 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/10-105
Karar no: 1999/108
T: 11.05.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Mustafa S... hakkında açılan davanın sonunda CMUK.nun 253. maddesi uyarınca duruşmanın muvakkat tatiline ilişkin Beyoğlu 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.2.1998 gün ve 998/93 sayılı kararın, katılan vekilinin temyizi, üzerine dosyayı inceleyen 10.Ceza Dairesince, 22.3.1999 gün ve 2225/3213 sayı ile;
"Ciro silsilesinde adı geçmeyen, yasal hamil olamayan müştekinin şikayete hakkı bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırı ise de; bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, müştekinin şikayete hakkı bulunmadığından CMUK. nun 253. maddesi uyarınca" kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 19.4.1999 gün ve 42183 sayı ile;
"TTK.nun 692. maddesinde sayılan unsurların tamamı bulunan 15.10.1996 keşide tarihli ve Z3279185 sayılı suç konusu çekin arkasında müdahil Ali A...'ın adı ve soyadının el yazısı ile yazılı olduğu görülmektedir.
Soyadı Nizamnamesinin 2. maddesinde; "imzada öz adın ilk harfini, öz adı iki tane ise her ikisinin ilk harflerini veya birinin ilk harfi ile ötekinin tümünü ve soyadının tümünü yazmanın caiz" olduğu belirtilmiş ve imzanın şekli nizamname ile tanımlanmıştır.
El yazısı ile yazılan ad ve soyadının imza yerine kullanılmasının mümkün bulunduğu anlaşıldığı halde, müdahilin isim ve soyadını yazmak suretiyle bunu imza yerine kullanıp kullanmadığının araştırılması gerektiği gözetilmemiştir.
Kaldı ki; çekin arkasına el yazısı ile yazılan ad ve soyadının, soyadı nizamnamesine göre imza ve T.T.K'nun 595 ve 701. maddelerinde tanımlanan ciro olarak kabulünün zorunlu bulunduğu gözetilmeden müdahilin yasaya uygun cirosu ve şikayet hakkı bulunmadığı gerekçesiyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi yasaya aykırıdır" biçimindeki gerekçe ile itiraz ederek, Özel Dairece verilen düşme kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün eksik soruşturma nedeniyle bozulmasına karar verilmesi istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; müştekinin suça konu çek arkasına yazdığı isim ve soyadını imza yerine kullanıp kullanmadığının ve buna bağlı olarak şikayete hakkı olup olmadığının tesbiti bakımından soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin ise de, öncelikle müştekinin hükmü temyize yetkisi bulunup bulunmadığının ele alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
3167 Sayılı Kanunun 16/2. maddesine göre, karşılıksız çek keşide etmek suçundan şikayet hakkı, çek hamiline aittir. Somut olayda suça konu çek müşteki tarafından bankaya ibraz edilmediği gibi çekteki ciro silsilesi içinde yalnızca ad ve soyadının yazılı olduğu görülmektedir. Bu nedenle öncelikle, TTK. da suça konu çekin devrine (cirosuna) ilişkin hükümlere bakmak gerekir.
Ciro kelime olarak İtalyancada devretmek anlamına gelen "girare" kelimesinden türetilmiştir. Türkçe'de de aynı anlamda kullanılmaktadır. (Prof.Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, S.553 Ankara-1997)
Bazı ayrık durumlar dışında, kural olarak, çeklerin cirosu ile ilgili düzenlemelerin poliçenin cirosu ile ilgili şekil ve hükümlere tabi olacağı TTK. nun 730/4. maddesinde belirtilmektedir.
Ciro ve teslim neticesinde poliçeden doğan bütün haklar da devredilmiş olur. Bununla kasdedilen, sadece poliçenin mülkiyetinin değil, aynı zamanda senette mündemiç hakkın da devralana geçeceğidir.
TTK.nun 595/1. maddesine göre, cironun poliçe veya poliçeye bağlı olan ve "Alonj" denilen bir kağıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması lazımdır. Ciro şerhinin herhangi bir vasıta ile yazılabilmesine olanak bulunmakla beraber, imzanın mutlaka el yazısı ile atılması icap eder. Bu husus şikayet hakkının doğup doğmadığının tesbiti bakımından önem arzeder.
Tebliğnamede sözü edilen soyadı Nizamnamesinin 2. maddesi hükmü de gözönünde tutulduğunda; çekin arkasına yazılan ad ve soyadının imza yerine kullanıldığının anlaşılması halinde; geçerli bir cirodan ve buna bağlı olarak çekte adı soyadı yazılı müştekinin şikayet hakkının varlığından sözedilebilirse de; somut olayla ilgili yargılama esnasında itiraza konu edilen çekle birlikte davaya konu iki çek müdahil vekiline gösterilerek sorulduğunda; müdahil vekili, her iki çekte müdahilin imzası yoktur. Sadece çeklerden birisinde (itiraza konu edilen) adı soyadı yazılıdır. imzası yoktur" biçiminde beyanda bulunmuştur. Bu beyan, açıkca çekin arkasına yazılı "Fırat Ali A..." isminin imza yerine kullanılmadığını göstermektedir. Müşteki tarafından çekin arkasının imzalandığı da iddia edilmemiş, bu kişiye ait olması olasılığı bulunan ve imzayı çağrıştıran el ile yapılmış bir işarete de yer verilmemiştir. Buna göre, çekin arkasında sadece ismi yazılı olması nedeniyle ciro silsilesinde yer almayan ve muhatap bankaya da çeki ibraz eden kişi olmadığı belirlenen müdahilin esasen şikayete ve müdahil sıfatını almaya ve dolayısıyla hükmü temyize hakkı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla CYUY.nın 317 nci maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiğinden Özel Daire kararı kaldırılıp müştekinin temyiz isteğinin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Şikayet hakkına sahip bulunmadığı belirlenen kişinin, kamu davasına katılan sıfatıyla kabulüne ilişkin karar hukuki geçerlilikten yoksun olup ilgilisine hükmü temyiz hakkı bahşetmiyeceğinden Özel Dairenin kamu davasının düşürülmesine ilişkin kararı kaldırılıp müştekinin temyiz isteğinin REDDİNE, 11.5.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.