Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-265
Karar no: 1999/268
T: 9.11.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
765/m.448,452,463,33
 
DAVA VE KARAR : Adam öldürme suçundan sanıklar İsmail A... ve Ali D...'un TCY.nın 448, 463, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 7 yıl 6'şar ay ağır hapis, Fatih D...'un TCY.nın 448, 463, 51/1, 55/3 ve 59. maddeleri uyarınca 5 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, tüm sanıklar hakkında TCY.nın 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına ilişkin Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesince 13.10.1998 gün ve 14/158 sayı ile verilen karar sanıklar vekilleri ve katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen
Yargıtay 1.Ceza Dairesince 26.4.1999 gün ve 377/1405 sayı ile;
“a- Çökme kırığı ve çatlak oluşturmayan birden çok darbeden bir veya bir kaçının beyin kanaması sonucu öleme neden olabileceğinin tıbben saptanması, ölüme neden olan darbe veya darbelerin hangi sanık tarafından ika edildiğinin kesin olarak belirlenememesi ve sanıkların müessir fiil kastıyla hareket etmeleri karşısında, sanıkların eylemleri kastı aşan adam öldürme suçunu oluşturduğu ve TCK.nun 452/1, 463, 51/1. maddeleri ile uygulama yapılması gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması,
b- Kabul ve uygulamaya göre de; yasada öngörülen koşullar bulunmadığı halde sanık Fatih Duymuş hakkında TCK.nun 33. maddesinin uygulamasına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 19.7.1999 gün ve 123/121 sayı ile;
Kabule göre yapılan bozma nedenine uyarak; diğer bozma nedenine karşı;
“TCK.nun 452. maddesi adam öldürme kastıyla olmayan darp ve yaralanma veya bir müessir fiilden dolayı ölüm halinde faili sorumlu tutmuştur. Bu halde kastın aşılması suretiyle ölümden sanıkların sorumlu olması gerekir. Olayımızda böyle bir durum kanaatimizce yoktur. Sanıkların davranışlarından ölümün meydana geleceğini tahmin etmeleri gerekir. Bu bakımdan olayda TCK:nun 452. maddesinin değil TCK:nun 448. maddesinin uygulanması gerekir. Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 20.11.1974 gün ve E:1974/311 sayılı kararında “sanığın ölenin karnına vurduğu tekmelerin etkisiyle bağırsak yırtılması ve peritonitten öldüğü anlaşılmasına göre, ÖLÜM, YARALANMANIN DOĞAL SONUCUDUR. TCK.nun 452.maddesi uygulanmaz” şeklindeki içtihatında durum bu şekilde değerlendirilmiş, olayımızda da durum aynıdır.
Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulu'nun 2 Eylül 1998 günlü raporunda ölenin başına yönelik en az dört ayrı künt travma yarası saptanmış, ölüm sebebi, ölen Sulhi Pektaş'ın BAŞ BÖLGESİNE YÖNELİK BİR VEYA BİRKAÇ TRAVMA SONUCU GELİŞEN KAFA İÇİ KANAMADAN ÖLMÜŞ OLDUĞU ifade edilmiştir. Bilindiği gibi cinayetlerde baş özellikle duyarlıdır. Sanıklar ölenin başına vurmuşlardır. Ölenin başında çökme kırığının olmaması sanıkların kastının müessir fiil olduğunu göstermez. Ölenin başı birden çok şekilde sertçe bir duvara vurulmuş ve üç kişi birden aynı eylemi yapmıştır, yanaşan kişilere yaklaşmayın, başınız derde girer diye olayın vehameti anlatılmış, olay akabinde de işi bitti, ölümü kimse görmedi diye etraftakilere de tehditler savrulmuştur. Olayın başlayış, bitiş şekli, yara adedi, savunmasız kişiye yönelen saldırılar, yerde bile başının tekmelenmesi, sanıkların öldürmedeki KARARLI, ISRARLI VE İNATÇI TUTUMLARINI AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR. Adli Tıp Kurumu raporları, şehadet, keşif,rapor,yara adedi ve yeri sanıkların öldürme kastıyla hareket ettiğini göstermektedir.” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili, sanıklar vekilleri ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 13.10.1999 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıkların kasten adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının belirlenmesine ilişkindir.
Kastı aşan müessir fiil sonucu adam öldürme ile kasten adam öldürme arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayanır. 1. durumda sadece daha hafif netice örneğin ( yaralama ) istenilmiş olup daha ağır netice ( ölüm ) istenilmiş değildir. Fakat ölüm yine de başka nedenler eklenmeksizin failin hareketinden doğmuş bulunmaktadır. Ancak fail daha ağır neticenin gerçekleşmesini istemiş olduğu takdirde kasten adam öldürme suçunun oluştuğu kabul edilir.
Buna göre; bir etkili eylemin nitelik ve şiddeti, ölümü “beklenir sonuç” haline getirmiş ve şahıs ölmüşse öldürme kastıyla hareket edildiğini kabullenmek ve bu doğrultuda ceza yaptırımına yönelmek zorunludur.
Kastın aşılması suretiyle adam öldürmek suçuna ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu olayda sağlıklı bir sonuca ulaşmak için tüm kanıtların birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Sanık Fatih Duymuş kollukta; düğünde kızkardeşine sarkıntılık yapıldığını duyması üzerine, işaret edilen şahsın peşinden çıktığını, arkasından da babasının geldiğini, alkollü olan şahsa bağırarak iki üç yumruk vurduğunu, babasının da vurduğunu, gelenlerin araladıklarını, İsmail Açıkalın'ın kalabalığa hitaben “Allahını seven karışmasın, bütün sorumluluk bana aittir.” Diyerek şahsa vurmaya başladığını, babası ile birlikte olay yerinden ayrıldıklarını, sonra ne olduğunu bilmediğini söylemiş, C.Savcılığı, Sulh Ceza Mahkemesi ve duruşmada ise tokat vurduğunu belirterek diğer hususlarda hazırlık beyanına benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Sanık Ali Duymuş kollukta, C.Savcılığında ve Sulh Ceza Mahkemesi'nde oğlunun maktüle bir tokat attığını kendisin de yumrukla bir kez vurduğunu, sonra şahsı bırakıp minibüse bindiğini, bu sırada, İsmail'in sesine benzettiği bir kişinin “bütün sorumluluk bana aittir” diye bağırdığını söylemiş, duruşmada ise şahsa birkaç tokat vurduğunu, oğluna engel olduğunu, İsmail Açıkalın'ın “bütün mesele bana ait, bütün suçu kabul ediyorum” dediğini duyduğunu, İsmail'in bir iki yumruk vurduğunu 15-20 kişinin daha maktülü darp ettiğini söylemiştir.
Sanık İsmail Açıkalın kollukta maktüle sinirle vurduğunu, boğazına saldırdığını, orada bulunan kalabalığın ayırdığını söylemiş, yargılamanın diğer aşamalarında ise suçlamaları red ederek inkara yönelik savunmada bulunmuştur.
Tanık Cem Tunç duruşmada, üç kişinin maktülün başını duvara vurduğunu, İsmail'in yerde tekmeyle vurduğunu, “oldu bitti” diyerek olay yerinden uzaklaştığını, maktülün kendini savunamadığını beyan etmiş yapılan keşifte maktülün başını bankamatik duvarına çarptıklarını, üçünün birlikte rastgele vurduğunu, iri yarı olanın başına tekme ile vurduğunu, maktülün yere düştüğünü, kavganın 4 - 5 dakika sürdüğünü, başını duvara vurup vurmadıklarını görmediğini söylemiştir.
Tanıklar Güven Akyüz ve Osman Caner, Cem Tunç'un beyanına benzer şekilde olayı anlatmışlar, M.Ferit İnançlı ve Onur Güvenkaya olay anını görmediklerini beyan ederek polise kendilerinin haber verdiğini söylemişlerdir.
Tanıklar Leziye İşcan ve Behiye Açıkalın sarkıntılıkla ilgili beyanda bulunmuşlar, diğer tanıkların ise olayın oluşumu ile ilgili bir bilgilerinin bulunmadığını saptamıştır.28.12.1997 tarihli tutanakta maktülün hastaneye götürüldüğü, Doktor Ali Evren tarafından yapılan muayenesinde yaşam belirtisinin bulunmadığının bildirildiği, sağ göz üst kısımda, kaş üzerinde 2 cm. lik künt darbe ile oluştuğu anlaşılan kesi ve hemoton mevcut olduğu, vücudunda başka ateşli, delici kesici silah izinin bulunmadığı, hastaneye ölü getirildiği belirtilmiştir.
Ölü muayene ve otopsi tutanağında, sağ kaşın dış yanında ve göz kapağı arasında kaşa paralel giden 1,5 cm. uzunluğunda cilde nafiz künt darbe yarası, yüzün sağ yanında künt darbeye ait kısmi ekimoz, her iki burun deliğinde pıhtılaşmış kan, sol kaşın dış yüzünde nohut tanesi büyüklüğünde künt darba ait ekimoze şişlik, sağ yanak üzerinde 8 cm. uzunlukta yüzeysel sıyrık bulunduğu, mevcut tıbbi bulguların ölüm sebebini teşkil edecek mahiyette olmadığı, bu koşullarda klasik otopsi yapılsa dahi açıklayıcı bir bulguya ve neticeye varılamayacağı belirtilerek, cesedin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilmiş, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesince 29.12.1997 tarihinde otopsi yapılarak düzenlenen raporda;
Sol periorbital ekimoz,sağ kaş dış yan uçda 1 cm. raddi yara, sağ yanakta ve alında sağda 1x 3 parşömenleşmiş cildi sıyrık, boyun ön yüz alt sağda 2 adet 0,5 cm. çapında ekimoz, sağ kulak sayvan altında sağ mastoide doğru 3 x 5 cm.alanda ekimoz,
Saçlı deri altında haricen tarif edilen yer altında, occipital sağda 2 x 3 cm. ekimoz mevcut olup, sağ temporal adale gurubu üst kısım ekimozlu bulundu, beyin ve beyincik çıkarıldı, yüzeylerinde ve basal kısımlarda yoğunlaşma gösteren yaygın subaraknoidal kanama görüldü.
Beyinde, meninkslerle beyin parankimi arasında yaygın eritrosit ekstravazasyonu görüldüğü, tanının; subaraknoidal kanama olduğu belirtilerek;
Sonuç olarak, kişinin ölümünün künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu meydana geldiği belirtilmiş, aynı kurumun 2 Eylül 1998 tarihli raporunda ise; yüz sağda, alın sağda, sağ kulak arkasında ve boyun ön yüz alt sağda ekimoz tespit edildiğine göre kişinin bu bölgeye yönelik en az 4 ayrı künt travmaya maruz kaldığı;
Otopside beyin alt kısımlarında daha yoğun olmak üzere yaygın subaraknoidal kanama tespit edildiğine göre kişinin baş bölgesine yönelik ve bir veya birkaç travma sonucu gelişen kafa içi kanamadan ölmüş olduğu, bunlar arasında tıbben ayrım yapılamayacağı bildirilmiştir.
Somut olay bu kanıtlar çerçevesinde değerlendirildiğinde, sanıklar hiçbir şekilde kendilerine karşı koymayan maktülün hayati öneme haiz baş bölgesine yumrukla vurmuşlar, başını duvara çarpmışlar, bu darbeler sonucu maktül yere düştüğü halde, sanıklardan İsmail Açıkalın bununla da yetinmeyip, yine aynı bölgeye tekme ile vurmuş, maktülün kendisinden geçip hareketsiz kalması üzerine “onun işi bitti” diyerek eylemine son vermiştir. Darbelerin nitelik ve şiddeti ile sürekliliği ve olayın seyri gözönünde tutulduğunda, sanıkların eylemi kasten adam öldürmedir.
Bu itibarla eylemi kasten adam öldürme olarak nitelendirerek uygulama yapan Yerel Mahkeme hükmünde bir isabetsizlik bulunmayıp, sair yönleri de Usul ve Yasa'ya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri, “Özel Daire bozma ilamında belirtilen nedenlerle hükmün bozulması” yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, isteme aykırı olarak yasal oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini