köşkte kalan sanığa duyurmadıkları, bahçede bulunan köpeklerin havlamaları ve gelenlere saldırması üzerine sanığın uyandığı, bahçeye hırsız girdiğini düşünerek bir ekmek bıçağını yedine alıp karanlık bahçeye indiği, ilerleyişi sırasında bir ara ayağı dala takılarak düştüğü, kalktığında karanlıktan koşup gelen maktülün kendisini tanıtmadan sanığın arkadan tutarak onda ciddi korku, kuşku ve endişe yarattığı, sanığın maktül tarafından bırakıldığı anda hamili bıçağı maktülün karnına vurduğu, maktül ve yanındaki şahsın hırsızlık için geldiğini sanık düşündüğünden istimdat amacıyla ardı ardına düdük çaldığı, oluş ve kabulden anlaşılmakla,
 
Maktülün, olay gecesi denetime geleceklerini bildirerek sanığı önceden uyarmamasından ve kendisini yaklaşan sanığa da tanıtmamasından kaynaklanan tedbirsiz davranışıyla gelişen ortamda onu hırsız sanan ve üzerine karanlıkta yürüyüp şahsını tuttuğunda da ciddi endişe ve korkuya kapıldığı sabit olan sanığın, öldürme eylemini TCY.nın 461. maddesi kapsamında değerlendirmek ancak oluşum koşulları itibariyle maddenin son fıkrasının tatbikiyle hüküm kurmak gerekirken' mekan ve zaman koşullarından kaynaklanan "haf-ı ciddi" hali gözetilmeyip, maktülün babasının "zaman zaman gelip malzemeleri denetleyecekleri" hususunda sanığa önceden beyanda bulunmasına önem atfedilerek yazılı biçimde Yasanın 448, 51/1,59. maddelerince hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
 
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 28.10.1999 gün ve 99/44688 sayı ile;
 
"TCK.nun 461/2. maddesinde düzenlenen hukuki durumu bilimsel ve yargısal görüş ve içtihatlara göre açıkladıktan sonra (sanık polisteki ilk ifadesinde; ayva ağacının yanından bir kişinin karanlıkta koşarak üzerine doğru geldiğini görünce korkup "ne arıyorsun" dediğini, yan döndüğü bir sırada bu şahsın kendisini arkasından koltuklarından tutup bıraktığını, bu sırada belinden çektiği bıçağı yan dönerek 'bir kez maktülün karnına sokup çektiğini ve maktülün "bıçaklandım" diyerek ve koşarak eski kamyonun yanına gittiğini, bu sırada orada bir kişi daha bulunduğunu gördüğünü belirtmiş, Sulh Ceza Mahkemesindeki savunmasında; ağaçların arasından çıkan şahsın arkadan gelip beline sarıldığını ve ona bıçakla vurduğunu, mahkemede ise; bahçede ayağı takılıp yere düştüğünü bu sırada omuzuna bir el değdiğini, aralarında hiç bir konuşma geçmeden bu şahsa bıçağı savurduğunu ve yaralanan maktülün, hurda kamyonun bulunduğu yere koştuğunu, burada ikinci bir şahsın daha olduğunu fark ettiğini, olayın akabinde kendisinin de evine koşup düdük çalarak etraftan yardım istediğini ve akabinde 250 m. ilerdeki polis karakoluna giderek, bahçesinde, hırsız olduğunu sandığı bir kişiyi bıçakladığını söyleyerek, teslim olduğunu savunmuştur.
 
Tanık Ahmet ise, maktülle birlikte bahçeye evvelce yığdıkları 20 kamyon dolusu kereste ve inşaat demirlerini kontrol için geldiklerini, dış kapıyı maktülün anahtarla açtığını ve maktül önde, kendisi arkada bahçede ilerlerken, maktülün aniden bıçaklandığını söylediğini bunun üzerine (köşkün sahibi olan) sanığa "ne yaptın" diye bağırmasına rağmen onun hiç oralı olmayarak düdük çalmaya başladığını "müteahhidin oğlunu vurdum" diye ikazda bulunmasına rağmen sanığın gelip yardımda bulunmadığını ifade etmiştir.
 
Olay yerinde yapılan keşif ve bu keşifte dinlenen bilirkişi raporu ve krokisine göre; 6 dönüm genişliğindeki bahçe içerisinde iki katlı eski bir bina bulunduğu, bahçe etrafının 2 metre yükseklikte duvarla çevrili olduğu, bahçenin içinde olayın geçtiği yer ile binanın merdivenlerinin ve sanığın düdük çaldığı yerin arasının 25 metre mesafede olduğu, binanın kapısı önünde aydınlatma lambası olduğu, sanığın bulunduğu bina önünden maktülün bulunduğu yerin görülebileceği, buradaki kişinin karanlık nedeniyle tanınmamakla birlikte siluet olarak görülebileceği, 100 metre ilerdeki 12 katlı binanın ışıklarının da bahçe içini aydınlattığı ve maktülün görülmesini sağlayacak yeterlikte olduğu, ayrıca binanın bahçesinin dış kapı anahtarının birinin inşaatı yapacak olan müteahhit de, bir diğerinin inşaat işçisi Mehmet'te bulunduğu, sanığın bundan haberdar olduğu ve inşaat elemanlarının gece-gündüz kontrole gelebileceği konusunda kendisine ikazda bulunduğu da anlaşılmaktadır.
 
Hal böyle olunca;
 
Oluşa göre, olayda, kendilerine anahtarları verilen inşaat firması elemanlarının bahçeye önceden istif edilen 20 kamyon dolusu malzemeleri kontrol etmeye gelebilecekleri sanığa olaydan önce bildirdiği ve ortada ciddi, akla uygun bir korkuyu gerektirecek, herhangi bir saldırı bulunmadığı halde, siluetini gördüğü kimseye kim olduğunu ve hangi nedenle, bahçede bulunduğunu dahi sormadan öldürmeye elverişli bıçakla kuvvetlice karnına vurması ve olayın akabinde de aldırmayarak yaraladığı kişiye yardım etmemesi de gözetildiğinde, TCK.nun 461/2-son maddeleri koşullarının ve hukuki durumunun oluşmadığı, sanığın oluşa göre ancak hafif tahrik oluşturabilecek koşullar da maktülü öldürdüğünün ve yerel mahkemenin sanığın kişiliğini de nazara alarak TCK.nun 448, 51/1, 59. md. ile yaptığı uygulamanın hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekir.
 
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.11.1985 tarih ve 1-462-550 sayılı kararı ile 6.4.1981 tarih ve 1/5-117 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
 
 
Sanığın normal olmayacak biçimde olayla bağdaşmayacak düzeyde aşırı heyecan ve korkuya kapılacak yapıda olması, yasa koyucunun 461/2. maddesinin uygulanması konusundaki kriterlerin bu olayda tamamen oluştuğu sonucuna varmayı gerektirmediği, yasa metnindeki "aklen yani bir endişe ve havfi ciddi mevcut olduğu takdirde defetmek" sözcüklerini yorumlayıp olaya uygularken normal yapıda tedbirli ve öngörülü bir insanı korkutmayı elverişli bir saldırının varlığı ve saldırıyla hem zaman olacak biçimde bunu defetmek için eyleme girişilmesi olarak anlamak gereklidir. Aksi takdirde benzeri olaylarda hafif tahrik boyutunu aşamayan bu nevi durumlarda TCK.nun 461. maddesinin behamahal uygulanması gibi yasa koyucunun asla cevaz vermediği uygulamalara olanak tanınmış olacaktır" biçimindeki gerekçe ile itiraz ederek bozma kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını istemiştir.
 
1. Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
İncelenen dosyaya, olayın tek görgü tanığı Ahmet'in aşamalarda değişmeyen şahadetine ve sanığın savunmasına göre;
 
Sanık Lemhi, İstanbul Kadıköy İlçesi Kozyatağında, etrafı 2 metre yüksekliğindeki duvarla çevrili, 6 dönüm yüzölçümünde, içinde çeşitli türde ağaçların yer aldığı bahçede bulunan ahşap köşkte tek başına yaşamaktadır. Gelen kayıtlara göre, 23.9.1938 doğumlu olup, bekardır. Olaydan 1.5 ay kadar önce sanık, sanığın ağabeyi ve yengesi ile maktül Murat'ın babası müteahhit Sıtkı ve ortağı Fehmi arasında bu köşkün bahçesinde kat karşılığı bina inşa etmek üzere sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşme gereği müteahhit Sıtkı, inşaatta kullanılacak malzemelerin bir kısmını köşkün bahçesinde inşaat yapılacak olan arsanın yanına kamyonlarla taşıttırıp yığmış ve zaman zaman vuku bulan hırsızlık olaylarına karşı önlem olarak, bahçenin girişine iki kanatlı bir demir karı yaptırmış, kapının bir anahtarını kendisi almış, diğerini köşkte yalnız başına kalmakta olan sanığa vermiştir.
 
Olay gecesi saat 01.00 sıralarında, müdahillerden Sıtkı, kalfası Ahmet ve İnşaat Fakültesi son sınıfta okumakta olup aynı zamanda inşaatın mühendisliğini de yapacak olan 23 yaşlarındaki oğlu maktül Murat ile birlikte oturdukları sırada maktül ve kalfa Ahmet, köşkün bahçesine dökülmüş malzemeleri kontrol etmek için müdahilden izin istemişler, müdahil, onların bu isteğine "yarın gündüz gidersiniz" diye karşı çıkmasına rağmen, maktül ve tanığın ısrarları karşısında, gitmelerine izin vermiştir. Maktül ile tanık Ahmet, maktülün kullandığı arabayla gece saat 02.00-03.00 sıralarında olay yerine gelmişler, maktül üzerinde bulunan anahtarla bahçenin demir kapısını açtıktan sonra, malzemelerin bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladıkları sırada, bahçe de bulunan köpeklerin havlamasına uyanan sanık da, beline bir bıçak koyarak, hırsız girdi düşüncesiyle köşkün giriş kapısının lambasını yakmış, bahçeye çıkıp yürüdüğü esnada ayağı takılarak yere düşmüştür. Eline bir dal alıp sanığın bulunduğu tarafa doğru yürümekte olan maktül ise, düştüğü yerden kalkmakta olan sanığı arkadan tutmuş, bunun üzerine sanık, belindeki 16 cm. namlu uzunluğunda sivri uçlu ve öldürücü nitelikteki bıçakla maktülün karnına otopsi raporunda belirtildiği gibi bağırsakları ve pankreası geçerek abdominal aortada 1.5 cm.lik kesi oluşturacak ve öldürücü nitelikte yara meydana getirecek şekilde hızla saplamıştır. Yaralandığını cep telefonuyla babasına bildiren maktül, kaldırıldığı hastahanede, aldığı yaranın etkisiyle büyük damar ve iç organ kesilmesinden gelişen iç kanama sonucu ölmüştür.
 
Sanık aşamalardaki özde değişmeyen ifade ve sorgusunda; daha önce köşkte ve müştemilatında bir kaç kez hırsızlık yapıldığını, arkasından sarılan tanımadığı kişinin de yine hırsızlık amacıyla geldiğini ve kendisine bir kötülüğü dokunacağını düşünerek muhtemel saldırıdan korunmak amacıyla maktülün karnına bıçağı hızla bir kere vurduğunu, amacının öldürmek olmadığını belirtmiştir.
 
Maktülle birlikte olayın geçtiği bahçede bulunan tanık Ahmet, köpeklerin havlaması üzerine kendisinin eline bir taş aldığını, maktülün elinde ise bir sopa bulunduğunu, giriş kapısının ilerisinde bulunan hurda kamyonun yanından bahçenin içine doğru yürüdükleri sırada kamyonun öbür yanından Murat'ın "Ahmet abi vuruldum, beni kurtar" diye bağırdığını duyduğunu söylemiş, maktül ile sanık arasında geçen herhangi bir konuşmadan veya uyarıdan söz etmemiştir.
 
Yine savunmaya ve tanık Ahmet'in beyanına göre, olaydan sonra evine giren sanık, buradan aldığı bekçi düdüğünü yardım sağlamak için bir çok kez öttürmüş, gelen olmayınca 250 metre uzaklıktaki polis noktasına giderek bahçede bir kişiyi bıçakladığını söylemiştir.
 
8.5.1998 günlü olay yeri inceleme tutanağı ile olay yerinde mahkemece yapılan keşifte hazır bulunan komiser bilirkişinin 17.8.1998 günlü raporundan; olayın köşkün kapısı ile bahçe giriş kapısı arasındaki beton yolun bir tarafında 10 metre aralıkla park etmiş bulunan hurda kamyonlardan köşke yakın olanının yol tarafında meydana geldiği, burada, yerde kesilmiş ağaç dalları ile lambasız bir elektrik direğinin mevcut olduğu, bahçe duvarının yüksekliğinin 2 metre, boyunun ise 118 metre olduğu, bahçeye girişte 2 kanatlı demir kapı olmakla beraber, bahçe duvarının 100 m. uzağında bulunan 12 katlı binaya bakan kısmının yıkılmış olduğu, buradan da bahçeye kolayca girilebileceği, bahçe içinde çok miktarda ve değişik ağaçların yer aldığı, 2 katlı ahşap köşkün giriş kapısının üstünde bir adet lamba bulunmakla beraber, dosyadaki fotoğraflara göre lambanın üzerinde öne eğik vaziyette saçtan mamul bir muhafazanın bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda ayrıca; olay gece vakti meydana geldiği için, köşkün kapısının bulunduğu yerden maktülün yaralandığı söylenen yer arasındaki mesafe ve karanlık durumu göz önünde tutulduğunda, kişi veya kişilerin tanınmasının olanaksız olduğu, ancak görünüm olarak insan olduklarının anlaşılabileceği, ayrıca, bahçeye 100 metre uzaklıkta bulunan 12 katlı apartmanın ışıklarının kısmen bahçe içini aydınlatabileceği ve maktülün görülmesini sağlayabileceği belirtilmektedir.
 
Katılanın kolluktaki beyanına göre sanık, maktülü tanımamaktadır. Maktül ise sanığı bir kaç kez görmüştür.
 
Tarafların iddia ve savunmalarına göre, sanıkla katılan ya da maktül arasında gerek inşaat sözleşmesinden doğan, gerekse geçmişe dayanan bir uyuşmazlık ve husumet bulunmamaktadır. Köşkün bahçesine bırakılan inşaat malzemelerinin çalınmaması için gece veya gündüz, zamanlı ya da zamansız, kontrol amacıyla bahçeye adam gönderileceği huşusunun sanığa bildirildiği katılanca ileri sürülmüş ve bu iddia tanıklar Mehmet ve Fehmi tarafından desteklenmişse de; sanık, maktülün bu amaçla bahçeye geleceğinden haberi olmadığını savunmuştur. Maktülün ya da katılanın diğer elemanlarının daha önce de bahçeye geceleyin kontrol için girdiklerine ilişkin dosyada herhangi bir kanıt bulunmadığı gibi, olay öncesi de maktülün, köşkten çıkıp bahçede yürümeye başlayan sanığa kendisini tanıtmak için seslenmediği de anlaşılmaktadır.
 
Yukarıda anlatılan oluşta Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözülmesi gereken sorun, sanığın maktülü, maruz kaldığı basit kışkırtmanın etkisiyle mi, yoksa TCY.nın 461. maddesinde özel olarak düzenlenen yasal savunma koşulları altında mı öldürdüğüne ilişkindir.
 
Süreklilik gösteren Yargısal kararlar ile öğretide de belirtildiği gibi TCY.sının 461. maddesinde özel hukuka uygunluk sebebi düzenlenmiştir. Anılan madde iki ayrı hukuka uygunluk sebebini içermektedir. Bunlardan birincisi yağma ve adam kaldırma fiillerine karşı yapılan yasal savunma diğeri ise içerde oturulan bir binaya belirli şekillerde yapılan saldırılara karşı başvurulan yasal savunmadır.
 
Oluşa ve Özel Dairenin bozmasına göre somut olayda TCY.nın 461. maddesi 1. fıkrasının 2 nolu bendi üzerinde durulmalı, bu bendde öngörülmüş olan saldırı ve savunmaya ilişkin koşullar ele alınıp değerlendirilmelidir. Saldırı öncelikle bir şahsın "evine","içinde adam oturur sair her türlü bina ve müştemilatına" yönelik olmalıdır. Ancak ev, bina veya müştemilat sözcükleri ile yine bendde değinilen "merdiven kurup çıkmak", "duvar delmek", "kapı kırmak" şeklindeki deyimler geniş biçimde yorumlanmalıdır. Saldırıda, maddede belirtilen zaman ve yer koşulları da gerçekleşmiş olmalıdır. Saldırı ya TCY.sının 502. maddesinde belirtilen gece vakti yapılmış olmalı ya da gündüz vakti olursa binanın ıssız bir yerde bulunması gerekmektedir. Nihayet saldırı nedeniyle, bina veya benzeri yerlerde oturanların, güvenlikleri açısından geçerli bir kuşkuya veya ciddi bir korkuya kapılmış olmalarında, diğer bir anlatımla saldırının böyle bir etki yaratmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla vaki saldırı objektif olarak böyle bir etki doğurmaya, normal akıl, beden ve ruh yapısındaki herhangi bir kimsenin endişeye kapılmasına veya korkmasına yol açmaya elverişli olmalıdır. Bu değerlendirmede, saldırıya uğrayan kimsenin ruhsal durumu da göz önüne alınmalıdır.
 
Savunmada ne zaman ifrada gidilmiş olacağı hususunda ise TCY.nın 461. maddesinde bir açıklık bulunmamaktadır. Madde ile özel bir yasal savunma hali düzenlenmiş olmasına göre bu konunun çözümünde Yasanın 50. maddesi hükmünün nazara alınması gerekmektedir.
 
Burada saldırıya uğrayanın, saldırıda bulunan kişinin konumu veya kullandığı vasıtalar bakımından yanılmış olması hususu üzerinde de durmak zorunludur.
 
Örneğin sanık içinde bulunduğu koşullara göre ev veya müştemilatına başka bir amaçla giren kişiyi hırsız veya bu kişinin elinde bulunan bir başka aracı tabanca veya bıçak sanarak hareket etmiş olabilir. Bu takdirde öğretide de kabul gördüğü gibi, Yasanın 461. maddesinde yer alan koşulların olayda gerçekleştiğini varsaymak, esaslı bir fiili yanılma halindeki hukuka uygunluk sebebinin varlığını burada da kabul etmek gerekir (ERMAN - ÖZEK kişilere karşı işlenen suçlar sh. 147).
 
Olayın uyuşmazlık konusu bulunmayan gelişme biçimine ve yukardaki açıklamalara göre; TCY.nın 502. maddesi uyarınca gece sayılan zamanda, 6 dönüm büyüklüğünde, ağaçlıklı ve etrafı 2 metre yüksekliğinde duvarla çevrilerek adeta dış dünyadan soyutlanmış bir durumda olan bahçe içindeki eski bir ahşap köşkte tek başına kalmakta olan ve olay sırasında zaman ve yer itibariyle her türlü yardımdan yoksun bulunan 60 yaşlarındaki sanığın; köpeklerin havlaması üzerine uyanıp yanına aldığı bıçakla çıktığı bahçede yürümekte iken, yere düşüp kalktığı esnada, oldukça karanlık sayılabilecek bir ortamda, maktülün kendisini tanıtmadan arkasına sarılması üzerine, önceki hırsızlık olaylarının etkisi altında, objektif ölçülerle değerlendirildiğinde haklı sayılabilecek subjektif bir yanılgı sonucu, hırsız zannedip, kendisine karşı bir saldırıda bulunulacağı endişesi ile ciddi bir korkuya kapıldığı ve bu nedenle ondan gelebilecek olan bir saldırıyı saymak için onu öldürdüğü anlaşılmaktadır. Sanık maktüle bıçakla vurduğunu, amacının öldürmek olmadığını belirtmişse de, "bıçağı hızla bir kere karnına vurdum" şeklindeki beyanına ve bıçağın yaşamsal nitelikteki bölgeye hedef gözetilerek saplanması karşısında, savunmaya bu yönüyle itibar edilmemiş ve sanığın kastının yaralamaya değil, öldürmeye yönelik olduğu kabul edilmiştir.
 
Yukarıda açıklandığı üzere; sanığın, TCY.nın 461. maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendine mümas bulunan olayda sübjektif yanılgı sonucu, kendisine karşı herhangi bir silah veya sopa türünden bir alet kullanmadığı sabit olan maktülü bıçakla öldürücü olmayan vücut nahiyesine (bölgesine) vurup, yaralamak suretiyle kurtulması mümkünken, belirtilen biçimde yapılan savunma ile meydana gelen zarar (ölüm) arasında açık bir dengesizlik bulunduğu görülmekte olup adalet ve hakkaniyet ilkeleri ile bu olgular göz önünde tutulduğunda; sanık hakkında TCY.nın 461. maddesinin cezayı kaldıran birinci fıkrası ile değil, asıl fiile verilecek cezanın tür ve miktarını değiştirip indiren sonuncu fıkrası ile uygulama yapmak gerekir.
 
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), 23.11.1999 günü oybirliği ile karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini