 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/11-26
Karar no: 1999/34
T: 02.03.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Hırsızlık suçundan sanık Dudu Ç...'nın TCY.nın 493/1, 522. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Körfez Sulh Ceza Mahkemesince 29.9.1997 gün ve 411-248 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 11.Ceza Dairesince 13.5.1998 gün ve 3747-3562 sayı ile;
"Toplanıp karar yerinde gösterilen delillerin cezalandırması için yeterli nitelik ve kuvvette bulunmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 9.11.1998 gün ve 225-468 sayı ile; Görgü tanığı olan üç tanığın beyanlarının kanıt olarak kabul edildiği, bu beyanlara göre sanıklardan birinin beraatine ve diğerinin mahkûmiyetine karar verildiği, bir olayda tanıkların ifadesinin bir kısmına itibar edip diğer kısmına itibar etmemenin açıklanabilir bir yönü bulunmadığı gibi, olayın akabinde yüzleştirme için getirilen tanıklara sanık Dudu ve yakınlarının baskı uygulayıp, teşhis edemediklerini bildirmeleri için para teklif etmeleri, sanığın yakınanın dükkanını dahi bilmediğini belirtmesine rağmen yakınanın dükkanına giderek aynı teklifi tekrarlamaları karşısında, savunmalarının samimi olmadığı,İzmit'te oturan sanığın özellikle ilçede büyük pazarların kurulduğu günlerde alışveriş bahanesiyle ilçeye geldiği,yol güzergahı olup İstanbul ve İzmit illerine yakın olan ilçede büyük pazarların kurulduğu günlerde denetimlerin azlığı nedeniyle bu tür hırsızlıkların yaygın olduğu, sanığın da bu durumu bilip bundan yararlandığı, gerçek hayatta yaşanan olayların teknik olanaksızlar nedeniyle tümüyle dosyaya yansıtılıp Yargıtayın denetimine sunmanın her zaman mümkün olmadığı,olayın görgü tanıkları Hülya, Cengiz veMustafa'nın samimi, tereddütsüz ve birbirini doğrular nitelikteki beyanlarına itibar edildiği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 8.2.1999 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen hırsızlık suçunun sübuta erip ermediğine ilişkindir.
Yakınan Muhammet Kurtuluş, olay günü saat 13.000 sıralarında sahibi olduğu kuyumcu dükkanına döndüğünde, yanında tezgahtar olarak çalışan Hülya ve Cengiz'in kendisi yokken dükkana gelen ve dolandırıcı olduklarını tahmin ettikleri iki kadına kanmayıp küpe ve bilezik sattıklarını söylemeleri üzerine şüphelenerek sayım yaptığında 5-6 burma bileziğe denk olan 133 gr. altının eksik olduğunu tespit ettiklerini, karakola başvurduğunda sabıkalı şahısların fotoğraflarını inceleyen Cengiz ve olay sırasında dükkanda bulunan amcası Mustafa'nın sanığı teşhis edip daha sonra sanık Dudu karakola getirildiğinde de teşhis ettiklerini, sanık ve yakınları tarafından kendisine şikayetçi olmamaları için para teklif edildiğini söylemiştir.
Tanıklar Cengiz B..., Hülya Ö... ve Mustafa K..., olay günü yakınanın dükkanda olmadığı saat 11.30 sıralarında iki bayanın geldiğini, bunlardan uzun boylu ve genç olanıyla Hülya'nın, kısa boylu ve yaşlıca olanıyla Cengiz'in ilgilendiğini, Cengiz'in ilgilendiği bayanın yüzüklere bakmak isteyip bir çift küpe aldığını Hülya'nın ilgilendiği bayanın ise vitrinden çıkarttırdığı burma bileziklere bakmasına rağmen hediyelik ince bir bilezik aldığını, her iki beyanın acele işleri olduğunu söyleyerek acele etmelerini istediklerini, durumlarından süphelenip daha sonra dükkana gelen yakınana durumu anlattıklarında dükkanda sayım yapıp 5 adet bileziğin eksik olduğunu belirlediklerini bilezikleri dükkana gelen bu iki bayanın çaldıklarından emin olduklarını, olay günü dükkana gelen bayanlardan bir tanesinin sanık Dudu olduğunu, sanığı teşhis ettiklerini belirtmişler, tanık Cengiz ayrıca sanık yakınlarının hem karakolda hem de daha sonra işyerine gelerek teşhis edemediğini söylemesi için para teklif ettiklerini söylemiştir.
Dosyada mevcut olan 27.11.1996 günlü yüzleştirme ve teşhis tutanağı içeriği ile diğer bilgi ve belgelerden tanıklar Cengiz ve Mustafa'nın, üç kişi arasından sanık Dudu'yu teşhis ettikleri, sanık Dudu'nun arandığını öğrenerek kendiliğinden karakola teslim olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi tanıkların anlatımları, sanık dükkandan ayrıldıktan 1,5-2 saat sonra duyulan kuşkuya dayalı olarak yapılan sayıma dayanmakta olup, hırsızlık eyleminin ika edilmesine ilişkin görgüye dayalı bir bilgi içermemektedir.
Tanıklar, sanığın hareketlerinden kuşkulanmışlar, bileziklerin eksik olduğunu belirlenince sanık ve yanında bulunan kimliği belirlenemeyen bir kadın tarafından çalındığı kanaatine varmışlardır. Ancak, bu kesin bir bilgi olmayıp varsayıma dayalı bir saptama niteliğindedir ve yapılan teşhis, sanığın olay günü hırsızlık yapılan kuyumcu dükkanına geldiğine ilişkindir.
Yerel Mahkemece ayrıca, sanığın hırsızlık suçlarına ilişkin önceki muhkûmiyetlerinin kanıt olarak hükme dayanak yapıldığı görülmektedir. Ancak,sanığın daha önce bazı hırsızlık suçlarını işlemiş olması, bu suçu da işlediği hususunda kuşku yaratırsa da cezalandırma için yeterli ve inandırıcı bir kanıt bir kanıt oluşturduğundan sözedilemez.
Çalındığı ileri sürülen bilezikler elde edilememiş olup, sanığın yüklenen suçu işlediği hususunda dayanılan kanıtlar varsayıma dayalı ve sanık hakkında duyulan kuşkuya bağlıdır. Kuşku halinden sanığın yararlandırılması gerekliliği, evrensel bir ceza hukuku kuralıdır. Bu nedenle sanığın yüklenen suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli, inandırıcı ve kesin kanıt bulunmadığı gözetilmeden, yerinde olmayan ve varsayımlara dayalı bazı gerekçelerle kurulan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 2.3.1999 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.