 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-13
Karar no: 1999/47
T: 23.03.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Kasten adam öldürmek suçundan sanık Mehmet G...'ın, TCY.nın 448, 50,59, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 3.500.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, üç ay kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ve bu cezalarının ertelenmesine ilişkin Salihli Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12/12/1996 gün ve 129/180 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi 04/06/1997 gün 1751/2096 sayı ile; "Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden görüş alınmayarak eksik soruşturmayla hüküm kurulması" nedeniyle kararı bozmuştur.
Bozmaya uyan ve gereğini yerine getiren Yerel Mahkeme bu kez 19/02/1998 gün 136/28 sayı ile, sanığın TCY.nın 452, 50, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapsine, 3 ay kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, bu cezasının ertelenmesine, olayda kullanılan tabancanın idareye teslimine karar vermiş, katılan vekilinin temyizi üzerine bu karar da, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13/07/1998 gün 2247/2599 sayılı kararı ile, "Sanığın eyleminin TCK.nın 448, 51/2, 59.maddelerine temas eden nitelikte olduğu halde suça yanlış vasıf verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması ve yukarıda belirlenen suç vasfı doğrultusunda TCK.nun 281. maddesinin uygulanması yönünde sanığın suçta kullandığı tabancanın kendisine görev gereği verilmiş resmi bir silah olup olmadığının soruşturulmaması" isabetsizliğinden, eylemin TCK.nun 448, 49, 50. maddelerine uygun bulunduğu karşı oyu ile ve oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 15/10/1998 gün 128/150 sayı ile, "Mağdureler ve haklarındaki karar kesinleşen sanıklar, bitişik atış olmadığını belirtmişlerdir. Sanığın, kaçmakta olan ve geri geri giderken bir ara duran otomobilin yanına gelmesi, camı kırıp şoförün yanında oturan maktülenin başına silahı dayayıp ateş etmesi ve onun atışından sonra aracın hareket etmesi, hayatın olağan akışına aykırıdır. Sanığın,koşmakta olan şoföre öfke duyması, onun yanına geçip aracı durdurması ve onu yakalaması mümkündür. Maktüleye ateş etmesi için bir neden yoktur. Maktülenin sanığa yönelik bir haksız hareketi bulunmamaktadır. Bitişik atış olduğuna ilişkin raporlara itibar edilmemiştir. Aracı durdurmak için tekerleklerine, tamponuna, yere yakın yerlere, havaya, arabadakilerin isabet almayacağı yerlere ateş etmesi gerekirken, hayati bölgelerin bulunduğu hizadan ateş etmesi,amacının sürücüyü durdurmak olduğu düşünülerek zaruret sınırının aşıldığı kabul edilmelidir." gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi, C.Savcısı ve katılan vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istemli 29/01/1999 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
Dosya içeriğine göre,
Maktülenin de dahil olduğu üç kız ve üç erkek arkadaştan oluşan grup, olay akşamı bir araya gelmişler, bir pastahaneye giderek oturup eğlenmişlerdir.Pastahaneden çıktıklarında Nazmi İ...'in kullandığı, bir yakınına ait Kartal marka bir otomobille şehir içinde dolaşmaya başlamışlardır. Maktüle, şoförün yanındaki ön koltuğa, diğer arkadaşları da arka koltuğa oturmuşlardır. Saat 24.00 sıralarında evine bırakılmak istendiğinde, maktüle oturduğu sokağı gösterememiş ve bir bekçiden adres sorulmuştur. Bekçinin, otomobildekileri yüzükçü sanması ve hırsızlık yapabileceklerinden kuşkulanıp telefonla merkeze bildirmesi üzerine durum, telsiz anonsu ile polis ekiplerine bildirilmiştir. Polis ekipleri, otomobili takibe başlamışlardır. Sürücü belgesi olmayan Nazmi İ..., korkarak polislerden kaçmaya başlamış, önüne çıkan ekip otosundan da kurtulmuş ve şehir içinde kovalamaca başlamıştır. Otomobilin gidiş yönünde olan Razlı Köprüsünde, sanığın da içinde bulunduğu polis ekibi tarafından önlem alınmış, otoyla köprünün çıkışı kapatılmıştır. Köprüye gelen Nazmi İ..., barikat kurulduğunu görünce köprü girişinde durmuş, geri geri gitmiş ve köprü girişindeki yan yola sapmıştır. Bu sırada, köprüde bulunan sanık ateş etmiş, önde oturan 1979 doğumlu olan maktüle,sağ kulak girişinin buruna doğru 1 cm. uzağından giren kurşunun beyin içi harabiyeti ve kanamaya neden olması sonucu ölmüştür. Maktülenin öldüğünün anlaşılması üzerine, arabadakiler 400 metre kadar ileride aracı terkedip kaçmışlardır. Araçta bulunan Naciye D... ile Hatice D... ve Hüsmen G..., girdikleri bir evde saklanırken ve Nazmi İ... ile Umut A... da bilahare yakalanmışlardır.
Adam öldürme,izinsiz silah taşıma,hırsızlık ve alıkoyma suçlarından beraetine,memura olumsuz direnme suçundan TCY.nın 260,59, 81/1, 647 sayılı Yasanın 4.maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen ve otomobili kullanan Nazmi İ... ifadelerinde, Razlı Köprüsünün kapatıldığını görünce, biraz geri gittiğini, mahalleye kaçmak isterken 8-10 metre mesafeden polis ekibi tarafından ateş edildiğini, camı kırıp içeri giren merminin maktüleye isabet ettiğini, öldüğünü anlayınca korkup kaçtıklarını, arabada ateş eden olmadığını söylemiştir.
Otomobilde bulunan ve yüklenen aynı suçlardan beraetine karar verilen Umut A... ise, olaydan sonra C.Savcılığında alınan ifadesinde, "Köprüyü polisler kesmişti. Geri geri gittiğimizde sola dönerken,tahminen 10-15 metreden polisler ateş açtı. Ön cam kırıldı. Maktüle vuruldu. Polis 10 metreden daha fazla yakınımıza gelmedi." demiş, duruşmada da yan yola saptıklarında arkadan tahminen 25-30 metreden ateş edildiğini, aracın yanına yaklaşan, içeri giren olmadığını,kendilerinde tabanca bulunmadığını belirtmiştir. Araçta bulunan Hüsmen G... de, köprüden geri geri giderken polislerden birinin arabaya doğru iki el ateş ettiğini, kapalı olan sağ ön camın kırıldığını, maktülenin vurulduğunu beyan etmiştir.
Mağdurenin arkadaşı olup arka koltukta oturan Hatice D... ve Naciye D... da, köprünün yanında sola doğru olan yan yola dönüş yaparken yolu kesen polislerden birinin 1,5 metre mesafeden ateş ettiğini, arkadaşlarının vurulduğunu söylemişlerdir.
Polis memuru olan sanık, araba köprüye yaklaşırken silah sesleri geldiğini, aralarında 20 metre kalınca durup geri kaçtığını, aracı durdurmak isteyen polis memuru Remzi E...'nin yere çöker gibi hareket etmesi üzerine onun vurulduğunu zannederek arabanın sol taraftaki yola girip 5-10 metre yol almasından sonra, aracın lastiklerine doğru üç el ateş ettiğini savunmuştur.
Sanıkla aynı ekipte görev yapan Şükrü G..., köprüye gelen otomobilin geri geri gidip arkasını sağa doğru vererek köprünün solundaki yola kaçtığını, sanığın araca doğru birkaç el ateş ettiğini, oto gelirken ve giderken içinden ateş edildiğini, araba giderken içerde bir kurşunun hedefine saplandığını duyduğunu,diğer polis memurları ise geldiklerinde arabayı terkedip kaçmakta olan şahısları kovaladıklarını bildirmişlerdir.
Maktülenin başından çıkarılan mermi çekirdeğinin, sanığın tabancasından atıldığı Adli Tıp Kurumu Fizik/Balistik İhtisas Dairesi raporları ile belirlenmiştir.
Otonun içine herhangi bir suç unsuruna, boş kovan veya mermi çekirdeğine rastlanmamış, ön sağ kapı camının tamamen parçalandığı, bazı kırık parçaların aracın içine düştüğü, sağ ön çamurlukta seyir olarak fara doğru giden kurşun izinin olduğu olaydan hemen sonra düzenlenen tutanaklarda belirtilmiştir. C.Savcısı tarafından yapılan yüzleştirme sırasında Naciye D..., 7 polis memurunu görünce bir kişi daha olacak demiş ve çağrılınca içeri gelen polis memuru Remzi Ekinci'yi görünce onun ateş ettiğini söylemiştir.
Otopsi tutanağında ve Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi raporlarında,atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığı, 1. İhtisas Kurulunca da, mermi çekirdeğindeki deforme durumun, çekirdeğin hem alt çene kemiğinin boynundan, hem de kafa içine girerken temporal kemikten geçme sırasında oluşabileceği bildirilmiş ise de, maktülenin öldüğü araba içinde bulunanlar, sanık ve diğer tanıklar,sanığın otomobilin camını kırarak içerde oturmakta olan maktülenin başına tabancayı dayayıp bitişik atışla onu öldürdüğünü ileri sürmemişler, aksine 15-20 metre mesafeden ateş ettiğini ifade etmişlerdir. Maktülenin,sanığa yönelik herhangi bir haksız hareketi yoktur. Otoyu kullanıp kaçan o değildir. Silahının olduğu ve ateş ettiği de saptanamamıştır. Otomobil köprüye girdiğinde, polis ekibine 30 metre kala durmuş ve hemen geri giderek soldaki yola girmiştir. Otomobilin geri geri gitmek için durduğu bir anlık süre içinde sanığın, otonun yanına gelerek camını kırması ve hiç tanımadığı maktülenin başına silahı dayayıp onu öldürmesi, mesafe ve zaman itibariyle mümkün olamayacağı gibi, böyle bir kabul olayın akışına ve ortak tecrübelere de aykırıdır. Bu nedenle olayda, bitişik atış olmadığını kabulde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, gece bekçisinin arabada bulunanlardan şüphelenip telefonla durumu karakola bildirmesi ve polis ekiplerince takip edilen otomobilin kaçması, dur ihtarına rağmen durmaması, yarım saat kadar süren bir kovalamacadan sonra köprü girişinde durup geri geri giderek soldaki yan yola girdiği, bu sırada köprü üzerinde bulunan sanığın kaçmakta olan aracı durdurmak ve şüphelileri ele geçirmek amacıyla PVSK.nun 16/E maddesinin verdiği yetkiye dayanarak silah kullandığı,ancak havaya, otomobilin lastiklerine ve alt kısımlarına doğru ateş etme imkânı varken, doğrudan doğruya arabada bulunanlara ateş ettiği, sağ ön kapı camının kırıldığı ve maktülenin başından aldığı yara sonucu öldüğü, bir merminin de çamurluğa isabet ettiği ve mermi yönünün mevcut beyanları doğruladığı saptanmıştır.
Sanığın, kaçmakta olan şüphelileri yakalamak kastıyla silah kullanması yasa gereğidir. Ancak PVSK.nun 17. maddesi uyarınca silah kullanmaktan başka çare kalmamışsa, suçlunun öldürülmesinden ziyade yaralanarak yakalanmasına dikkat edilmelidir. Sanık tarafından bu hususa dikkat edilmeyerek otomobilde oturanların hayati bölgelerine isabet edecek şekilde ateş edilmiş, böylece yasal hükümlere uyulmamış olduğundan, zaruretin tayin ettiği sınır aşılmıştır.
Öte yandan, açıklanan delillere, oluşa ve dosya kapsamına göre sanıkta öldürme kastı olmayıp, şoförü yaralayıp otoyu durdurmak amacıyla ateş ettiği ve hedefte yanılma sonucu şoförün yanında oturan maktülenin ölümüne neden olduğundan hakkında TCY.nın 52. maddesi delaletiyle 452, 50. maddelerinin uygulanması gerektiği sonucuna varıldığından, Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Sanığın eyleminin; ağır tahrik altında kasten adam öldürmek, zaruret sınırı aşılmak suretiyle kasten adam öldürmek, kastın ve yasal savunma sınırlarının aşılması suretiyle hedefte yanılma sonucu adam öldürmek suçlarını oluşturduğu yönünde üç görüş belirtildiğinden,aşamalı oylama yapılmış,ilk müzakerede sanık hakkında TCY.nın 452. maddesinin uygulanması gerektiğine, bir kısım Üyelerin, "fenni delillere göre atışın bitişik atış olduğu saptandığından suçun kasten işlendiğine" ilişkin karşı oyları ile ve oyçokluğuyla karar verilmiştir. Olayda yasal savunma olup olmadığı hususunda yasal çoğunluk sağlanamadığından, 2.müzakerede bazı kurul Üyelerinin, "Olayda yasal savunma koşullarının bulunmadığı" yönündeki karşı oylarına rağmen "görev nedeniyle yasal savunma koşullarının bulunduğuna" ve karşı oy kullananların da katılımıyla yapılan ikinci aşama oylamada da oybirliğiyle "sanığın yasal savunma sınırını aşmak suretiyle maktüleyi öldürdüğüne" karar verilmiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın adam öldürme suçunu kastın aşılması suretiyle işlediğine 02/03/1999 günü yapılan ilk müzakerede oyçokluğuyla,
2- Olayda görev nedeniyle yasal savunma koşullarının bulunduğuna oyçokluğu ile, suçun yasal savunma sınırlarının aşılması suretiyle işlendiğine ve direnme hükmünün ONANMASINA oybirliğiyle, 23/03/1999 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki görüşe uygun olarak karar verildi.